Kürsü
Yasin Aktay: Kaşıkçı vakasını bir insanlık meselesi gibi gören güçlü bir dünya kamuoyu var
Follow @dusuncemektebi2
Yasin Aktay- Yeni Åžafak
Cemal Kaşıkçı cinayeti ve davası konusunda Türkiye’nin çok iyi bir sınav vermiÅŸ olduÄŸunda dünya ölçeÄŸinde genel bir mutabakat var. Özellikle uluslararası iliÅŸkiler boyutu olan bir cinayette olaÄŸan ÅŸüphelinin bir devletin başındaki isimler olduÄŸu bir durumda, ÅŸüphelileri koruma ve olayı örtbas etme yoluna gitmediÄŸi gibi durumun kendiliÄŸinden ortaya çıkması için bütün yolları ve kanalları açık tutan siyaseti her bakından dersler alınacak bir model oluÅŸturmuÅŸtur.
Olay bu boyutuyla Türkiye’nin devlet ciddiyetini, vakarını ve adalet duyarlılığını bütün dünyaya en iyi ÅŸekilde anlatmış olmalı. Ancak olayın geldiÄŸimiz aÅŸamasında ortada henüz ne Kaşıkçı’nın cesedi, ne nerede olduÄŸuna ve ona ne olduÄŸuna dair bir bilgimiz yok. Dahası olayın aydınlanan boyutları itibariyle cinayetin birinci dereceden ÅŸüphelisi durumundakilerin hesap verecekleri noktadan hala çok uzaktayız.
Bu noktada herkeste neredeyse mutabakat derecesinde bir fikir ÅŸekillenmiÅŸ durumda: Türkiye yapacağını yapmıştır ve kendi imkanlarıyla suçluları adalet önüne çıkarma imkanının olmadığını da görmüÅŸtür. Neredeyse iç hukuk yolları ve iki ülke (Türkiye ve Suudi Arabistan) arasındaki iç siyasi yollar, adalet lehine netice almak bakımından tüketilmiÅŸ gözükmektedir. Suudi Arabistan tarafının olayın suçlularını bulmak gibi bir niyetinin olmadığı anlaşılıyor. Dahası olayın olaÄŸan ÅŸüphelilerinin yargı müessesesinin başında olduÄŸu tuhaf bir durum söz konusu. Böyle bir yargıdan zaten adalet beklemek mümkün deÄŸildir.
Oysa durumu bu haliyle kabullenmek gerekmiyor. Olayın bu ÅŸekilde kapanması vicdanları yaralayacak ve dünyada adalet duygusunu derinden sarsacak, umutları köreltecektir. Bir daha böyle olayların olmayacağına dair hiçbir umuda yer bırakmayacaktır.
Ä°ç hukuk ve iki ülke arasındaki siyasi çözüm yolları tıkandığına göre vazgeçemeyeceÄŸimiz adaletin bir ÅŸekilde gerçekleÅŸebilmesi için uluslararası yargıdan baÅŸka bir seçenek kalmamıştır. BM’in bu iÅŸe dahil olmasını saÄŸlayacak adımların atılması gerekiyor.
Kaşıkçı vakasını bir insanlık meselesi gibi gören güçlü bir dünya kamuoyu var ve onun adına bu iÅŸin bu ÅŸekilde kapanmasına rıza göstermeyenler var.
BM Yargısız ve Keyfi Ä°nfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard ve beraberindeki heyet Kaşıkçı cinayetini bütün boyutlarıyla araÅŸtırıp raporlamak üzere bir süredir Türkiye’de bulunuyor. Basından takip ediyorsunuzdur. Aralarında Ä°ngiltere’den Lordlar Kamerası üyesi Barones Helena Kennedy, halen cinayet iÅŸleriyle ilgili danışmanlık yapmakta olan Kıdemli SoruÅŸturma memuru Paul Johnson gibi isimlerin de bulunduÄŸu heyet DışiÅŸleri Bakanı Mevlüt ÇavuÅŸoÄŸlu, Adalet Bakanı Abdullah Gül, MÄ°T MüsteÅŸarı Hakan Fidan, Ä°stanbul Cumhuriyet BaÅŸsavcısı Ä°rfan Fidan, Cemal Kaşıkçı’nın niÅŸanlısı Hatice Cengiz ve Turan Kışlakçı ile görüÅŸmeler yaptılar. Heyet beni de AK Parti Genel Merkezinde ziyaret etti, tam bir buçuk saat süren bir görüÅŸme gerçekleÅŸtirdik.
Åžu kadarını söyleyebilirim: Kaşıkçı vakasının bu ÅŸekilde kapanmasına gönülleri razı olmadığı için kendileri inisiyatif alıp bu araÅŸtırma iÅŸine koyulmuÅŸlar. Olayı tamamen insani ve vicdani planda görüyorlar ve hiçbir önyargıları yok.
Tabi kendilerinin de yapacakları ÅŸeyin bir sınırı var. Bir yargı veya yaptırım gücüne sahip deÄŸiller. Nihayetinde bir rapor yazıp bu raporu hem BM’ye hem de dünya kamuoyuna sunacaklar. Bu aÅŸamada bu da az bir ÅŸey deÄŸil, ancak kendilerinin de asıl beklenti ve talepleri Türkiye’nin bu konuda adım atması, inisiyatif almasıdır. Çünkü egemenlik alanında gerçekleÅŸmiÅŸ böyle bir cürümden dolayı inisiyatifi baÅŸlatmak birinci dereceden Türkiye’nin hakkı, ama ÅŸimdi artık bir görev ve sorumluluÄŸu.
ALÄ°MLER KRALLARIN MÜLKÜ DEĞİL?
Tabi S. Arabistan’ın kendi konsolosluÄŸunda Cemal Kaşıkçı gibi birine reva gördüÄŸü bu cinayeti konuÅŸurken, aynı anda ülkelerinde cereyan etmekte olan birçok Kaşıkçı vakasından gözlerimizi, ilgilerimizi ve vicdanlarımızı uzak tutmamamız lazım.
Suudi Arabistan’da altı ay önce gözaltına alınmış olan Medine Ä°slam Üniversitesi Kur´an-ı Kerim Fakültesi Dekanlığı görevini yapmış, ulemadan, Åžeyh Ahmed El-Amari´nin geçtiÄŸimiz günlerde cezaevinde tıbbi ihmaller sebebiyle vefat ettiÄŸi duyuruldu. Amari’nin hapishanedeki ölümü doÄŸal bir ölüm sayılamazdı, çünkü beyin damarlarında oluÅŸan pıhtılaÅŸmaya kasıtlı ÅŸekilde acil müdahale yapılmadı ve bu durum ölümüne neden oldu.
Önlem alınmazsa önümüzdeki günlerde cezaevlerinden baÅŸka talihsiz ölüm haberleri almamız kuvvetle muhtemel, çünkü yaşı ilerlemiÅŸ ve hepsi de ulemadan daha birçok tutuklu var ve saÄŸlık durumları çok kötü hapishane koÅŸullarında her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Aslında bu yaÅŸta bu saÄŸlık koÅŸullarında hapishanelerde tutulmaları doÄŸrudan infaz anlamına geliyor. Aralarında Süleyman el-Ulvan, Selman Avde gibi çok popüler takipçileri olan isimlerin de bulunduÄŸu bu alimler S. Arabistan vatandaşı olsa da aslında Ä°slam dünyasının tamamının evlatlarıdır.
GeçtiÄŸimiz günlerde bir Arap kanalında bu tutukluları ve insan hakkı ihlallerini deÄŸerlendiren bir programda, bir Suud vatandaşının ifadeleri doÄŸrusu ürkütücüydü. Bütün bu hak ihlalleri iddialarına karşılık Suud vatandaşının söylediÄŸi tek ÅŸey, “Bunlar S. Arabistan’ın iç iÅŸidir ve bağımsız bir ülke olarak kendi egemenlik hakkına kimseyi karıştırmaz”.
Alemlere rahmet olarak gönderilmiÅŸ Peygamberin siretinin geçtiÄŸi, bir ilk ve en güçlü insan hakları beyannamesi olarak Veda Hutbesi’nin okunduÄŸu beldelerin hadimi olması beklenen bir yönetimin bu yaklaşımı hakikaten ekstra korkunç.
Bu beldeden bırakınız kendi ülkesindeki insan hakkı ihlallerini, baÅŸka ülkelerde insan hakkı ihlali olsa lakayt kalamayacak bir duyarlılığın sadır olması beklenir.
Çünkü Haremeyn’in hadimi olmak demek her ÅŸeyden önce insan onurunun hadimi olmak demektir. Çünkü dünyanın en harem alanı insan onuru ve haklarıdır.
Kendi vatandaşını istediÄŸi gibi tasarrufta bulunacağı bir mülk gibi gören bir yaklaşımın ÅŸu anda Haremeyn’i kontrol ediyor olduÄŸunu düÅŸünmek bile yeterince ürkütücü.
Kaldı ki alimler kraliyetin mülkü deÄŸildir, onlar bütün Ä°slam milletinin evlatları, peygamber varisleridir.
Henüz yorum yapılmamış.