Kürsü
Ayşe Böhürler: Başını örtmek elbette sadece bir giysi tercihi değil, bir estetik meselesi hiç değil
Follow @dusuncemektebi2
Ayşe Böhürler- Yeni Şafak
Hala baÅŸörtüsü mü?
Bu soruyu sıkça duyuyorum. Ve her söyleyene de ‘evet ve ne yazık ki hala baÅŸörtüsü’ diyorum. Hala baÅŸörtüsü, çünkü baÅŸörtüsü; toplumsal ayrışmada, tarafların belirlenmesinde, sınıfsal yargıların ifadesinde, ideolojik önyargıların dışavurumunda, kadınlara yönelik aÅŸağılamada, dinler arası çatışmalarda, siyasi geçmiÅŸin yükünü taşımakta ve de hayatların harcanıp gidebilmesini saÄŸlamakta hala sembolik ama güçlü bir etkiye sahip. Üzerine yüklenen mana büyük!
Taşıdığı sembolik yük kendi materyalinin kat be kat üzerinde bir ağırlıkta. Bu nedenle bana başını örtmek istediÄŸini söyleyen her genç kıza da bu ağırlığı hatırlatır ve iyi düÅŸünmesi gerektiÄŸini her zaman söylerim.
Başını örtmek elbette sadece bir giysi tercihi deÄŸil, bir estetik meselesi hiç deÄŸil; cinsiyetçi bir saklanma hiç hiç deÄŸil! Arkasında kadim bir tarihi ve sembolize edilen birçok çatışma alanını barındırıyor. Öyle ki siyasi tarihin de dinler tarihinin de aydınlanmanın da bir parçası. ‘’BaÅŸörtüden kurtulmak’’ da ‘’başını örtmek’’ de baÅŸlı başına bir sembol. 20. yy kavramlarının, batılılaÅŸmanın, kadın haklarının, özgürlüÄŸün ve daha pek çok ÅŸeyin sembolü. Hatta geri kalmışlık, erkek egemenliÄŸi, sınıf kavgası, cahillik, baskıcılık, totaliterlik gibi birçok anlam da üzerine yükleniyor. Bu anlamlarla en sorunsuz görünen Avrupalı için bile bir sorun.
Bizim içinse Osmanlı’dan baÅŸlayarak batılılaÅŸma çizgimizin ve de Cumhuriyet tarihimizin en büyük çatışma simgesi. Köylü kadınlar örtülerini çıkarsınlar diye ‘’çarÅŸafla mücadele kanunu’’nu TBMM’ye getiren Demokrat Parti’den milletvekili iki hanımdır. Bu tarihi göz ardı edemeyiz. Bugün baÅŸörtülülerin önlerine dikilen engeller kaldırılmış gibi görünse de bu sorun ilk fırsatta canlandırılacak sembol bir meseledir. BaÅŸörtülülerin sayılarının ve görünürlüklerinin artması sorunun kapasitesini yok etmez. BaÅŸörtüsü sadece bizim kendi hikayemizin bir parçası deÄŸil. Batı’nın kendi iç kavgalarından da Ä°slam ile olan kavgalarından da Ä°slam dünyasını yönetme biçiminden de bağımsız deÄŸil. Ve bu konuda zihniyetin bir anda deÄŸiÅŸtiÄŸini, sadece bir iktidar dönemine bakarak söylemek hiç mümkün deÄŸil.
Ben AK Parti kurucusu olduÄŸumda ( 2001) baÅŸörtülü kuruculuk suçu nedeniyle Anayasa Mahkemesi iptal davası açmıştı. Karşı cepheden (farklı ideolojik taban itibariyle karşı cephe diyorum) sadece feminist Pazartesi dergisi karşı çıkmış;
“Aynı siyasi çizgiden gelen Abdullah Gül kurucu oluyor da AyÅŸe B. niye olmuyor’’ diye baÅŸlık atmıştı… Ä°ÅŸin özeti de buydu!
Sadece kendi hikayeme baktığımda bile söyleyeceÄŸim çok ÅŸey var. Muhafazakar iktidar ile baÅŸörtüsüne görece ve nispi olarak alanlar açılsa da bu konuda zihniyetin deÄŸiÅŸtiÄŸini düÅŸünmüyorum. BaÅŸörtüsü konusundaki duvarların nispeten ÅŸeffaflaÅŸtığını söylemek mümkün. Ama yok olduÄŸu iddiası sadece bir yanılsamadır, kendimizi kandırmaktır. Zihniyet deÄŸiÅŸimi kabullenme, benimseme gerektirir, vitrin dizayn iÅŸiyle çözülmez.
Meselenin kamusal alanda var olma, çalışabilme, eÄŸitim alabilme imkanlarının ötesinde taşıdığı çatışma unsurlarının belleklerden, hayatlardan silindiÄŸini varsayamayız. Olsa olsa geri plana atılmıştır, ortaya çıkacağı zamanı bekliyordur. Yeni baÅŸörtülülerin bu bilinçte olmadığını görüyorum. Bu ne ile karşı karşıya olduklarını anlamalarını da engelliyor. Bizim aksimize sanıldığının tersine karşıt fikirlerle mücadele bilgi ve becerileri de yok. Kendi mahallelerinde, benzerleriyle çok konforlular.
Ayrıca muhafazakar kesim, iktidar ile bütünleÅŸtikçe bu çatışma alanlarının gizlenerek deÄŸiÅŸtiÄŸini, maskelerin arkasına saklandığını da görmek gerekir.
Böyle bir ortamda bu konuda gerçek fikirlerini açığa vuranları linç etmenin de manası yok. Ayrımcı, yüzeysel, cahil, sabit fikirli yorumlarını duymak bizi kızdırsa da gerçeÄŸi bilmek insanı uyuÅŸukluktan kurtarır.
Peki ya gizleyenler! Kendilerini gizlemek için abartarak dini mesajlar verenler… Bir bakın etrafınıza, eminim çok sayıda göreceksiniz. Ezberledikleri dini terminolojiyi vara yoÄŸa kullanarak kariyer yapanların sayısı hiç az deÄŸil. Eh kariyer basamaklarını çıkarken bazen etek kısaltmak bazen uzatmak bazen örtmek bazen açmak gerekir. Hadi hep kadınlardan gitmeyelim!!! Bazen cumaya gitmek bazen de dilinden hadis düÅŸürmemek de gerekir.
Tabii bu kariyerist replikaların, “ah ah bu iÅŸin çilesini çekenler” safında anlattıkları hikayelere ikna olmak pek mümkün olmaz. Ve dahi onların arasında bile baÅŸörtüsü “üstü örtülmüÅŸ bir sorun alanıdır.”
Ya da iddia edildiÄŸi gibi acaba gençler arasında bu “ayrım” kalktı mı? Onlar açısından bir önemi yok mu? Bu iddia sahipleri ÅŸimdiki dönemin ideolojik olmadığı, gençlerin bireysel olduÄŸu tezine dayanırlar. Hiç unutmam çok uzak deÄŸil yakın tarihlerde ‘’baÅŸörtüsü artık sorun deÄŸil, abartılıyor’’ diyen bir arkadaşıma ‘’oÄŸlun baÅŸörtülü bir kızla evlenmek isterse ne yaparsın’’ diye sormuÅŸtum. Hiç düÅŸünmediÄŸi ihtimal dahi vermediÄŸi bir konuydu… “Olmaz öyle bir ÅŸey!!” dedi… “Yap-maz zaten!!!”, “Neden?”, “Çünkü yaÅŸam tarzları farklı…”
Ä°ÅŸin özeti budur, baÅŸörtü bir dini yaÅŸam tarzını sembolize eder. Bu nedenle başını örten birisinin bulunacağı yerlerin o yaÅŸam tarzına uyumu da tartışılır. Elbette gidecekleri mekanları, taşıdıkları giysi onları sınırlandırır.
Birlikte yaÅŸamak meselesine gelince... Elbette kamusal alanda herkes birbirine bir terbiye, bir adap ile davranır, karşıdakine saygılı davranmak zorundadır. Ama fikirler deÄŸiÅŸmez. Hele Türkiye gibi aklı deÄŸil duygusu ön planda bir ülke halkından bu hiç beklenemez. Gerekçesi yoktur çünkü ‘sevmedim’ der çıkar.
Herkesin safı da fikri de belli! Kafası karışıklar da belli… Bırakın kim ne düÅŸünüyor bilelim. Yoksa hayata çatışmalar çözümlenmiÅŸ gibi bakan, hak ile batılı ayıramayan, mukayesesi olmayan bir baÅŸörtülü kuÅŸağı geliyor…
Henüz yorum yapılmamış.