Kürsü
İbrahim Tenekeci: Hesabî olan, mesela eleştiri yapmaz
Follow @dusuncemektebi2
Ä°brahim Tenekeci- Yeni Åžafak
YaÅŸadığımız tüketim çılgınlığını alış veriÅŸten ibaret görmüyoruz. Tükettiklerimiz sadece yiyecek, içecek, giyecek deÄŸildir. Yahut birtakım eÅŸyalar.
Bizi bugüne getiren ve ayakta tutan anlamları da hızla tüketiyoruz. ÖrneÄŸin ‘dava’ denildiÄŸi zaman, camiadan birçok kimsenin yüzünde alaysı bir ifade beliriyor.
Politika dışındaki her ÅŸeye ‘çiçek böcek’ yaftası yapıştıran büyük bir topluluk oluÅŸtu. Ä°nsana incelik, derinlik ve olgunluk kazandıran ne varsa, neredeyse hepsini hafife alıyorlar.
Yıllardır bu köÅŸede hasbî ile hesabî arasındaki mesafeyi yazmaya çalışıyoruz. Bıkmadan ve tekrara düÅŸmek kaygısı taşımadan. Devir hangisinindir?
Hesabî olan, mesela eleÅŸtiri yapmaz. Güçlüyü över, zayıfı ezer, gözden düÅŸmüÅŸ olanın üstüne gider. Oysa: Husumet ve maske taşımayan eleÅŸtiri, besin deÄŸeri yüksek bir gıdadır. Bunu da ancak hasbî insanlar yapabilir. Pek kıymetli Aydın Ünal’ın durduÄŸu yer iÅŸte burasıdır. Kendisini çeyrek asırdır tanıyorum.
Anlamların yanı sıra insanları da tüketiyoruz. Dün iyi dediÄŸimize bugün tam tersini söyleyebiliyoruz. Milletin ve memleketin kaderine olumlu tesir edebilecek nice kıymetli isim pasif hale getirildi. Bir örnek: Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir diyanet iÅŸleri reisi halkımızın gönlünde karşılık buldu. Åžimdi nerede? Ayrıca bildiÄŸimiz ama yazmak istemediÄŸimiz birçok baÅŸka ÅŸahsiyet.
Gönül kelimesini ne kadar sık kullandığımız herhalde bilinir. Kırdığımız, küstürdüÄŸümüz, haksızlık ettiÄŸimiz bir insanın gönlünü almak, evvela kendimize iyilik yapmak demektir. Çünkü bu bize ferahlık verir. Mutmain oluruz. ‘Gönül seferberliÄŸi’ belki de buradan baÅŸlamalıdır.
Kendi çevremize yer açmak için hak sahiplerini yerinden etmek, siyasetin ve ticaretin doÄŸasında olabilir. Fakat bizim inancımız ve mayamız buna mânidir.
Yerli ve millî olmak, son zamanların en gözde ifadesi. Adeta devletin resmî söylemine dönüÅŸtü. Her kapıyı açan anahtar haline gelen bu iki kelime, meseleyle uzaktan yakından ilgisi olmayanların bile dilinden düÅŸmüyor. Hatta aynı kiÅŸiler, bizi yerli ve millî olmamakla itham edebiliyor. Bakalım bu ifadeyi ilk kim kullanmış, gündeme getirmiÅŸ?
Yeni Åžafak, yazarlar: Yerli ve Millî Olmak, 24 Aralık 2014. Yerli ve Millî Olmak, 18 Mart 2015. Yerli ve Millî Olmak, 30 Eylül 2015. Bir yazardan birbiri ardına kaleme alınan üç farklı yazı. PekiÅŸtirmek adına, ısrarla hep aynı baÅŸlık tercih edilmiÅŸ.
Bir analiz haberde okumuÅŸtum. Åžoförler, kazaların büyük kısmını, iyi bildikleri yollarda yapıyormuÅŸ. Nasıl olsa bu yolu biliyorum diye dikkati elden bırakıyor demek ki. Bizim durumumuz da biraz böyle deÄŸil mi? Ahlak, kul hakkı, adalet, emanet, hakkaniyet, samimiyet gibi en iyi bildiÄŸimizi sandığımız konularda sıkıntı yaşıyoruz. Maalesef.
Henüz yorum yapılmamış.