Sosyal Medya

Kürsü

Ali Osman Aydın: Muhafazakarlık kültürel anlamda ölüdür

Ali Osman Aydın- Yeni Akit



Bugün, Fazıl Say konserine giden CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ile ilgili yazmak, bu buluÅŸmayı tafsilatıyla deÄŸerlendirmek isterdim. Fakat yapmayacağım. Belki daha önemsiz, hatta gereksiz gibi görünen ama dikkatle bakıldığında büyük bir probleme iÅŸaret eden bir konuyu ele alacağım.
 
Åžöyle ki…
 
Bir Türk dizi oyuncusu Kuveyt’te 80 kadınla yemek yemiÅŸ…
 
Yemek esnasında bir konsomatris gibi masaları dolaÅŸmış oyuncu, isteyenlerle sohbet etmiÅŸ, dileyenlerle fotoÄŸraf çektirmiÅŸ…
 
Ve bütün bunların karşılığında hesabına servet gibi bir para yatmış…
 
Bu durumun magazin haberi olmasının dışında farklı bir önemi daha var benim için…
 
Öncelikle ÅŸunu not edelim….
 
Ancak maddi ÅŸeylerin deÄŸeri vardır. Ä°nsanın deÄŸeri olmaz. Ä°nsanın onuru olur… Ä°nsan emeÄŸi karşılığında para kazanır… Ä°nsanın onuruna yaraÅŸmayacak ÅŸekilde emeksizce edinilen para, maddi deÄŸil ancak ahlaki bir sorundur.
 
Bir oyuncu para karşılığında bir filmde oynayabilir. Sözümüz olmaz.
 
Parasını alıyordur, oynuyordur. Beğenilsin ya da beğenilmesin ortada bir emek vardır.
 
Fakat bu örnekte emek yok...
 
EÄŸer iÅŸ karşı cinsin gönlünü yapmak deÄŸilse, ortada iÅŸ de yok…
 
****
 
Onurlu, soylu bir insan için bu kadar büyük bir aÅŸağılama olamaz.
 
“FahiÅŸelik” denilen olgunun baÅŸka bir anlamı var mı, bilmiyorum…
 
Åžayet bu erkek oyuncunun yaptığını bir Türk kadın oyuncu yapsaydı…
 
Bir kadın oyuncu, 80 erkekle birlikte bir yemek yeseydi ve onların masalarını dolaÅŸarak sohbet etse, fotoÄŸraf çekilseydi, ne olurdu?
 
Åžimdi “profesyonelce düÅŸünün” diyen ruhsuzlar, “mesleÄŸini yapıyor” mu derlerdi acaba?
 
Türkiye’nin çok büyük sorunlarından birinin de onursuz, ilkesiz ve ahlaksız ünlüler olduÄŸunu burada çok kere yazdım. Her insan gibi toplumun önündeki kiÅŸilerin bir takım ahlaki deÄŸerleri olması gerekir. Bu insani bir ödevdir… Muhammed Ali, ahlaki gerekçelerle askere gitmeyi ve Vietnam’da savaÅŸmayı reddetmiÅŸ ve hapse girerek boks lisansını kaybetmiÅŸti… Marlon Brando, Baba filmi için Oscar ödülüne layık görüldüÄŸünde, ödülü almaya kendi gitmemiÅŸti. Hükümetin Kızılderili politikasını eleÅŸtirmek için ödülü almaya bir Kızılderili kadın göndermiÅŸ ve kadına okuttuÄŸu metinle dikkatlerin Kızılderililerle ilgili zorba politikalara çevrilmesini saÄŸlamıştı...
 
Sanatçıların, sporcuların, yazarların topluma ve kendilerine karşı böyle bir gizli misyonları, soylu bir ödevleri vardır.
 
Bu misyon yeri gelir parayı reddetmeyi de gerektirir…
 
Türkiye’de oluÅŸturulan zenginliÄŸe tapma kültünden dolayı kimi ünlülerde bu haysiyet eÅŸiÄŸi o kadar düÅŸük ki…
 
Paranın kulu olarak yaÅŸamayı iftihar edilecek bir ÅŸey gibi lanse ediyorlar. Görgüsüzlükleriyle, kültürsüzlükleriyle, cehaletleriyle ve zengin kadınların sofralarından doldurdukları kursakları ile ekranları, sosyal medyayı iÅŸgal ediyorlar…
 
Bu ülkenin yoksul insanları da 80 kadınla yenen yemeÄŸin arkasındaki insani alçalmayı, küçülmeyi görmek yerine haberi anlatıyorlar birbirlerine ballandıra ballandıra…
 
Bu utanç verici aÅŸağılamayı neden buraya taşıdığımı da söylemek durumundayım.
 
Åžimdi bu yemeÄŸe katılan ve parası ödendiÄŸi takdirde yapmayacağı hiçbir ÅŸey olmadığını ispat eden sahtelik abidesi oyuncu, aylar sonra TRT 1 ekranlarında yayımlanacak DiriliÅŸ Osman projesinde Osman Gazi olarak muhafazakar seyircilerin karşısına çıkacak...
 
Bir süre sonra tüm muhafazakar medyada boy boy fotoÄŸrafları yayınlanacak…
 
DiriliÅŸ ErtuÄŸrul’da olduÄŸu gibi sık sık BeÅŸtepe’ye gidecek ve hatta yurt dışı temaslarda hükümetle aynı fotoÄŸraf karesine girecek…
 
Devletçe milli ve yerli görüntü verilmesi gerektiÄŸi düÅŸünüldüÄŸünde bu kiÅŸinin videoları sosyal medyada dolaşıma sokulacak ve bu kiÅŸi, içinde “vatan, millet, ecdadımız, kültürümüz, ahlakımız, örfümüz” geçen aÄŸdalı cümleler kuracak, aynı DiriliÅŸ ErtuÄŸrul’da olduÄŸu gibi…Bunları yaparken de belki de bölüm başı yüz bin lirayı cebine koyacak.
 
Belki TRT’de kendisine yarışma programı da sunduracaklar…Belki devlet bankalarının reklamlarında oynayıp milyonlarca lira da kazanacak selefi ErtuÄŸrul gibi…
 
Ben hiçbir meslek ahlakı olmayan ucuz insanlara devlet kapılarının sonuna kadar açılmasını, bu insanlara para kazandırılmasını, bu insanların kahraman yapılmasını ve bizim vergilerimizle zengin edilmelerini içime sindiremiyorum.
 
Bu insanlarla projeler yapıp “Ä°ÅŸte bakın yerli ve milli filmlerimiz” denmesini de bir tür göz boyama olarak görüyorum.
 
Ha, ÅŸöyle bir soru da sorulabilir…
 
“Ä°yi de o zaman bu rollerde kim oynayacak?”
 
Bu soru beni kahrediyor…
 
Bu soruyu duyunca, ilk gençlik zamanlarımızda bir tiyatro oyunu sahneleyebilmek, dekor yaptırabilmek, bir kısa film çekebilmek ya da bir dergi çıkarabilmek için kapı kapı dolaÅŸtığımız ama salon, para veya sıradan bir yardımı bile bizlere ve bizim gibilere çok gören kendi mahallemizin sakinlerini hatırlıyorum. OkuduÄŸu gazetede ya da internet sitesinde kültür sanat sayfası olup olmadığını bile merak etmeyen… Cebinden kitap, dergi için para çıkmayan, edebiyata destek olmayan tiyatro, sinema okullarına çocuÄŸunu göndermeyen mahallelimizi hatırlıyorum.
 
O mahalleli ki çocuÄŸu sanata merak salsın ve ileride doÄŸru düzgün bir sanat adamı olsun istemez kesinlikle, ama AÅŸk-ı Memnuları ailece izledikten sonra “Ä°nsanlar bozuldu” diye hayıflanır…
 
O mahalleli ki ekranlarda akla hakaret kabilinden yapımları görür ama izlemeye devam eder.
 
O mahalleli ki sinemaya, müziÄŸe tek kuruÅŸ destek olmaz ama “ÇaÄŸrı filmi gibi bir tane daha yapılmadı” diye yakınır durur dost sohbetlerinde.
 
O mahalleli ki zengin olduÄŸunda oÄŸlunun altına son model araba çekmek ya da 8’inci, 9’uncu daireyi alıp kiraya vermek dışında baÅŸka bir ÅŸey gelmez aklına.
 
O mahalleli ki iÅŸi gücü ya yatırımlık betondur ya iktidardır ya da CHP’dir…
 
Kültürel öÄŸelerin dinden daha baskın bir belirleyici olduÄŸunu, Türkiye gençliÄŸinin kültür endüstrisinin torna tezgahından geçtiÄŸini, kültürel bir yıkımın tam ortasında olduÄŸumuzu, arka planında kültür olmayan bir iktidarcılığın beyhude bir çaba olduÄŸunu idrak etmez…
 
Neden adamakıllı romancılarımız yok?
 
Neden müzisyenlerimiz yok?
 
Neden senaristlerimiz, yönetmenlerimiz yok?
 
Neden kaliteli oyuncularımız yok?
 
diye düÅŸünmez, düÅŸünülmesini de fuzuli görür ve “bütün dünya bizimle uÄŸraşıyor” diyerek kenara çekilir
 
Ama siz yine de düÅŸünün…
 
Neden Sabancı’nın, Koç’un, Eczacıbaşı’nın açtığı müzeler, finanse ettiÄŸi dergiler, sanata ayırdığı milyonları var ama bir ikisi hariç, bizim mahallenin müteahhitlerinin, zenginlerinin, bankalarının, holdinglerinin finanse ettiÄŸi müzeler, sinema filmleri, sanat okulları, tiyatro toplulukları, yayınları yok?
 
Mahallelimizin bir kısmı bunların olmamasına aldırış etmez.
 
Sonra da o mahalleli, “Bizim oÄŸlan niye ÅŸu ÅŸarkıcılara, dizi oyuncularına özeniyor” diye yakınır durur…
 
Döner ekrana, kafasına kalpak, kavuk geçirilmiÅŸ “gezicilerin”, “kiralık” insanların oynadığı tarihi dizileri izleyerek “Vatan, Millet, Sakarya” cılık oynar. Gurur duyar, CHP’lilere caka satar…
 
Kültürel, sanatsal bir alternatif üretmekle, sanata, kültüre para yatırmakla ilgili kendisine hiçbir pay düÅŸtüÄŸüne de inanmaz.
 
Kültür için bir ÅŸey yapılacaksa ya devlet ya da belediyeler yapmalıdır ona göre. Kala kala bu iÅŸ ona mı kalmıştır!
 
Para karşılığı yapmayacağı ÅŸey olmayan, boÅŸ kafalı rezil ünlülerden ne kadar rahatsız oluyorsam bu mahalleli tipinden de, onun dertsizliÄŸinden de, ikiyüzlülüÄŸünden de o kadar rahatsız oluyorum.
 
Necip Fazıl “Tanzimattan beri ölüyüz!” demiÅŸti. Bunların hepsi, aynı üstadın dediÄŸi gibi, muhafazakarların kültürel anlamda ölü olmasından kaynaklanıyor.
 
Ancak, damar damar, uzuv uzuv dirilmek zorundayız…
 
Ya ölülere yaraşır ÅŸekilde yakınmayı bırakıp, bu ülkenin popüler kültürü de bizimdir, ‘Hep birlikte Edis ÅŸarkıları dinleyerek bulmaya çabalıyoruz yolumuzu.’ diyeceÄŸiz bir muhafazakar yazar gibi; ya da dirilerek aklı selim, zevki selim sahibi kültürel eserler vermek için kolları sıvayacak ve bu ülkenin çocuklarını sanatsal anlamda yetiÅŸtirmek için, bu ülkeyi kültürel iÅŸgalden kurtarmak için malımızla, canımızla seferber olacağız. 
Kültür ve sanata, okumaya, düÅŸünmeye deÄŸer vereceÄŸiz ve yazıyla, resimle, animasyonla, melodiyle, kamerayla kendini ifade eden insanları yokluÄŸa mahkum etmek yerine sahipleneceÄŸiz. BaÅŸka yolu yok! 
DeÄŸilse, tıpkı “MuhteÅŸem Yüzyıl’da olduÄŸu gibi kendi hikayelerimizi, satılık insanların sahte ağızlarından dinlemeye, onları zengin etmeye devam edeceÄŸiz. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.