Sosyal Medya

Kürsü

Mehmet Ocaktan : Demek ki insan hakları örgütleri o gün Leyla Şahin’i savunurken abesle iştigal ediyorlarmış

Mehmet Ocaktan- Karar



Dindarlar olarak zaman zaman birbirimizin yüzüne bakmaktan bile utandığımız çok talihsiz günlerden geçiyoruz. Ä°slami duyarlılığı olan her insan bilir ki Hz. Peygamberin en önemli vasfı Muhammed’ül-emin, yani güvenilir olmasıdır. O’na bir çok iftirada bulundular, getirdiÄŸi akideye karşı açıktan mücadele ettiler, ama hiçbir zaman güvenilmez ve doÄŸru söylemez demediler. Prof. Dr. Ali BardakoÄŸlu Hoca diyor ki: “Hiç ikinci bir meÅŸruiyet ölçüsü olmadı. Tek bir çizgisi oldu, ok gibi bir çizgisi oldu. Ne dedi? ‘Benim saçımı aÄŸartan bir sure var.’ Ne diyor bu surede? “EmrolunduÄŸun gibi dosdoÄŸru ol.”
 
Önümüzde böylesine evrensel bir mesajın olmasına raÄŸmen, günümüz dindarlarına baktığımızda yürek burkan bir tablo ile karşı karşıyayız. Dindar dünyaya mensup insanların o kadar çok “meÅŸruiyet ölçüsü” var ki, kısacık ömürlerinin neredeyse her anında farklı istasyonlara savruluyorlar ve hiçbir evrensel ilkeyle kendilerini baÄŸlı saymıyorlar.
 
Son 20-30 yıllık Türkiye fotoÄŸrafına baktığımızda dindarların nasıl bir savrulma yaÅŸadığını eminim çok daha iyi anlarız. Zira bu süreç adeta sosyolojik bir laboratuvar özelliÄŸi taşımaktadır. Herkesin çok iyi bildiÄŸi gibi Türkiye’nin insan hakları ve özgürlükler konusunda son elli yılda yaÅŸadığı tecrübeler bir bakıma maÄŸduriyetler tarihidir. Bu konuda özellikle ‘90’lı yıllarda en büyük maÄŸduriyeti de dindar kesimler yaÅŸamıştır.
 
DüÅŸünün ki baÅŸörtülü bir öÄŸrenci tıp fakültesi öÄŸrencisi 5. sınıftayken baÅŸörtüsü yasağı yüzünden sınavlara ve derslere alınmıyor, bu ayrımcılığa karşı eylemlere katıldığı için DGM’de yargılanıyor ve sonunda ülkesindeki üniversitelerin kapıları kendisine kapatıldığı için eÄŸitimini Avrupa’da tamamlamak zorunda kalıyor.
 
BilindiÄŸi gibi o günlerde de devletin en önemli meselesi yine “beka” sorunuydu. O gün ülkeyi yönetenler, “devletin bekası”nı baÅŸörtülü kızlara karşı korumak için ilkel bir yasakçı zihniyete sarılmışlardı.
 
Ä°ÅŸte o günlerde bu derin maÄŸduriyeti yaÅŸayan yüzlerce kızdan birisi de Leyla Åžahin’di. O ÅŸimdi milletvekili, aynı zamanda AK Parti’de Ä°nsan Haklarından sorumlu genel baÅŸkan yardımcısı... Leyla Åžahin’in geçtiÄŸimiz günlerde insan haklarıyla ilgili yaptığı açıklamayı görünce içimde derin bir sızı hissettim. Ä°lk okuduÄŸumda inanamadım, daha doÄŸrusu inanmak istemedim. Bu Leyla ÅŸahin, 28 Åžubat’ın en azgın günlerinde maÄŸduriyetler yaÅŸayan Leyla Åžahin olamazdı. Ama ne yazık ki o Leyla Åžahin bugün bize, tıpkı geçmiÅŸ Türkiye’de olduÄŸu gibi gücü simgeleyen ‘devletli’ bir eda ile özetle ÅŸunları söylüyor:
 
“Ä°nsan hakları ihlali deyince akla somut söylenebilecek bir iki tane olay bile gündeme getiremiyorlar. Bu çok algı ve yanlış söylemlerle birlikte aleyhimize kullanabilecek bir alan olarak görülebiliyor. Aslında bunların hiçbiri doÄŸru deÄŸil.
 
Türkiye’de insan hakları ihlali olduÄŸunu söylemek artık abesle iÅŸtigaldir. Sonuçta hukuk ve kanunlar herkes için geçerlidir. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuka aykırı kim iÅŸ yapıyor ve ülkeye zarar veriyorsa ve terör örgütleri ile iÅŸ birliÄŸi içerisinde kanuna aykırı iÅŸ yapıyorsa elbette hesabı sorulacaktır. Burada kiÅŸinin mesleÄŸi, kimliÄŸi, görevi ve makamı hiç önemli deÄŸildir. Türkiye o yüzden bir hukuk devletinin kuralları neyse ve anayasamızın bize verdiÄŸi yetki ve sorumluluk neyse bu kurallar içerisinde bütün kanunlarımıza saygılı bir ÅŸekilde ve hukukun üstünlüÄŸünü de koruyarak insan hakları noktasında insan onuruna yakışır bir tavır sergileyerek dünyaya örnek bir ülkedir aslında Türkiye.”
 
Bu açıklamadaki özellikle “Türkiye’de insan hakları ihlali olduÄŸunu söylemek artık abesle iÅŸtigaldir” cümlesini okuduÄŸumda, Türkiye’deki dindarlık anlayışının sorgulanması gerektiÄŸi yönündeki kanaatim daha da güçlendi. Maalesef dindarlar geçmiÅŸte yaÅŸadıkları acıları o kadar çabuk unuttular ki, bugün küçücük de olsa bir empati yapma gereÄŸi bile duymuyorlar. Oysa özgürlükler ve insan hakları konusunda en çok duyarlı olması gerekenler dindarlardır. Çünkü hem unutmamaları gereken bir maÄŸduriyet geçmiÅŸleri var, hem de dinin hak-hukuk ve özgürlük konusunda kendilerine yüklediÄŸi büyük bir sorumluluk var.
 
Unutmayalım, bugün hem CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan adaletle ilgili sorunların altını çiziyor, hem de Uluslararası Af Örgütü, Mazlum-Der ve Ä°HD gibi kuruluÅŸlar bugün Türkiye’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili raporlar yayınlıyorlar. Ve biliyoruz ki bu kuruluÅŸlar geçmiÅŸte devletin ve AÄ°HM’nin karşısında Leyla Åžahin’in yanında yer almışlardı. Demek ki insan hakları örgütleri o gün Leyla Hanım’ı savunurken abesle iÅŸtigal ediyorlarmış...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.