Güncel
Edebiyat dünyasında bir cihangir: Fâtih Sultân Mehmed
Fâtih’in şiir bilgisinin, şâirlik kudretinin ve karakterinin gelişmesinde ve şekillenmesinde devrin önemli edebî şahsiyetlerinden aldığı dersler ile birlikte iyi derecede Farsça bilmesi de etkili oldu. Abdullah Çevik yazdı.
1432 yılında Edirne’de dünyaya geldi. II. Murad’ın dördüncü oÄŸludur. Bursa Åžer’iye sicillerinden ve Bursa’daki Hatuniye Türbesi’nin 1449 tarihli kitabesindeki kayıttan anlaşıldığı üzere annesi Hüma Hatun’dur. Fâtih, bazı ÅŸüpheli iddialara göre altı yaşında Amasya’ya sancak beyi tayin edildi. On bir yaşında Edirne’den Manisa’ya sancak beyi olarak gönderildiÄŸi ise kesindir. Babası II. Murad’ın saltanattan feragatiyle on iki yaşında tahta oturdu. Beliren düÅŸman tehdidi karşısında babasının yönetimi tekrar devralmasının ardından 1446’da yeniden Manisa’ya gönderildi. II. Murad’ın 1451’de vefat etmesi üzerine Manisa’dan Edirne’ye vasıl olarak, henüz on dokuz yaşında ve bu defa kalıcı bir ÅŸekilde hüküm sürmeye baÅŸladı.
Fâtih’in ÅŸahsiyeti hakkında bilgi veren kaynaklar onun devlet idaresinde zaman zaman gaddarlığa varan sertlikte olduÄŸunu söyler, temkinli ve verdiÄŸi kararı mutlak surette tatbik eden, duygularını saklamayı bilen, azimli, irade sahibi ve soÄŸukkanlı tavrıyla cesaret aşılayan, üstün komutanlık vasıflarına sahip, az vefakâr ve büyüklük taslayan özellikler taşıdığından söz ederler. Bunlarla birlikte Fâtih deha, bilgi ve görgü sahibi, öÄŸrenmeye meraklı, iÅŸreti sevmeyen, ilme, edebiyata ve güzel sanatlara önem veren, ilim sahiplerine karşı saygılı, fikir adamı vasıflarına haiz, müÅŸavereyi ve münazarayı önemseyen açık görüÅŸlü bir tabiata sahipti. Henüz çocuk yaÅŸta geçici de olsa tahta oturan Fâtih’in karakterinin bir dünya imparatorluÄŸu kurma fikrinin ve kendisini Roma’nın gerçek varisi görmenin tesiriyle ÅŸekillendiÄŸini söyleyebiliriz.
Kassâb-zâde Mahmud Bey, NiÅŸâncı Ä°brahim PaÅŸa, Dâmâd ZaÄŸanos Mehmed PaÅŸa, Hızır Çelebi,Sarıca Kâsım PaÅŸa, Hâdim Süleyman PaÅŸa ve Åžihâbeddin Åžâhin PaÅŸa, Fâtih’in askerî ve idarî anlamda birikim teminine katkı saÄŸlayan lalalarıdır.
Fâtih, eÄŸitim yaşı geldiÄŸinde okuma yazmaya fazla eÄŸilimli deÄŸildi. Bu yüzden hocası Molla Gürânî’nin kendisini azarladığı ve sert tedbirlere baÅŸvurmakla korkuttuÄŸu rivayet edilir. Ä°yi bir eÄŸitim alması için babası II. Murad’ın gösterdiÄŸi ısrar ve özen netice vermeye baÅŸlayınca Fâtih’in eÄŸitime karşı iÅŸtahsızlığı zaman içinde ÅŸiddetli bir öÄŸrenme merakına ve ilim aÅŸkına dönüÅŸtü. Devrin meÅŸhur âlimlerini hocalıkla görevlendiren babasının kütüphanesinde kitap ve kütüphane zevk ve hevesiyle büyümeye baÅŸlayan Fâtih’teki aÅŸk öyle bir hâl aldı ki kendinden öncekilerde görülmeyen bir uygulamaya giderek sultân olduktan sonra da farklı ilimleri tahsil için her ilmin o dönemdeki en ÅŸöhretli âlimlerini kendine hoca tayin edip her gün belirli saatlerde bu hocalardan ders almayı âdet edindi.
Kütüphanesinden bu güne 50 eser ulaÅŸtı
Molla Gürânî dışında Ä°bn Temcid, Molla Hüsrev, Hocazâde Muslihuddin, AkÅŸemseddin, Molla Ä°lyas, Siraceddin Halebî, Molla Abdülkadir, Hasan Çelebi, Molla Hayreddin, Molla Zeyrek, Sinan PaÅŸa, Ahmed PaÅŸa gibi âlimler, ÅŸâirler, mutasavvıflar Fâtih’in eÄŸitim hayatında önemli yere sahiphocalarından bazılarıdır. Bu surette hemen her sahada ciddi bir eÄŸitim gören Fâtih matematik, balistik, felsefe, ulum-i ÅŸer’iyye ve edebiyatta âlim vasfını kazandı. Arapça ve Farsça baÅŸta olmak üzere ÇaÄŸatay Türkçesi, Latince, Slavca, Rumca, Ä°talyanca ve Yunanca öÄŸrendi. Ä°branice ve Keldanice bildiÄŸine dair kayıtlar da vardır. Döneme ait kaynaklarda ve çeÅŸitli araÅŸtırmalarda farklılıklar arz eden bu liste konuyla ilgili özel bir durumun kesinliÄŸini ortaya koyar. Sayılan dillerin tamamına hâkim deÄŸilse bile ilgilendiÄŸi muhakkaktır. Bütün bu iddiaların abartılı olduÄŸunu öne süren araÅŸtırmacılar da vardır; fakat içoÄŸlanlarıyla saray çevresi Rumca ve Slavca öÄŸrenmesine zaten elveriÅŸliydi. Ä°talyanca ve Roma tarihi hocası Ciriaco d’Ancona’ydı. AyrıcaGiovanni Maria Angiolello’dan da Ä°talyanca, Latince ve Avrupa tarihi bilgisi edindi. Angelo Vadio, G. Stefano, Emiliano gibi hümanistlerle birlikte tarih ve felsefe ile ilgilenen Batılı ve Bizanslı simalardanGeorgios Trapezuntios, Kritovulos, Amirutzes, Benedetto Dei, Gaetalı Jacopo gibi isimleri yanında bulundurdu. Amirutzes’ten Yunanca eÄŸitimi aldı. Yakından ilgi gösterdiÄŸi Batı kültürüne ait eserleri inceledi. Fâtih’in deÄŸerli kütüphanesinden günümüze Batı kültürüyle ilgili aralarında tarih, astronomi ve matematik kitaplarının da bulunduÄŸu elli eser ulaÅŸmıştır. Bu eserlerin kırk ikisi Yunancadır.
Bütün bu özel vasıflarının yanı sıra çiçekçilik, yaycılık, mücevhercilik gibi meÅŸguliyetler de edinen Fâtih, zamanının büyük kısmında edebiyatla ilgilendi. Ciddi bir birikimle, fikri ve kültürel anlamda zenginlikler barındıran zihin dünyasıyla ÅŸiire yöneldi. Åžâir hanedan mensupları arasında adının dışında mahlas kullanan ve bir divan oluÅŸturacak kadar ÅŸiir yazan ilk Osmanlı sultânı olarak edebiyat dünyamızda yer edindi.
Avnî mahlasıyla ÅŸiirler yazan Fâtih’in edebi bilgisinin, ÅŸiir zevkinin ve ÅŸâirlik kabiliyetinin geliÅŸmesinde lalası Hızır Bey ile birlikte hocaları Ä°bn Temcid, Molla Hüsrev,Sinan PaÅŸa ve Ahmed PaÅŸa etkili oldu. Hocaları arasında yer alan ve Ä°stanbul’un manevi fâtihi olarak anılan AkÅŸemseddin’in de hece ve aruz vezniyle yazdığı tasavvuf muhtevalı ÅŸiirleri vardır.
1437’de Fâtih’e lala tayin edilen ilk Ä°stanbul kadısı Nasreddin Hoca-zâde Hızır Bey, yaÅŸadığı devirde “Ä°kinci Ä°bn Sina”, “Ä°lim DaÄŸarcığı” gibi sıfatlarla anılıyordu. Kadılık yaptığı yıllarda genellikle imzasını manzum atardı. Yüksek bir ÅŸâirlik kabiliyetine sahipti. Arapça, Farsça ve Türkçe ÅŸiirleri bulunan Hızır Bey tarih düÅŸürme konusunda çığır açmıştır. Kendinden önce bir lafız, terkip ya da ebced harflerinin zikriyle tarih düÅŸürülürken o bunu ÅŸiirin son mısrasına taşımıştır.
Üç dilde ÅŸâir ve müellif Ä°bn Temcid ise özellikle Arapça ve Farsça ÅŸiirlerinde güzellikler sergilemiÅŸ âlim bir ÅŸahsiyet olup Fâtih’in ilk hocaları arasındaydı.
“Zamanın Ebu Hanife’si”
Fâtih’in ÅŸöhretli hocalarından ve bizzat kendisi tarafından “Zamanın Ebu Hanife’si” yakıştırması yapılan Molla Hüsrev’in ÅŸöhret bulduÄŸu ilim sahası fıkıh usûlüydü. Eserleri yüzyıllarca medreselerde okutuldu. Birçok deÄŸerli ilim adamı yetiÅŸtiren Molla Hüsrev aynı zamanda Arap dili ve edebiyatı, ÅŸiir ve hat sanatı gibi sahalarda da eserler verdi. Bu açıdan Fatih’in edebi dünyasına tesir ettiÄŸi kesindir.
Fatih’in edebiyat bilgisine ve ÅŸâirlik kabiliyetine katkı saÄŸlayan hocalarının arasında yer alan Sinan PaÅŸa ise Fatih’in lalası Hızır Bey’in oÄŸludur. On yıl Edirne’de müderrislik yaptıktan sonra Darü’l-Hadis medresesine geçti ve Fatih’e hoca oldu. Vezirlik görevinde de bulunan Sinan PaÅŸa bilinmeyen bir sebeple görevinden azl ve hapsedildi. Dönemin âlimlerinin protestoları sayesinde hapis hayatı fazla sürmedi. Åžiir tekniÄŸine ileri düzeyde hakimdi. Fâtih’in meclislerinde Ä°ran edebiyatının büyük ÅŸairlerine söylediÄŸi güçlü nazirelerle devrin diÄŸer ÅŸâirleriyle boy ölçüÅŸecek kabiliyetini sergilerdi. Kaynaklarda üstün hitabet ve tartışma yeteneÄŸine vurgu yapılan Sinan PaÅŸa’nın sanatlı nesir üslubunun mükemmel bir örneÄŸi olan II. Bayezid devrinde kaleme aldığı Tazarru-nâme adlı eseri mensur bir ÅŸiir ahengi ve güzelliÄŸi taşır. Bu eseriyle Sinan PaÅŸa artistik Osmanlı nesrinin kurucusudur. Kendisinden sonra çok taklit edilen fakat aşılamayan bu eser dışında yine Türkçe kaleme alınmış Maarif-nâme ve Tezkiretü’l-Evliyâ sahibidir. Arapça yazdığı risaleler daha çok astronomi, matematik, fıkıh ve kelâm ile ilgili eserlerdir.
Fâtih’in en önemli edebiyat hocalarından bir diÄŸeri XV. yüzyılın ikinci yarısı ile XVI. yüzyılın baÅŸlarında yaÅŸayan ÅŸâirlerin üstâdı, Åžeyhî ile Necâtî arasında gelenlerin en büyüÄŸü, yüzyılının en büyük kaside ÅŸâiri Ahmed PaÅŸa’dır. II. Murad devrinde kazaskerlik görevinde bulunanVeliyüddin bin Ä°lyas’ın oÄŸlu olan Bursalı Ahmed PaÅŸa, Bursa’da Sultân Murad Han medresesinde müderrislik görevinden sonra Edirne kadısı oldu. Fâtih, zekâsına ve ÅŸâirlik kudretine hayranlık duyduÄŸu Ahmed PaÅŸa’yı önce kazasker, sonra musahip ve kendine hoca tayin etti. Zamanla vezirlik rütbesi de alan Ahmed PaÅŸa, sarayda ciddi saygınlık kazandı. Devrin birçok ÅŸâirini Fâtih’e tanıtarak onlara belli bir aylık baÄŸlanmasını saÄŸladı. Kaynaklar, Fâtih’in Ahmed PaÅŸa’dan pek çok marifet ve fazilet elde ettiÄŸini belirtirler. Sarayda cereyan eden uygunsuz bir hadiseden dolayı görevinden azl edilerek hapse atılan Ahmed PaÅŸa, “kerem” redifli kasidesi sayesinde bağışlandı; fakat saraydaki eski saygınlığını yeniden kazanamadı.
Hapis hayatından sonra Sultanönü, Tire ve Ankara sancakbeyliklerinde bulunan Ahmed PaÅŸa, Fâtih’in oÄŸlu II. Bayezid’in saltanat yıllarında Bursa sancakbeyi oldu. Yegâne eseri Divân’ını da II. Bayezid’in emriyle tertip etti. Ä°nce üslûbu, zengin hayali ve temiz dili ile Türk ÅŸiirinde çığır açan Ahmed PaÅŸa ÅŸâirlik yönüyle Fâtih’i etkiledi. Cem, Mihrî Hatun, Sâdî, Gubârî, Enverî, Nizamî, Âhî, Necâtî, Visâlî, Kasım PaÅŸa, Revânî,Muîdî, Ä°shak, Lâmiî, Zâtî, Bâkî, Hayâlî gibi ÅŸâirler Ahmed PaÅŸa’dan etkilenen diÄŸer ÅŸâirlerdir. Ahmed PaÅŸa’nın edebiyat tarihi açısından önemli görülen vasıflarından biri de baÅŸlattığı nazirecilik çığırı ve bu yolla birçok genç ÅŸâirin yetiÅŸmesine saÄŸladığı katkıdır. Åžâirlik kabiliyetinin doÄŸurduÄŸu hayranlıkla haklı bir ÅŸöhret edinen Ahmed PaÅŸa Ä°ran ÅŸiirine özgü terkiplere, mazmunlara fazlaca yer vermesi sebebiyle “ÅŸiir güzeline Ä°ran elbisesi giydirmekle” de suçlanmıştır.
Hocası Ahmed PaÅŸa dışında Osmanlı sahası ÅŸâirlerinden Åžeyhî ve Melîhî ÅŸiirleriyle Fâtih’e tesir eden, duyuÅŸ ve anlatış özellikleriyle onun edebi ÅŸahsiyetinde izleri görülen isimlerdir.
GeniÅŸ bir entelektüel birikimle ÅŸiire yöneldi
Fâtih’in ÅŸiir bilgisinin, ÅŸâirlik kudretinin ve karakterinin geliÅŸmesinde ve ÅŸekillenmesinde devrin önemli edebî ÅŸahsiyetlerinden aldığı dersler ile birlikte iyi derecede Farsça bilmesi de etkili oldu. Lirik ve didaktik Ä°ran ÅŸâirlerinin eserlerini asıllarından okuyarak öÄŸrenen Fâtih’in, Hâfız-ı Åžirâzi ile Sa’dî-i Åžirâzî’nin tesiri altında kaldığı, Fars edebiyatında hamsenin kurucusu Nizâmî-i Gencevî ve ÅŸiir ülkesinin padiÅŸahı ÅŸeklinde övülenSelmân-ı Sâvecî gibi isimleri önemsediÄŸi, yazdığı ÅŸiirlerden anlaşılmaktadır. Leylâ u Mecnun, Ferhâd u Åžîrîn, Åžah u Gedâ, Gül ü Bülbül gibi klasik edebî hikayelere doÄŸrudan temas ederek ya da atıfta bulunarak ÅŸiirlerinde yer veren Fâtih, okuyucunun duygu ve düÅŸünce dünyasına, hayatı anlamlandırma çabasına katkı saÄŸlamaya çalışırken büyük DoÄŸu kültüründen ve edebi birikiminden ne derece beslendiÄŸini açıkça ortaya koymaktadır.
GeniÅŸ bir entelektüel birikimle ÅŸiire yönelen Fâtih Mutavvel, Muhtasar, Kanûn gibi önemli kitaplardan edindiÄŸi birikimi de ÅŸiirlerine yansıtmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere hemen her sahada almış olduÄŸu eÄŸitim ve okuma faaliyetleri ÅŸairlik kabiliyetinin ve karakterinin ÅŸekillenmesinde rol oynamıştır. Zaten Molla Lütfi’yi sorumlu tayin ettiÄŸi hususi bir kütüphanesinin mevcut olduÄŸuna, belli zamanlarını burada geçirdiÄŸine kaynaklarda temas edilmektedir. Fâtih, Manisa’daki kitaplarını önce Edirne Sarayı’na götürmüÅŸ, ardından Eski Saray’a taşımıştır. Feth’in akabinde Ä°stanbul’da kurulan bu ilk kütüphane bir süre sonra Yeni Saray’a nakledilmiÅŸtir. Bunun dışında Ayasofya ve Zeyrek ile Eyüp’te inÅŸa ettiÄŸi külliyede de kütüphaneler kurdurmuÅŸtur. Buradaki kitaplar ise süreç içinde Fâtih Külliyesi’ndeki kütüphaneye taşınmıştır. Fâtih kütüphanesinin ana koleksiyonunu kendisinin vakfettiÄŸi sekiz yüz otuz sekiz kitap oluÅŸturmaktadır.
Åžiirini besleyen kaynaklardan biri de tasavvuftu
Fâtih’in ÅŸairlik yönüne tesir eden bir baÅŸka unsur tasavvuftur. Zeyniyye tarikatının Vefâiyye kolunun kurucusuÅžeyh Ebü’l-Vefâ’ya yardım edip destek veren, bugün Vefa diye anılan semtte onun adına cami ve hamam inÅŸa ettiren Fâtih, Osmanlı toplumunda özellikle üst tabakanın raÄŸbet ettiÄŸi Mevlevi tarikatına mensup olup ÅŸeyhi Emir Âdil Çelebi idi. Aynı zamanda âlim, tabip, ÅŸâir ve büyük mutasavvıf AkÅŸemseddin hocalık vasfıyla Fâtih’in düÅŸünce dünyasını etkiledi. Tasavvuf felsefesini ve Åžark-Ä°slâm mitolojisini çok iyi bilen Fâtih’in ÅŸiirlerinin fikir tarafı her ÅŸeyden önce tasavvufla ilgilidir. Yunan felsefesinden etkilenmiÅŸ, bu sahada ileri sürülen görüÅŸlere ilgi duymuÅŸ olmasına raÄŸmen onun felsefi görüÅŸleri Ä°slâm inancı ile pekiÅŸtirilmiÅŸ vaziyettedir. Ä°slâm’ın ve Ä°slâm tasavvufunun akideleri en serbest düÅŸünce alanlarında dahi onun için belirleyici olmuÅŸ ve çaÄŸrışımlar dünyasını, sanatkâr ifadelerini etkilemiÅŸtir. Bu sebeple ÅŸiirlerinde kurduÄŸu gerçek-mecaz baÄŸ gerektiÄŸi gibi anlaşılmadan onun dünya görüÅŸüne dair hüküm verme çabasına giriÅŸmenin yanlışlığını savunanlar bulunduÄŸu gibi servi boylularla iÅŸret meclislerine yöneldiÄŸini gösteren beyitlerinin edebî mecazdan ibaret olmadığını ileri sürenler de vardır.
Fâtih âlimleri, sanat sahiplerini ve ÅŸâirleri himaye etmede, eserleri deÄŸerlendirmede, eser sahiplerini arayıp bularak onlara ihsanda bulunmada babası II. Murad’ı geride bırakacak kadar gayretli davrandı. Ali KuÅŸçu’ya ve Molla Câmî’ye karşı tutumu buna en güzel örneklerdir. Fâtih ısrarlarıyla Ä°stanbul’a gelen astronomi ve matematik âlimi Ali KuÅŸçu’ya Tebriz’den Ä°stanbul’a yaptığı yolculukta her konak yeri için bin akça verdi. Ä°ranlı büyük ÅŸâir ve mutasavvıf Molla Câmî’ye her yıl bin flori altını hediye edip onu Ä°stanbul’a getirmek için Hoca Atâullah Kirmânî’ye beÅŸ bin altın vererek Haleb’e gönderdi; ancak o günlerde Molla Câmî Halep’ten ayrılmış olduÄŸundan buluÅŸma gerçekleÅŸmedi.
Fâtih’in bu denli hamiyetperver tutumu ve sınırsız cömertliÄŸi yabancı âlimleri, ÅŸâirleri ve diÄŸer sanat sahiplerini himaye edilme, iltifata muhatap olma arzusuyla Osmanlı topraklarına çekti. OluÅŸan zengin kültür, ilim ve edebiyat ortamı içinde Fâtih’in ÅŸiir dünyası da zenginleÅŸerek geliÅŸme gösterdi. EÄŸitimle, yaratılışından gelen özelliklerle ve içinde bulunduÄŸu ilmi, edebi, kültürel atmosferin etkisiyle önemli ÅŸâirler arasında deÄŸerlendirilecek bir kimlik kazandı. Bazıları ise onun orta dereceli ÅŸâirler zümresinden sayılması gerektiÄŸini ileri sürer. Öyle ki sultân vasfı taşımaksızın ÅŸiirle meÅŸgul olsa zaman içinde adı hatırlanmayacak derecede düÅŸük bir ÅŸâir profili sergilediÄŸini iddia edenler bile vardır. Nasıl bir içerik taşırsa taşısın, yapılan deÄŸerlendirmelerde onun hükümdâr konumu unutulmamalıdır. Devletin sevk ve idaresinden sorumlu, ağır bir mesuliyet altında ÅŸiir yazan bir insanın, bütün vaktini ÅŸiirle meÅŸguliyete hasretmiÅŸ insanlardan ayrı tutulması ve deÄŸerlendirmelerin bu durumun dikkate alınarak yapılması elbette en isabetli sonucu doÄŸuracaktır.
Altmış beÅŸ tam üç eksik gazel, bir muhammes, bir kıta ve bir mısra ile ona yapılan nazirelerin bulunduÄŸu bir dîvânçe bırakan, son araÅŸtırmalarla birlikte yazdığı ÅŸiir sayısı hakkında doksan iki rakamı verilen Fâtih’in Osmanlı toplum hayatının bezm tarafını, aÅŸk, ÅŸarap, tabiat gibi temaları içeren gazelde ustalıklar sergilediÄŸi ve halk arasında beÄŸenilen gazelleri ile ÅŸâir ÅŸöhreti edindiÄŸi kaynaklarda mevcuttur. Åžiirlerindeki zekâ parıltısı, nüktedan tavrı, insana özgü zaaflar, kimi zaman alaycı ifadelerle dile getirdiÄŸi durumlar, kendine has tarz ve ince buluÅŸlar, hayal dünyasının zenginliÄŸi ve dile hakimiyeti onun için iyi bir divan ÅŸâiri hükmünü vermeye yeterlidir
Maiyetindeki ÅŸâirler
Kaynaklar Fâtih’in maiyetinde yüz seksen beÅŸ ÅŸâir bulunduÄŸunu ve otuz ÅŸâirin ÅŸâir ulufesiyle geçindiÄŸini kaydeder. Cezeri-zâde Mahmud Vefâyî, Sinan PaÅŸa, Molla Lütfî, Ahmed PaÅŸa, Hızır Bey, Melîhî,AÅŸkî, Mehdî, Kazasker Feneri-zâde Ali Çelebi, Defterdar Åžemsî, Ulvî, Kâtibî, Zeynep, Kıvamî,Amasyalı Åžehdî, Hâmidî, Kabulî, KâÅŸifî, Sâhilî, Le’alî ve Vâhidî, Fâtih’in sarayında bulunmuÅŸ ÅŸâirlerden ve nesir üstâdlarından bazılarıdır. Devrin devlet adamları arasında yer alan Mahmud PaÅŸa (Adnî) veKaramanî Mehmed PaÅŸa (NiÅŸânî) da ÅŸâirleri himaye konusunda özenli davranmış ve ÅŸiirle meÅŸgul olmuÅŸlardır. Mahmud PaÅŸa’nın, adına yazılıp sunulan her eser için bin düka altını ihsanda bulunduÄŸu rivayet edilir. Aralarında Mahmud PaÅŸa’nın da bulunduÄŸu ÅŸâirlerden Ahmed PaÅŸa, Cemâlî, Fakih, Hamidî, Molla AÅŸkî, Necâtî ve Nizâmî, Fâtih’e kaside sunan isimlerdir. Böylesine geniÅŸ bir edebî muhit tesis etmek elbette ÅŸiirden anlamayı zorunlu kılar. Ve elbette yine böyle bir muhit içinde ÅŸiirden uzak kalmak imkân dahilinde deÄŸildir. Bir için ikinci derecede ÅŸair yakıştırması yapılsa da bu zengin edebî kadro, Fâtih’in ÅŸiir dünyasında ölçülebilmesi zor bir etki yaratmış, sahip olduÄŸu edebi ÅŸahsiyete kaynaklık eden etkenler arasında yer almıştır. EÄŸitim ve çevreden gelen bütün bu tesirlerle birlikte ilim adamlarının ittifaken ifade ettikleri gibi Fâtih, doÄŸuÅŸtan sanatkârdır.
Fâtih’in ÅŸehzâdeleri Bayezid, Cem ve Mustafa da ÅŸâirdir. Divan sahibi ÅŸâir hanedan mensupları arasında yer alan Mustafa aynı zamanda Hace Selman’ın CemÅŸîd ü HurÅŸîd mesnevisini nazmen Farsçadan Türkçeye tercüme etmiÅŸtir.
Åžiirlerinde Cem mahlasını kullanan Åžehzâde Cem, Farsça ve Türkçe iki Divan sahibidir. Ayrıca CemÅŸîd ü HurÅŸîd mesnevisi bulunmaktadır. 1463’de eÄŸitim hayatına baÅŸlayan Cem, babasının bu konudaki hassasiyetinin neticesinde iyi bir eÄŸitim gördü. Kastamonu sancakbeyliÄŸinde genç yaÅŸta edebiyatla ciddi anlamda ilgilenerek Farsça öÄŸrendi. Daha sonra Konya gibi önemli bir kültür merkezinde tahsilini ilerletti. Defterdar, niÅŸancı gibi memurlarını edebiyatla ilgili kimseler arasından seçme konusunda itina gösterdi. Cem’in ÅŸiir muhitinde yer alan Kandî, La’lî, Sehâyî, Sa’dî ve Haydar Çelebi gurbet hayatında da Cem’i yalnız bırakmayıp sürekli yanında bulunan ÅŸâirlerdir. Bu sebeple kendilerine “Cem ÅŸâirleri” denilmiÅŸtir. Ayrıca yanında Rum ve Ä°talyan danışmanları da vardı. Mevlânâ Türâbî Åžu’ayb’tan edebiyat dersleri alan Cem, zamanına kadar yetiÅŸmiÅŸ Ä°ran ÅŸâirlerini iyi okumuÅŸ ve bunlardan yararlanarak bir hayli nazire yazmıştır. Åžiirlerinde Türk ÅŸâirlerden Ahmed PaÅŸa’nın etkisi görülür. Kaside, gazel ve mesnevi ÅŸâiri olan Cem’i çaÄŸdaÅŸlarından ayıran ve onu bütün divan ÅŸâirleri arasında ayrı bir konuma taşıyan özelliÄŸi ÅŸahsiliÄŸidir.
DiÄŸer ÅŸehzâde Bayezid ise Fâtih’ten sonra imparatorluÄŸun sultânı vasfıyla dedesinden babasına, ondan da kendine devreden ve bir devlet geleneÄŸi olarak süregelen koruyucu vasıflarla ilmin, sanatın ve edebiyatın Osmanlı coÄŸrafyasındaki ihtiÅŸamlı ve köklü varlığına katkı saÄŸlayacak, kendisi de ÅŸiirle doÄŸrudan bir münasebet kuracaktır.
Ä°lim sahasında Arapçanın, edebî sahada Ä°ran dili ve edebiyatının raÄŸbet gördüÄŸü Fâtih’in saltanat yıllarında birçok Türk ÅŸâiri ve entelektüeli Ä°ran’a gitmiÅŸ; ve aynı ÅŸekilde Ä°ran, Azebaycan ve Horasan’dan aslen Türk olan birçok âlim ve ÅŸâir Osmanlı topraklarına gelerek lütuf ve ihsana kavuÅŸmuÅŸtur. Fars edebiyatına duyulan ilgi artarak devam etmiÅŸ, Farsçanın ÅŸiirsel ifadeleri, imajları ve kalıpları Türk ÅŸiirine yerleÅŸmeye baÅŸlamıştır. Arapçanın, Farsçanın ve Türkçenin imkanlarıyla XVIII. yüzyıla kadar sürecek olan Osmanlı edebiyatı üslûbunun temellerinin atıldığı bu dönemden sonra, XVI. Yüzyıl itibariyle büyük ÅŸâirler yetiÅŸtiremeyen Ä°ran edebiyatının Türk ÅŸâirlerinin kabiliyetleri üzerindeki gölgesi kalkacak ve artık Türk ÅŸâirleri Ä°ran edebiyatının üstünlüÄŸü konusundaki fikirlerden uzaklaÅŸmaya baÅŸlayacaktır.
Abdullah Çevik
Yararlanılan Kaynaklar:
ADIVAR A. Adnan, Osmanlı Türklerinde Ä°lim, Ä°stanbul 1970; Ahdî, GülÅŸen-i Åžu’arâ, (Haz. Süleyman Solmaz) Ankara 2018; AÄžZIKARA Remzi, 15. Yüzyıl Divan Åžairlerinden Adnî, Avnî, Cem Sultan, Mihrî Hatun ve Cemalî’de Ayet ve Hadis Ä°ktibasları, (Kırklareli ÜSBE. Yük. Lis. Tezi), 2016; AK CoÅŸkun, Åžair PadiÅŸahlar, Ankara 2001; AKYOL Ä°brahim, Fatih Sultan Mehmet Dönemi Kültür ve Edebiyatı, (Kırıkkale ÜSBE Doktora Tezi); AKYOL Ä°brahim, Fatih Sultan Mehmet Dönemindeki Edebi Çevreler, KAREFAD c.2, S.2, Çankırı 2013; ALPASLAN Ali, Ahmed PaÅŸa, Ankara 1987; ALTINTAÅž Melike Aysu Akan, II. Mehmet Dönemi Osmanlı PadiÅŸahı ve Divan Edebiyatının Ä°nÅŸası, (Ä°D Bilkent Ü. Yük. Lis. Tezi) Ankara 2015; ARAT ReÅŸit Rahmeti, “Fatih Sultan Mehmed’in Yarlığı”, Türkiyat Mecmuası, c.VI, 1939; Aşık Çelebi, MeÅŸairü’ÅŸ-Åžu’ara, (Haz. Filiz Kılıç), Ankara 2018; AYMUTLU Ahmed, Fâtih ve Åžiirleri, Ä°stanbul 2005; AYNUR Hatice, “Cem Åžairleri”, Ä°lmi AraÅŸtırmalar: Dil, Edebiyat, Tarih Ä°ncelemeleri, S.9, 2000; AYVERDÄ° Samiha, Edebi ve Manevi Dünyası Ä°çinde Fâtih, Ä°stanbul 1953; BABINGER Franz, “Fatih Sultan Mehmed ve Ä°talya”, Belleten c.XVII, S.65, 1953; BABINGER Franz, Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, Ä°stanbul 2003; BALTACIOÄžLU Åžahmeran, “Avnî Divanı’nda Edebî Hikâyeler”, TÜDED, c.34, S.34, 2006; BANARLI Nihad Sâmi, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, c.I, Ä°stanbul 1998; BAYSUN M. Cavid, “Cem”, Ä°A, c.3; Beyâni Tezkiresi, (Haz. Aysun Sungurhan) Ankara 2017; (BÄ°LMEN) Saffet Sıtkı, Fatih Divanı, Ä°stanbul 1944; Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, 3 Cilt, Ankara 2016; Büyük Türk Klasikleri, “Avni”, c.2, Ä°stanbul 1985; Büyük Türk Klasikleri, “Sinan PaÅŸa”, c.2; Ä°stanbul 1985; Büyük Türk Klâsikleri, “XV. Yüzyıl Türk Edebiyatına Toplu Bakış”, c.2; Ä°stanbul 1985; ÇABUK Vahid, Saraydan Åžiirler, Ä°stanbul 2017; ÇELEBÄ°OÄžLU Âmil, “Åžâir Fatih”, Eski Türk Edebiyatı AraÅŸtırmaları, Ä°stanbul 1998; DURMUÅž Tûbâ Işınsu Ä°sen, II. Selim Dönemi Sonuna Kadar Osmanlı Edebî Hâmîlik GeleneÄŸi, (BÜTEB Doktora Tezi) Ankara 2006; ERSOYLU Ä°. Halil, Cem Sultan’ın Türkçe Divan’ı, Ankara 1989; Fatih Divanı ve Åžerhi (Haz. Muhammed Nur DoÄŸan), Ä°stanbul 2011; Fatih Sultan Mehmed Han, (Ed. Fahameddin BaÅŸar), Ä°stanbul 2018; GÄ°BB E. J. W., Osmanlı Åžiir Tarihi, c. I-II, Ankara 1999; GÜZEL Abdurrahman, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı, Ankara tsz; Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, (Haz. Ä°smet ParmaksızoÄŸlu), c.II-III-V, Ankara 1992; HORATA Osman, “Cem Åžâirleri: Bir Kader BirliÄŸinin Anatomisi”, Bilig, S.15, Güz 2000; Ä°NALCIK Halil, Has-baÄŸçede ‘ayÅŸ u tarab, Ä°stanbul 2015; Ä°NALCIK Halil, “Mehmed II”, Ä°A, c.7, Ä°stanbul 1970; Ä°NALCIK Halil, “Mehmed II”, DÄ°A, c.28, 2003; Ä°PEKTEN Haluk, Divan Edebiyatında Edebî Muhitler, Ä°stanbul 1996; Ä°SEN Mustafa - BÄ°LKAN Ali Fuat, Sultan Åžairler, Ankara 1997; Ä°SEN Mustafa, Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı, Ankara 1994; KARA Yakup, “Molla Hüsrev”, Ä°slam DüÅŸünce Atlası, c.2, Ä°stanbul 2017; KARABEY Turgut, Ahmed PaÅŸa Hayatı Sanatı Eserleri, Ankara 1999; KARAHAN Abdülkadir, “Fatih Åžair Avnî”, Eski Türk Edebiyatı Ä°ncelemeleri, Ä°stanbul 1980; KAYADÄ°BÄ° Fahri, “Fatih Sultan Mehmet Döneminde EÄŸitim ve Bilim”, Ä°Ü Ä°lahiyat Fakültesi Dergisi, S.8, 2003; KAZAN Hilâl, XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı Sarayının Sanatı Himayesi, (MÜSBE Doktora Tezi), Ä°stanbul 2007; KILIÇ Atabey, “Fatih Devri Türk Edebiyatına Genel Bir Bakış”, Erciyes ÜSBED, S.14, 2003/1; Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ÅŸ-ÅŸu’arâ, (Haz. Aysun Sungurhan) Ankara 2017; KOCA Ferhat, “Molla Hüsrev” DÄ°A, c.30, 2005; KOCATÜRK Vasfi Mahir, Osmanlı PadiÅŸahları, Ankara 1954; KOCATÜRK Vasfi Mahir, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1970; KOÇU ReÅŸad Ekrem, Âşık ve Åžair PadiÅŸahlar, Ä°stanbul 2016; KÖPRÜLÜ M. Fuad, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 2011; KÖPRÜLÜ-ZÂDE Mehmed Fuad; Milli Edebiyat Cereyanının Ä°lk MübeÅŸÅŸirleri ve Dîvân-ı Türkî-i Basit, Ä°stanbul 2018; KRÄ°TOVULOS, Kritovulos Tarihi, Ä°stanbul 2018; KUÅžAT Ali, “Fatih Sultan Mehmet’in KiÅŸiliÄŸi ve Fetihteki Rolü”, Erciyes ÜSBED, S. 14, 2003; KUT Günay, “Payitaht Ä°stanbul’un Sultan Åžairleri”, Ä°lmi AraÅŸtırmalar Dergisi, S.9, 2000; Latîfî, Latîfî Tezkiresi, (Haz. Mustafa Ä°sen), Ankara 1990; LEVEND Agâh Sırrı, “Fatih Devrinde Türk Dili ve Edebiyatı”, Türk Dili, S. 20, Ankara 1953; Manisalı PadiÅŸahlar, 1999; MAZIOÄžLU Hasibe, “Sinan PaÅŸa”, Ä°A, c.10; MAZIOÄžLU Hasibe, “Türk Edebiyatı, Eski md.”, Türk Ansiklopedisi, c.32, Ankara 1982; MENGÄ° Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1997; MENTEÅž Merve, “Sultan Åžairlerin Üslûbunda Dini Unsurların Yeri: Avnî Divanı ÖrneÄŸi”, Ä°nretnational Journal of Social Sciences and Education Research, c.2, S.1, 2016; OKUMUÅž Ömer, “Câmî,Abdurrahman”, DÄ°A, c.7, 1993; OKUR Münevver, Cem Sultan Hayatı ve Åžiir Dünyası, Ankara 1992; ÖNGÖREN ReÅŸat, “Fetih Sonrası Ä°stanbul’da Ä°lk Tasavvufi Yapılanmalar ve Fatih Sultan Mehmed”, I. Uluslararası Osmanlı Ä°stanbulu Sempozyumu, 2013; ÖZKET Hasan, Molla Hüsrev ve Mir’atü’l-Usul Adlı Eserinin Kaynakları, (Atatürk ÜSBE Yük. Lis. Tezi), Erzurum 1992; ÖZPEKEL Osman Nuri, “Åžair ve Bestekâr Osmanlı PadiÅŸahları”, Yeni Türkiye Osmanlı Özel Sayısı; S.34, 2000; ÖZTUNA Yılmaz, Devletler ve Hanedanlar, c.2, Ankara 1996; PALA Ä°skender, Fatih Sultan Mehmed, Ä°stanbul 1999; Sehi Beg, HeÅŸt-BihiÅŸt, (Haz. Haluk Ä°pekten, Günay Kut, Mustafa Ä°sen, Turgut Karabey), Ankara 2017; SEVENGÄ°L Refik Ahmet, Fatih Devrinde Âlimler Sanatkârlar ve Kültür Hayatı, Ä°stanbul tsz; Sinan PaÅŸa, Tazarru’nâme, (Haz. Mertol Tulum), Ankara 2001; ÅžARDAÄž RüÅŸtü, Åžair Sultanlar, Ankara 1982; TaÅŸköprülüzâde, eÅŸ-Åžakâiku’n-Nu’mâniyye, (Çev. Muharrem Tan, Osmanlı Bilginleri) Ä°stanbul 2007; TEKÄ°N Gönül Alpay, Hayat AÄŸacı, Ä°stanbul 2018; Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı Ä°simler SözlüÄŸü (Ä°PEKTEN Haluk, Ä°SEN Mustafa, TOPARLI Recep, OKÇU Nuri, KARABEY Turgut) Ankara 1988; UZUNÇARÅžILI Ä°smail Hakkı, Osmanlı Tarihi, c.II, Ankara 1988; ÜNSEL Kemal Edip, Fâtih’in Åžiirleri, Ankara 1946; ÜNVER A. Süheyl, Fatih, Külliyesi ve Zamanı Ä°lim Hayatı, Ä°stanbul 1946; ÜNVER A. Süheyl, Ä°lim ve Sanat Tarihimizde Fatih Sultan Mehmed, Ä°stanbul 1953; YALÇIN Süreyya, Fatih Sultan Mehmed’e Sunulan Kasideler, (MSKÜSBE Yüksek Lisans Tezi) MuÄŸla 2015; YAZICI Nesimi, Fatih’in YetiÅŸmesi Üzerine Bazı DeÄŸerlendirmeler, AÜÄ°FD, XLVIII, S.1, 2008; YAZICIOÄžLU Mustafa Said, “Hızır Bey”, DÄ°A, c.17, 1998; YÜCEBAÅž Hilmi, Åžair PadiÅŸahlar, Ä°stanbul 1960; YÜCEL YaÅŸar-SEVÄ°M Ali, Klâsik Dönemin Üç Hükümdarı Fatih-Yavuz-Kanuni, Ankara 1991;
Henüz yorum yapılmamış.