Sosyal Medya

Kadavra bulmak konusunda lâik devlet hâlâ Diyanet İşleri Başkanlığı'nın katkısına ihtiyaç duyuyor

Bu yazı Dücane Cündioğlu'nun Yeni Şafak arşivinden Düşünce Mektebi okurlarının dikkatine sunulmuştur.



Gazeteler, Tıp fakültesi öÄŸrencilerinin kadavra bulamadıkları için anatomi dersinde plastik maket üzerinde eÄŸitim almak zorunda kaldıklarını yazıyordu. Sıkıntı çok büyükmüÅŸ. Öyle ki Adalet ve SaÄŸlık Bakanlıkları ile Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı'nın ortak giriÅŸimlerine raÄŸmen 6 ayda sadece 1 kadavra bulunabilmiÅŸ.

Çok ilginç. Kadavra bulmak konusunda lâik devlet hâlâ Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı'nın katkısına ihtiyaç duyuyor.

 

* * *

Din ve anatomi... Din ve tıp... DoÄŸru dürüst ne tıp tarihimizi biliyoruz, ne de anatomi tarihimizi. Bilim tarihimiz yazılmadı henüz. Klasik tıp ve anatomi metinleri hâlâ meçhulümüz. Tıp tarihçileri kültürsüz ve eÄŸitimsiz. Bırakınız Arapça ve Farsça'yı, Osmanlıca'yı bile bilmiyorlar. Din ve Felsefe'den haberleri de yok. Bu dillerle ilgili olanların Tıp metinleriyle ne alâkası var. Ä°lgisizler. Bilgisizler. Güya ciddi addedilmesi gereken kalemler bile Ä°bn Sina'nın Åžifa'sını adına aldanarak tıp kitabı ilan ediyorlar. Felsefeciler ise Kanun'un cahili. Ebubekir Razî hekim ve hakimdi. Ä°bn Sina da, Ä°bn RüÅŸd de öyle.

Tarihsiz ve mazisiz bir toplumuz. Bu yüzden de ÅŸuursuz, ve tabii ki gayretsiz ve aÅŸksız... hem tarihsiz, hem talihsiz...

 

* * *

16 Şubat 2008 tarihli bir yazımızda da işaret etmiş olduğumuz fahiş bir hatayı bu vesileyle tashih etmek isteriz. Fahiş bir hata mı? Aynı zamanda, tekrarlana tekrarlana tescil edilmiş de bir hata...

 

* * *

Hatanın ilk adresi, Adnan Adıvar'ın Osmanlı Türklerinde Ä°lim adlı eseri.

Hemen belirtelim ki Adıvar'ın bu eseri, yetersiz malumatının, sathî ve kasdî yorumlarının yanısıra ekÅŸimiÅŸ üslubu sebebiyle ilim ehlinin güç tahammül edebileceÄŸi eserlerdendir. Kitabın hemen her satırında, geçmiÅŸinden utanan, nefret eden, hatta iÄŸrenen ezik bir kalemin hâlet-i ruhiyesi yansır. Tahammur etmiÅŸ bu ruhun mütekebbir karalamaları, ne yazık ki her safhasında leke çalıcı bir yazım stratejisi izler.

Yazarın beyanı ÅŸöyle:

[Abbas Vesim Efendi] 'kâfirlerin' tıp, anotomi ve astronomi ilmini, 'diyanet kaydı olmadığı için' daha iyi tahsil ettiklerini söyleyerek, Avrupalıların ne kadar güçlükle ve ne kadar geç, diyanet kaydından kurtulduklarını bilmediÄŸini göstermiÅŸtir.

 

* * *

Bir tıp tarihçisi Sırrı Akıncı, 1962'de, bu hatayı hem de eserin orijinal yazma nüshasına atıf yapmak suretiyle ÅŸöyle tekrarlar:

18. yüzyılda Hekim Abbas Vesif Efendi, kâfirlerin (Batılılar) tıp, teÅŸrih (anatomi) ve heyet ilmini (gökbilim), diyanet kaydı olmadığı için daha iyi öÄŸrendiklerini yazmıştır.

Yazar, bu tesbitin hemen ardından ÅŸöyle bir yorum üretmeyi ihmal etmez:

Bu satırlara bakarak lâyik (diyanet kaydı olmayan) düÅŸüncenin, bilimlerin iyi öÄŸrenilmesini saÄŸlayacak tek çıkar yol olduÄŸu gerçeÄŸine Efendi'nin de eriÅŸmiÅŸ bulunduÄŸunu kuvvetle sanmaktayız.? (Ä°ÜTFM, 1962)

Ä°ki yıl sonra da ÅŸöyle der:

Bu görüÅŸ, Efendi'nin, 'diyanet kaydından' uzak, baÅŸka deyimle, 'lâyik' düÅŸünceye sahip olduÄŸunu belirttiÄŸi gibi, T.Z.Tunaya'nın deÄŸindiÄŸi gibi, ?Batı'nın üstünlüÄŸünü kabul etmek ilkesini, hiç olmazsa tıp alanında taşıdığını da ortaya koymaktadır. (YTA, 1964)

 

* * *

Prof. Bedi N. ÅžehsuvaroÄŸlu (vefatından sonra yayımlanan) Türk Tıp Tarihi adlı eserinde, bu ithamı, müstakbel tıp talebelerine ÅŸu ÅŸekilde intikal ettirmiÅŸtir:

XVIII. yy.da Hekim Abbas Vesim Efendi (öl. 1760) Düstur eserinde, Batılıların laik oldukları için tıp, anatomi ve astronomiyi daha iyi öÄŸrendiklerini yazmıştır. (s. 212, Bursa 1984)

 

* * *

Bu kadarla kalmayalım ve bir de Abbas Vesim Efendi'nin Düstur-ı Vesim fi Tıbb'il-Cedîd ve'l-Kadîm adı eserinin orijinal satırlarına müracaat edelim:

... taife-i efrencin ilm-i diyanet kaydı olmayıp ashab-ı istidadlarından ba'zı, ba'z-ı sanayi-i gariba ihtiraına talib olduÄŸu gibi, ba'z-ı âharı dahi tahsil-i ilme râgıb olup fünun-ı felsefeden ba'z-ı fünun tahsiline sa'y-ı tâm, hususan TeÅŸrih ve Tıb umum-ı nâsa lüzumu olup bâis-i tereffüh-i hâlleri olmak ümidi ile ol ilimlere kemâli ile ihtimam eylemiÅŸler...

Burada genel okurun öncelikle dikkat etmesi gereken kelimeler ÅŸunlardır: ?taife-i efrencin ilm-i diyanet kaydı olmayıp...

Neymiş? İbarenin aslı diyanet kaydı değil, ilm-i diyanet kaydı imiş...

Yani yazar, bilimlerin tahsilinde tecrübenin ehemmiyetine iÅŸaretle, Batı'da dinî/nazarî ilimleri tahsil zorunluÄŸu olmadığından talebelerin bir kısmının birbirinden farklı bilimsel/teknolojik araÅŸtırma-geliÅŸtirme sahalarında uzmanlaÅŸma imkânına sahip olduklarına, bir kısmının da yine bilimin farklı fakültelerinde, özellikle Anatomi ve Tıp gibi uygulamalı bilimlerde gereÄŸince ihtisas yapabildiklerine iÅŸaret eder. Åžikayetin konusu, Osmanlı eÄŸitim sisteminin, uygulamalı bilimlerde yeterince ihtisası desteklememesi, iÅŸbölümüne ve tecrübeye gereken önemi vermemesidir. Nitekim Osmanlı'da hekimlerin ve hekimbaşıların ulema sınıfından çıktıkları ve bu zevatın zorunlu olarak medrese eÄŸitiminden geçtikleri dikkate alınırsa, Abbas Vesim Efendi'nin, Batılı hekimlerin baÅŸarısını ihtisas ve tecrübeye önem veren bir eÄŸitim sistemiyle irtibatlandırmış olmasına anlam vermek pekâlâ kolaylaşır.

Buradaki ilm-i diyanet, bugünkü anlamıyla salt dinî ilimler anlamına gelmez. Yani gerçekte, eÄŸitimde teorik ilimlerin ağırlıkta olmasından ÅŸikayet edilmektedir. Abbas Vesim Efendi'nin sözleri, kısaca, Bunca müslüman hekim varken, acep niçin frenk hekimlerine ihtiyaç duyuluyor sorusuna cevaptır. Ona göre zaten sayısı az olan müslüman hekimler, aynı zamanda dinî/nazarî ilimlerle de iÅŸtigal etmek zorunda kaldıklarından, yeterli tecrübe ve ihtisası edinememektedirler:

... etıbba-yı islâmiye'de kıllet ve ÅŸeriat-ı garra'ya ve ulum-ı uhrâya iÅŸtigal sebebiyle tecrübede dahî noksan olmaÄŸla...

Bu deÄŸerli hekim, kısaca, Batı'da bilim adamlarının dinsiz olmalarından deÄŸil, dinî/nazarî ilimlerde ihtisas yapmak zorunda kalmamalarından sözediyor. 18. yüzyılda.

 

* * *

Oysa bugün Tıp öÄŸrencileri tarihsiz bırakılabilirler ama asla kadavrasız bırakılamazlar.

Ä°lâhiyatçılara gelince, onlar kadavrasız kalsalar da olur. Fiziksiz metafizikle iÅŸtigal, bütün vakitlerini alıyor nasıl olsa.

Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.