Demokrat Parti nasıl durduruldu?
Follow @dusuncemektebi2
Meşhur 21 Temmuz 1946 “baskın seçimi”ne bu şartlarda girildi. İsmet İnönü, seçimleri öne almış, DP teşkilâtlanmasını tamamlayamadan seçime girmek zorunda kalmıştı. Yine de CHP özgür bir seçimi göze alamamış, seçim sistemine “açık oy gizli sayım” biçiminde bir garabet sokmuştu.
Yavuz Bahadıroğlu - Yeni Akit
07 Ocak 1946’da Demokrat Parti’nin kurulması, başlangıçta iktidar partisi CHP tarafından hoş karşılanmış gibi gözüküyordu. Bunu kendine “Millî Şef” dedirten ve kafasında kuyrukları bir birine değmeyen kırk tilkinin dolaştığı varsayılan İsmet Paşa’nın bir oyunu zannedenler de az değildi. Fakat zamanla DP’nin CHP’yi salladığı görülecek, CHP de yeni partiyi anlayışla karşılamaktan hızla vazgeçecekti. Kılıçlar artık çekilmişti.
Baskılar artıyor, DP ise baskılara rağmen gelişiyordu. Anadolu maya tutmuş, yeni parti benimsenmişti. Parti mitingleri mahşeri kalabalıklara sahne oluyordu. Halk ezansızlıktan, Kur’an’sızlıktan, baskıdan, şiddetten, yokluktan, yoksulluktan, kuyruktan, karneden, fukaralıktan, kısacası yılların iktidar partisi CHP’den bıkmıştı.
Ama Demokrat Parti’nin önemli güçlükleri vardı. Her şeyden önce teşkilatlanmasını tamamlamakta zorlanıyordu. Çükü bazı il ve ilçelerde Demokrat Parti tabelâsını asacak taraftar bulamıyordu. Bulunanlar, tek parti memurları tarafından baskı ve şiddet uygulanarak yıldırılıyordu.
Meşhur 21 Temmuz 1946 “baskın seçimi”ne bu şartlarda girildi. İsmet İnönü, seçimleri öne almış, DP teşkilâtlanmasını tamamlayamadan seçime girmek zorunda kalmıştı. Yine de CHP özgür bir seçimi göze alamamış, seçim sistemine “açık oy gizli sayım” biçiminde bir garabet sokmuştu.
Bu sistemin gereği olarak oylar CHP memurlarının, jandarmanın ve polisin gözlerinin önünde açıktan kullanılacak, oyların sayımı ise kapalı kapılar arkasında yapılacaktı.
Memurların çoğunluğunun CHP’li olduğu dikkate alındığında bu sistemin istismara ne kadar müsait olduğu görülecektir. Nitekim Demokrat Parti yöneticileri seçimden hemen sonra seçimlere hile karıştırıldığını öne sürdüler ve miting bombardımanına başladılar.
07 Ocak 1947’de Birinci Büyük Kongre’sinde, Demokrat Parti, “Hürriyet Misakı”nı kabul etti. Buna göre, anayasaya aykırı antidemokratik yasalar kaldırılmalı, seçimler yargının denetimine alınmalıydı. Valiler, kaymakamlar ve memurlar CHP’nin il, ilçe ve belde başkanları olmamalıydı.
İlk özgür seçim ancak 1950’de (14 Mayıs) yapılabildi. 07 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti, ilk demokratik seçimler 487 milletvekilliğinin 397’sini kazanarak iktidar oldu. Böylece 24 yıl kesintisiz iktidarda kalan Cumhuriyet Halk Partisi’nin mutlak hâkimiyeti sona erdi. Normal yoldan bir daha da iktidara gelemedi.
Demokrat Parti’nin seçim süresince kullandığı en etkili argümanlardan biri, 1932’den beri Türkçe olarak okutulan ezanın aslına döndürüleceği, diğeri bir açık el işareti eşliğinde kullanılan “Yeter! söz milletindir” sloganı oldu.
Millet, on sekiz sene sonra ezanına kavuşmuş vatan sathı bayram yerine dönmüştü. İşte bu yüzden, bünyesinde bazı olumsuz isimler bulundurmasına rağmen Demokrat Parti’yi millet çok sevdi. Demokrat Parti iktidarının Başbakanı Adnan Menderes’i bayraklaştırdı…
Ancak, dini olan her şeyi “irtica” ile damgalayıp sindirmeye çalışan malum zihniyet bunu hazmedemedi. Demokrat Parti ile yarışıp onu geçmeye çalışacağına, yine “irtica” silahına sarıldı. Genç subaylar CHP’li yayın organları vasıtasıyla kışkırtıldı. Demokrat Parti’nin “Hilafet” getireceğine inandırıldılar.
Ayaklanan genç subaylar, başlarına Cemal Gürsel isimli emekli bir orgenerali geçirerek 27 Mayıs 1960’da hükümet darbesi yaptılar.
On yıllık kesintisiz iktidarı döneminde Türkiye’yi geliştirip büyüten Demokrat Parti darbe ile düşürüldü.
Yöneticileriyle milletvekilleri, darbecilerin keyfine uygun olarak Yassıada’da kurulan olağanüstü yetkilerle donatılmış mahkemede bir yıl hakaret ve eziyet gördükten sonra, çeşitli cezalara çarptırıldılar. Bu sürecin sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan İmralı Adası’nda asıldı.
Sonra millet, onları İmralı’daki meçhul mezarlarından alıp, kalbine gömercesine, İstanbul/ Vatan Caddesi’nde inşa ettiği türbeye dualarla defnetti.
DP’nin geliş-gidiş hikâyesi kısaca budur.
Henüz yorum yapılmamış.