Sosyal Medya

Kürsü

Taha Kılınç- Şah Cihan’ın penceresinden...

Taha Kılınç- Yeni Şafak



Agra Kalesi’nin kırmızı renkli ana kapısından içeri giriyoruz. Hafif atıştıran yaÄŸmur altında, kalede görmek istediÄŸimiz yere doÄŸru yürüyoruz: Müsemmen Burç. Sekizgen ÅŸeklinden dolayı bu ismi alan burç, Babür Ä°mparatorluÄŸu’nun beÅŸinci hükümdarı Åžah Cihan’ın, ömrünün son yıllarını geçirdiÄŸi yer. Az sonra, Müsemmen Burç’un olaÄŸanüstü mermer iÅŸlemeleri gözlerimizi alırken, ileride, Yamuna Nehri’nin kıyısında Tac Mahal’in silueti beliriyor. Bu muhteÅŸem dekor eÅŸliÄŸinde, tarihin sayfalarına dalıp gitmemek imkânsız:
 
5 Ocak 1592’de Lahor’da doÄŸan Åžah Cihan (prensliÄŸindeki ismiyle: Åžihâbuddîn Muhammed Hurrem), Babür Sultanı Cihangir’in üçüncü oÄŸluydu. “Åžah Cihan” lakabı, askeri baÅŸarılarından ötürü, bizzat babası tarafından kendisine verilmiÅŸti. Cihangir Åžah’ın ölümünden sonra, 1628’de tahta oturan Åžah Cihan, o sırada çok sevdiÄŸi eÅŸi Ercümend Banu Begüm’le (karısına “sarayın mücevheri” anlamında Mümtaz Mahal unvanını lâyık görmüÅŸtü) 16 yıllık evliydi. Åžah Cihan, hükümdarlığı sırasında sadece düzenlediÄŸi seferler ve fetihlerle deÄŸil, inÅŸasını emrettiÄŸi birbirinden ihtiÅŸamlı eserlerle de ünlenmiÅŸti. Bunlar arasında bir tanesi, sultanın yaÅŸadığı en büyük acının iÅŸareti olarak tarihe geçecekti: Tac Mahal.
 
1631’de 14’üncü çocuklarını dünyaya getirirken ölen Mümtaz Mahal için anıtmezar olarak tasarlanan Tac Mahal, Åžah Cihan’ın eÅŸine duyduÄŸu derin sevginin göstergesiydi. Beyaz mermerden yapılan bina, etrafındaki yapılar bütünüyle birlikte, 1653’e kadar süren uzun bir çalışma sonucunda tamamlandı. Åžah Cihan, bu sırada devletin baÅŸkentini Agra’dan Delhi’ye taşımaya karar vererek, “Åžahcihânâbâd” adıyla bugünkü Eski Delhi’yi kurdurdu. Kale, cuma camii ve saraylardan müteÅŸekkil yeni baÅŸkent, devletin 1857’deki yıkılışına kadar Babür Ä°mparatorluÄŸu’nun baÅŸkenti olarak kalacaktı.
 
EÅŸinin vefatından sonraki yılları mutsuzluk ve ızdırap içinde geçiren Åžah Cihan, ölümünden evvel çocukları arasında çetin bir taht kavgasına ÅŸahit oldu. Hükümdar 1657’de rahatsızlanınca, büyük oÄŸlu Dârâ Åžikuh, ablası Cihanârâ Begüm’ün de desteÄŸiyle babasının yerini almaya hazırlandı. Bunun üzerine, kardeÅŸi Evrenzgib, küçük kardeÅŸleri Åžucâ ve Murad’la birlikte Agra üzerine yürüyerek Dârâ Åžikuh’u maÄŸlup etti. AÄŸabeyini idam ettirdikten sonra babasını tahttan indirip yerine geçen Evrenzgib, Åžah Cihan’ı Agra Kalesi’ndeki Müsemmen Burç’a kapattı. 22 Ocak 1666’daki ölümüne kadar burada yaÅŸayan Åžah Cihan, hayatının son yıllarını Mümtaz Mahal anısına inÅŸa ettirdiÄŸi Tac Mahal’i uzaktan seyrederek geçirdi. Evrenzgib, babasının ölüm haberi kendisine ulaÅŸtığında, herhangi bir devlet töreni düzenlettirmeden, Åžah Cihan’ın naaşını gizlice Tac Mahal’in içinde annesi Mümtaz Mahal’in yanına defnettirdi.
 
Tam da Åžah Cihan’ın Tac Mahal’i seyrettiÄŸi yerden bu muhteÅŸem abideye bakarken, tarihin ve siyasetin bu cilveleri geçti gözümün önünden. Tüm bu macerayı Åžah Cihan’ın dilinden dinleyebilseydik, acaba neler anlatırdı bize? 74 yaşında, maÄŸlup ve yaslı bir hükümdar olarak dünyadan göçen Åžah Cihan’ın aklından geçenler nelerdi acaba, o zorunlu ikâmet yıllarında?
 
1526’da Panipat Savaşı’nda Lodileri yendikten sonra, kendi adıyla anılacak devletin temellerini atan Babür’ü... SavaÅŸlara bile sandıklar dolusu kitapla gitmesiyle ÅŸöhret bulan oÄŸlu Humâyûn’u... “Din-i Ä°lâhî” projesiyle Ä°slâm tarihinin en ilginç giriÅŸimlerinden birine imza atan Ekber Åžah’ı... Babası Ekber tarafından, doÄŸumu anısına Fetihpur Sikri ÅŸehri kurulan Cihangir Åžah’ı... Kendisinden önceki tüm bu Babür Ä°mparatorluÄŸu sultanlarını Åžah Cihan’dan dinlemek, kuÅŸkusuz paha biçilmez bir tercübe olurdu. Ne yazık ki, sözü edilen dönemlerle ilgili tarihin tozlu sayfalarında ne bulabilirsek, o kadarını biliyoruz.
 
Babasının ve kendisinden önceki diÄŸer hükümdar atalarının aksine, mimari ve sanata hiçbir eÄŸilim göstermeyen Evrengzib, “gazî sultan” prototipinin bir örneÄŸiydi. 1658’den 1707’ye deÄŸin süren uzun saltanatı boyunca, Babür Ä°mparatorluÄŸu, en geniÅŸ sınırlarına ulaÅŸtı. Ne var ki, tarihin o kadim kuralı yine ÅŸaÅŸmaksızın iÅŸledi: Ulaşılan sınır artık zirve olunca, kendisinden sonra kaçınılmaz ÅŸekilde düÅŸüÅŸ ve dağılma baÅŸ gösterdi. 1857’de son Babür sultanı Bahadur Zafer Åžah, Ä°ngilizler tarafından tahttan indirildiÄŸinde, yalnızca baÅŸkent Delhi’ye sözünü geçirebilen göstermelik bir hükümdardı.
 
***
 
Tarihe genellikle “Osmanlı merkezli” bakmayı alışkanlık haline getirdiÄŸimiz için, diÄŸer coÄŸrafyalarda yaÅŸananlardan genellikle bihaberiz. Oysa, Babür Ä°mparatorluÄŸu’nun insanlık tarihine hediye ettiÄŸi siyasî, dinî, sosyal ve mimarî tecrübe, Osmanlılar kadar parlak ve araÅŸtırılmayı hak ediyor. Bilhassa, kendilerine iktidar emanet edilenler için, Babür tarihinde altı çizilecek epey satır mevcut.
 
Müslümanların bıraktığı derin iz, Hindistan’ın ayrılmaz bir parçası bugün. Babürlerin ve diÄŸer Müslüman devletlerin abidevî eserlerini Hindistan’dan çıkarıp aldığınızda, geriye neredeyse hiçbir ÅŸey kalmıyor.
 
***
 
10 günlük bir seyahat için Hindistan’dayım. Yeni Delhi’yle baÅŸlayan yolculuÄŸum sırasıyla Jaipur, Agra, Lucknow (Leknev), Raebareli, Varanasi ÅŸehirlerinden sonra yeniden Delhi’de son bulacak. Yılın Hindistan’daki bu en serin ve rahat günlerinde, Babür Ä°mparatorluÄŸu ve diÄŸer Müslüman yönetimlerin izlerini sürmek, epey keyifli bir tecrübe.
 
Siz bu yazıyı okurken, nasip olursa, Hindistan’ın önemli ilmî merkezlerinden Leknev’i, Ebu’l-Hasen en-Nedvî’nin medresesini ve Raebareli’deki kabrini ziyaret ediyor olacağız. Cumartesi yazısında, oralardan izlenimlerle buluÅŸmak üzere...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.