Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Frankenstein Bağdat’ın yıkık sokaklarında

Iraklı yazar Ahmed Saadavi’nin tüm dünyada ses getiren romanı “Frankenstein Bağdat’ta” Türkçe’de. ABD’nin paramparça ettiği Bağdat sokaklarındaki cesetleri konuşturan Saadavi, “Frankenstein’in Ortadoğu’nun gerçekliğini temsil ettiğini düşünüyorum” diyor.



İngiliz yazar Mary Shelley’nin 200 yıl önce kaleme aldığı bugün hala çok okunanlarda ilk sıralarda yer alan Frankenstein yeniden karşımızda. Hem de Bağdat sokaklarında! Iraklı yazar Ahmed Saadavi’nin dünyada ses getiren romanı “Frankenstein Bağdat’ta” Timaş etiketiyle Süleyman Şahin tarafından Türkçeye kazandırıldı.
 
Roman 2005’te Amerika işgali altındaki Bağdat’ta patlayan bombaların yol açtığı yıkıntılar arasında, parçalanmış cesetlerin farklı uzuvlarını toplayan eskici Hadi’nin öyküsü. Hadi bu uzuvları birleştiriyor ve “İsmi Nedir” adlı bir yaratık meydana getiriyor. İşte bu yaratık Frankenstein’ın kendisi. Hadi’nin amacı ise parçalanan bu bedenlere defin hakkının verilmesini sağlamak. Savaşın yok ettiği hayatlara, ailelere odaklanan roman Ortadoğu’daki toplumsal dönüşüme de pencere açıyor. Çarpıcı kurguya, sarsıcı dile sahip romanı yazarı Ahmed Saadavi ile konuştuk…
 
 
YAŞANANLARIN KURBANIYIZ
Okurken parçalanan cesetler üzerinden bir Ortadoğu okuması yaptığımı hissettim. Frankenstein’da birleşen parçalar bir şeylerin semboliyeti gibi… Frankenstein neyin temsiliyetiydi sizde?
 
Bombalanmış Bağdat’tan tekrar ortaya çıkan ve parçalanmış cesetlerden oluşan Frankenstein’ın Orta Doğu’nun gerçekliğini temsil ettiğini düşünüyorum. Romanımdaki Frankenstein aslında hepimizi sembolize ediyor. 2005-2007’deki iç savaş olayları sırasında masum olan bizleri sembolize ediyor. Hepimiz yaşananların kurbanıyız.
 
Romanın fonunda savaş olsa da farklı yaşam öykülerine tanık ediyorsunuz okuru. Aynı zamanda hem çok kültürlülüğe hem değişen ve dönüşen hayatlara atıfta bulunuyorsunuz. Temel meseleniz neydi?
 
Irak kimliğinin çoğulcu olduğunu özellikle vurgulamak istedim. Demografimizde birden fazla kökenli bir yapı var. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan Sabilik, Yezidilik ve Ehl-i Hak gibi dinler var. Ayrıca Irak’ın çoğunluğunun dini olan İslam’ın kendisinde mezhepsel çeşitliliğe sahibiz. Arap, Kürt ve Türkmen nufüsu var. Diğer yönden yine dünyanın herhangi bir yerinde olmayan kökenlere sahibiz. Bence bu çeşitlilik Irak kimliğinin zenginliğini temsil ediyor ve kökü tarihini anlatıyor. Irak^ın bu çeşitliliği kucakladığında çok güçlü bir hale geleceğine inanıyorum. Romanda buna dikkat çekmek istedim.
 
Romandaki sorunsallar Irak özelinde olsa da Orta Doğu’nun tamamı adına çok güncel. 32 dile çevrilmiş olması yaşananları dünyaya daha iyi duyurma şansı veriyor size. Bu noktada dünyaya sözünüz ne olur?
 
Romanım diğer Arap romanlarının görmediği bir başarıya ulaştı. İngilizce ve Korecede çok fazla satıldı. Belki de Irak ve Orta Doğu’da neler olup bittiğini gerçekçi ve samimi bir şekilde yansıttığı için başarıyı yakaladı. Romanın her şeyden önce ABD’nin Irak’taki hatalarını eleştirdiği için insanları etkilediği kanısındayım. Frankenstein’ın klasik hikayesinin yeniden yorumu, okuyucuyu basit Iraklı bir adamın hayatına yaklaştırdığı için beğenildiğini düşünüyorum.
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.