Kürsü
Abdurrahman Dilipak: Kahyalarının yaptıklarından sorumlu tutulup saltanatlarının yıkılışını gören sultanların sayısı az değildir
Follow @dusuncemektebi2
Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit
Politikacı “cam ev”de oturmalıdır. Bizde cami ve kamu binalarının penceresi, dışarıdan geçenlerin içerisini görecekleri ÅŸekilde yere yakın yapılır. Kapılar büyüktür ve kapatılmaz. Ä°çeriye rüzgar ve vahÅŸi hayvan girmesin diye deriden bir perde ile kapatılır. Osmanlıda yürütmenin merkezine “Bab-ı âlî” denir. Yani “Büyük Kapı”.
1. Meclis açıldığında içeride kürsünün arkasında “Ve emruhum ÅŸûra beynehüm” yazıyordu. Yani “aranızda ÅŸûra ile hükmedin” mealindeki ayet. Çünkü bizim geleneÄŸimizde, “istiÅŸare ve ÅŸûra ile alınmayan bir kararda “ilahi koruma” yoktur. “Ä°stiÅŸare” o konuda ehliyet ve liyakatı ile temayüz etmiÅŸ, bilgi ve tecrübe sahibi kiÅŸilerle istiÅŸare etmek ve verilecek karardan yarar ya da zarar görecek kiÅŸilerin sesine kulak vermek ve onların meÅŸru taleplerini dikkate almak.
Evet “Bizden olan ulul emre iteat edeceÄŸiz”. O “bizden olan” kiÅŸinin talimatı “masiyet” ihtiva ediyorsa “Masiyette iteat yoktur”. O birileri ise istiÅŸare ettiÄŸini söylese de yoktur! Öyle ki, “Cübbesinin hesabını vermeden minberdeki halifenin hutbesini bile dinlemeyen” bir gelenek sözkonusu. Dahası, “Mihrinizi düÅŸük tutun da evlilik kolay olsun” nasihatine bile “Allah’ın ve Resulün bize kural koymadığı halde, sen bize sormadan, bizi dinlemeden, bizim hakkımız olan bir konuda bize kural koyamazsın” diyen sahabenin itirazı karşısında geri adım atan bir Halife Ömer örneÄŸi var önümüzde.
Hz. Ömer bu itirazlara karşı itiraz edenleri susturmadı. Onların itirazlarını ciddiye aldı ve onların taleplerini kabul etti. Sadece Halife Ömer mi? Hatırlayalım, Allahın Resulü, bırakın hazarı yani barış zamanını, savaÅŸ ÅŸartlarında, istiÅŸare edip fikrinden vazgeçmedi mi?
Gençler saldırıdan, Resulullah savunmadan yanaydı. Gençler bu konuda bir ayet olup olmadığını sordular. Resulullah “yok” dedi. Ben öyle düÅŸünüyorum. Gençler “o zaman düÅŸmanı beklemeden saldırmaktan yana olduklarını söylediler. Peygamberimiz de “Tamam o zaman” dedi. Zırhını istedi. Peygamberimiz zırhını kuÅŸanırken, gençler, fazla ısrarcı olduklarını düÅŸünüp, tekrar gelip, bu fikirlerinden vazgeçtiklerini söylediler. Ama Resulullah “Zırhını giyen Peygamber çıkarmaz. Birlikte karar verdik, birlikte gideceÄŸiz” dedi. Fakat saldırı baÅŸarısız oldu. Gençler hata yaptıklarını düÅŸündüler ve gelip Resulullaha “Allahın Resulü bizi affet. Bundan sonra siz bir ÅŸey söylediÄŸinizde, Allah’a yemin olsun ki, biz aÄŸzımızı bile açmayacağız” dediler. O sırada ayet nazil oldu. Hayır, onlar doÄŸru yapmışlardı. Ä°stiÅŸare edip öyle karar vereceklerdi. “Musalla taşında meyyid” olmayacaklardı. Bilmedikleri bir ÅŸeyin peÅŸine düÅŸmeyecekler, anlamaya çalışacaklardı. Akleden bir topluluk olacaklardı. Kafalarını kiraya vermeyeceklerdi. “Öl de ölelim, vur de vuralım” demeyeceklerdi. Her ÅŸey Allah’ın rızası istikametinde olacaktı. Allah, Resul ve kitap esas alınacaktı. Ä°stiÅŸare bu olay sırasında farz kılındı.
“Tanrı/Kırallar”a, “Monark”lara, “sözü kanun olanlara” karşı bir savunma kalkanı oluÅŸturacak, “Raina” demeyecek, “Unzurna” diyecektik!?.
Bir sürü ufak adam, birilerini yücelterek, onun gölgesi altında onun adına “amir” oldular. Tarih AÄŸalarından daha zalim kahyaların kanlı cinayetlerinin hikayeleri ile doludur. Kahyalarının yaptıklarından sorumlu tutulup saltanatlarının yıkılışını gören sultanların sayısı az deÄŸildir.
Siyaset güven deÄŸil, denetim müessesidir. Sabır gerekir. Öfke deÄŸil teenni gerekir. Gel-gitler hep olur. Konjonktürel dalgalanmalara açıktır. “Bin kere tevbeni kırmış olsan yine gel” demesi gerekir siyasetçinin. Hz. Yusuf kardeÅŸlerini affetti. Hz. Muhammed (AS), Mekke’nin fethi günü tavaf için Kâbe’de toplananlara hitap ederken, “KardeÅŸim Yusuf’un kardeÅŸlerine söylediÄŸi gibi söylüyorum” diyordu. Taif halkını ve ötekileri affetmiÅŸti.. VahÅŸi’yi affeden Resul, Hz. Ömer örneÄŸini yaÅŸamıştı. Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başında Hz. Ebubekir’in oÄŸlu vardı ve o da daha sonra yaptıklarından utanmış ve bağışlanmıştı.
Siyasi makamın kapısı kapanmaz! Bizim gelenek böyle.. Kapısı yok ki kapansın.. DüÅŸünsenize, Hindistan’da, Müslümanlar ve Hindular arasında on yıllardır anlaÅŸmazlığa konu olan Babri Camii’nin 1992’deki yıkımına katılan Hindu Balbir Singh isimli; ki, Müslüman olduktan sonra “Muhammed Amir” adını almış ve 90’dan fazla caminin inÅŸa ve onarımını gerçekleÅŸtirmiÅŸti.
Bakın, bizim geleneÄŸimizde sonuca dayalı ihtimal hesapları ile akıl yürütme yapılmaz. “Åžöyle olur ya da olmazsa böyle olur ya da olmaz” ÅŸekilde ihtimal hesapları, sorumlulukların yerine getirilmesi için gereklidir yoksa sonuç sadece o ÅŸartlara baÄŸlı deÄŸildir.
-Her topluluk layık olduÄŸu gibi idare olunur. Biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmezsek, O, bizi deÄŸiÅŸtirmez. Dolayısı ile deÄŸiÅŸmesi gereken yöneticilerimiz deÄŸil, liyakatımızdır. Başımıza gelen peygamber de olsa, O’nun kurtarıcı gücü yoktur. O, kurtuluÅŸa çağırır.
-Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.
-O bizi, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, Hz. Yusuf örneÄŸinde olduÄŸu gibi, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Ayrıca Allah (cc) servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir.
-Öte yandan hep ÅŸunu aklımızda tutalım: “Ä°çimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak/periÅŸan eder misin Allahım.”
Yani adaylarınız, amirlerini kötü ya da Ä°lahi rızanın tecellisine vesile olmayacak, cahil, zalim, fasık, yolsuzluk yapan, torpil yapan, rüÅŸvet alan, ehliyet ve liyakat gözetmeyen, adil davranmayan biri ise, o da, onu tayin eden de vebal/sorumluluk altındadır.
Allah’ın kolaylaÅŸtırdığından daha kolay ve Allah’ın zorlaÅŸtırdığından daha zor bir iÅŸ yoktur. O kötü huylulara iÅŸi emanet ederseniz, emanet edenlerin de, o zalimlerin zulmüne terk edilenlerinden vay haline.
Ä°stiÅŸare eden bilmeli ki, masiyette iteat yoktur. Birileri kendi aralarında istiÅŸare ettikleri bahanesi ile baÅŸkalarını kendi istiÅŸare ve içtihadına tabi olmaya zorlayamaz. “Sizden olan” yetkisini sizden alan, size hesap veren, alimlere danışan, halkın korku ve umutlarını dikkate alarak onların taleplerine kulak veren konumda olmaları gerekir. Birilerinin kendi aralarındaki kararları, baÅŸkalarını o karara uymaya mecbur bırakmaz. Evet, o karara uyanlarını engelleyemezsiniz. Ama o kadar. Yoksa öyle kiÅŸiler gördük ki, kendi ait olduÄŸu cemaatin ÅŸemsiyesi altında çevresindekilere yapmadıkları zulüm bırakmadılar ve her türlü gasbı da meÅŸrulaÅŸtırdılar.
Bu konuya yarın da devam edelim. Selâm ve dua ile.Politikacı “cam ev”de oturmalıdır. Bizde cami ve kamu binalarının penceresi, dışarıdan geçenlerin içerisini görecekleri ÅŸekilde yere yakın yapılır. Kapılar büyüktür ve kapatılmaz. Ä°çeriye rüzgar ve vahÅŸi hayvan girmesin diye deriden bir perde ile kapatılır. Osmanlıda yürütmenin merkezine “Bab-ı âlî” denir. Yani “Büyük Kapı”.
1. Meclis açıldığında içeride kürsünün arkasında “Ve emruhum ÅŸûra beynehüm” yazıyordu. Yani “aranızda ÅŸûra ile hükmedin” mealindeki ayet. Çünkü bizim geleneÄŸimizde, “istiÅŸare ve ÅŸûra ile alınmayan bir kararda “ilahi koruma” yoktur. “Ä°stiÅŸare” o konuda ehliyet ve liyakatı ile temayüz etmiÅŸ, bilgi ve tecrübe sahibi kiÅŸilerle istiÅŸare etmek ve verilecek karardan yarar ya da zarar görecek kiÅŸilerin sesine kulak vermek ve onların meÅŸru taleplerini dikkate almak.
Evet “Bizden olan ulul emre iteat edeceÄŸiz”. O “bizden olan” kiÅŸinin talimatı “masiyet” ihtiva ediyorsa “Masiyette iteat yoktur”. O birileri ise istiÅŸare ettiÄŸini söylese de yoktur! Öyle ki, “Cübbesinin hesabını vermeden minberdeki halifenin hutbesini bile dinlemeyen” bir gelenek sözkonusu. Dahası, “Mihrinizi düÅŸük tutun da evlilik kolay olsun” nasihatine bile “Allah’ın ve Resulün bize kural koymadığı halde, sen bize sormadan, bizi dinlemeden, bizim hakkımız olan bir konuda bize kural koyamazsın” diyen sahabenin itirazı karşısında geri adım atan bir Halife Ömer örneÄŸi var önümüzde.
Hz. Ömer bu itirazlara karşı itiraz edenleri susturmadı. Onların itirazlarını ciddiye aldı ve onların taleplerini kabul etti. Sadece Halife Ömer mi? Hatırlayalım, Allahın Resulü, bırakın hazarı yani barış zamanını, savaÅŸ ÅŸartlarında, istiÅŸare edip fikrinden vazgeçmedi mi?
Gençler saldırıdan, Resulullah savunmadan yanaydı. Gençler bu konuda bir ayet olup olmadığını sordular. Resulullah “yok” dedi. Ben öyle düÅŸünüyorum. Gençler “o zaman düÅŸmanı beklemeden saldırmaktan yana olduklarını söylediler. Peygamberimiz de “Tamam o zaman” dedi. Zırhını istedi. Peygamberimiz zırhını kuÅŸanırken, gençler, fazla ısrarcı olduklarını düÅŸünüp, tekrar gelip, bu fikirlerinden vazgeçtiklerini söylediler. Ama Resulullah “Zırhını giyen Peygamber çıkarmaz. Birlikte karar verdik, birlikte gideceÄŸiz” dedi. Fakat saldırı baÅŸarısız oldu. Gençler hata yaptıklarını düÅŸündüler ve gelip Resulullaha “Allahın Resulü bizi affet. Bundan sonra siz bir ÅŸey söylediÄŸinizde, Allah’a yemin olsun ki, biz aÄŸzımızı bile açmayacağız” dediler. O sırada ayet nazil oldu. Hayır, onlar doÄŸru yapmışlardı. Ä°stiÅŸare edip öyle karar vereceklerdi. “Musalla taşında meyyid” olmayacaklardı. Bilmedikleri bir ÅŸeyin peÅŸine düÅŸmeyecekler, anlamaya çalışacaklardı. Akleden bir topluluk olacaklardı. Kafalarını kiraya vermeyeceklerdi. “Öl de ölelim, vur de vuralım” demeyeceklerdi. Her ÅŸey Allah’ın rızası istikametinde olacaktı. Allah, Resul ve kitap esas alınacaktı. Ä°stiÅŸare bu olay sırasında farz kılındı.
“Tanrı/Kırallar”a, “Monark”lara, “sözü kanun olanlara” karşı bir savunma kalkanı oluÅŸturacak, “Raina” demeyecek, “Unzurna” diyecektik!?.
Bir sürü ufak adam, birilerini yücelterek, onun gölgesi altında onun adına “amir” oldular. Tarih AÄŸalarından daha zalim kahyaların kanlı cinayetlerinin hikayeleri ile doludur. Kahyalarının yaptıklarından sorumlu tutulup saltanatlarının yıkılışını gören sultanların sayısı az deÄŸildir.
Siyaset güven deÄŸil, denetim müessesidir. Sabır gerekir. Öfke deÄŸil teenni gerekir. Gel-gitler hep olur. Konjonktürel dalgalanmalara açıktır. “Bin kere tevbeni kırmış olsan yine gel” demesi gerekir siyasetçinin. Hz. Yusuf kardeÅŸlerini affetti. Hz. Muhammed (AS), Mekke’nin fethi günü tavaf için Kâbe’de toplananlara hitap ederken, “KardeÅŸim Yusuf’un kardeÅŸlerine söylediÄŸi gibi söylüyorum” diyordu. Taif halkını ve ötekileri affetmiÅŸti.. VahÅŸi’yi affeden Resul, Hz. Ömer örneÄŸini yaÅŸamıştı. Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başında Hz. Ebubekir’in oÄŸlu vardı ve o da daha sonra yaptıklarından utanmış ve bağışlanmıştı.
Siyasi makamın kapısı kapanmaz! Bizim gelenek böyle.. Kapısı yok ki kapansın.. DüÅŸünsenize, Hindistan’da, Müslümanlar ve Hindular arasında on yıllardır anlaÅŸmazlığa konu olan Babri Camii’nin 1992’deki yıkımına katılan Hindu Balbir Singh isimli; ki, Müslüman olduktan sonra “Muhammed Amir” adını almış ve 90’dan fazla caminin inÅŸa ve onarımını gerçekleÅŸtirmiÅŸti.
Bakın, bizim geleneÄŸimizde sonuca dayalı ihtimal hesapları ile akıl yürütme yapılmaz. “Åžöyle olur ya da olmazsa böyle olur ya da olmaz” ÅŸekilde ihtimal hesapları, sorumlulukların yerine getirilmesi için gereklidir yoksa sonuç sadece o ÅŸartlara baÄŸlı deÄŸildir.
-Her topluluk layık olduÄŸu gibi idare olunur. Biz kendimizi deÄŸiÅŸtirmezsek, O, bizi deÄŸiÅŸtirmez. Dolayısı ile deÄŸiÅŸmesi gereken yöneticilerimiz deÄŸil, liyakatımızdır. Başımıza gelen peygamber de olsa, O’nun kurtarıcı gücü yoktur. O, kurtuluÅŸa çağırır.
-Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.
-O bizi, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, Hz. Yusuf örneÄŸinde olduÄŸu gibi, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Ayrıca Allah (cc) servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir.
-Öte yandan hep ÅŸunu aklımızda tutalım: “Ä°çimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak/periÅŸan eder misin Allahım.”
Yani adaylarınız, amirlerini kötü ya da Ä°lahi rızanın tecellisine vesile olmayacak, cahil, zalim, fasık, yolsuzluk yapan, torpil yapan, rüÅŸvet alan, ehliyet ve liyakat gözetmeyen, adil davranmayan biri ise, o da, onu tayin eden de vebal/sorumluluk altındadır.
Allah’ın kolaylaÅŸtırdığından daha kolay ve Allah’ın zorlaÅŸtırdığından daha zor bir iÅŸ yoktur. O kötü huylulara iÅŸi emanet ederseniz, emanet edenlerin de, o zalimlerin zulmüne terk edilenlerinden vay haline.
Ä°stiÅŸare eden bilmeli ki, masiyette iteat yoktur. Birileri kendi aralarında istiÅŸare ettikleri bahanesi ile baÅŸkalarını kendi istiÅŸare ve içtihadına tabi olmaya zorlayamaz. “Sizden olan” yetkisini sizden alan, size hesap veren, alimlere danışan, halkın korku ve umutlarını dikkate alarak onların taleplerine kulak veren konumda olmaları gerekir. Birilerinin kendi aralarındaki kararları, baÅŸkalarını o karara uymaya mecbur bırakmaz. Evet, o karara uyanlarını engelleyemezsiniz. Ama o kadar. Yoksa öyle kiÅŸiler gördük ki, kendi ait olduÄŸu cemaatin ÅŸemsiyesi altında çevresindekilere yapmadıkları zulüm bırakmadılar ve her türlü gasbı da meÅŸrulaÅŸtırdılar.
Bu konuya yarın da devam edelim. Selâm ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.