Sosyal Medya

Kürsü

Taha Kılınç- Tarihi yazmak

Taha Kılınç- Yeni Şafak



Yazı ve ilim sahasında, uzaktan uzaÄŸa uzun süre takip edip de, tanıştığınızda -olumsuz yönden- ÅŸaşırmadığınız veya hayal kırıklığına uÄŸramadığınız insan gerçekten azdır. Bu öylesine yaygın bir durumdur ki, birçok meÅŸhur insan hakkında “boÅŸ ver, hiç tanışma, eserlerini oku yeter. Tanışırsan üzülürsün” denir. Bu bazen kiÅŸisel kaprisler nedeniyle böyledir, bazen söylem-eylem uyumsuzluÄŸu nedeniyle, bazen de reklamının çok fazla yapılmış olmasının getirdiÄŸi “imaj obezitesi” nedeniyle… Her ne olursa olsun, bu konudaki istisnaların azlığı can sıkıcıdır.
 
Kitaplarının neredeyse tamamını okuduktan sonra, kendisiyle tanışmak istediÄŸimde, doÄŸrusu içimi böyle bir endiÅŸe kaplamıştı. Ya karşımda donuk ve mesafeli bir akademisyen bulursam? Ya sohbet ilerlemezse ve susup kalırsak? (Böyle tecrübelerim de çok olmuÅŸtu çünkü.) Ya ben zihnimde fazla büyütmüÅŸsem? “Neyse artık, nasip bakalım” diyerek randevu isteyip kapısını çaldığımızda, tüm bu sorularımın ne kadar yersiz olduÄŸunu görmüÅŸtüm. Karşımda hoÅŸ sohbet, esprili ve nüktedan, konuÅŸmayı sürdürme konusunda muhatabını cesaretlendirip önayak olan (birçok büyükte olmayan bir özellik), en derin ve girift meseleleri bile basitleÅŸtirip güncel örneklerle açıklayan bir “hoca” vardı. “Hoca” kelimesinin bütün olumlu çaÄŸrışımlarıyla. Ä°stanbul Üniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi’ndeki odasında baÅŸlayan sohbetimiz, dışarıda akÅŸam yemeÄŸinde sürmüÅŸ, daha sonra yine odasında kesintisiz devam etmiÅŸti.
 
Prof. Dr. Adnan Demircan’ın Ketebe Yayınları’nın 103’üncü kitabı olarak bu ay (Ocak 2019) piyasaya çıkan “Tematik Ä°slam Tarihi” isimli eserini incelerken, aklıma ister istemez Adnan Hoca’yla tanıştığımız ve uzunca sohbet ettiÄŸimiz o akÅŸam geldi. Ä°slâm tarihini ve o tarihin karmaşık meselelerini sunuÅŸundaki rahat ve kolay dil, bizzat tanıdığım Hoca’nın üslubu ve konuÅŸması ile tamamen uyum içindeydi. Kitabın sayfalarında ilerlerken, adeta kendisiyle sohbet ediyormuÅŸum izlenimini edindim.
 
Ä°slâm tarihinin ilk dönemini, tematik biçimde ve farklı zaman dilimleri halinde, özet olarak okurlara aktarmayı hedefleyen “Tematik Ä°slam Tarihi”, yedi bölümden oluÅŸuyor: I) Hz. Peygamber ve Dönemi, II) Hz. Peygamber’in Ailesi, YaÅŸantısı ve ArkadaÅŸları, III) RâÅŸid Halifeler, IV) Emevîler, V) Mezhepler ve DüÅŸünce Akımları, VI) Kurumlar, VII) Ä°limler.
 
Eskilerin “lübbü’l-lüb” yani “özün özü” dedikleri bir üslupla kaleme alınan eser, Ä°slâm tarihine ilgi duyan, temel bazda genel malumatları edinmek / hatırlamak isteyen ve bunu da saÄŸlam referanslara dayanan bir kitapta bulmayı umanlar için yazılmış. Sonundaki “kaynakça” kısmıyla, fazlasını isteyen okurları daha ayrıntılı eserlere yönlendiren “Tematik Ä°slam Tarihi”, derli-toplu anlatımı ve sunumuyla lise öÄŸrencilerinden hayatın yoÄŸunluklarına dalmış ileri yaÅŸlardaki tarih meraklılarına kadar geniÅŸ bir yelpazenin dikkatini çekebilecek bir potansiyele sahip. Prof. Dr. Adnan Demircan, gayet zorlu ve muhataralı birçok mevzuyu da ustalıkla ele alarak, günümüz okurlarının zihin kodlarına tercüme etmeyi baÅŸarmış. “Tematik Ä°slam Tarihi” bu yönüyle, “sehl-i mümtenî” bir özellik taşıyor: Dışarıdan bakınca kolay görünen, ancak benzerini yapmaya kalkıştığınızda aslında ne kadar zor olduÄŸunu fark ettiÄŸiniz bir durumu müÅŸahede ediyorsunuz.
 
***
 
Tarihte yaÅŸanmış olayları, daha sonraki dönemlere aktarmak ve anlatmak, bilhassa iki yönden oldukça zordur:
 
Öncelikle, aradan geçen zaman ve deÄŸiÅŸen toplumsal yapılar nedeniyle, hadiseleri birebir ve eksiksiz aktarmak muazzam bir çaba gerektirir. Kaynaklar çeÅŸitlenmiÅŸ, kısmen tahrif edilmiÅŸ, birbirine rakip siyasî oluÅŸum ve akımların mücadelesi geçmiÅŸin tozlanmasına ve sis içinde kalmasına yol açmıştır. Tarihçinin tüm bu toz bulutlarını dağıtarak, eldeki malzemeyi billurlaÅŸtırması ve sonraki nesillerin algı dünyasına yalın bir dille iletmesi, onun hem imtihanı hem de maharetini sergileme sahası olacaktır.
 
Ä°kinci olarak, tarihçi de insandır. Eldeki malzemeyi deÄŸerlendirirken kendi yorumları, dünya görüÅŸü, ön yargıları, sahip olduÄŸu siyasî ve dinî fikirler, yaÅŸadığı coÄŸrafya, yetiÅŸtiÄŸi gelenek vb. elbette iÅŸin içine girecektir. Tam bu noktada, kendi duruÅŸunu saÄŸlamlaÅŸtırmak için tarihte sürekli “elveriÅŸli malzeme” aramak, bulduÄŸunda da bunun yaygarasını koparmak ve manipülasyonlara giriÅŸmek, birçok tarihçinin düÅŸtüÄŸü tuzaklardan biridir. Tarihteki hadiselerden iÅŸine geleni seçerek anlatan bir tarihçi, aslında okurlarına iyilik yapmamakta, onları kendi yazdığı senaryoya yönlendirmektedir. Oysa iyi bir tarihçi, kendi kiÅŸisel görüÅŸü ve yorumu ne olursa olsun, aktardığı malzemenin doÄŸasına karşı adaleti, insafı ve mesafeyi elden bırakmayandır.
 
***
 
Prof. Dr. Adnan Demircan’ın özellikle Ä°slâm’ın ilk dönemindeki ihtilaflara, kaotik olaylara ve çatışmalara dair kaleme aldığı kitap ve makalelerde, yukarıda sözünü ettiÄŸim mahareti, adaleti ve mesafeyi görmek mümkün. Olmasını istediÄŸi ÅŸeyler üzerinden yaÄŸlıboya tablo çizmek yerine, sebep-sonuç iliÅŸkisi içinde, soÄŸukkanlı bir tutumla hadiselere ayna tutmak, Adnan Hoca’nın tarihçilik anlayışının ana hatlarına iÅŸaret ediyor. Hamaset ve slogandan bıkan okurlar için, bu, bereketli bir alternatif anlamına geliyor ÅŸüphesiz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.