Kürsü
Yıldıray Oğur: Gerçekten de hepimiz Maduro olmak istediğimize emin miyiz?
Follow @dusuncemektebi2
Yıldıray Oğur- Karar
Haber siteleri ve sosyal medya yorumlarına bakılırsa Venezuelalılar da ÅŸaÅŸkın. Çünkü dünya trending topic listesine giren #WeAreMaduro hashtagine Venezuela’dan çok Türkiye’den tweet atılmış görünüyor. Bazı haberlerde bilmeyen okurlar için Türkiye’nin yeri haritalardan gösterilmiÅŸ.
Anlaşılır sebepleri yok değil.
Yeni bir darbe giriÅŸimini atlatmış bir ülkenin hassasiyeti bu. O darbenin organizatörü ABD’de yaşıyor, ABD’ye karşı haklı öfkeler var. Latin Amerika tarihi darbeler ve ABD’nin arka bahçesi gibi ülkelerin iç iÅŸlerine karışma tarihi de.
Bütün bunlar anlaşılır sebepler.
Ama yine de konu ne zaman ve nasıl “Hepimiz Maduro” noktasına kadar geldi ve gerçekten de hepimiz Maduro olmak istediÄŸimize emin miyiz?
Çünkü 9725 km ötemizde olan bitenler pek Türkiye’den göründüÄŸü gibi deÄŸil.
Ülkenin adı bile aslında Venezuela deÄŸil, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti.
1999’dan beri böyle. Hugo Chavez 1998’de kılpayı seçimle iktidara geldikten sonra iktidarında sık sık yapacağı gibi referandumuna gitti, pek çok baÅŸka ÅŸeyle birlikte ülkenin “Venezuela Cumhuriyeti” olan adını da “Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olarak deÄŸiÅŸtirdi.
Aslında Venezuela Cumhuriyeti adı da yeni bir addı.
Ülkenin adını deÄŸiÅŸtiren de Chavez’in örnek aldığını söylediÄŸi bir darbeciydi: Perez Jimenez.
1948’de darbe yapıp iktidarı ele geçiren cunta içinde sivrilen Jimenez, 1952’de “seçim”le devlet baÅŸkanlığına gelmiÅŸ, Kore Savaşı yüzünden artan petrol varil fiyatıyla ülkeye giren parayı hesapsız kitapsız bir popülizmle harcamış, petrol gelirleri düÅŸünce baÅŸlayan halk isyanları sonucunda da 23 Ocak 1958’de bir darbeyle devrilmiÅŸ, ülkeden kaçıp, Ä°spanya diktatörü Franko’ya sığınmıştı. Ä°ki darbe arasındaki diktatörlük yıllarında yaptığı tuhaf iÅŸlerden de biri de ülkenin Venezuela Devletler BirliÄŸi olan adını deÄŸiÅŸtirmek olmuÅŸtu.
Halbuki, Venezuela Devletler BirliÄŸi adı da Karakas doÄŸumlu Latin Amerika’nın efsanevi lideri Simon Bolivar’dan mirastı.
Bolivar, 19. Yüzyıla kadar Ä°spanya’nın kolonisi olan yaÅŸayan Venezuela, Kolombiya, Panama, Peru, Ekvator ve Bolivya’nın kurtarıcısıydı. Bu ülkelerden bağımsız tek ve birleÅŸik bir devlet yapıp başına geçen Bolivar, Ä°spanya’ya karşı Ä°ngilizlerin ve Amerikalıların desteÄŸini almıştı ve Amerikan devriminin hayranıydı.
Hatta bu yüzden “kurtartıcı” deÄŸil “burjuva devrimcisi” olduÄŸunu söyleyen Marx ondan “sahtekâr, dönek, fesat, yalancı, korkak ve çapulcu” diye bahseder.
Ama Bolivar’ın birleÅŸik devleti uzun ömürlü olmamış, Amerikan demokrasisi hükmetmeye yetmeyince diktatörlüÄŸe kaymış, ülkeler ayrılıp bağımsızlık ilan etmiÅŸ, savaÅŸlar çıkmış, Bolivar da genç yaÅŸta kaçmak zorunda kaldığı sürgünde hayatını kaybetmiÅŸti.
Aslında Venezuela’nın bu üç isminin hikayesi ülkenin son yüzyıllık tarihinin de hikayesi.
Neyse ki ve iyi ki bize yabancı olan üç kavramın maÄŸduru bir ülkeden bahsediyoruz; Caudillos, kolonyalizm ve neft laneti.
Caudillos, Führer, Duçe, Åžef gibi Ä°spanyolca güçlü askeri ve siyasi diktatörlere verilen adı. Venezuela tarihi bu ‘caudillo’ların etrafında yaÅŸanmış bir tarih.
Önce Ä°spanya’nın kolonisi olarak geçen yüzyıllar, sonra yanı başındaki ABD imparatorluÄŸunun hegemonyasıyla çekiÅŸmelerin yarattığı kolonyalizm tecrübesi ve endiÅŸesi ezik, marazlı ve eklektik siyasi akımlara sebebiyet vermiÅŸ. Milli Sosyalizm Bolivarcılık, Marx, Ä°sa, Bolivar arasında gidip gelen Chavizm bunun örnekleri.
Ve 20. Yüzyılın başına keÅŸfedilen dünyanın en zengin ama çıkarılması en pahalı petrol rezervlerinin ekonomide “Hollanda hastalığı” ya da “neft laneti” denen sonuçlar doÄŸurması. Bu tabirle kastedilen ülke ekonomisinin petrol veya doÄŸalgaz gibi yüksek gelirli bir girdiye bağımlı hale gelmesiyle, bütün üretim gücünün tek bir ürüne yönelmesi, diÄŸer sektörlerin çökmesi, bütçenin petrol gelirine göre yapılması ve böylece petrol ve doÄŸalgaz fiyatında yaÅŸanan en ufak sallantıların bile ülkede ekonomik krizlere ve siyasi istikrarsızlığa neden olması.
Hugo Chavez aslında bu üçünün bir eseri. Bizdeki Milli Demokratik Devrim benzeri bir fikriyata denk düÅŸen
Bolivarcı bir milli sosyalist devrim için 80’lerde ordu içinde bir cunta kurmuÅŸ, 1992’de yine petrol bağımlılığının sonucu yaÅŸanan bir ekonomik kriz ve çatışmaları fırsata çevirip darbe denemiÅŸ ama baÅŸarısız olunca hapse girmiÅŸ bir darbeci Albay Chavez.
Ardından ÅŸimdiki devlet baÅŸkanı Maduro’nun da aralarında olduÄŸu cuntadan arkadaÅŸlarının sürüklediÄŸi bir kampanyayla affediliyor, partisini kuruyor ve mevcut siyasi partilerin çöktüÄŸü 1998’de kıl payı farkla devlet baÅŸkanı seçiliyor.
Onun ÅŸansı iktidara geldiÄŸi yıllarda petrol varil fiyatlarının yükselmeye baÅŸlaması.
Aslında ilk dönem uzlaÅŸmacı ve rasyonel politikalar uygulayan bir Chavez var. Eski liberal ekonomi bakanlarına da yer verdiÄŸi bir hükümet kuruyor.
Ama zengin bütçe onu ülkenin adını Bolivarcı Cumhuriyet olarak deÄŸiÅŸtirmek gibi ideolojik hayallerine doÄŸru çekiyor. Petrol ÅŸirketini hükümete baÄŸlı hale getiriyor, parayı bir fonda toplayıp yoksul halka dağıtıyor.
Böylece devlete bağımlı, kendilerine Chavista diyecek geniÅŸ bir taraftar desteÄŸine sahip oluyor.
Ama bunu yaparken petrol ÅŸirketinin başına bir solcu profesörü getiriyor, uzmanlık gerektiren sektörü ehliyet ve liyakati eksik sadık yoldaÅŸlarıyla dolduruyor. Tecrübe kaybı ile petrol üretimi geriliyor. BaÅŸlayan grevi, 19 bin petrol iÅŸçisini iÅŸten atarak bastırmaya çalışıyor.
Bu sırada iÅŸten çıkarmaların yarattığı kriz ve sokak gösterileri 2002 yılında bir darbe giriÅŸimine dönüyor. BaÅŸarısız darbeci Chavez bu kez Chavistalarının desteÄŸiyle iki gün sonra darbeyi bastıran bir kahramana dönüÅŸüyor..
Bundan sonra iÅŸler iyice rayından çıkıyor. Sosyalizm ütopyasını gerçekleÅŸtirmek için adımlar atıyor. Önüne çıkan engelleri de referandumlarla aşıyor. Televizyonlarda bakanları azarladığı canlı yayınlar, muhalif medyayı sindirmesiyle kendi kitlesinin gönlünü kazanıyor. Onun sosyalist BeÅŸinci Cumhuriyeti, dindar destekçileri için Hristiyanlığın altın çağı BeÅŸinci MonarÅŸi, Chavez de milenyumda gelen kurtarıcı demek.
Ama bütün meseleleri devletin gücüyle halledebileceÄŸini düÅŸünen Chavez, enflasyonla mücadele etmek yerine üreticilere fiyat indirme baskıları yaptıkça üreticiler ya iflas ediyor ya da ülkeden kaçıyor. Böylece ülke tümüyle petrol gelirlerine baÄŸlı, o gelirlerle her ÅŸeyini ithal eden bir ülkeye dönüyor. Petrolünün en büyük alıcısı olan ABD’ye bağımlılığı azaltmak için uyguladığı politikalar ise hem ülkenin petrol üretimini düÅŸürüyor hem de daha ucuza Rusya ve Çin’e petrol satmasıyla sonuçlanıyor
Chavez’in hiç yabancı dil bilmeyen DışiÅŸleri Bakanı ve veliahttı Maduro’nun en büyük ÅŸanssızlığı ise iktidarı sırasında petrol fiyatlarının düÅŸüÅŸe geçmesi oldu.
Aslında onun sosyalist ütopyaya devam etmek gibi lüksleri yoktu. Ama bütün siyasi desteÄŸini bu devlet yardımlarını alan kitleler üzerine kurduÄŸu için, müktesebatı da baÅŸkasını yapmasına yetmediÄŸi için geri de dönemezdi.
Bütçe en önemli kalemini yitirince, ithal ürünlere para yetmemeye ve yokluklar yaÅŸanmaya baÅŸladı. Yine baskıyla, para basarak ekonomi toparlanmaya çalışılınca da ortaya milyonlara varan enflasyon oranları, yüksek faizler, yokluk, karaborsa, para balyalarıyla alışveriÅŸ görüntüleri ve dört milyon insanın ülkeyi terk ettiÄŸi büyük bir insanı trajedi çıktı.
2015 seçimlerinde bu sorunlar Meclis’te çoÄŸunluÄŸu muhalefetin kazanmasına neden oldu. Ä°ÅŸte bundan sonra Maduro ülkede düÅŸe kalka olsa da var olan demokrasi ve meÅŸruiyet çizgisini aÅŸtı.
2017 yılında kendi atadığı Anayasa Mahkemesi bir yargı darbesi yaparak, Meclis’in yasa yapma haklarını kendine topladığını açıkladı.
Maduro, seçilmiÅŸ Meclis’i ekarte edip ülkeyi kararnameler ve Anayasa Mahkemesi ile yönetmeye baÅŸladı. Bu da yetmedi. kurucu bir anayasa için yeni bir Meclis kurulmasına karar verdi ve seçime gitti. Yüzde 41 katılımlı seçimleri muhalefet boykot etti. Tabii ki yeni kurucu anayasa meclisi Maduro’nun adamlarıyla doldu. O atanmış vekillerden biri de istihbarattan film yapımına kadar çeÅŸitli kademelerde görev verdiÄŸi oÄŸlu.
Chavez’in bile referandumlarla halka sorarak yaptığını Maduro’nun tek başına yapmasına, 1999’daki anayasayı hazırlayan Chavez’in ekibinden Adalet Bakanı Ortega Diaz’ı bile isyan ettirdi. Bu duruma itiraz eden Diaz, önce koltuÄŸunu kaybetti, ardından tutuklanmaktan botla Kolombiya’ya kaçarak kurtulabildi.
Onun kadar ÅŸanslı olmayan bazı muhalefet liderleri ise terörden ihanete kadar suçlamalarla tutuklandılar. Tutuklananlardan biri Halkın Ä°steÄŸi partisinin lideri Leopolda Lopez’di.
Ä°ÅŸte 35 yaşındaki Meclis BaÅŸkanı Juan Guaidó onun partisinden bir isim.
Aslında parti Amerikancı ya da saÄŸcı deÄŸil. Sosyalist Enternasyonel üyesi bir sol parti. Bütün hayatı Chavez ve Maduro iktidarı altında geçmiÅŸ Guaido, Chavez’in dizilere kızıp özel kanalları kapatmasına karşı sokaklara çıkarak girdiÄŸi siyasi hayatında genç yaÅŸta 2015 seçimlerinde partisinin de içinde olduÄŸu muhalefet blokuyla Meclis’e girmiÅŸ, ardından uzlaÅŸma sonucu Meclis baÅŸkanlığına seçilmiÅŸ alt sınıflardan gelen bir asker çocuÄŸu.
Onun baÅŸkanlığını yaptığı Meclis’e göre Ocak 2018’de Maduro’nun görev süresi bitti.
Bu yüzden 23 Ocak 2018 günü yani darbeci Jimenez’in baÅŸka bir darbeyle devrildiÄŸi günün yıldönümünde Guaido ve Meclis halkı protesto için sokaklara çağırdı.
Venezuela’nın bütün ÅŸehirlerinde sokaklara çıkan kalabalıklar Maduro’yu istifaya çağırdı. Bu arada Meclis de Guaido’yu geçici devlet baÅŸkanı ilan etti.
Küba, Bolivya ve Meksika dışındaki bütün Latin Amerika ülkeleri ve ardından ABD ve AB onu meÅŸru lider olarak tanıdılar.
Son durum; Venezuela Savunma Bakanı ve Genelkurmay BaÅŸkanı General Vladimir Padrino, en üst düzey yedi generalle birlikte baÅŸkent Karakas’taki en büyük askeri üstte basının karşısına geçti, Maduro’ya baÄŸlılıklarını bildirdi ve Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti için gerekirse ölmeye hazır olduklarına dair yemin etti. Maduro da ABD elçiliÄŸini kapatacağını açıkladı. Ama ticari iliÅŸkilerin süreceÄŸini eklemeyi unutmadı. Çünkü hala Venezuela petrolünün en büyük alıcısı ABD.
9725 kilometre ötemizde olan bitenin kaba bir özeti böyle. Bu hikayede kim sandıktan çıkmış, kim darbe yapıyor sorularının cevabı Türkiye’de verilen cevaplara pek benzemiyor.
Ülkedeki çalkantıyı baÅŸlatan ABD olmadığı gibi, ABD deyince de iktidar deÄŸiÅŸmiyor.
Yine de ortada bir darbe ihtimali var ve bu ülkeyi bir iç savaÅŸa doÄŸru götürebilir. Bu eleÅŸtirilebilir, Venezuela’nın aynı dili konuÅŸtuÄŸu, aynı dine mensup komÅŸuları gibi iktidarla muhalefet arasında uzlaÅŸma arayışlarına destek verilebilir.
Ama bu manzaradan Hepimiz Maduroyuz çıkmaz..
Türkiye gibi Allah’a ÅŸükür sömürge olmamış, 70 yıllık demokrasisi olan bir ülkenin, dünyayı 200 yıl Danimarka’nın kolonisi olmuÅŸ gibi sadece Batı karşıtlığı ve üçüncü dünyacılıkla okuması da pek saÄŸlık iÅŸareti deÄŸil.
Yani ne Türkiye Venezuela ne de hepimiz Maduroyuz. Neyse ki ve iyi ki.
Henüz yorum yapılmamış.