Güncel
Bazı şiirler sessizdir
Bağıran şiirler şairlerinin tabiatını almışlardır. Çağıran şiirler gönül telini titretir, taşları yerinden oynatır ve okuyanın kimyasını değiştirir. Sessizlik şairin parmaklarından başlayarak saç tellerinden dudaklarına dek bütün varlığını kuşatır. Hüseyin Akın yazdı.
Åžairin sessizi olur mu? Bana kalkıp da “Åžair zaten sessiz olur” falan demeyin. Sessiz harflerden örülü ÅŸiirleri olan ÅŸairleri kastetmiyorum. Yürürken parmaklarının ucuna basar gibi yazarken kalemi kâğıda kâğıdı incitmeyecek nahiflikte deÄŸdiren ÅŸairlerden bahsediyorum. Ziya Osman Saba gibi huzurun sessizliÄŸi, Behçet Necatigil’in ev sessizliÄŸi, Cahit Kulebi’nin yol sessizliÄŸi, Cahit Sıtkı’nın ölüm sessizliÄŸi, Cahit ZarifoÄŸlu’nun ömür sessizliÄŸini yazdıklarından duymamak mümkün deÄŸildir.
Yazdığı ÅŸiirden kafasını, kolunu bacağını dışarıya uzatan ÅŸairler elbette bu sükûtu anlayamayacaklardır. Sessizlik yazılan bir ÅŸiiri çoÄŸaltır. Åžiir bittikten sonra da devam eder. Cengizhan Orakçı’nın ikinci ÅŸiir kitabı “Zamansız Sipahi”de bu sessizlik çaÄŸlayanına kulağınızı verin, duruma ve duruÅŸa dair ne zengin senfoniler iÅŸiteceksiniz. Kırk yaÅŸ belli ki durulma yaşı. Durulma ardından durulanmayı da getirecektir elbet. Hakiki ergenlik (erginlik) bu yaÅŸ ile kendini gösterir. Kırk, bir tür mehil müddetidir. Ä°smet Özel’in “her ÅŸeyi gördüm içim rahat” diyerek yazdığı ÅŸiirlere “erbain” (Kırk YaÅŸ Åžiirleri) demesi boÅŸuna deÄŸildir. Ä°nsan kırk yaşına ulaÅŸtığında sesi kadar sessizliÄŸi de derinlik kazanır. Kırkından sonra yazılan ÅŸiirlerde bilgeliÄŸe doÄŸru kayan bir hikemi taraf vardır.
Åžimdi sıkı durun: “Kelimeler arasında kurutulmuÅŸ kırk yaşım”. Böyle bir dize ile ÅŸiire baÅŸlayan bir ÅŸairin ikinci dizesine bakmadan rahatlıkla hüküm verebiliriz. Yani ÅŸöyle ki, ÅŸair burada kırk yıllık ömrünün çağıltısına kulak vermek için sükût suretinde sipere yattığını söylüyor olmalıdır. Kuruyan bir ömür ne demek? Åžikâyet mi saymak lazım bu dizeyi yoksa Ä°smet Özel’in dediÄŸi gibi “her ÅŸeyi görmenin” rahatlığı mı? Ä°yisi mi cevabını ÅŸiirin ÅŸairinden almak için ÅŸiirin ikinci dizesine uzanalım: “Bir su ile döndü sanki yıllar, sanki yıldı gönül”. Su zamanın akışkan hali. Ömür deÄŸirmenini harekete geçiren bu akışkan zamandan baÅŸkası deÄŸil. Åžair “sanki yıldı gönül” derken iki anlama birden göz kırpıyor gibi. Gönlün hem bu devran ve de deverandan ötürü duyduÄŸu usanç ve bıkkınlığı hem de gönlün baÅŸlı başına kırk yılı geride bırakan bir yıl olduÄŸunu ima ediyor sanki. Åžair klavyeye parmaklarını diri bir ÅŸekilde bastırmıyor. Hafifçe dokunup çekmekle yetiniyor. Uykudaki geçen kırk yılla birlikte rüyaya yatan gelecek zamanı ürkütmemek için.
SessizliÄŸi hece hece telaffuz edercesine nefesini üfleyip geçiyor dizeler arasından: “TaÅŸ altında un ufak, dilimde yarım ÅŸarkım”. DeÄŸirmenden öÄŸütülen una geçiÅŸ yaparken ölüm çaresizliÄŸi karşısında bir yüreÄŸin eziliÅŸine de takılmadan edemiyor. “Dilimde yarım ÅŸarkım” derken de başı ve sonu belirsiz bir ömre yetiÅŸme telaşını mahcup ve sıkılgan bir yarım dille anlatmaya çalışıyor. Kırk yaÅŸ ÅŸairi yarım dillidir, yarım cümleli ve de yarım gönüllüdür. Bir yanı deÄŸirmen taÅŸları arasında öÄŸütülürken kaybolup gitmiÅŸtir. Ne ileriye doÄŸru seslenebilir ne de geriye doÄŸru bağırışını duyurabilir. Öyleyse sessizliÄŸin tonunu deÄŸiÅŸtirmek lazımdır: “Kırk kapı, kırk oda, kırk makam, kırk masal.” Åžairin ÅŸiirle kat ettiÄŸi ömrü kırklara karışmıştır. Kırk, bir sayılar toplamı deÄŸildir artık. Dört kere 10’un ya da iki kere 20’nin ulaÅŸtığı sonuçla hiçbir ilgisi yoktur. Bölüp parçalanmayan, toplanıp çarpılmayan bir kemâl durumudur. Dil laldir; çünkü gönül halini almıştır. Nefis nefese tebdil eylemiÅŸtir, her nefes kurulan bir sükût cümlesinin söylediÄŸidir.
“Yılgınlık, yenilgi ve yanılgıdır ömür dedikleri”
Åžairler de yaÅŸlanır ve bu durumu dünyaya karşı verdikleri mücadelenin sonu kabul ederler. Yılgınlık, yenilgi ve yanılgıdır ömür dedikleri. Ataol BehramoÄŸlu “Kırk Yaşın EÅŸiÄŸinde”n kendini ÅŸiirin kollarına ÅŸöyle bırakır: “Bana artık dingin olmak/Bana yalınlık yaraşır/Ä°çimde ÅŸiirin güzelliÄŸi/YaÅŸamak sevinciyle yarışır”. Ä°lerleyen zaman karşısında sessini kısmak böyle bir ÅŸey olsa gerek. Örflerimizdendir, büyük karşısında ses yükseltilmez ve el kalkmaz. Kırk yaÅŸ ve sonrası ne gelip geçen zamana ne de vasıl olunan bilgelik yaşına “öte git!” diyecek halimiz yoktur. Åžairin ÅŸiirindeki mevsimlere kadar daha birçok ÅŸey artık soluk kartpostallar gibidir. Yahya Kemâl’e bile içinde bulunduÄŸu “kemâl” yaşı tarumar olmuÅŸ bir bahçeden baÅŸka bir ÅŸey bırakmamıştır: “Fani ömür biter bir uzun sonbahar olur/ Yaprak, çiçek ve kuÅŸ dağılır, tarumar olur.”
Åžairler gelip geçen hayatın zamansız sipahileridir. Saatleri ne ileriye ne de geriye alamadıklarından onu gök boÅŸluÄŸuna fırlatırlar. Rahvan atlara binip boÅŸluÄŸa fırlattıkları saatin hızına yetiÅŸmeye çalışırlar. Bazı ÅŸiirleri okurken elini kalbine koymalıdır insan. Åžiirin tınısı ile kalbin ritmi birbirini tutuyorsa okuduÄŸunuz ÅŸiirle aynı yaÅŸtasınızdır.
Bağıran ÅŸiirler ÅŸairlerinin tabiatını almışlardır. Çağıran ÅŸiirler gönül telini titretir, taÅŸları yerinden oynatır ve okuyanın kimyasını deÄŸiÅŸtirir. Sessizlik ÅŸairin parmaklarından baÅŸlayarak saç tellerinden dudaklarına dek bütün varlığını kuÅŸatır. Sözün çarşısını kuranlar, bezirganlar bağırmayanı yok sanırlar. Bilmezler ki ÅŸiir bir hâl üzere nerede sudûr etmiÅŸse oraya yerden yaÄŸan rahmet gibi yaÄŸmaktadır.
Hüseyin Akın
Henüz yorum yapılmamış.