'Kaşgarlı Mahmud' demeyin, CIA'ye çalıştığınız düşünülebilir...
Uygur Türkleri başlığı geçtiğimiz yılın ortalarından beri giderek artan bir şiddetle idam, alıkonulma, asimilasyon haberleri ile anılıyor. Ara sıra da Suriyeli mültecilerin durumuna daha fazla duyarlılık talep eden üç beş kişinin ağzına laf tıkamak için araçsallaştırılıyor. Sanki hem mültecileri hem Uygur Türklerini aynı anda, aynı kalple, aynı dertle savunmak imkansız?
NÄ°HAL BENGÄ°SU KARACA/ HABER TÜRK
Derken iÅŸin rengi deÄŸiÅŸiyor zaten. Çünkü birileri ‘Tabii hoÅŸ ÅŸeyler deÄŸil, ama Çin ile aramızı bozmak ABD’nin iÅŸine yarar’ fikrini ortaya atıveriyor. BaÅŸka birileri de bu söylemin çıtasını yükselterek zırvayı zirveye taşıyor: ‘Öyle tabii, zaten zulüm de öyle abartıldığı kadar deÄŸil, Çinliler Uygur Türklerini eziyor demek CIA’e hizmet etmektir’.
DoÄŸu Türkistan’da yaÅŸamaya çalışan ve sayıları milyonları bulan, pek çoÄŸu Çin tarafından sessizce etnik ve dini temizliÄŸe maruz bırakılan Uygur Türkleri’ne; soydaÅŸlarımıza reva gördüÄŸümüz muamele bu.
Dünya kamuoyu bizden biraz daha ciddi.
En azından Çin’de yaÅŸayan ve belirli bir ünü de olan Uygur komedyen Adil Mijit tutuklandığında bunun haberini yapabiliyorlar.
3 MÄ°LYON UYGUR TOPLAMA KAMPLARINDA
Uygur Türkleri’nin uÄŸradığı istismar giderek daha da artıyor oysa. Endonezya’da geçen ay Çin zulmünü kınayan gösteriler yapılmasının nedeni buydu. Cakarta BüyükelçiliÄŸi'nden yapılan açıklama ise Çin’in kan donduran tutumunun boyutunu gözler önüne seriyordu. Açıklamada, ''Çince bilmeyen ve kabiliyetsiz bazı Uygurların iÅŸ bulmakta zorluk çektiÄŸi" savunuldu ve durum Uygur Türklerinin "aşırıcılığa ve terörizme meyilli olmasına" baÄŸlandı.
Oysa ortada reddedilebilecek, çarpıtılabilecek, inkarı mümkün bir durum yok.
GeçtiÄŸimiz aÄŸustos ayında Cenevre’de, BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi'nin Çin'de ayrımcılığa uÄŸrayan topluluklarla ilgili olarak düzenlediÄŸi toplantıda insan hakları kuruluÅŸları elde ettikleri verileri paylaÅŸtılar. Toplantıya katılan insan hakları temsilcileri, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde (DoÄŸu Türkistan’da) yerel yöneticilerin siyasi olarak sakıncalı tutumlar içinde olduÄŸunu iddia ettiÄŸi bireyleri, ‘siyasi eÄŸitim merkezleri’nde alıkoyduÄŸunu ifade ederlerken; bu ÅŸekilde hürriyetinden alıkonulan kiÅŸi sayısının 3 milyonu bulduÄŸunu aktardılar. Çin’in Müslüman Uygurlara, "sistematik insan hakları ihlallerinde bulunduÄŸu da bu toplantıda kayıtlara geçti.
Ä°LGÄ°LÄ° RAPORA ULAÅžMAK Ä°ÇÄ°N TIKLAYIN
3 milyon…
Çok deÄŸil, daha geçen hafta ekranlarımızı, gazete köÅŸelerini ve manÅŸetlerini doldurup konuyu tartışıyormuÅŸ gibi yapan adamların bu rakamlara da çamur attığını, BM bünyesindeki toplantıları da ‘komplo kurma’ kapsamına aldıklarını belirtelim.
Rakamları verenlerin ‘Batılı’ olması sorun ise, DoÄŸu Türkistan'da yaÅŸanan Çin zulmüne dikkat çekmek için istanbul’dan Ankara’ya yürüyen ErÅŸidin Erkin’in sözlerine kulak kesilmeniz gerekirdi. Åžu cümle Erkin’e ait: "Yıllar içinde 10 milyondan fazla Türk öldü. 3 milyondan fazla insan da suçsuz yere hapis tutuluyor."
ÇÄ°N YETKÄ°LÄ°LERÄ° UYGURLARIN YATAK ODALARINA KADAR GÄ°RDÄ°
DoÄŸu Türkistan’da iÅŸlerin ne boyuta vardığını anlamak için Anadolu Ajansı’nın önce ‘Çin sıcakkanlılığı’nın reklamı gibi görünen; çok tepki alınca düzeltilip tekrar servis edilen haberine ÅŸöyle bir bakmak yeterli.
Haber, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP), Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde geçen yıl 1 milyon 120 bin kamu memurunun, çoÄŸunluÄŸu Müslüman Uygurlardan oluÅŸan 1 milyon 690 bin hanede ‘konakladığını’ bildiriyordu.
Türkiye’deki gazeteler bunu, çekingen bir uslupla ‘iddia’ diye vermeyi tercih etti. Adamların ‘yapıyoruz’ dediÄŸi ÅŸeye ‘öyle demeyin, yapmamışsınızdır inÅŸaallah’ demek gülünç bir tutumdu. Zira ‘yapılan iÅŸ’ tüyler ürperticiydi.
Resmi kamu görevlileri, Uygurların rızasının olup olmadığına bakılmaksızın -elbette rızaları yoktu- bu insanların evlerine yerleÅŸiyor, sofralarında yiyor, çocuklarıyla iliÅŸki kuruyor, ‘modernleÅŸmelerini saÄŸlıyor’, evde günlerce yatıya kalıyor, buraya dikkat; Uygur Türkleriyle ‘akrabalık(!)’ kuruyordu.
Ezen-ezilen denklemi içindeki Çin-Uygur Türkleri arasında nasıl rızaya dayalı bir ‘akrabalık’ iliÅŸkisi kurulabilir, anlayabilen anlatsın. Benim görüÅŸüm, ‘akraba olmak’ yazılan ÅŸeyin, devlet teÅŸvikli tecavüz olarak okunması gerektiÄŸidir.
GULAGLARDAN BÄ°LE KÖTÜ
Çin etnik ve dini temizlik yapıyor dendiÄŸinde ‘Ama Çin’de çok cami var’ diyenlere hatırlatma: Bunun nedeni, Çin’in pek çok eyaletinin olması, Müslüman Türklerin azınlıkta olduÄŸu yerlerde hükümet baskısının daha az olması. Misal Kuzeybatı Çin’de bulunan Gansu eyaleti böyle. Gansu, DoÄŸu Türkistan’dan ayrı bir yer, ama oradaki baskılar, helal yemek servis eden 4 restaurantın kapatılmasına neden olacak kadar. Tabii ‘gerekçe’ çok bilgi veriyor. Yetkililer ‘Arap kültürüyle iliÅŸkilenmeye odaklanan’ helal yemek eÄŸilimini dini aşırıcılığın iÅŸareti sayıyor.
Anlayacağınız çok etnik yapılı eyaletlerde de durum kötü, ama Çin’in ısrarla Sincan Uygur özerk bölgesi dediÄŸi, asıl adı ‘DoÄŸu Türkistan’ olan yerde yapılanlarla kıyaslanamaz. Çin bu bölgenin hem yeraltı kaynaklarını hem de jeostratejik imkanlarını biliyor, en baÅŸta ÅŸu meÅŸhur ‘Bir kuÅŸak bir yol’ projesinin bu bölgeden geçmesini planlıyor ve üzerinde yaÅŸayan kimine göre 9 milyon, kimine göre 15 milyon kimine göre ise 35 milyon olan Uygur Türklerini ise tehdit sayıyor.
Özgürlüklere saygılı olmayan komünist donanımı ve din karşıtlığı üzerine bir de Hongkong ve Tibet ile sorunlar yaÅŸamasından ileri gelen bölünme paranoyası eklenince, kontrol tutkusu sönmeyen totaliter yönetimin etnik temizlik hedefine varma çabasının arka planı ÅŸekillenmiÅŸ oluyor.
Sonuç, milyonlarca Türk’e eziyet. Üç milyon Uygur’un köleleÅŸtirilmesi, daha fazlasının oruç yasaklarıyla, namaz yasaklarıyla asimile edilip mankurtlaÅŸtırılmaya çalışılması. Sovyet tipi toplama kampı olan Gulaglara gönderilmek için bir suçtan hüküm giymek gerekiyordu, Çin toplama kamplarına gönderilmek için suç iÅŸlemeniz gerekmiyor.
AKRABA ZÄ°YARETÄ° Ä°ÇÄ°N KAZAKÄ°STAN’A GÄ°TMEK BÄ°LE SUÇ!
Cep telefonunuzda cami fotoÄŸrafı bulunması bile ‘aşırılık yanlısı’ sayılmanız ve toplama kamplarına gönderilmeniz için yeterli. EÄŸer Sincan (DoÄŸu Türkistan) baÄŸlantılı bir Uygur Türkü iseniz, akraba ziyareti için bile olsa yılda birkaç kez Kazakistan’a gitmeniz, bu kamplara gönderilmenize neden olabilir.
Tam bu noktada linklerini verdiÄŸim ÅŸu videolar neden bahsettiÄŸimizi anlatmaya yardımcı olabilir. Videolar Kazakistan’da Atajurt Kazakh Human Rights adlı bir kuruluÅŸta çekilmiÅŸ. Çin zulmünün DoÄŸu Türkistan’la bitmediÄŸini, etrafını, Türk coÄŸrafyasını nasıl etkilediÄŸini görmek bakımından son derece deÄŸerli olduklarını düÅŸünüyorum.
Dışarıda Çin, Türkiye’de ise Çin propagandasını satın almaya teÅŸne her tür grup tarafından çoÄŸaltılan ‘Çin sadece IŞİD’ci Uygurları topluyor bla bla’ söylemlerinin ne kadar çürük olduÄŸunu anlamak için bu videoları sonuna kadar izlemek yeterli.
Ä°lk videoda biri 97 diÄŸeri 99 doÄŸumlu iki kız kardeÅŸin 1 yıl Kazakistan'da yaÅŸadıkları gerekçesiyle toplama kampına gönderildiÄŸini anlıyoruz.
Ä°kincide ise 92 doÄŸumlu genç bir kadının telefonunda cami fotoÄŸrafı bulunması ve Kazakistan'a sık gidip gelmesi mazeret edilerek kampa alındığını öÄŸreniyoruz.
ÇÄ°N KORUMACILIÄžI MÄ°LLÄ°LİĞİMÄ°ZÄ°N NERESÄ°NDE?
BaÅŸta Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, medyanın, sivil toplumun Çin'e karşı takındığı korumacı tavır Uygur Türkleri'nin dramına iliÅŸkin duyarlılığı çeliÅŸkili hale getiriyor. Bu tutum ya da tutumsuzluk, içinden geçtiÄŸimiz çok milli, çok milliyetçi dönemin ruhuyla da büyük bir tenakuz oluÅŸturuyor. Sebep bahsi geçen ‘bir kuÅŸak bir yol’ projesine doÄŸru kabarmış iÅŸtahlar mı? CoÄŸrafi uzaklık mı? Tarihe, köklere, kökene yabancılaÅŸma mı? Hepsi.
Ama en ilginç neden ‘milliyetçileÅŸiyoruz’ zannederken aslında ‘ulusalcılaÅŸmamız’. MilliliÄŸin, aidiyet bilincinin ‘ulus devlet’in bekasına; hadi itiraf edelim, ziyadesiyle ‘çıkarlarına’ indirgenmesi. Madem ki, Çin ile paralı-pahalı projelere giriÅŸeceÄŸiz o zaman ‘milli olan’, Çin’i desteklemektir düÅŸüncesi. TürklüÄŸümüzün Müslümanlığımızın sınırı Çin’le iliÅŸkilerimizin kâr getirdiÄŸi yere kadar mı diye sorulsa verilebilecek tek bir cevap yok.
Oysa bu soruya cevabı olmayan bir toplumun bırakın milli olmayı, millet olarak ayakta kalması bile mümkün deÄŸil. Zira DoÄŸu Türkistan dediÄŸimizde Yusuf Has Hacib’in, KaÅŸgar’lı Mahmud’un memleketinden bahsediyoruz. Okullarımızda Türk Edebiyatı dersinde çocuklarımıza öÄŸrettiÄŸimiz Divan-ı Lügat’üt Türk ve Kutadgu Bilig’in yazarlarında bahsediyoruz.
Bugün cumhurbaÅŸkanlığı forsundaki 16 yıldızın temsil ettiÄŸi 16 Türk devletinden biri olan ve 745-1369 yılları arasında hüküm sürmüÅŸ olan Uygur Türk Devleti’nden bahsediyoruz.
KaÅŸgarlı Mahmud’un KaÅŸgar’ı, bugün DoÄŸu Türkistan sınırları içinde, ancak ne halde?’ diye sorarsanız, yerle yeksan edilmiÅŸ olduÄŸu cevabını alırsınız. Çin, kentsel dönüÅŸüm bahanesiyle 2014’e kadar en otantik Türk ÅŸehirlerinden biri sayılan KaÅŸgar’da yüzlerce tarihi eseri yıktı. Ayrıca 65 bin ev yıktı, 220 bin Türk’ü göçettirdi. Sokakları birbirine baÄŸlayan kapılar mühürlü, çukurlar kazılmış içi hırdavatla atık metal eÅŸyalarla doldurulmuÅŸ.
Ne olmuÅŸ peki? Ne olacak, Çin olmuÅŸ. Ama bazı sözde yerli, milli, vatanseverlere göre Çin’e dil uzatmamak lazım! Çin’e laf etmek ABD ile aynı yataÄŸa girmek demek! Peki bu Çin kollayıcılığı Uygur Türkleri’nin katilleri ile mütecavizleri ile aynı yataÄŸa girmek olmuyor mu?
Türkiye son beÅŸ yıl içinde defaatle ABD’ye de, Almanya’ya da, Ä°srail’e de kafa tuttu. Bizi, Çin’i sert bir dille uyarmaktan, iade taleplerine hayır demekten, gözü yaÅŸlı Uygurları iade etmeyip korumaktan alıkoyan nedir? ABD’den korkmadık, dünya politikasında hiçbir siyasal moral üstünlüÄŸü olmayan Çin’den mi korkacağız?
Bugün DoÄŸu Türkistan’daki zulmü eleÅŸtirirken Çin’e doÄŸal olarak dil uzatanları ‘CIA’in oyununa alet olmakla’ itham edenler vaktiyle bu zulümden kaçan ve Uygur Türkleri’nin sorunlarına dünyanın baÅŸka yerlerinde karşılık bulmaya çalışan Rabia Kadir gibileri de ‘ajan’ ilan etmiÅŸlerdi. Hadi onları anlıyoruz, üçüncü dünyacı, Maoizm-Kemalizm kırması kafa yapısına sahip, Ä°slamofobik adamlar ve totaliterizm seviyorlar.
Kavga edecek bir ABD’leri olmasa bütün dünyaları baÅŸlarına yıkılır. Ama onların peÅŸine takılmayı marifet sayan sözde ‘reisçi’lere hatırlatmak lazım: ErdoÄŸan’ın “Dünya 5’ten büyüktür” söylemindeki 5’in biri, Çin. Hiç deÄŸilse arada bir bunu hatırlayın.
Ä°SRAÄ°L ÇÄ°N’Ä°N UYGULAMALARINI DESTEKLÄ°YOR
Ayrıca, “Uygur Türkleri zulüm görmüyor, ABD Çin’i sıkıştırmak için komplo kuruyor” argümanı haklı olsaydı, Ä°srail bu pek mühim komploda ABD’yi yalnız bırakmazdı. Oysa Ä°srail, DoÄŸu Türkistan’da kurduÄŸu kamplardan dolayı Çin’e övgüler düzüyor. (Linkini verdiÄŸim haberde Likud’lu meclis üyesi Oren Hazen toplama kamplarını Müslümanları yeniden eÄŸitmenin yolu olarak kullanan Çin’i müthiÅŸ bir terörle mücadele yöntemi bulmuÅŸ olmasından dolayı takdir ediyor.
HOÅž GALÄ°BA, MANTIK ARAMAK, ABESLE Ä°ÅžTÄ°GAL
Maalesef Türkiye’de, “Emperyalizm sadece Batı ittifakından geliyorsa kötü, doÄŸudan; Rusya’dan Çin’den geliyorsa iyi” diyen bir ‘kafa’ var . Avrasya Tipi emperyalizmin ABD emperyalizminden, Çin ya da Rusya yardakçılığının ABD yancılığından, laik niteliÄŸi koyulaÅŸtırılmış bir totaliterizmin demokrasiden, daha ‘iyi’ olduÄŸunu düÅŸünen bu kafa, 15 Temmuz’dan bu yana pek çok iç ve dış politika baÅŸlığını tahkim etme çabasında.
Açıkça söyleseler, ma’ÅŸeri vicdandaki, kolektif bilinçteki ‘Moskof zulmü’, ‘Çin iÅŸkencesi’ gibi arketiplere toslayacaklarını, ve hızla dışarı kusulacaklarını biliyorlar. Zira millet 15 Temmuz’u püskürtürken, ABD entrikalarını Asya’nın diktaörleri ile deÄŸiÅŸ tokuÅŸ edeyim diye ölmedi. O yüzden hiçbir zaman açıkça söylemeyecekler. ‘Uyanık olmak lazım’ gibi lafları hiç sevmem ama, galiba sahiden uyanık olmak lazım.
Henüz yorum yapılmamış.