Sosyal Medya

Güncel

Behey zalim bir kerecik semt-i Vefa'dan geç!

Şehir, hikâyesini semtleriyle örer, her semt bir başka tavrın menkıbesini anlatır bize. Semt-i Vefâ da artık ancak arkeolojik kazılara konu olabilecek Suriçi’nin mukîm bir mihrâbı olması hasebiyle ‘tenha’ arayanları sokaklarında karşılaştırmaya devam eder. Melih Sâdık yazdı.



Toplumlar varlıklarını ÅŸehirler üzerinden ifade ederler. Åžehrin kaderi insanın kaderidir ve bir ÅŸehrin silüeti dahi bize ÅŸehirli hakkında çıkarımlar yaptırabilir.

Paydos etmeyen bir tahsil vardır ÅŸehirde; teneffüsü olmayan, resmi tatilsiz. Her an yeni bir tecellinin haberi vardır sokaklarda. Åžehrin nasıl kimlik inÅŸa ettiÄŸinin güzîde bir misâlini Hacı Bayram-ı Velî hazretleri bir nutkunda ÅŸöyle dile getirir:

Nâgihan ol ÅŸâr’a vardım,

Ânı ben yapılur gördüm

Ben dahi bile yapıldım,

TaÅŸ u topraÄŸ âresinde

Sûfi ÅŸârîhler bu dizelerdeki ÅŸâr/ÅŸehir kelimesinin ‘gönül’e remz olduÄŸunu söylemiÅŸ olsa da lafzî bir yorumla taÅŸ ile toprak kelimeleri, mimariyi; “ben dahi bile yapıldım” mısraı ise ferdin mekan/ÅŸehir içerisindeki tekâmül sürecini çaÄŸrıştırmaktadır.

Fetih sonrası ilk yerleşim mahallerinden

Åžehir, hikâyesini semtleriyle örer, her semt bir baÅŸka tavrın menkıbesini anlatır bize. Kudemânın “Cami yıkılsa da mihrap yerinde kalır” sözü, her geçen gün ÅŸehirlisini kaybetmeye devam eden Suriçi’nde tenhalara kaçmak isteyenler için kulaklara küpe olacak bir kelâm-ı kibardır. Ä°ÅŸte semt-i Vefâ da artık ancak arkeolojik kazılara konu olabilecek Suriçi’nin mukîm bir mihrâbı olması hasebiyle ‘tenha’ arayanları sokaklarında karşılaÅŸtırmaya devam eder. Necati Bey’in “Be hey zalim bir kerecik semt-i vefadan geç” diye niyaz ettiÄŸi sevgilisi dahi bu semtin züvvârından olup, semt fetih sonrası ilk yerleÅŸim mahallerinden olması itibariyle bir o kadar mâzî sahibidir, mihrâbtır.

Ä°smini Zeyniyye tarikatı ÅŸeyhlerinden Åžeyh Vefâ nâm, Muslihiddîn Efendi’den alır semtimiz. Hazretin ‘DerviÅŸ olayım dersen’ mısraının tekrar ettiÄŸi meÅŸhur nutkunda “Åžeyh Vefa’yı unutma” tenbihini hatırlayıp kendisine niyaz ettikten sonra ‘var yoluna doÄŸru git’ öÄŸütünü tutarak semtin birkaç sokağını birlikte adımlayabiliriz.

Oktay Akbal: Şehzade Camii arkadaşımızdı

Ben Åžehzadebaşı'nda doÄŸdum. Cami avlusunda top oynadım. Keçi otlattım BozdoÄŸan Kemeri'nin dibinde. Vefa bozasını sevdim. Milli Sinema'da yaÅŸadım ilk aÅŸkı, yaÅŸadım sandım. Ferah Sineması'nın yandığı gece oradaydım. Lisenin önünde karakol vardı, ÅŸimdi belediye var. Fatih Parkı duruyor yerli yerinde… Yol boyunca Karagümrük'e giden aÄŸaçlar ise yok. Åžimdi hiçbiri yok! Varsa da yok! Hepsi bir düÅŸün karmaÅŸasında…”

Bir varmış bir yokmuÅŸ tadında anlatır Oktay Akbal, Åžehzadebaşı’nın eski günlerini “Cüce ÇeÅŸmesi Sokağı Nerde?” kitabında. Direklerarası o eski direklerarası deÄŸildir artık, Vefâ yalnız bir semte isim olmakla maruf hikayesini anlatmaya baÅŸlamıştır çoktan. Bir akÅŸamüstü kalkıp Åžehzadebaşı’na gider Akbal, Âşık’ın kahvesini arar, Asaf Bey'in eczanesini. Kendi kendine konuÅŸur: “Cami avlusunda çocuklar top bile oynamıyor. Avlunun iki kapısını da taÅŸla örtmüÅŸler. Oysa camiyle insanlar içli dışlıydı o günlerde. Ä°dil Biret'in ilk bestesi "Bak cami sana ne getirdim" deÄŸil miydi? Åžehzade Camisi arkadaşımızdı. Bizimle top oynardı sanki! BozdoÄŸan kemerinin tepesinden bütün kent görürdü.’’

Dede Efendi Caddesi’nde adımlayıp Cüce çeÅŸmesine sapar sonra: “Bir an çeÅŸmenin önünde durdum. Hiçbir zaman suyu akmazdı, kurumuÅŸtu. Ama geçmiÅŸten bir ÅŸeyler duruyordu. Neden adını Cüce ÇeÅŸme koymuÅŸlar? Çocukken sık sık düÅŸünürdüm, sorsam da yanıt alamazdım... Büsbütün çökmüÅŸ, büsbütün yıkılmış! Sokak da bu adı taşıyor. Ama sokak diye bir yer kalmamış. Nerde erik aÄŸaçlı bahçemiz, nerde Bizans Definesi saklı maÄŸara, nerde Atiye Hanım, yüzbaşı Kemal Bey'in kızları, nerde kabzımal Ziya Bey'in pembe-beyaz yüzlü eÅŸi? Nerdeler, geçmiÅŸin soluk yapraklarında mı?

Neden Dede Efendi?

Dede Efendi Caddesine girmeden köÅŸe başında Fatih’in hocalarından Molla Hüsrev’in yaptırdığı bir bodur minareli mescid selamlıyor bizi. Fatih devri ricalinin izleriyle dolu olan Vefâ, fetihten bir neÅŸe taşıdığı gibi terzisi, manavı, bozacısıyla hâlâ semt kültürünü devam ettirmeye çalışıyor. Dede Efendi Caddesi’nden Åžehzadebaşı’nı temaÅŸâ, tarife gelmez. Caddenin ismi nerden geliyor olabilir diye sorduÄŸumuzda; “Hammamizâde Ä°smail Dede Efendi bu civarda dünyaya gelmiÅŸ olup bir zamanlar yeniçeri ocağının acemi oÄŸlanlar bölüÄŸünün kışlası da bu bölgedeymiÅŸ” cevabını alıyoruz. Dede Efendi’nin peder-i âlisinin AcemioÄŸlanlar Hamamı’nda maiÅŸet kavgası güttüÄŸünü öÄŸrenince resim tamamlanıyor.

Vefa Lisesi bahçesinde yer alan konaksa alâ rivâyetihim Mütercim RüÅŸtü PaÅŸa’nın konağı olup devr-i cumhuriyette Yedi MeÅŸaleciler dahi bu konakta edebiyat meclisleri tertib ederlermiÅŸ.

Semtin bir güzel sakini: Ramazan Amca

Bu semtten söz etmiÅŸken Ramazan Amca’dan da bahsetmesek eksik kalacak yazı. Vefâlı Ramazan Amca Kalenderhane mahallesinde doÄŸmuÅŸ. Renk ve neÅŸe bakımından Anadolu Müslümanlığının ürettiÄŸi kalender tiplemesinin son mümessillerinden. En sevdiÄŸi yemek Unkapanı’nda pilava kaşık sallamak, kıllet-i taam! Hak’dan baÅŸka kimseye eyvallah etmeyen kalender, meÅŸrebi itibariyle zuhurata tâbi. Ramazan Amca kese kağıdından defterler yapar, onları satar. Akrabaları kendisini Vefa’dan çıkarıp bir apartman dairesine götürdüÄŸünde kapıları yumruklayarak Vefa’dan kendisini ancak Azrail’in çıkaracağını söyleyecek kadar Vefâ âşığı Ramazan Amca. Kendisine sarıya çalan paltosuyla ağır ağır adımlarken, bir köÅŸede aylakça dikilirken rastlayabilirsiniz.

Kıllet-i kelâm… Çok konuÅŸmaz. Åžehrin kabadayılık tarihinden süzülen nice kelâm konuÅŸtuÄŸu vakit kendisinden iÅŸitilebilir.

Fısıltı gazetesinin kulağımıza getirdiÄŸi haberlere göre Vefaspor’da top koÅŸturan Ramazan Efendi, isteyip de kavuÅŸamadığı semt-i Vefâlı bir güzel uÄŸruna bu semtin gediklilerinden olmuÅŸtur. Râviyân-ı ahbar ve nâkilan-ı âsâr ÅŸöyle rivayet edegelmiÅŸlerdir ki dilberân-ı vefa pek nazlı ve de zâlim ola. Bizden söylemesi; semtin ruhu sirayet eder derler.

 

Melih Sâdık

Not: FotoÄŸrafları çeken dostum Abdullah Harun Ä°lhan'a teÅŸekkür ederim.

kaynak: Dünya Bizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.