Kürsü
İbrahim Kiras: Venezuela ne yapsaydı bu duruma düşmezdi?
Follow @dusuncemektebi2
Ä°brahim Kiras- Karar
Venezuela’da yaÅŸanan siyasi krizin mahiyetini tam bilmediÄŸimiz ve aslında araÅŸtırmaya da ihtiyaç duymadığımız için olan bitenleri emperyalist güçlerin mazlum milletlerin kaynaklarına el koyma arzusuyla açıklayabiliriz kolayca. Ne de olsa benzer hadiselere daha önce ABD ile Küba, ABD ile Nikaragua, ABD ile Haiti arasında da ÅŸahit olduk. “Yankee”lerin Latin Amerika’daki emperyalist politikaları üzerine uçsuz bucaksız bir sol literatür var zaten. Gelgelelim -güncel olaylardan bağımsız olarak- Kuzey Amerika ile Güney Amerika ülkeleri arasındaki iktisadi ve medeni geliÅŸmiÅŸlik farkının sebeplerini tek başına sömüren-sömürülen iliÅŸkisiyle açıklayabilir miyiz?
Aslına bakarsanız Kuzey Amerika’yı istila eden Ä°ngilizlerin varisleri bugün Ä°ngiliz tarzı bir kapitalist sisteme sahipken, aynı ÅŸekilde Güney Amerika’da da Ä°spanyol istilacıların yönetim ve ekonomi modeli devam ettiriliyor. Problemin kaynağında da bu iki modelin farklılığı var.
BaÅŸtan baÅŸlayalım… Modern zamanların ilk emperyalist gücü Ä°spanyollar ve Portekizlilerdi. Her ikisinin de -Wallerstein’in terminolojisiyle- modern dünya sisteminin ilk hegemonları haline geliÅŸleri önce uluslararası deniz ticaretindeki hakimiyetleri, sonra da güçlü askeri donanmalarıyla yeni kıtada ele geçirilen sömürgelerin yaÄŸmalanmasına dayanan “ganimet ekonomisi” sayesindeydi. Bilahare hegemon hale gelecek olan Hollanda ve Ä°ngiltere’nin ekonomik dayanağı ise hem ticari ve endüstriyel geliÅŸmiÅŸlikleri hem de para ve kredi piyasalarındaki güçleri olacaktır.
15. yüzyılın sonlarında Ä°spanya ile Portekiz harita üzerinde dünyayı aralarında bölüÅŸmüÅŸlerdi. Dünyanın yeni keÅŸfedilen kısımlarını paylaÅŸmak üzere 1494 yılında iki ülke arasında imzalanan Tordesillas AntlaÅŸmasına göre Cape Verde adalarının yaklaşık 2000 km batısından geçen hayalî bir çizginin batısında kalan dünya Ä°spanya’ya, doÄŸusu ise Portekiz’e bırakılıyordu.
***
Amerika’nın kâÅŸifi olan Ä°spanyollar yeni kıtanın güneyini istila ettiler ve özellikle Meksika ile Peru’nun zengin altın ve gümüÅŸ varlığını yaÄŸmalayarak Avrupa’ya taşıdılar. Önce mevcut altın ve gümüÅŸ eÅŸyanın eritilip Ä°spanya’ya gönderilmesiyle baÅŸlayan yaÄŸma bu eÅŸyalar bitince madenlerin iÅŸletilmesiyle sürdürüldü. Bu yaÄŸma iki yüzyıla yakın sürdü. Ä°ber yarımadası Avrupa’nın ekonomik ağırlık merkezi haline geldi.
Ne var ki Ä°spanyollarla Portekizlilerin elindeki altın ve gümüÅŸ stokları günün sonunda Hollanda, Belçika ve Ä°ngiltere’nin elinde toplanacaktı. Çünkü Avrupa’nın yeni zenginleri ihtiyaç duydukları mamul maddeleri dışarıdan ithal ediyorlardı. Çok paraları vardı. Harcayarak bitmeyecekmiÅŸ gibiydi... Ama yaÄŸma ekonomisinin saÄŸladığı refah sürdürülebilir olmadı. Sömürgelerden çıkarılan altın ve gümüÅŸ bitince sistem çöktü. Aynı zamanda “merkantilizm” adı verilen iktisadi model de çökmüÅŸ oldu.
Üstelik hem Ä°spanyollar hem de “denizci ve tüccar millet” Portekizliler bu dönemden sonra daha önceki enerjilerini, dinamizmlerini de kaybettiler; deniz ticaretindeki rolleri de giderek azaldı. Mamul madde ticaretiyle zenginleÅŸme yolunu tutan kuzeybatı Avrupa’nın protestan milletleri ise bilim ve eÄŸitim alanında yaptıkları yatırımın da karşılığını alarak endüstri devrimini gerçekleÅŸtirdiler. Bu ülkelerde ticarî kapitalizm yerini sınaî kapitalizme bıraktı. Böylece eski hegemonlarla aralarını kısa zamanda açtılar.
Yeni kıtada neler oldu peki? Yeni kıtanın güneyini yaÄŸmaya gelen istilacılar ile bunların torunları burada kendi anlayışları doÄŸrultusunda bir iktisadi ve siyasi sistem kurdular; Kuzey Amerika’yı istila edenler ise baÅŸka bir sistem.
Aslında Kuzey’e gelen istilacılarla Güney’e gelen yaÄŸmacılar arasında bir zihniyet farkı yoktu. Her ikisinin de gayesi yeni kıtadaki zenginlikleri ele geçirmekten ibaretti. Ancak güneyde bulunan altın ve gümüÅŸ kuzeyde yoktu; Avrupa’nın daha çok Protestan bölgelerinden gelmiÅŸ olan Kuzeyliler buradaki geniÅŸ ve verimli topraklarda tarım ve hayvancılığa baÅŸlayarak zamanla endüstrileÅŸip Avrupa’ya ve bu arada güneydeki altın ve gümüÅŸ sahiplerine mamul madde satmaya koyuldular. 19. yüzyıla gelindiÄŸinde Güney ile Kuzey zenginlikte ve medeni geliÅŸmiÅŸlikte yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸti bile. Sonraki süreçte aradaki mesafe astronomik ölçüde arttı ve bugüne gelindi…
***
ABD’nin son iki yüzyıldır -Monroe Doktriniyle arka bahçesi olarak ilan ettiÄŸi- Güney Amerika’nın siyasi rejimlerini kendi çıkarları doÄŸrultusunda yönlendirmeye ve ÅŸekillendirmeye çalıştığı sır deÄŸil. DiÄŸer küresel güçlerin ellerinden geldiÄŸince aynı ÅŸeyi kendi çıkarları adına yapmaya çalıştıkları da herkesin malumu.
Ne var ki ÅŸimdi meseleye mazlum milletlerin emperyalist güçlere karşı mücadelelerinden bağımsız olarak bakarsak, her iki tarafta da ekonomik ve toplumsal geliÅŸme yarışında kazananların neden kazandığını ve kaybedenlerin neden kaybettiÄŸini anlamaya yönelik bir çabaya da ihtiyaç var herhalde.
Dolayısıyla “Venezuela ne yapsaydı bu duruma düÅŸmezdi” sorusunun cevabını arayalım biraz…
Henüz yorum yapılmamış.