Kürsü
Yanmaz bir kefen satmakla, Atatürk’e ait bir kitabı fahiş fiyata satmak arasındaki ortak şey nedir?
Follow @dusuncemektebi2
Kemal Öztürk- Yeni Şafak
Yanmaz bir kefen satmakla, Atatürk’e ait bir kitabı fahiş fiyata satmak arasındaki ortak şey nedir?
Atatürk’e aitmiş gibi gösterilen bir ideolojiyle, bir cemaat liderine aitmiş gibi gösterilen fikirlerin eleştirilemez ve dokunulamaz olmasının ortak yönü nedir?
Bana göre ‘kutsallık’ atfıdır.
KUTSAL KORUMA KALKANI
Kutsallık, dünyaya ait bir metaı, gerçek olmayan manevi bir zırhla koruma altına almaktır. Amacı, bu metadan dünyaya ait bir çıkar sağlamakken, dışarıya gösterilen tutum ise sahte bir manevi değerdir.
Bu meta bazen bir ticari mal olurken, bazen bir lider, bir şeyh, bir parti, bir cemaat, bir tarikat, bir kitap, bir ideoloji, bir mekan, bir ütopya olabilir.
Hepsinin temelinde çıkar sağlamak vardır. Bazen ticari, bazen siyasi, bazen sosyal çıkar.
Kutsallık, bir koruma kalkanıdır. Üzerine örtülen her türlü metaı dokunulmaz, eleştirilmez, ulaşılmaz ve yenilmez kılar. Böylece o meta yaratılmış, fani ve değişebilir olmaktan çıkıp; değiştirilemez ve dokunulamaz ‘ölümsüz’ bir kisveye bürünür.
Atatürk’ün şahsi manevisi kanunla koruma altına alınmıştır. ‘Kemalizm’ eleştirisi uzun yıllar yapılamamış, yapanlar hapse atılmış, Kemalizm ilkeleri anayasa haline getirilmiş ve değiştirilmesi dahi teklif edilememiştir.
Birçok cemaat liderinin şahsi manevisi de görünmez bir kanunla koruma altındadır. Birinde siyasi, diğerinde dünyevi bir çıkar söz konusudur.
Eğer dine karşı biraz mesafeli olmasaydı, Atatürk’ün menkıbeleri üzerine ciltlerle kitap yazılabilirdi. Yine de Ardahan’da Atatürk’ün siluetinin düştüğü dağ, her yıl yerli yabancı ziyaretçi akınına uğruyor. Atatürk’e benzeyen İzmirli tiyatro sanatçısı, her dönem ilgi merkezi olmayı başarıyor. Manevi bir anlam yükleniyor her ikisine de.
SEKÜLER KUTSALLIK VE SÖMÜRÜLEN ATATÜRK
Aslında Atatürk’e atfedilen şey “seküler kutsallıktır”.
‘Kutsallık’ duygusu katılmış Atatürk, her dönem sömürülmüş, askerlerin iktidarı ele geçirmesine gerekçe, siyasi partilerin tek başına iktidarda kalması için bahane, bürokrasinin gücü elinde tutması için dayanak olmuştur.
Şimdi yurt dışına kaçmış ve Türkiye aleyhine aleni düşmanlık yapan bir yazar, Atatürk’ün belgeselini, kitabını, DVD’sini, CD’sini, filmini defalarca yapmış, ‘Sarı Zeybek’i her yerde sömürmeyi başarmıştır.
Benzer durum bugün başka yazarlar da kendini gösteriyor. Aslında değişen bir şey yok. Seküler bir kutsallık atfedilmiş Atatürk’ü sol ya da sağ fikirlere sahip yazarlar, darbeciler, güç odakları, siyasi partiler bir sömürü aracı olarak sonuna kadar kullanmaya devam ediyor.
KUTSALLIK BİR GÜÇ DEVŞİRME ARACIDIR
Kutsallık, gerçek olmayan bir güç devşirme aracıdır. Bu güç, kutsallık atfedilen kişiden çok, onu kullanan kişilerin çıkar edinme çabasıdır.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbelerinin meşruluk kaynağı Atatürk ilkeleri gösterilirken, ne enteresandır ki 15 Temmuz darbesini planlayan FETÖ de aynı yolu izlemiştir.
Askerlerin haricinde, 27 Nisan bildiriyle sonuçlanan ve AK Parti’yi iktidardan devirmeyi amaçlayan Cumhuriyet mitinglerinin en önemli atıf kaynağı yine Atatürk’tü.
Şuna da şaşıralım ki, bir suç şebekesine döndüğü iddia edilen Adnan Hoca örgütü de Atatürk’ü bir kalkan ve meşruluk aracı olarak kullanmıştır.
DİNİ YA DA SEKÜLER KUTSALLIĞIN AMACI NEDİR?
Kutsallık, insanı sömürmek için, yine insanın araçsallaştırdığı bir kavramdır. Dini ya da seküler kutsallık çabasının temel amacı dünyevi gücü ele geçirmek, elde tutmak ya da meşrulaştırmaktır.
Kutsallık zırhına bürünmemiş her kişi, her ideoloji ve her fikir eleştiriye açıktır. Yanlışları, hataları ve eksiklikleri rahatça tartışılabilir. İşte o zaman tartışılan şeyin gerçek değeri ortaya çıkar. Bunu engellemenin yegane yolu, seküler ya da dini kutsallık atfetmektir.
Bugün Atatürk’ü ya da dini kullanarak, kitaptan yanmaz kefene, belgeselden sırat köprüsünde kaymayan mese kadar, her şey ticari sömürü aracına dönüştürülebiliyor. Bunu yaparlarken, kullanılan asıl sihirli kelime, adı zikredilmeyen ama imgesel ve algısal olarak var olan kutsallıktır.
Bunun da aslında dinle ve Atatürk’le bir ilgisi yoktur.
Henüz yorum yapılmamış.