Kürsü
Mehmet Ocaktan: İdeal İslam toplumunda egemenliğin halka ait olması esastır
Follow @dusuncemektebi2
Mehmet Ocaktan- Karar
Ä°slam-demokrasi tartışmalarında demokrasiye yapılan itirazların ana eksenini “hakimiyet” kavramı oluÅŸturmaktadır. Geleneksel Ä°slam siyaset doktrinine göre, hakimiyet Allah’ındır ve kanun koyucu da O dur. Bu anlayışın bize tarif ettiÄŸi siyaset teorisi, teokrasidir. Dolayısıyla yöneticiler Tanrı adına O’ndan alınan güçle devleti yönetirler. Oysa Tanrı adına deÄŸil, ümmetten alınan yetkiyle ümmetin yönetimi esas olmalıdır. Ä°deal Ä°slam toplumunda egemenliÄŸin halka ait olması esastır.
Hakimiyet kavramının daha saÄŸlıklı bir ÅŸekilde anlaşılabilmesi için meseleye Prof. Dr. Ali BardakoÄŸlu Hoca’nın ÅŸu tespitiyle baÅŸlamakta yarar var: “Literatürde sıkça tekrarlanan ve naslardan atıfları da bulunan ‘hakimiyetin Allan’a ait olması’ esası, itikadi bir ilkeyi ve bunun uzantısı kozmolojik bir vakıayı ifade ettiÄŸi gibi, ‘hakiki kanun koyucunun (ÅŸari) Allah olduÄŸu’ fikri de siyasal iktidarın mutlak otoritesini hukukun temel ilkeleriyle sınırlandırmayı ve yasamaya normatif bir güvence, yönetime ahlaki bir sorumluluk getirmeyi hedefler.”
***
Ä°slam’da bir ruhban yapısının olmadığı dikkate alındığında, Allah’la insan arasında bir otoritenin varlığından söz edilemez. Yani hiçbir kiÅŸi ya da kurum, siyasal alanda Allah’ın egemenliÄŸinin temsilcisi olduÄŸunu iddia ederek ümmet üzerinde keyfi bir otorite tesis edemez.
Ä°slam toplumlarının yaÅŸadığı tarihsel tecrübelere bakarak söylemek gerekirse, yüzyıllar içinde farklı yönetim modelleri ortaya çıkmıştır ancak bunların hiçbirisini din referanslı bir devlet olarak tanımlamak doÄŸru deÄŸildir. Çünkü gerek Kur’an’da, gerekse Hz. Peygamberin sünnetinde devletin doÄŸasına iliÅŸkin bir tanım bulunmamaktadır. Dolayısıyla oluÅŸan devlet yapıları, doÄŸal olarak her dönemin toplumsal, siyasi ve ekonomik ÅŸartlarına uygun hükümet biçimleri olarak ortaya çıkmıştır.
Maalesef Ä°slam toplumlarında din-siyaset iliÅŸkisi Kur’an’ın evrensel mesajı çerçevesinde deÄŸil, geleneksel Ä°slam kültürünün telkin ettiÄŸi bir çizgide geliÅŸtiÄŸi için ‘hakimiyet’ kavramı üzerinden teokratik devlet modelleri üretilmiÅŸtir.
Müslüman dünyada demokrasiye karşı geliÅŸen reddiyeci tavrın temelinde de bu anlayış yatmaktadır. Çünkü Kur’an’ın mesajı geleneksel Ä°slam kültürü esas alınarak yorumlanmıştır, bu yüzden de Müslüman gelenek halk egemenliÄŸine yabancıdır.
Siyasi hakimiyetin insana/halka ait olamayacağını ileri sürenler genellikle, “Kim Allah’ın indirdiÄŸi hükümlere göre hükmetmezse, iÅŸte onlar zalimlerin ta kendileridir.(Maide:45) ayetini delil olarak göstermektedirler. Oysa Kur’an’da zikredilen pek çok ayetten anlıyoruz ki, Allah’ın yöneticilerden istediÄŸi adalet ve hakkaniyetli yönetimdir. Hükmetme gücü olmayanlardan ‘adaletli davranma’ istenmeyeceÄŸine göre, Allah siyasi egemenlik hakkını insanlara vermiÅŸtir ve onlardan adaletli davranmalarını istemektedir.
***
“Kur’an’a YabancılaÅŸma Süreci” kitabında Kur’an’da geçen ‘mülk’ kelimesine ‘hakimiyet’ ve ‘hüküm’ anlamı vererek, egemenliÄŸin yalnızca Allah’a ait olduÄŸunu düÅŸünenlerin bulunduÄŸunu belirten Prof. Dr. Ali Akbulut ÅŸöyle diyor: “Söz konusu kavramı Mutlak egemenlik anlamında deÄŸil de siyasi egemenliÄŸe tahsis edersek, bu durumda insanları idare eden ve yöneten Allah olur ki Kur’an’ın diÄŸer ayetleriyle, hatta bizzat geliÅŸ gerekçesiyle çeliÅŸir. Hiçbir insanın, Kur’an’ın bir ayetini diÄŸer ayetine aykırı olacak ÅŸekilde anlama, yorumlama hakkı ve yetkisi yoktur.”
Ä°slam toplumlarındaki bir baÅŸka sorunlu yaklaşım da halk egemenliÄŸine dayalı bir sistemin, insanı insana kul edeceÄŸi gibi yanlış bir kanaatin oluÅŸmasıdır. Oysa tam aksine bireyin özgür iradesine dayalı olan demokratik sistem, insanı yöneticinin kulu olarak deÄŸil, özgür ve sorumlu bir varlık olarak tanımlar. Åžu bir gerçek ki Müslüman dünyadaki radikaller de, laikler de, sosyalistler de esas itibariyle demokrasiye karşıdırlar, çünkü hepsinin içine doÄŸduÄŸu ve beslendiÄŸi kaynak, geleneksel Ä°slam kültürüdür.
Henüz yorum yapılmamış.