Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Hasan Bülent Kahraman: Bu insanlar bizim 20. yüzyılın ağrısı olan Andre Malraux'larımızdır

Yıllardır söylerim, Türkçeden yabancı dillere çevrilecek kitapların bir listesi istense benden ilk sıraya Şevket Süreyya Aydemir'in Suyu Arayan Adam isimli özyaşamöyküsünü koyarım.



(DiÄŸeri Vala Nurettin'in Bu Dünyadan NazımGeçti isimli anıları.) Edebi yönünün saÄŸlamlığı bir yana Aydemir'in yapıtı 20. yüzyıla tanıklık eden ve Türkiye'den çıkmış çok enteresan bir kuÅŸağın öyküsüdür.

Bu Nazım Hikmet'in kuÅŸağıdır. 1900'lü yılların başında doÄŸmuÅŸ, iki savaÅŸ ve birçok büyük devrim görmüÅŸ bu insanların bilhassa Moskova-Türkiye hattında yaÅŸadıkları baÅŸlı başına bir olaydır. Sol-Marksist bir geçmiÅŸten gelen bu insanlar ideolojileri nedeniyle çektikleri çok büyük çilelerden sonra, hatta o baskıların içinde kendi alanlarında dünya çapında iÅŸler de yapmıştır.

 

O aykırı hayatlar

Bu insanlar bizim, Attila Ä°lhan'ın tanımıyla söyleyecek olursam, "20. yüzyılınaÄŸrısı" olan Andre Malraux'larımızdır. Evet, Malraux daha baÅŸka ateÅŸ çemberlerinden de geçmiÅŸtir ama bizim birikimimiz de hiç öyle yabana atılacak gibi deÄŸildir. Daha farklı koÅŸullarda olsa da Abidin Dino, Vala Nurettin, ÅževketSüreyya ve nihayet geçen hafta sonu kaybettiÄŸimiz Nail Çakırhan bu dönemde yetiÅŸmiÅŸ büyük isimlerdir.

Geçen yıl Nail Çakırhan'la yapılmış ve yaÅŸamını anlattığı bir söyleÅŸi kitabı yayınlandı. Onu okudum. Orada karşıma çıkan, her türlü meÅŸakkati, çileyi göze alarak bir ÅŸeyler yapmaya çalışan bir insandı. Ve mucize bir hayattı ortadaki. 1910'da doÄŸmuÅŸ, daha 1930'larda giderek ağırlaÅŸan faÅŸizmin darbesini yemiÅŸ Nail Çakırhan. Sonra Nazım Hikmet'i tanımış. Onunla meÅŸhur 1+1=1 isimli ÅŸiir kitabını çıkarmış. Ardından Moskova'da daha önce Nazım Hikmet ve arkadaÅŸlarının gittiÄŸi KUTV üniversitesine devam etmiÅŸ. DönüÅŸte meÅŸhur Tangazetesi macerası. Ardından gene hapisler. Büyük arkeolog Halet Çambel'le evlilik ve nihayet kendi toprağında kendisini en iyi ifade ettiÄŸi iÅŸ: mimarlık!

 

Mimar ve usta

Çakırhan hayatının belli bir döneminden sonra galiba amatör dememiz gereken bir yaklaşımla mimarlığa baÅŸlıyor. GerçekleÅŸtirdiÄŸi iÅŸlerin bir bölümü eÅŸinin arkeolojik kazılarında bazı fonksiyonel yapılar. Daha sonra MuÄŸla'nın bir köyünde yerel ve geleneksel mimarlıkla bütünleÅŸen iÅŸler yapmaya koyuluyor. O yapılar ilgi görüyor. Sayıları giderek artıyor. Bir süre sonra da doÄŸal olarak Çakırhan mimarlığı bir yana bırakıyor.

Çakırhan'ın yaptığı "mimarlık" mıdır, emin deÄŸilim. Galiba daha çok bir "ustalıktır": yapı ustası Çakırhan. Büyük AÄŸa Han Ödülü'nü kazandığı zaman bu tartışma doÄŸmuÅŸtu ve mimarlığın alaylı olmakla mektepli olmak arasında nerede durduÄŸu irdelenmiÅŸti. Bu tartışmayı o kadar ÅŸiddetli yapmaya sanırım gerek yoktu. Çakırhan, mimarlık ödülü kazanmıştı ama bana göre mimardeÄŸildi. Ä°stanbul'a bir gökdelen yapamazdı Çakırhan, ayrıca yapmak da istemeyecekti.

Bu çok ilginç ve çok yaratıcı insan (yaÅŸadığı hayatın ta kendisi bir yaratıcılıktır) mimarlığın belli bir ekolü içinde daima var olacak yerellik (vernacular) anlayışını ayaÄŸa kaldırmak istiyordu. Bu mimarlıkta her zaman mevcut olacak bir modeldir. Çünkü mimarlık hayatla ilgilidir ve bir yörede kurulacak yapının fizik ÅŸartlarla teması ancak yüzlerce yıllık gözlem ve deneyimle doÄŸrulanabilir. Çakırhan'ın bütün yapıtlarının ayrıntılı monografilerinin yayınlanması ÅŸart. Tıpkı o etkileyici hayatın daha iyi incelenmesinin ÅŸart olması gibi.

Arnavutköy'den geçerdim. Bazen oradaki kırmızı yalının bir penceresinde NailÇakırhan'ın siluetini görür gibi olurdum. O anlarda bunun bir hayal olduÄŸunu düÅŸünürdüm.

Artık görmeyeceÄŸim, görürsem de hayal olduÄŸunu bileceÄŸim.

SABAH

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.