Sosyal Medya

Suriyeliler meselesi: Neredeyse hepimiz birkaç asır öncesinin mültecisiyiz

Taksim Meydanı’nda yılbaşı gecesi Özgür Suriye Ordusu’nun bayrağını açtılar diye Suriyeli mültecilerin aleyhinde demediğimizi bırakmıyoruz…



Murat Bardakçı / Haber Türk
 
Ama ortada öyle tartışma falan deÄŸil, “Suriyeliler dışarı!” haykırışları var! Gerçi vaziyeti makul ÅŸekilde deÄŸerlendirip aklıbaşında söz edenler az da olsa mevcut fakat ekseriyet “Gitsinler de gitsinler!” diye tutturmuÅŸ halde…
 
Suriyeli mülteciler bahsi “Gitsinler”, “Ä°stemezük”, “Her taraf Arapça tabelâyla doldu” yahut “Eh, madem geldiler, kalsınlar bâri!” gibisinden apar-topar edilen sözlerden çok daha derindir ve iÅŸin içerisinde öncelikle bir “sorumluluk” meselesi vardır…
Üstelik, bu sorumluluk bize aittir: “Namazı Åžam’daki Emevi Camii’nde kılma” hayallerine dalıp zaten fokur fokur kaynayan bir memleketteki karmaÅŸaya müdahale ederek iÅŸleri daha da içinden çıkılmaz hâle getirirseniz, mülteci akınına uÄŸramanız gayet tabiidir; geliÅŸlerin sorumluluÄŸu da bu iÅŸin aktörlerine ve bu arada da bize aittir!
 
Meselenin pek hatırlamadığımız bir baÅŸka tarafı daha var: Asırlardan buyana “mülteci cenneti” olan bir memlekette yaşıyoruz, üstelik neredeyse hepimiz birkaç asır öncesinin mültecisiyiz, yani yurt edindiÄŸimiz Anadolu’ya yüzyıllar boyunca dalgalar halinde gelip yerleÅŸmiÅŸ olanların nesliyiz!
 
Bu topraklar mülteci cenneti olma özelliÄŸini bizden sonra da aynen muhafaza etti… Vakti zamanında Avrupa birbirine girince Polonyalılar iltica ettiler, aramızda arada bir Macarları gördük, hattâ Ä°sveçliler baÅŸlarındaki kralları ile beraber bize sığındılar, Balkan bozgunu gibi anlatılması bile artık çok zor olan bir faciaya uÄŸramamız üzerine evlerini kaybetmiÅŸ yüzbinlerce dindaşımız geldi, Ä°stanbul dünya harbi senelerinde de yine yüzbinlerce Beyaz Rus ile beraber tarihinin en büyük mülteci akınına uÄŸradık, Mübadele’de de gidilip gelindi ve seneler sonra Asya’nın deÄŸiÅŸik yerlerindeki soydaÅŸlarımızı kabul ettik…
Türkiye gibi imparatorluk geçmiÅŸi olan memleketlerin, sınırların deÄŸiÅŸmesinden sonra da vakti zamanında toprağı olan bugünün genç ülkelerinde yaÅŸayanların akınına uÄŸraması tuhaf deÄŸildir ve asıl tuhaflık beklenmedik bir geliÅŸmenin vukuunda mülteci akınlarının görülmemesidir. Hele, Ä°stanbul gibi geçmiÅŸte payitahtlık etmiÅŸ büyük bir metropolün mülteciler beldesi hâlini almasında da öyle gariplik aramamak gerekir!
 
“Ä°stanbul’un bazı mahallelerinde artık sadece Arapça tabelâlar var; buralarda Türkçe iÅŸitilmez oldu” diye yakınanların böyle sözler etmeden önce benzer metropollerin yabancılarla meskûn semtleri, meselâ, Londra’da Araplar’ın nargile mekânı hâline getirdikleri ve Ä°ngilizce’nin neredeyse iÅŸitilmediÄŸi Marble Arc, Paris’te Fransızca dışında hemen her dilin konuÅŸulduÄŸu La Courneuve gibi banliyöler ve New York’un Çin Mahallesi gibi yerler hakkında bilgi sahibi olmaları gerekir.
 
ArkadaÅŸlar anlattılar: Birkaç ay önce, Suriyeliler meselesi henüz yeni yeni tartışılırken, bir gazeteci zamanın Turizm Bakanı’na “Turist sayısında OrtadoÄŸu ülkelerinden gelenlerin oranının artması konusunda ne düÅŸündüÄŸünü” sormuÅŸ; Bakan Bey nazik insanmış ve “Biz turistin milliyeti ile ilgilenmiyoruz” meâlinde cevap vermiÅŸ…
 
Bakan Bey’in yerinde ben olsaydım “Aynaya baktığında bir Ä°ngiliz lordu yahut Fransız senyörü mü görüyorsun?” derdim!
 
ALMANYA’DAKÄ° TÜRKLER GÄ°BÄ°…
 
Ama bütün bunlar olup biterken “Geldiler, yerleÅŸtiler, artık olan oldu” deyip elimiz-kolumuz baÄŸlı oturmamızın da mânâsı yok…
Evlerini-barklarını geride bırakıp buralarda sürünmelerinde bizim de payımızın bulunduÄŸu bu insanları ateÅŸ deryâsı olan memleketlerine ölmeye gönderemeyeceÄŸimize göre, kalacak olan çoÄŸunluÄŸu sisteme dahil etmenin çareleri üzerinde ciddî ÅŸekilde durmamız gerekir.
 
1960’ların Almanyası’nı hatırlayın! Dünya savaşından periÅŸan vaziyette çıkmış olan memleket bölünmüÅŸ, Batı Almanya büyük bir kalkınma hamlesi baÅŸlatmıştı ama Almanlar bazı iÅŸlerden ısrarla kaçınıyor, bunları baÅŸkalarının yapmasını istiyorlardı.
Alman kalkınmasındaki iÅŸgücü açığını yabancı iÅŸçiler, özellikle de biz doldurduk!
 
Türkiye’de bugünün ÅŸartları o zamanın Almanya’sı ile aynı olmasa da bir benzerlik var ve ara mesleklerde, özellikle de deÄŸiÅŸik zanaatlerde artık geniÅŸ bir iÅŸgücü açığı mevcut. Ä°ÅŸsizlik oranı gerçi düÅŸük deÄŸil ama birçok mesleÄŸe burun kıvırıyoruz, zanaatkârlık gün geçtikçe kayboluyor, esnafın çırak bulması imkânsız gibi oldu ve gençliÄŸimiz basit deÄŸil, havalı kariyer peÅŸinde…
 
Türkiye’deki Suriyeliler, Almanya’nın kalkınmasında bizim oynadığımız rolün buradaki benzeri için biçilmiÅŸ kaftan gibidirler! Onlardan ekonomik istifadenin yanısıra milyonlarcasının bundan böyle zaten burada kalacaklarını peÅŸinen kabul ederek uyum saÄŸlamalarının yolları üzerinde çalıştığımız takdirde son günlerin tehlikeli tartışması kendiliÄŸinden ortadan kalkar.
 
Mülteciler meselesinde aslında ÅŸanslı bile sayılırız; zira Suriyeliler, Arap dünyasının en uyumlu halklarındandır. Aralarından hadise çıkartıp sosyal tepki yaratacak olanları tabii ki çıkacaktır ama emin olun, ÅŸimdi bizimle beraber yaÅŸayan milyonlarca mülteci Suriye’den deÄŸil de komÅŸumuz olan diÄŸer Arap memleketinden gelmiÅŸ olsa idi, asıl gümbürtü iÅŸte o zaman kopardı!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.