Güncel
İslam ve ümmet adına münbit bir şehir idi Batum
Muhammed Fevzî bin Muhammed Şerîf el-Batûmî'nin Hülâsatu’t-tasavvuf risalesindeki bâtinî yorumlarından birine tasavvuf kelimesine yüklemiş olduğu anlam örnek olarak verilebilir. Ünal Şahin yazdı.
Batum bizim neyimiz olur diye sorsak cevabımız ne olur/olmalı sizce? Hani bir zamanlar bizim bir vilayetimiz olan ve bugün Gürcistan sınırları içinde yer alan Batum... YaÅŸanılan acıları belki lisan yetmeyecek dile getirmeye, gönüller dayanmayacak dinlemeye ancak tarih bu acı, zulüm ve gözyaÅŸlarını görmüÅŸ, kaydetmiÅŸ.
Osmanlı döneminde birçok ÅŸeyhülislam ve âlim çıkaran, Ä°slam ve ümmet adına münbit olan bu toprakların daha sonra ne hale döndüÄŸünü görmek üzüntü verici. Batum, cumhuriyetin ilk yıllarında Müslümanların bir hayli yoÄŸunlukta olduÄŸu, ilk TBMM’ne beÅŸ tane mebus gönderecek kadar bizden bir ÅŸehir iken bugün maalesef bu durumunu kaybetmiÅŸtir. Daha da kötüsü yetiÅŸen neslin HristiyanlaÅŸtırma politikasıyla yetiÅŸtirilmesi, ayrıca Müslümanlara karşı “ötekileÅŸtirme ve saldırı” politikası yürütülmesidir.
Bunun en son örneÄŸi sizlerin de hatırlayacağı üzere Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Mehmet Görmez’in Batum’a yapacağı ziyaret öncesinde yaÅŸanmıştı. Hristiyanlar bu ziyaret öncesinde Kur’an kursunun kapısına kesilmiÅŸ domuz kafası asarak, Türkiye Diyanet reisinin ziyaretine böyle tepki göstermiÅŸlerdi.
Batum'un 93 harbinden sonra Osmanlı toprakları dışında kaldığı ve Rusların uyguladığı menfur uygulamalar neticesinde birçok insanın göç etmek zorunda kaldığı, göç eden insanların ise Karadeniz baÅŸta olmak üzere Anadolu’nun birçok bölgesine dağıldığı bilinmektedir. Bu zulümler neticesinde kutsal topraklara giden Batumlu insanların da olduÄŸunu tarih kaydetmektedir. Batum’dan göçe zorlananlardan kutsal topraklara hicret eden insanların özellikle Batum ve çevresinin âlimleri olduÄŸu anlaşılmaktadır. Bu kimseler gittikleri mukaddes beldelerde birçok eser kaleme almış ve eserlerindeki “el-Batûmî” nispetleri bize birçok ÅŸeyin ipuçlarını vermiÅŸtir. Bu ÅŸekilde olan birçok âlim olasına raÄŸmen biz bu yazımızda bu âlimlerden sadece birini anlatacağız.
NakÅŸibendiye’nin usul ve ıstılahları açıklanıyor
Medine’ye hicret eden Batumlu âlimlerden biri de Hülâsatu’t-tasavvuf isimli risalenin müellifiMuhammed Fevzî bin Muhammed Åžerîf el-Batûmî’dir. Risale, isminden de anlaşıldığı gibi bir hülasa yani özettir. Hacmi küçük olan bu risale, içerik olarak ise çok zengin bir muhtevaya sahiptir. Müellif, risalenin başında, bazı dostlarının (yüksek bir ihtimalle müridlerinin) kendisinden tasavvuf hakkında özet bir risale yazmalarını istediÄŸini, kendisinin de istihare yaptıktan sonra onlara cevap verdiÄŸini, Allah’tan da yardım dileyerek bu risaleyi kaleme aldığını belirtmektedir. Risalede özellikle NakÅŸibendiye’nin usul ve ıstılahlarının açıklanması müellifin bir NakÅŸi ÅŸeyhi olduÄŸunu akla getirmektedir.
Risale 19 bab ve bir hatimeden oluÅŸmaktadır. Aslında hatime müellifin oÄŸluna nasihatini içermektedir. Muhammed Fevzî Efendi, tasavvufun lügat ve ıstılah manalarıyla baÅŸlayıp, tarikatın usul ve ÅŸartlarını, nefis ve nefsin çeÅŸitlerini, mürÅŸid-i kâmilin lüzumunu, NakÅŸibendi’ye tarikatının esaslarını, hatm-i Hacegan’ın usullerini, rabıtanın beyanı ve tarikatın mertebelerinin beyanı gibi birçok meseleyi kolay ve hoÅŸ bir üslupla ele almaktadır. Bâtınî yorumların da bulunduÄŸu risalede ayetler ve hadisler delil olarak kullanılmış, ayrıca birçok âlim ve eserden de nakillerde bulunulmuÅŸtur.
Tasavvuf ne demektir?
Müellifin bâtinî yorumlarından birine tasavvuf kelimesine yüklemiÅŸ olduÄŸu anlam örnek olarak verilebilir. Muhammed Fevzî Efendi “tasavvuf” kelimesinin Arapça “Te-Sad-Vav-ve Fe” harflerinden müteÅŸekkil olduÄŸunu ifade etmekte ve bu harflere ÅŸu manaları yüklemektedir: “Te” harfi; tövbeye iÅŸaret etmekte ve tövbenin iki yönü bulunmaktadır. Bunlardan birinin zahirî, diÄŸerinin ise bâtınî tövbe yönü bulunmaktadır. “Sad” harfi ise Safâ’yı yani temizlenmeyi ifade etmektedir. Bunun da iki yönü vardır: Safâu’l-kalp ve Safâu’s-sır. Safâu’l-kalp; çok yemek, çok uyumak ve ÅŸüpheli ÅŸeylerden sakınmakla kalbin tasfiyesidir (temizlenmesidir). Bu ise zikre devam etmekle meydana gelir ki bu durum ayet-i kerimede ÅŸöyle ifade edilmiÅŸtir: “Mü’minler o kimselerdir ki Allah anıldığında yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduÄŸunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.” Safâu’s-sır ise Allah’ın dışındaki ÅŸeylerin (mâ sivâ) mülahazasından yüz çevirmektir. “Vav” harfi ise Velayati ifade etmektedir. Bu ise ancak kalbin mâ sivâdan temizlenmesiyle meydana gelir. Bu noktadan sonra ise kiÅŸinin Allah’ın ahlakıyla ahlaklanması olma hali gelir. “Fe” harfi ise Fenâfillah’a iÅŸaret etmektedir.
Belirtilen makamlar elde edildikten sonra beÅŸerî olan sıfatlar fenâ olup, Allah’ın sıfatları bakî kalmaktadır ki artık fani olan aciz kul, Bâkî olan yüce Rab ile beraber olmaktadır.
Risaleyi talep edecek dostlarımızın (baÅŸka yerde bulmaları mümkün olmakla beraber) eÄŸer Ä°stanbul’da iseler Asitane’ye uÄŸramalarını salık vereceÄŸiz. Çünkü biz de risaleye fi tarihinde Üsküdar’da kitapçıları dolaşırken Asitane’de rastlamış, Aziz Mahmut Hüdayi’nin (kuddise sirruhu) kabrini ziyaret edip onun ismiyle anılan mescidinde de risaleyi okumuÅŸtuk.
Allah müellife rahmet edip, dünyada Rasül-ü ZîÅŸan efendimize komÅŸu eylediÄŸi gibi ahirette de yakın komÅŸularından eylesin. Bizleri de onun ilminden ve irfanından müstefid kılsın. Müellife bu duayı ederken Batum için de ÅŸöyle dua edelim: Rabbim tekrardan o topraklarda ezan-ı Muhammediyi dinlemeyi, yetiÅŸen neslin iman, Kur’an ve Peygamber aÅŸkıyla yetiÅŸmesini görmeyi bizlere nasip eylesin. Mutlak güç ve kudret yalnızca Ehad ve Samed olan Allah’a aittir.
Ünal Åžahin yazdı
Henüz yorum yapılmamış.