Sosyal Medya

Güncel

Kenan Alpay / Cinci kocalar, büyücü karılar ve çılgın muhafazakârlar

Kenan Alpay - Yeni Akit



Tastamam ifsad üzerine kurulmuÅŸ bir magazin kültürü koskoca bir toplumun hayat tarzını, bilgi ve heyecan ihtiyacını neredeyse tek başına belirleyecek duruma geliyor. Magazin kültürü ÅŸaha kalkmış dörtnala koÅŸarken aklı, ahlakı, vicdanı, örfü, hukuku çiÄŸneyip geride, ulaşılamayacak kadar geride bırakıyor.  Adeta kasırgaya dönüÅŸen magazin kültürü elbette eÅŸzamanlı olarak kronik bir hastalığa dönüÅŸen futbol kültürü, piyango-loto tutkusu, tüketim alışkanlığıyla takviye ve tahkim ediliyor.

Elbette ki isimsiz adressiz bir kötülük figürü, amansız fakat meçhul bir düÅŸman filan da deÄŸil magazin kültürü. Aklı ve ahlakı felç eden, duygu ve davranışları anormalleÅŸtiren, siyasal ve toplumsal dengeyi dinamitleyen magazin kültürünü kimler, nasıl ve ne amaçla üretiyor, üç aÅŸağı beÅŸ yukarı hepimiz biliyoruz. Magazin kültürü öncelikle fert ve toplumun anormal hadiselere, sapkın davranış modellerine veya sırla, gizemle, ileri düzeyde ahmaklıkla örülmüÅŸ kurgu ya da gerçek hikâyelere duyduÄŸu alakanın düpedüz kışkırtılmasıyla oluÅŸan kirli bir iktidar alanıdır. Bu kirli iktidar alanı dünyanın hemen her ülkesinde reyting adıyla formüle edilen para, ÅŸöhret, ÅŸantaj, tehdit, intikam, eÄŸlence veya birtakım çıkar iliÅŸkileri üzerinde temellenmektedir.

Magazin Kültürüyle Çıldıran Muhafazakârlık

Ä°ngiliz tarihçi ve siyasetçi Lord Acton’un “iktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar” sözüne kimi zaman bir eleÅŸtiri kimi zaman da bir nasihat kabilinde sık sık atıflar yapılır. Hem insanoÄŸlunun şımarmaya meyilli tabiatına hem de iktidar olgusunun içerdiÄŸi risklere yerinde bir vurgusu vardır bu sözün.

Modern zamanların en büyük putuna iman eden Kemalist iktidar sınıfları “iktisadi ve siyasi sahada ilerleme için ahlakın, dinin mümkünse kaldırılması deÄŸilse vicdanlara hapsedilmesi” üzerine bütün hayatlarını vakfettiler. Tek Parti rejimini takip eden dönemde adeta otomatiÄŸe baÄŸlanan askeri darbeler sadece bürokratik oligarÅŸiyi deÄŸil toplumu, tarihi, eÄŸitim öÄŸretimi, kültürü, sanatı, sporu da Ä°slami ve ahlaki prensiplerden arındırmayı hedefliyordu. Bir dönem askeri disiplinle tanzim edilen toplumsal hayatın, siyasal talep ve itirazlardan ancak eÄŸlence ve spor kültürüyle ayrıştırılarak devam ettirilebileceÄŸini görüyordu elbette.

Önce ahlak” vurgulu siyaset tarzı ise iktisadi, sınai, ticari ilerlemenin prensibini, önceliÄŸini baÅŸka bir önerme üzerine kurmaktaydı. Åžimdilerde pek atıf yapılmasa da yola çıkarken, kadrolar oluÅŸturulup mücadeleye baÅŸlarken haram-helal, ahlak, merhamet, kardeÅŸlik gibi deÄŸerlerle örülü sloganlar, beyanlar, vaadler statüko partileriyle aradaki farkın daÄŸlar kadar olduÄŸunu ihsas ediyordu. Köprünün altından çok sular aktı tabii. DeÄŸiÅŸtirme iddia ve kudreti zaafa uÄŸradıkça deÄŸiÅŸme, uyum saÄŸlama hatta hayat tarzı itibariyle düzene iyice entegre olma hevesi belirginleÅŸti ve ete kemiÄŸe büründü.

Bizim siyasetçilerimiz, bizim bürokratlarımız, bizim teknokratlarımız derken bizim de büyük fabrikatörlerimiz olsun, bizim de radyo ve televizyonlarımız olsun, bizim de modacılarımız olsun söylemi hayata geçtikçe asıl hedefin ıskalandığı daha net ama acı olarak anlaşılır hale geldi. Bu sapma yeni deÄŸil, mazisi var ama son birkaç yılda iyice belirginlik kazandı. 

Magazin Kültürünün Mücahitleri  

Çılgın Türkler’in serüvenine ‘çılgın muhafazakârlar’ talip olmuÅŸtu sanki. Eskiden olduÄŸu gibi bugün de iktidar, iktisadi ve siyasi açıdan yaÅŸadığı zorlukları görünmez kılmak için alabildiÄŸine magazin ve futbol kültürünün önünü açmaya kalkıştı. Hâlbuki bütün sıkıntılarına raÄŸmen bölge politikalarında ciddi avantajlar elde etmiÅŸ, bir dizi saldırıyı tersine çevirerek geliÅŸmelere yön verecek bir pozisyon da elde etmiÅŸken içerideki çürütücü operasyonlara daha net ve sert tedbirler uygulayabilirdi. Beklenen olmadı ve magazin kültürü en sefil, en çirkin ve en yıpratıcı versiyonlarıyla muhafazakâr Hükümeti destekleyen muhafazakâr kanal ve gazeteler eliyle bütün bir toplumun üzerine boca edilmiÅŸtir.

Bütünüyle Ä°srailiyat, hurafe ve bid’atlar üzerine kurulu Evliya Menkıbeleri’yle baÅŸlayan TGRT tecrübesinin nerelere geldiÄŸine kimi zaman öfkelenerek kimi zaman da gülerek ÅŸahit olduk. ‘KuÅŸum Aydın’ın sabah programlarında tesettürlü gelinlerin-kaynanaların nasıl da çiftetelli oynattırıldığı günler çok geride kaldı ama yarattığı tahribat sürüyor halen. Saadet-i Ebediye’de böyle yazmamıştı Hüseyin Hilmi Işık ama cemaatin gücünü, kudretini büyütmek, Ä°hlas Holding ve Ä°hlas Finans’ı TÜSÄ°AD sermayesiyle yarıştırmak için artık her yol mubah, her yöntem vacip oluvermiÅŸti bile.

Müge AnlıATV sabah kuÅŸağında ‘Palu Ailesi’ üzerine saatlerce, günlerce program adı altında iÄŸrenç bir kara propaganda yapıyor, moralleri çökerten bir psikolojik savaÅŸ veriyor. Üstelik bu ilk vukuat da deÄŸil. Haftalar süren programlarda bir kadın, kocası ve aynı anda iliÅŸkide olduÄŸu iki sevgilisi üzerinden ancak ve ancak DNA testiyle babası tespit edilebilen bir çocuÄŸun kavgası taşınıyor kamuoyunun gündemine. Cinci hocalar, büyücü karılar, karılarını satan herifler, kocalarını aldatan karılar, ensest iliÅŸkilere eÅŸlik eden cinayet ve hırsızlık vakaları üzerine kurulmuÅŸ mide bulandırıcı bir çadır tiyatrosu… Hükümet suskun, Aile Bakanlığı ve Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı seyirci, vakıf ve dernekler örgütlenip tepki göstermekten aciz. Canlı yayında ceset arama çalışmaları ekranlara taşınırken uzman psikologlar, psikiyatristler de konu mankeni gibi yer tutuyor elbette. Nihayet her ÅŸey olup bittikten sonra stüdyoya giren polis zanlılara kelepçeyi takıyor ve RTÜK ancak o vakitte yayın yasağı koyabiliyor.

Muhafazakâr demokrasi 15 Temmuz sonrası ‘Ulu Önder Atatürk’le, Kemalist ideoloji ve devlet mantığıyla her nasıl olduysa barışıp kaynaÅŸma yolunda epeyce bir mesafe kat etti. Muhafazakâr kültür ve dindar nesil söylemi de güya hükümeti ölümüne destekleyen gazete ve televizyonların marifetiyle özellikle aile kültürüne yönelik saldırılarla delik deÅŸik ediliyor. Peki, tam da böylesi bir vasatta her yerde tasarrufu teÅŸvik ederken futbol kulüplerinin 15 milyar liraya yaklaÅŸan borçlarını “düÅŸük faiz-uzun vadeli kredi” yeniden yapılandırmaya gidecek projeleri halka ‘müjde’ diye duyurmak hangi aklın, nasıl bir vicdanın eseridir acaba? 

Muhafazakâr siyaset(çiler) çıldırmış olmalı!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.