Kürsü
Taha Akyol: Anayasa Mahkemesi ne yapıyor?
Follow @dusuncemektebi2
Taha Akyol- Karar
Anayasa Mahkemesi baÅŸkanlığı için yapılan oylamada Zühtü Arslan ikinci defa baÅŸkan seçildi. Önümüzdeki dört yıl daha bu görevi yürütecek. Zühtü Arslan’ın kitabında nasıl bir hukuk anlayışını savunduÄŸunu aÅŸağıda yazacağım.
On üç yıldır Anayasa Mahkemesi üyesi olan Osman Paksüt, kasımda emekli olmuÅŸtu, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan onun yerine Yıldız SeferinoÄŸlu’nu atadı. SeferinoÄŸlu hukukçu, 26. Dönemde AK Parti’den milletvekili seçilmiÅŸ, son olarak Adalet Bakan Yardımcısı görevindeydi.
Yeni görevlerinde Arslan ve SeferinoÄŸlu’na evrensel hukuk yönünde baÅŸarılar diliyorum.
Kurumsal düzeyde, yıllar önce yazdığım ÅŸu ilkeye dikkat çekmek istiyorum: Yüksek yargı kurullarının tarafsızlığı üye yapısının “çeÅŸitli” ve “çoÄŸulcu” olmasıyla mümkündür. (Milliyet, 8 Nisan 2010)
Arslan’ın kitabı
Zühtü Arslan’ın ‘Anayasa Teorisi’ adlı kitabı hakkında daha önce de birkaç yazı yazmıştım. Ä°kinci defa baÅŸkan seçilmesini bu kitabı tekrar tanıtmak için bir vesile sayıyorum. Çağımızda devlet otoritesinin hukukla sınırlandırılmasını ve bunun tek yolu olan kuvvetler ayrılığı ilkesini çok iyi anlatan bir kitaptır.
Prof. Arslan’ın kitabı ÅŸu cümlelerle baÅŸlıyor:
“Lord Acton’ın ‘güç yozlaÅŸtırır, mutlak güç mutlaka yozlaÅŸtırır’ sözü, anayasacılık fikrinin çıkış noktasını özlü bir ÅŸekilde anlatmaktadır. Siyasal iktidarın doÄŸasına iliÅŸkin bu tespit, beraberinde iktidarın sınırlandırılması sorununu getirmektedir. Sınırsız ve keyfi gücün bireyin özgürlüÄŸü önünde en büyük tehdidi oluÅŸturduÄŸu tarihi tecrübeyle sabittir...”
Bu tespiti yapan Prof. Arslan, 20. yüzyılın en büyük düÅŸünürlerinden Hayek’e atıfta bulunarak “iktidarın etkili bir ÅŸekilde sınırlandırılması sosyal düzenin en önemli sorunudur” diye vurguluyor. (s. 22)
Sosyal düzenin, iç barışın, hak ve özgürlüklerimizin, hatta istikrarlı kalkınmanın bu esasını unutup partizanca kavgalara dalan toplumlarda hukuk bilinci geliÅŸebilir mi?
ÇoÄŸunluk ve demokrasi
Anayasal demokrasilerde çok önemli bir kavram “çoÄŸunluÄŸun iradesi”dir. Bu olmadan demokrasi olmaz ama “çoÄŸunluÄŸun iradesi” mutlak mıdır?
Fransız düÅŸünürü Raymond Aron “çoÄŸunluÄŸun iradesi” kavramının totalitarizme de liberal demokrasiye de yol açabileceÄŸini, ölçünün “kuvvetler ayrılığı” olduÄŸunu yazar.
Arslan’ın kitabında bu konu sayfalar boyunca anlatılıyor. Montesquieu’dan aktardığı ÅŸu cümle, demokrasinin adeta özetidir:
“EÄŸer bir kiÅŸi ya da organ, bu ister aristokratlar olsun, ister halk, üç erki yani yasama, yürütme ve yargı erklerini kendisinde toplarsa iÅŸte bu her ÅŸeyin sonu demektir.” (s. 142)
Kuvvetler ayrılığı ilkesi aşındığı oranda, hak ve özgürlükler de kağıt üzerinde kalır.
Anayasa kitabında yazılı hak ve hürriyetlerin yorumu konusunda Prof. Arslan’ın kitabındaki iki kavram son derece önemlidir: “Otorite eksenli yorum” ve “hak eksenli yorum.”
Prof. Arslan kitabında elbette ikincisini savunuyor. Yargı da elbette “hak eksenli yorum”u benimsemelidir; topumda güvenilir hakem olarak saygı görmesi için.
AYM kararları
AYM böyle kitaplardaki düzeyde hak ve hürriyetlerimizi koruyor mu?
“Yetmez ama evet” referandumuyla kabul edilen “bireysel baÅŸvuru” imkanı bu konuda ciddi bir geliÅŸme saÄŸladı. AYM, ele aldığı “bireysel baÅŸvuru”larda genel olarak “hak eksenli” kararlar veriyor, bu nitelikteki kararlarını alkışlıyorum.
Fakat adil yargılanma ve basın hürriyetiyle ilgili bazı dosyaları geciktirerek raflarda bekletmesini ve OHAL kararnamelerini incelemeyi reddetmesini eleÅŸtiriyorum. Bu kararnameleri içeriÄŸi bakımından deÄŸil, “OHAL’in anayasadaki sınırları” bakımından incelemeli, denetimsiz bir OHAL’e yol açmamalıydı.
AYM’nin “hak eksenli” içtihatlara devam etmesini yürekten diliyorum.
Hak ve hürriyetlerin kitaplar ve AÄ°HM içtihatlarında yer alan düzeyine ulaÅŸarak “geliÅŸmiÅŸ ülke” olabilmemiz için önümüzde uzun bir yol var, bunu biliyorum. Zaten bu yönde toplumsal bilinçlenmeye bir katkım olsun diye bu konuları yazıyorum.
Henüz yorum yapılmamış.