Özel / Analiz Haber
Dücane Cündioğlu: Onlar düşünmeyi Şeytan'a has bir yeti olarak tanımlıyorlardı
Follow @dusuncemektebi2
— "Bilmek istemediğimiz şeyler varolmazlar. Bilmek istediklerimiz ise varolurlar." Oedipus'u böyle uyarır kâhin. En azından Pasolini'nin diliyle. 'Oedipus Rex'de. 1967'de.
Dücane CündioÄŸlu / Yeni Åžafak ArÅŸiv
* * *
Bilmeyi istemenin diğer bir adı da merak.
Merak ve tecessüs...
Bilmeyi istemek, yani merak ve tecessüsle soru sormak hoÅŸ karşılanmazdı bir zamanlar. Çünkü sırf merak yüzünden başına iÅŸ alabilirdi insan.
Ä°lim ve irfan geleneÄŸimizde malum ve mevcud lafızlarının eÅŸ-anlamlı kullanılmaları boÅŸuna deÄŸildir. Çünkü Hikmet ilminin konusu mevcudât'tı, yani "varolan herÅŸey" veya malumât, yani bilinen/bilinebilecek olan her ÅŸey.
'Hiç', hiçbir ilim dalının konusu deÄŸildir, zira varolmayan (gayr-ı mevcud) ve bilinmeyen (gayr-ı malum) bilinemez.
Merak ve tecessüs iÅŸte bu nedenle yasaktı. Soru sormak ve bilmeyi istemek.
Bilmeyi istersen bilirsin. Bilirsen bildiÄŸini varetmiÅŸ, yani gayr-ı malumu malum, gayr-ı mevcudu mevcud hâline dönüÅŸtürmüÅŸ olursun.
Kısacası, bilmek varetmektir.
* * *
Demon... Lucifer... Mefisto... Satan...
Bu sözcüklerin bizim dünyamızdaki karşılıkları aÅŸağı yukarı ÅŸöyle:
Cin... Peri... Åžeytan... Ä°blis....
Adı ne olursa olsun kastedilen insana zararı dokunan görünmeyen/bilinmeyen varlıklar...
Kötü ruhlar...
Åžeytan, kötülüÄŸün tecessüm ve teÅŸahhus etmiÅŸ hâli, yani bedenlenmiÅŸ ve kiÅŸilik kazanmış kötülük. Bizi yoldan çıkaran güç. Bize kötüyü öÄŸreten ve bizi kötüye alıştıran varlık. Soru sormaya, merak ve tecessüse...
Zihnimizi bulandıran da o, karıştıran da.
Kadim toplumların kabulü böyleydi. Onlar düÅŸünmeyi Åžeytan'a has bir yeti olarak tanımlıyorlardı. Aklı ve akletmeyi.
"Åžeytan hepimizden akıllı!" sözü, halk arasında, kılı kırk yarıcı düÅŸünmenin aleyhinde kullanılır.
Ulemanın bir kısmı ise, bir ayet-i kerimenin yanlış tefsirinden hareketle bir akılyürütme sürecini durdurmak için "Ä°lk kıyası ÅŸeytan yapmıştı" demeyi marifet bilirdi.
Akılcılık, düÅŸünce tarihimiz açısından olumsuz bir tanımlamadır. Çünkü bu tabir akıl-vahiy dengesinde ağırlığı akla verenler (tevil yanlıları) için kullanılır. (Ä°mam Razi, "Akıl evvel, Nakil müevveldir" derken, aklı vahyin deÄŸil, bilâkis vahyi aklın terazisinde tartmanın lüzûmuna iÅŸaret etmiÅŸtir.)
Hukuk tarihimiz boyunca rey, kıyas, ictihad terimleri için de benzeri olumsuz çaÄŸrışımların geçerli olduÄŸu en azından ehlinin malumudur.
Kadim ÅŸeytan tasavvurunun üstünü kazıyınız, altından akıl ve düÅŸünce çıkacaktır.
* * *
Rodin'in ünlü "DüÅŸünen Adam"ının lâyık görüldüÄŸü yer Bakırköy Ruh SaÄŸlığı ve Sinir Hastalıkları Hastahanesi'nin bahçesidir.
Önceleri Bimarhane idi, sonraları Tımarhane denildi. Ruh hastalıkları ile Akıl hastalıkları arasında bir fark yoktu. Ruh ve akıl hastalanıyordu (illness), ÅŸimdiyse sadece sinirler bozuluyor (disorder).
Rodin'in bu heykele verdiği ad Şair'di, ve bu Şair de zaten Cehennem Kapısı'nın tepesinde oturan Dante'ydi.
Åžair ve Mecnun kelimeleri arasındaki irtibatı hatırlatmama izin veriniz. GeleneÄŸe göre her ÅŸair aynı zamanda 'mecnun'du, çünkü tecennün etmiÅŸ, yani cinlenmiÅŸ sayılırdı. Cin yerine, Farsça olan Peri kelimesi de kullanılır, ve onların da ÅŸairlere ilham verdiklerine inanılırdı.
Bu arada Yunanca müzik kelimesinin de anlamını müz'lerin, yani perilerin ilhamından aldığı unutulmamalı. Kezâ Müze kelimesi de bir tür perili köÅŸk olup cinler konağı demektir.
Toparlayacak olursak, kadîm toplumlarda akıl ve taakkul'un kaynağı da, hayal ve tahayyül'ün kaynağı da doÄŸaüstü varlıklar idi.
Åžairin ÅŸuuru cinlere, perilere muhtaçtı. Bilgisinin kaynağı onlardı.
Her ÅŸair aynı zamanda kâhindi. Çünkü cinler ve periler kehânetin de kaynağıydı.
Bilmeyi istemek, aslında cinlerle, ÅŸeytanlarla temasa geçmeyi istemek demekti. (Vahiy sözkonusu olduÄŸunda cinlerin yerini melekler alır. Bir baÅŸka deyiÅŸle "mümin cinler".)
Bilmeyi istediği şeyin lehinde mi, aleyhinde mi olduğunu bilemez insan. Bu nedenle kuşkulu olandan uzak durmalı, bilmekle bilmek istediğini varetmiş olacağını unutmamalıdır.
* * *
Bunca gevezeliÄŸin bir tek nedeni var:
Bir akıl hastahanesinde yaÅŸamı sonlanan Rus ressam Mikhail Vrubel'in (öl. 1910) "Ä°blis" (1890) olarak da bilinen ünlü tablosuna sözü getirmek.
Galeri Tretyakov'da, karşısında uzun dakikalar geçirdiÄŸim bu ÅŸaheser, gerçekte, ilhamını PuÅŸkin'in halefi Lermontov'un (öl. 1841) 'Ä°blis' adlı ÅŸiirinden alır.
Genç bir adamdır Ä°blis. OturmuÅŸ uzaklara bakmaktadır. Hayır hayır uzaklara deÄŸil, derinlere. DerinliÄŸe. Mor ve bulanık bir semanın altında. Yücelerdedir. DüÅŸünmektedir. Hesaptır sanki bütün iÅŸi. Melankolik bir yalnızlığın pençesindedir. Teni kirli siyah. Petrol yağı kıvamında yaÄŸlı siyah hem de. Belden aÅŸağısını örten libas ise mavi. Buz mavisi. SoÄŸuk ve ürpertici.
Üstüyse çıplak. Adeleli kollar. Gayet güçlü.
Gücü, belli ki bedenin, yani ÅŸehvetin ve öfkenin gücü.
TerkedilmiÅŸliÄŸin, kovulmuÅŸluÄŸun hıncıyla dolu. Sevgiye muhtaç gibi. Ä°lgiye. Başının sıvazlanmasına.
Yoksa yok edecektir sevgiyi.
DüÅŸünecektir.
VE çaÄŸrılırsa, hemen bilmeyi isteyenlerin yardımına koÅŸacaktır.
DüÅŸündürecektir.
Kenarda kalanları.
Gözden kaçanları.
Ayrıntıları.
* * *
Ä°mdi, söyle ey talib, sen oruç tutarken ÅŸeytanın seni nerede beklediÄŸini bilmek ister misin? Beyninde mi, kalbinde mi?
Çarşıda mı, camide mi?
Lâkin unutma ki bilmek varetmektir.
Not: Okur mektupları için açık ve kesin posta adresi: [email protected]
NÖTRİNO
Ocak 23, 2019 Çarşamba 09:13
BİLİMİN KAPSAMI DIŞINDA KALMIŞ VEYA KALACAK HİÇ BİRŞEY YOKTUUR. BUNA ''HİÇ'' METAFORU DA DAHİL.
NÖTRİNO
Ocak 23, 2019 Çarşamba 09:13
BİLİMİN KAPSAMI DIŞINDA KALMIŞ VEYA KALACAK HİÇ BİRŞEY YOKTUUR. BUNA ''HİÇ'' METAFORU DA DAHİL.
NÖTRİNO
Ocak 23, 2019 Çarşamba 09:13
BİLİMİN KAPSAMI DIŞINDA KALMIŞ VEYA KALACAK HİÇ BİRŞEY YOKTUUR. BUNA ''HİÇ'' METAFORU DA DAHİL.