Kürsü
İbrahim Tenekeci: İnsan, tabiatın sahibi değil, bir parçasıdır
Follow @dusuncemektebi2
Ä°brahim Tenekeci- Yeni Åžafak
Ä°nsan, tabiatın sahibi deÄŸil, bir parçasıdır.
Zırar, karşılıklı zarar verme anlamına geliyor. Ä°ki düÅŸman devletin, rakip firmanın yahut siyasi partinin birbirlerine zarar vermeye yönelik çabalarına ‘zırar’ diyebiliriz. Eski dostların küstükten sonra mahrem meseleleri ortaya dökmeleri de böyledir. Bu yolun sonu bellidir: Kazanan da kaybediyor.
Tabiat bizim düÅŸmanımız veya rakibimiz deÄŸildir. DoÄŸaya verdiÄŸimiz zararlar, zırar olarak geri dönmeye baÅŸladı. Ä°klimler deÄŸiÅŸiyor, doÄŸal afetler artıyor, hiç olmadık tabiat olayları yaÅŸanıyor. Dengeyi bozan bir çam aÄŸacı yahut saka kuÅŸu olamaz.
YoÄŸun biçimde kullanılan zirai ilaçlar, su kaynaklarına orantısız müdahale, toprağın yüksek verime zorlanması, kazanma hırsına endeksli sanayileÅŸme, neredeyse kiÅŸi başına kadar inen motorlu taşıtlar vs. Mesela ne yapılırsa yapılsın, trafik sorununa çözüm bulunamıyor.
Aşırı otlatma, bitkileri yok eder. Çünkü tohum verecek fırsatı bulamazlar. Aşırı tüketimin neye karşılık geldiÄŸini bu örnek üzerinden düÅŸünelim.
DOÄžRU DOKUNUÅžLAR
AK Parti yönetimi, günlük hayata yerinde ve doÄŸru dokunuÅŸlar yapıyor. Naylon poÅŸetlere sınırlama getirilmesi, bunlardan biri mesela. Benzer bir düzenlemeyi pet ÅŸiÅŸeler için de bekliyoruz. Çünkü ikisi de tabiata eÅŸit derecede zarar veriyor. Sadece hammaddeleri deÄŸil, doÄŸada yok olma süreleri de neredeyse aynı.
Geziyor, görüyorum. Su kıyıları, dere boyları, yol kenarları, ormanlar ve yaylalar naylon poÅŸetle, pet ÅŸiÅŸeyle dolu. Birine müdahale edip diÄŸerine dokunmamak, akla baÅŸka ÅŸeyleri getirebilir. Tütün mamulleri ile alkol gibi. Biriyle alabildiÄŸine mücadele ediliyor, diÄŸerine karşı sessiz kalınıyor. Alkollü sıvılara ‘içecek’ diyemediÄŸim için üzgün deÄŸilim.
Birinci sınıf tarım arazilerini korumaya yönelik yasal düzenlemeler, sıfır atık projesi, aÄŸaçlandırma çalışmaları, arıtma tesisleri ve baÅŸka birçok hamle. Fakat uygulama ve denetim kısmı yetersiz kalıyor. ÖrneÄŸin en olmadık yerlerde dahi kaçak dökülen molozlar ve çöp yığınları karşımıza çıkabiliyor.
Öte yandan: Kanunlar ve kolluk kuvvetleri bir yere kadardır. Ä°nsanın biraz da içinde olması gerekir.
NELER YAPILABÄ°LÄ°R?
Sorumluluklarını yerine getirmeyenler, sorunun bir parçası olmaya doÄŸru giderler.
Ortalama ömrümüz yetmiÅŸ yıl. Kullanıp saÄŸa sola attığımız naylon poÅŸet, pet ÅŸiÅŸe, telefon kartı, plastik eÅŸya asırlar sonra baÅŸka insanların ve canlıların karşısına çıkacak. Atmadan önce bunu düÅŸünelim. Ayrıca alternatif ürünlere yönelmeliyiz. Mesela gittiÄŸimiz her yerde, en ücra köÅŸelerde bile bittikten sonra atılmış plastik çakmaklar gördük. Bir çakmağın doÄŸada kaybolma süresinin yüz yıl olduÄŸu söyleniyor. Kibrit öyle mi?
Tabiat, sanıldığının aksine, kendini hemen öyle toparlayamıyor. Yaralarını sarması hayli uzun sürüyor.
Roma ve Bizans devrine ait mezarlar yok oldu, ÅŸehirler metrelerce toprağın altında kaldı. Buna karşılık o dönemde açılan mermer ve taÅŸ ocaklarının izleri hâlâ duruyor. Çimenlerin üstüne yakılan küçük bir ateÅŸin izi bile birkaç yıl boyunca silinmiyor.
Sorumsuzluk ile kazanma hırsı birleÅŸip tabiata savaÅŸ açmış sanki. Dünya ölçeÄŸinde bir sıkıntıdan bahsediyoruz. Böyle bir savaşın kazananı deÄŸil, ancak kaybedeni olur.
Ülke olarak zararın neresindeyiz? Çok ÅŸükür, bazı olumsuzluklara raÄŸmen zarardan dönebilecek durumdayız. Yaratılan her canlıyı emanet bilenler çoÄŸunluktadır.
Peki, neler yapılabilir? Koruma sahalarının geniÅŸletilmesi, kurtarılmış bölgelerin oluÅŸturulması, kaçak avcılığın önüne geçilmesi, su havzalarına gereken özenin gösterilmesi, piknik alanlarına sınırlama getirilmesi, günübirlikçiler için sabit kamp yerlerinin oluÅŸturulması, zorunlu yayınların daha etkili kullanılması ve tarım arazilerinin imara kapatılması aklıma ilk gelenler. Bütün bunlara, yirmi yıllık doÄŸa gezilerimizin özeti de diyebiliriz.
Henüz yorum yapılmamış.