Kürsü
Yasin Aktay: Allah aşkına ABD ile Venezuella arasındaki bütün ihtilaf sadece kapitalizm meselesinde midir?
Follow @dusuncemektebi2
Yasin Aktay- Yeni Åžafak
Batı demokrasisinin Venezuella’da ortaya koyduÄŸu ikiyüzlülükle elbette sadece Venezuella örneÄŸinde karşılaşıyor deÄŸiliz. Venezuella örneÄŸi diÄŸer her yerde sergilenen tavırlarla birlikte herÅŸeyin üstüne tüy diken bir tavır. Bu konuda daha önce de dediÄŸimiz gibi Trump da yalnız deÄŸil. Bu konuda Avrupa BirliÄŸi ülkeleri de belki Yunanistan haricinde Trump’la aynı safta buluÅŸabiliyor.
Batı dünyasının, özellikle de ABD’nin Venezuella’ya karşı öfkesinin altında her bir ülkenin Venezuella ile yaÅŸadığı özel sorunlar ayrı roller oynuyor olabilir. Maduro’nun Chaevez’den aldığı mirasla birlikte Venezuella’yı bütün dünyayla kavgalı hale getirmiÅŸ olduÄŸu ve bu durumun aslında yaÅŸanan ekonomik sorunların en önemli sebebi olduÄŸu söyleniyor.
DoÄŸrudur, uygulanan bir sosyalizm türünün ülkenin kaynaklarının verimli kullanılması yerine bir gerilim hattının içine sürüklediÄŸi ve yönetilemez hale getirmekte ciddi bir katkı yapmış olduÄŸu üzerinde gerçekten durulabilir. Ama bu, bütün suçu Chavez veya Maduro’ya atmayı neden gerektirsin?
Allah aÅŸkına ABD ile Venezuella arasındaki bütün ihtilaf sadece kapitalizm meselesinde midir? Mesela Çin ile ABD arasındaki ihtilaf da kapitalizm meselesinden midir? Çin kapitalizmden veya dünyayla bütünleÅŸmekten çok mu uzak ÅŸu anda?
Venezuella örneÄŸinde bir ÅŸekilde emperyalizme teslim olmayı reddeden bir direniÅŸ tutumuna veya bağımsızlık duygusuna karşı bir “burnunu sürtme” olayıyla karşı karşıya olduÄŸumuz çok açık?
KuÅŸkusuz ABD veya genel olarak emperyalizm karşısındaki direniÅŸ hattındaki ülkelerin bütün kötü yönetim sorunlarının sorumluluÄŸunu bir günah keçisi olarak Batı’ya, ABD’ye atmak gibi bir kolaycılıkları sır deÄŸil. Ä°ran örneÄŸinde bu artık bir bahaneye dönüÅŸmüÅŸ durumda mesela. Kendi halklarına borçlu oldukları iyi yönetimi ve hizmeti ertelemek için sürekli ABD ile, Ä°srail ile, Siyonizm ile olan gerilimleri kullanmak bir geri kalmışlığı içselleÅŸtirme ve kaderleÅŸtirme mekanizmasına dönüÅŸmüÅŸ durumda.
Venezuella’da da benzer bir ÅŸey var mıdır?
Olmaması mümkün deÄŸildir. Ancak bu durum yine de ABD’nin orada istediÄŸi gibi darbeler yapıp, istediÄŸi hükümetleri yıkıp istediklerini götürme hakkı vermiyor. Kaldı ki, böyle yapınca ve bunu normal görünce, bu tür bir geri kalmışlığı daha da kurumsallaÅŸtırmaktan baÅŸka bir ÅŸey yapılmış olmaz.
ABD’nin darbeci emperyalizmi Maduro arasında bir tür tarafsızlık tavrı bu durumda asla caiz deÄŸildir. Bu tercihsizlik bizde yıllarca “ne ÅŸeriat ne darbe” örneÄŸinde yaÅŸanan türden bir tarafsızlığa yani neticede darbeciliÄŸe hizmet eden bir tercih olarak iÅŸ gördü, defalarca yaÅŸadık. Çünkü Åžeriat diye bir gerçek ihtimal yoktu ama darbe diye sürekli yaÅŸanan, başımızda asılı duran gerçek bir ihtimal hep vardı. O ihtimal defalarca gerçek oldu, defalarca gerçek olmasına ramak kalmışken durduruldu. Oysa Åžeriat istediÄŸi düÅŸünülen insanlar Türkiye’de hem tam olarak ne istediklerini bilmedikleri için hem de Tükkiye’deki genel geçer siyasi talepleri ifade edip gerçekleÅŸtirmekten çok uzak oldukları için bir siyasi kamp olarak bile teÅŸekkül edemediler. Hiçbir zaman da gerçek bir ihtimal ve tehdit olmadılar. O yüzden ‘ne Åžeriat ne Darbe” tarafsızlığı son derece asimetrik güçler arasına ifade edildiÄŸinde kaçınılmaz olarak güçlü olanın hanesine yazıldı.
Venezueella’nın kötü yönetimiyle ilgili söylemler sadece darbeye meÅŸruiyet saÄŸlayıcı mevzular. Zaten bu tür mevzular olmasa kimsenin darbeyi haklılaÅŸtırmasının yolu olmaz. Türkiye’de kaç tane en yüzsüzünden darbe olduysa, hepsine de bu tür söylemler eÅŸlik etti. Bu tür söylemlerin bir gerçekliÄŸe dayandığı durumlar bile oldu. Ama o durumlarda da darbeyi planlayanların, darbenin tamamlayıcı bir halkası olarak o iÅŸlerin failleri olduÄŸunun anlaşılması gecikmedi.
Venezuella’daki kötü yönetime yol açan ambargo, kuÅŸatma, iç müttefiklerle siyasi diyalogu kilitleyip istikrarsızlaÅŸtırmak hepsi de darbecilerin planlarının bir parçası. Darbeyle hesaplaşıldığında bu tür kompolarda bir ÅŸekilde görev alan bütün unsurların da hesap vermesi gerekecektir.
Aynı ÅŸekilde geçtiÄŸimiz 5 Ocak’ta Devrim’inin 8. Yıl dönümünü idrak etmiÅŸ olan Mısır’da 2013 Haziran ayında daha seçileli bir yıl bile olmamış olan Muhammed Mursi’nin ülkeyi yönetemediÄŸi ile ilgili en çok baÅŸvurulan birkaç örnekten biri de benzin kuyruklarıydı. Benzin dağıtım ağının tamamen askerin elinde olduÄŸu bir ortamda, yaÅŸanan aslında sadece askerin emirlere itaatsizliÄŸi, ülkeyi istikrarsızlıktaymış gibi göstermek için yaptığı bir sabotajdı. Bu sabotaj sonradan Temmuz başındaki darbeye giden yolun taÅŸlarını döÅŸüyordu.
Devrimin yıldönümünde Uluslararası AF Örgütü, “Mısır.. EleÅŸtirenlerin Açık Hapishanesi” baÅŸlıklı bir rapor yayınlayarak ülkede Sisi yönetimi altındaki akıl almaz insan hakkı ihlallerini anlattı.
Bugün ortaçaÄŸ zindanlarını andıran darbe hapishanelerinde altmış binin üstünde kayıtlı siyasi tutuklu var ve bu tutuklular en ağır iÅŸkence ÅŸartlarında yaşıyorlar, daha doÄŸrusu bu tutukluların içinden her hafta düzenli olarak cenazeler çıkıyor. O ÅŸartlara dayanamayıp ölen insanların halleri Ä°slam dünyasının mustarip olduÄŸu ciddi bir sorunu anlatıyor dünyaya. Venezuella’da seçim hilesi var diye darbeyi meÅŸru görenlerin istediÄŸi rejim tam da bu aslında.
Bu ortamda kendi ülkesindeki Sarı Yeleklilerin eylemleriyle baÅŸ etmekte zorlanan Fransa CumhurbaÅŸkanı Macron Devriminin 8. Yılında Devrim’den önceki ÅŸartların bile çok gerisine düÅŸmüÅŸ olan darbe Mısır’ıyla iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek üzere bir resmi ziyaret düzenleyeceÄŸini açıkladı.
Demokrasisi Sarı yeleklilerin eylemlerinin sınırına dayanmış olan Macron, bir demokratik gösteri meydanını kan gölüne çevirip üç bin kiÅŸiye mezar yapan Sisi’den ne almayı umuyor acaba? Oldu olacak, Sisi’yi de bir türlü darbenin kotarılamadığı Venezuella’ya alsınlar.
Henüz yorum yapılmamış.