Sosyal Medya

Kürsü

Yasin Aktay: ABD’nin İsrail’e verdiği desteği ABD’nin ontolojik zorunluluğu olarak görenler var

Yasin Aktay- Yeni Åžafak



ABD’nin OrtadoÄŸu politikalarını, özellikle Ä°srail’e verdiÄŸi desteÄŸi ABD’nin ontolojik zorunluluÄŸu olarak görenler var. Bunlar ABD’nin OrtadoÄŸu’da bugün yapmakta olduklarından baÅŸka bir seçeneÄŸi olmadığı ve hatta yaptığı her ÅŸeyin büyük Amerikan stratejilerinin bir parçası olduÄŸunu düÅŸünüyor olmalı.
 
Bunlar ister ABD’ye yönelik hınçtan beslenen bakışlar olsun, ister onun uzun vadeli stratejik aklına olan hayranlığın ürünü olsun, ABD’nin kaderi ile Ä°srail’in kaderini birbirinden ayrılmaz görmekten veya göstermekten kaçamıyorlar. Bu görüÅŸe göre Ä°srail’in OrtadoÄŸu’da baÅŸtan beri varlığı ABD’nin hegemonyasının çok stratejik bir ayağını oluÅŸturuyor. ABD Ä°srail sayesinde OrtadoÄŸu’da hegemonyasını sürdürüyor ilh.
 
Biz ise burada defalarca söyledik, ABD’nin Ä°srail’le iliÅŸkisi kesinlikle zorunlu bir iliÅŸki deÄŸil ve ona güç kazandırmak yerine gücünü her geçen gün aşındırmakta, küresel hegemonyasını da tehdit etmektedir.
 
Bütün uluslararası iliÅŸki ve teamülleri yok sayan saldırgan, iÅŸgalci ve katliamcı uygulamalarla sayısız insan hakkı ihlalleri ortaya koyan Ä°srail’e verdiÄŸi destek olmasa ABD’nin küresel hegemonyasının ömrü daha uzun olur OrtadoÄŸu’da çok daha derinlere kök salabilirdi. Oysa bugün Ä°srail ABD’nin karadeliÄŸi gibi bütün gücünü, varlığını, hegemonyasını çekip tüketiyor.
 
Bölgede Ä°srail bir kara delik olarak bu gücü ve saygınlığı çekip tüketirken OrtadoÄŸu’nun bütün bölgelerinde, halklar nezdinde ABD’ye sempati sıfır, nefret ise had safhaya varıyor. Günün sonu bilançosunda ABD’nin Ä°srail’e verdiÄŸi bunca destekten ne kazandığına bakıldığında kocaman bir hiçle karşı karşıya kalması mukadder.
 
Bir bakıma uluslararası iliÅŸkilere yön veren stratejik akıl, tıpkı insan aklı gibi olumlu ve olumsuz duygularından bağımsız deÄŸil. O yüzden istediÄŸi kadar stratejik olsun, tamahkar bir akıl kendi tamahıyla kendi sonunu getirebiliyor. Ulusların da nefs-i emmaresi veya nefs-i levvamesi var ve bu bütün stratejik akıllarını, iradelerini berhava edebiliyor.
 
ABD’nin genelde OrtadoÄŸu’ya, özelde Ä°srail’e yönelik siyasetinin ABD’ye hem stratejik hem de insani demokratik deÄŸerler düzeyinde nasıl bir zarar verdiÄŸi hususunda ABD’de de giderek uyanan bir toplumsal bilinç var. ABD’nin bu siyasetinin hesapsızca ve Amerika’yı Amerika yapan deÄŸerleri hiçe saymasını gerektiren gidiÅŸatı giderek daha fazla çevreyi rahatsız ediyor ve bunu ABD’nin kendisine bir tehdit sayanların sesleri yükselmeye baÅŸlıyor.
 
Arkadaşımız Abdullah MuradoÄŸlu’nun yazılarını takip ediyorsunuzdur. DeÄŸilse takip etmenizi öneriyorum. ABD içindeki geliÅŸmeleri çok iyi yansıtıyor. Pazar günkü yazısında Meksika’ya örülecek duvar için Kongre’den para çıkartamadığı için hükümeti kapatan Trump’ın tam da böylesi bir ekonomik kriz ortamında Ä°srail’e yardım paketini geçirmeye kalkışmasına Amerikan kamuoyunun verdiÄŸi tepkileri aktarıyor. Bu desteÄŸin Ä°srail’le ilgili çarpıcı gerçeklere ABD kamuoyunu uyandırma konusunda ÅŸok edici bir etkisi olduÄŸu anlaşılıyor.
 
4 gün önce New York Times’ın köÅŸe yazarlarından Michelle Alexandre’ın ABD’de bu durumla ilgili havayı yansıtan çok ilginç bir yazısı yayımlandı. “Filistin konusunda sessizliÄŸi bozmanın zamanı” baÅŸlığı altında yayınlanan yazı, Martin Luther King Jr.’ın 1967’de Vietnam Savaşı hakkında Amerikan kamuoyunda var olan suskunluÄŸu bozmaya daveti arasında bir karşılaÅŸtırma yaparak baÅŸlıyor.
 
O zaman da Vietnam Savaşı hakkında konuÅŸanları susturan, gerçeklerin konuÅŸulmasını engelleyen ve konuÅŸanı hain ilan eden ve McCarthist uygulamalarla bulundukları pozisyonlardan hemen uzaklaÅŸtıran ağır bir siyasi baskı vardı. O ortamda King, Manhattan’daki Riverside Kilisesi ziyaretinde “susmanın ihanetle aynı anlama geldiÄŸi noktadayız artık” diyerek kralın çıplaklığını herkese göstermiÅŸti.
 
Alexander da “aynı noktadayız” diyor, “Filistin ve Ä°srail konusunda mecbur bırakıldığımız suskunluÄŸa devam etmenin artık ihanetle aynı anlama geldiÄŸi noktadayız.”
 
Ä°hanet etmemeye karar veriÅŸi Martin Luther King’in hayatına mal olmuÅŸtu. Bugün de Filistin konusunda suskunluÄŸunu bozmak isteyenlerin baÅŸlarına neler geldiÄŸi ayrı bir tavır ve konuÅŸma konusu olmalıdır. Ne yazık ki, bu konuda Ä°srail lobilerinin empoze ettiÄŸi söylemleri tekrarlama ve bunların dışına çıkmama konusunda mevcut kariyer sistemleri ve baÅŸka yollarla sürdürülen bir “söylem düzeni” var. Bu düzen Ä°srail’in iÅŸgalci, katliamcı, ısrarla sürdürmeye çalıştığı yerleÅŸimci politikaları hakkında konuÅŸmak isteyenleri susturuyor. KonuÅŸanların başına neler geldiÄŸine dair hikayeler insanlara efsane gibi telkin ediliyor bize. Neticede en hafifinden bazı kazanımlarımızı kaybetmemek adına aksini söylemesek de susmaya mecbur hissediyoruz kendimizi.
 
Bu arada Ä°srail iÅŸgal ettiÄŸi topraklarda koca bir halkı muhasara altında tutmaya, en temel ihtiyaçlarından mahrum bırakmaya, istediÄŸi zaman istediÄŸi sivil mekanları bombalamaya, dünyanın öbür ucundan getirttiÄŸi Yahudileri istediÄŸi Filistin arazisine yerleÅŸtirmeye, bunu yaparken orada nesillerdir bulunan hak sahibi Filistinlileri zorla evlerinden çıkarmaya, Ä°srail askerleri Filistinlilerin evlerine, mabetlerine istedikleri zaman en agresif halleriyle girip arama yapmaya, ev halklarını ağır biçimde taciz etmeye, Filistinlilerin kendi evlerinden bir sonraki eve gidiÅŸleri arasına kurulan kontrol noktalarında en ağır muamelelere maruz bırakmaya devam ediyorlar.
 
Ve biz bunları bizi tehdit eden ve Ä°srail lobilerinin etkili olduÄŸu büyük medya ve kariyer düzeninin baskıları dolayısıyla görmezden geliyor, bunlara suskun kalıyoruz.
 
“Hayır!” diyor Alexandre, King’in sözünü hatırlatarak “artık susmanın ihanetle aynı anlama geldiÄŸi noktadayız.”
 
Ve konuşuyor, kendisi gibi konuşan diğer Amerikalıların varlığını da haber veriyor.
 
ABD’de son zamanlarda Ä°srail’in bu haksızlıklarına ve ABD politikalarını rehin almış olmasına karşı uyanan ciddi siyasi geliÅŸmeleri ve sivil halklar hareketinin Ä°srail’i boykot kampanyasından bahsediyor. Bu, kısa zaman öncesine kadar tahayyül bile edilemeyecek bir ÅŸeydi.
 
Tabi, Alexandre bütün bu söylemlerin asla Yahudi düÅŸmanlığı anlamına gelmeyeceÄŸini ve gelmemesi gerektiÄŸini de özellikle belirtiyor. Nitekim aslında bugün ABD’de Ä°srail’in bu haksızlıklarına karşı en gür seslerden biri yine buradaki Yahudilerden geliyor.
 
Yahudiler, Ä°srail’in Yahudilik adına yaptıklarının en fazla YahudiliÄŸe zarar verdiÄŸini düÅŸünüyorlar ve Ä°srail’e isyan kervanına katılıyorlar.
 
Biz de elbette Alexandre’ın bu hassasiyetine aynen katılıyoruz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.