Sosyal Medya

Kürsü

Faruk Beşer: Sakalı kesmenin hükmü nedir?

Saç, sakal, giyim kuşam gibi süs unsurlarının özgünlük iddiasında bulunan bir kültür için önemli olduğunda şüphe yoktur. Kaldı ki, İslam sadece bir kültür değil, onun da üstünde evrensel bir medeniyettir. Öyle idi, yine öyle olması beklenir. Bunun için kimse böyle küçük şeylerle meşgul olmayın demesin. Bütün büyük şeyler küçüklerin birikimiyle oluşur.



Ne var ki Ä°slam’ın bütün hükümleri aynı önem derecesinde deÄŸildir. Olmazsa olmaz mebde’/prensip hükümler vardır, ikincil ve örfi hükümler vardır. Bunları yerine ve zamanına göre anlamak ve ayıklamak fakihin görevidir.
 
Kuranıkerim’de sakalın ve bıyığın hükmünden söz edilmez. Sakal kelimesi sadece Hz. Musa’nın, kardeÅŸi Harun’un sakalını tutup çekmesi olayında bir kez zikredilir.
 
Resulüllah (sa) Efendimizin ‘Sakalınızı salıverin, bıyıklarınızı kısaltın, Mecusilere (bir rivayette müÅŸriklere) benzemeyin’ hadisi ÅŸerifinin yanında; ‘On ÅŸey fıtrattandır: Bıyıkları kısaltmak, sakalı salıvermek, diÅŸleri fırçalamak, gusülde ve abdestte ağıza buruna su vermek, tırnakları kesmek, eklemleri yıkamak, koltuk altlarını ve kasığı temizlemek, taharette su kullanmak’, gibi ÅŸerefli sözleri de vardır.
 
Ancak Resulüllah’ın toplumunda diÄŸer erkekler gibi Müslüman erkekler de sakallı idiler. O ‘Mecusilere benzemeyin’ buyurduÄŸuna göre demek ki Mecusiler ya sakallarını kesiyorlardı, ya da bıyıklarını ağızlarını kapatacak ÅŸekilde uzatıyorlardı. Ayrıca Resulüllah’ın baÅŸkalarına benzememek için sakalın kına gibi bir ÅŸeyle boyanabileceÄŸini söylediÄŸini de biliyoruz.
 
Åžu bilgileri de vererek sonucu varmaya çalışalım:
 
Resulüllah’ın giyim kuÅŸam ve yaÅŸama biçiminde örfe, zamana ve mekâna ait olanlarının bulunduÄŸunu bütün fakihler (dini bir bütün olarak anlayan âlimler) kabul ederler. Diyelim ki, o ulaşım için deveye binmiÅŸtir. O zaman araba ya da uçak bulunsaydı elbette onlara binmeyi tercih edecekti. Zamanındaki insanların giysisi olan izar ya da rida giymiÅŸtir. BaÅŸka bir elbise olmuÅŸ olsaydı onu da giyebilirdi. Nitekim o, çok farklı ülkelerden gelen farklı elbiseler giymiÅŸtir. Ä°ÅŸte onun böyle fiilleri çoÄŸunlukla, kendi zamanının örfüne, kültürüne ve alışkanlıklarına baÄŸlı olan fiillerdir. Onun bunların pek çoÄŸunu safi dini bir anlam taşıdıkları için yapmadığı bellidir. O halde bugün mesela ulaşımı deve ile saÄŸlamak sünnettir denmez. Bir ÅŸeyin sünnet olduÄŸunu söylemek için, o ÅŸeyi Resulüllah’ın dini bir özelliÄŸi sebebiyle yapmış olması gerekir.
 
Sakal da öyle midir?
 
Ä°ÅŸte âlimleri sakal konusunda farklı düÅŸünmeye sevk eden durum budur: Resulüllah sakalı sırf o zamanın örfü olduÄŸu için mi bıraktı ya da emretti, yoksa bunun dini bir anlamı da var mıdır?
 
BildiÄŸim kadarıyla dört mezhebin imamları ve onları izleyen büyük mutlak müçtehitler sakalı kesmenin haram ve bunun sonucu olarak da bırakmanın farz olduÄŸunu söylememiÅŸlerdir. Bunu söyleyenler özellikle son dönem selefi ve zahiri âlimlerdir. Filan mezhebe göre sakal bırakmak farz, kesmek haramdır diye nakledilen sözler mezheplerin kendi görüÅŸü deÄŸil, onların usulünden istinbat edilen/tahriç görüÅŸlerdir.
 
Son dönem Mısır ulemasından bazıları da sakalı safi bir örf saymış ve dini bir veçhesinin olmadığını söylerdir. Åželtût ve Ebu Zehra bunlardandır. Özellikle Ebu Zehra büyük bir fakihtir.
 
O zaman bu iki aşırı fetvanın da son döneme ait olduÄŸunu anlarız: Biri sakalı bırakmanın farz, dolayısıyla da kesmenin haram olduÄŸunu söyleyen selefi ve zahiri görüÅŸ, diÄŸeri sakalı tamamen bir örf olarak gören âlimlerin görüÅŸü. GörüldüÄŸü gibi bu iki farklı görüÅŸ de sakala örf mü, yoksa dini bir mesele mi olduÄŸu açısından bakmanın sonucudur.
 
Meselenin bir üçüncü tarafı daha vardır: Sakal dini bir meselse ise sünnet midir, farz mıdır?
 
Bizim anladığımız ÅŸudur: Sakalın örfle ilgili yönü bulunabilir ama onda bir dini mana da kesinlikle vardır. Sakalın fıtrattan sayılması, onun diÄŸer fıtrattan sayılan ÅŸeylere denk bir yerde olmasını gerektirir ki, o da en azından önemli bir sünnet olmasıdır. Sünnet ise sebepsiz yere kesilmesi de mekruh olur. Resulüllah (sa) baÅŸkalarına benzememek için sakalı kesmeyi deÄŸil boyamayı tavsiye etmiÅŸtir. Sakalın kadın erkek ayrışmasında da rolü vardır. Sakal sünnete baÄŸlılığın bir sembolüdür. Taşıdığı ÅŸiar özelliÄŸiyle insanı kötülüklere karşı kontrol eder. Özellikle imam, hatip ve müezzinlerin sakallı olması, yaptığı iÅŸi inanarak yaptığının belirtisidir. Yine özellikle gençlerin sakal sünnetini icra etmeleri büyük bir fazilettir ve onların Ä°slam bilincini canlı tutmada çok etkilidir.
 
Sakalın bir tutam kadar uzatılması ise ek bir meseledir. Sakalını bir ölçüde bırakan sünneti yerine getirmiÅŸ sayılır. Uzatmak ise biraz da onun hakkını vermekle ve onu saygın kılmakla alakalı bir ÅŸeydir. EÄŸer uzun sakal saygınlığı deÄŸil de aksini oluÅŸturuyorsa Hz. Ömer’in yaptığı gibi yanlardan alınarak düzeltmekte de bir sakınca olmamalıdır. Allahualem.
 
Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.