Sosyal Medya

Kürsü

Abdurrahman Dilipak: Sahi, biz aday belirlerken hangi akılla, kimin aklı ile hareket ettik

Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit



Ey insanlar, Allah’tan korkun, yetimin hakkına el uzatanlardan olmayın. Harama el uzatmayın, zinaya yaklaÅŸmayın. Her ÅŸeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Unutmayın yetimin hakkını alacak ve haksızlık yapanlardan yaptıkları haksızlığın hesabını soracak bir Allah var. O gün Allah’ın gazabından korkun.
 
Haksız mal irtikab etmek için rüÅŸvet alıp verenler, Allah’ın adını kullanarak kamu malını zimmetine geçirenler, iÅŸi ehline vermek yerine torpil yapanlar yok mu! Cehennemin dibine kadar yolunuz var. AteÅŸiniz bol olsun. Allah iÅŸlerinizi sarp daÄŸlara sardırsın ve sizi iki cihanda rezil ve rüsvay eylesin. O zalimlere bilerek ve isteyerek yardım edenler yok mu? Onlar da yakın bir azabı beklesinler! Onlar, kendi sırtlarında kendi cehennemlerine odun taşıyanlardır.
 
“Tâlût”, “Ä°braniler ona Åžaul der” veya “Saul Ben KiÅŸ”, MÖ 1047 ile MÖ 1007 yılları arasında “Gibeah” merkezli  “Hakim Samuel” tarafından krallığa seçilen Ä°srail Krallığı›nın ilk kralıydı. Tâlût zamanında baÅŸkent Gibeah’tı. Tanah’taki kitaplardan olan “Samuel kitabı” ve 1 Tarihler ve Kur’an’da adı geçen biri idi. Câlût ise Musa ÅŸeriatına tabi olan Tâlût’un savaÅŸtığı komutanın adı idi. Allah (c.c) Câlût’u Ä°srâîloÄŸulları’nın başına musallat etti. Câlût, yoldan çıkan Ä°srâîloÄŸulları’nı maÄŸlûb ederek onların çocuklarını ve kadınlarını esir aldı. Câlût Hz. Musa’dan beri korunan, Mabed’in içinde minberdeki en üst kesimde korunan, Akasya aÄŸacından yapılmış 4 kulp ve 6 taşıma halkası bulunan ve içindeki Kalem suresinde sözü edilen vahiy talepleri yanında Hz. Musa’nın asası, Hz. Davud’un Kılıcı, Hz. Süleyman’ın asası, bir kısım mukaddes emânetlerin bulunduÄŸu bir emanet sandığı vardı. Sandığı ele geçiren Câlût, hakaret olsun diye onu yerde sürükledi ve çamura attı. Yahudiler Gazab korkusu ile paniÄŸe kapıldılar. Ä°ÅŸmoil/Ä°smail aleyhisselamdan yardım istediler. “Dua et de, Allah bize bir komutan tayin etsin, Câllût’a karşı savaÅŸalım”.
 
Ev, mal, mülk ve yurtlarından ayrı düÅŸen Ä°srâîloÄŸulları çok huzursuz oldular. Tâbût’un, ellerinden çıkmasına çok üzüldüler. Artık bütün emel ve gâyeleri Tâbût’u tekrar ellerine geçirmek olmuÅŸtu.
 
O dönemde Ä°srailoÄŸulları’na gönderilmiÅŸ Ä°ÅŸmoil/Ä°smail isminde bir peygamber vardı. Yahûdîler, ondan kendilerine yol gösterecek bir komutan istediler. Allah (cc)  “Tâlût” isminde bir kimsenin komutan olarak tâyin edilmesini vahyetti. Fakat bazı Yahûdîler, “Tâlût, Peygamber soyundan da deÄŸil, hükümdar soyundan deÄŸil!” diye kabul etmek istemediler. O zamana kadar Ä°srâîloÄŸulları’na gelen peygamberler, Levî bin Ya’kûb’un; hükümdarlar ise, Yahûda bin Ya’kûb’un soyundan gelmekteydi. Tâlût bu iki soydan da deÄŸildi. Allah “soy-sop”a itibar etmememiz gerektiÄŸini gösteriyordu bu iradesi ile.
 
Kur’ân-ı Kerîm’de bu konuda El Bakara 246’da ÅŸunlar anlatılır: “Mûsâ’dan sonra, Benî Ä°srâîl’den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiÅŸ bir peygambere: ‘Bize bir hükümdar gönder ki (onun kumandasında) Allâh yolunda savaÅŸalım!’ demiÅŸlerdi. (O Peygamber:) ‘Ya size savaÅŸ farz kılınır da savaÅŸmazsanız!’ dedi. (Onlar da:) ‘Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaÅŸtırılmış olduÄŸumuz hâlde Allâh yolunda neden savaÅŸmayalım?!’ dediler. Kendilerine savaÅŸ yazılınca da -içlerinden pek azı hâriç- geri dönüp kaçtılar. Allâh, o zâlimleri hakkıyla bilendir.” 
 
“Peygamberleri onlara: ‘Bilin ki Allâh, Tâlût’u size hükümdar olarak gönderdi’ dedi. (Bunun üzerine:) ‘Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduÄŸumuz hâlde, (üstelik) ona servet ve zenginlik cihetinden geniÅŸ imkânlar da verilmemiÅŸken, bize nasıl hükümdar olabilir?!’ dediler. (Peygamber:) ‘Allâh sizin üzerinize onu seçti, ilmen ve bedenen ona üstünlük verdi. Allâh mülkünü dilediÄŸine verir. Allâh her ÅŸeyi ihâta eden ve her ÅŸeyi bilendir’ dedi.” (el-Bakara, 247)
 
Câlût’un diÄŸer adı Goliaht idi. Hani ÅŸu Çanakkale Savaşında Muavenetimizin vurup batırdığı gemi. Muavenet, Davud aleyhisselamı temsil ediyordu sanki. ABD’liler Muavenet’in intikamını çok sonra Ege’de bir NATO tatbikatında aldılar. Bu Goliaht konusunu ayrıca yazacağım inÅŸallah.
 
Ä°srâîloÄŸulları’nın ileri gelenlerine göre iktidar, büyük servet ve sermâye sâhiplerinin olmalıydı. Hâlbuki bu fikir, cemiyetin menfaatine ve adâlet prensibine aykırıdır. Çünkü iktidâra, zenginlerin deÄŸil, ehil olan kimselerin geçmesi gerekir. Bu da, kiÅŸinin mânevî gücü, bilgisi ve tecrübesi ile birlikte kuvvet ve cesâretine baÄŸlıdır.
 
Fahreddin-i Râzî’ye göre Ä°ÅŸmoil/Ä°smail AS Ä°srâîloÄŸulları’nın teklifini ÅŸu dört sebepten dolayı reddetti: Tâlût’u hükümdar olarak seçen, Allâh (c.c)’dur. Hükümdarlarda önce iki özellik aranır: Ä°lmi siyâset, bedenî, ahlaki ve akli bakımdan marazi olmaması. Öte yandan mülk Allâh’ındır; onu dilediÄŸine verir. O her ÅŸeyi hakkıyla bilendir ve hüküm sahibidir. 
 
Kaldı ki, Câlût’un 100.000 kiÅŸilik bir ordusu vardı. Tâlût, bir rivayete göre 80.000 kiÅŸilik bir ordu toplayabildi. Onun da % 97’si “içmeyeceksiniz, içecekseniz bir avuçtan fazla içmeyin” denilen suyu içti de, nehri geçemeden madden ve manen hüsrana uÄŸradılar. Nehri geçen bir avuç inanmış insani Saul’e, Câlût’a karşı önce sen çıkma, bizden biri çıksın ki, eÄŸer sen çıkar ve yaralanırsan, biz ne yapacağımızı bilmeyiz. Sen seçilmiÅŸ birisin. Önce bizden biri çıksın Câlût’a karşı dediler. “Kim çıksın” diye konuÅŸurken, yolda kendilerine elinde sapanı ve taşı ile katılan, kılıcı ve zırhı da olmayan bir genç olan Davud, “ben” dedi. Tâlût, Câlût’a karşı çıkacak ve onu yenecek kiÅŸiyi, bir rivayete göre servetine ortak edecek ve onu kızıyla evlendirecekti. Davud (selam ona) sapanını çevirerek Câlût’a karşı koÅŸarak meydana çıkmıştı bile. Câlût karşısında gencecik, elinde sapanından baÅŸka silahı olmayan, zırhsız bir çocuÄŸu görünce miÄŸferini çıkarttı. O tam o sırada sapanındaki taşı fırlattı. Câlût başından isabet alınca düÅŸtü ve öldü. Ordusu ise yenilmez kabul edilen, adeta kutsanan komutanlarının öldüÄŸünü görünce kaçıp gittiler.
 
Allah, sonunda sapan taşından baÅŸka silahı olmayan bir gencin eliyle bu iÅŸi bitirmiÅŸti. Tâlût komutandı ama onun ordusunun da, neredeyse ordusunun tamamını kaybeden Tâlût’un da hiçbir riske girmelerine gerek kalmadan çocuk yaÅŸlarda bir gencin sapan taşı ile zamanının en güçlü ordusunu bozguna uÄŸrattı.
 
Oysa Tâlût’un hükümdarlığına îtiraz eden Ä°srâîloÄŸulları, Tâlût’un komutanlığına karşı itiraz üzerine itirazlarda bulunuyorlardı: “ ‘EÄŸer o, sâhiden hükümdarsa, bize bir delil getirsin!’ dediler. Bunun üzerine: Peygamberleri onlara ÅŸöyle dedi: ‘Åžüphesiz onun hükümdarlığının alâmeti, (vaktiyle sizden alınan) Tâbût’un size gelmesidir ki, onun içinde Rabbinizden birsekîne (ruhlara emniyet veren bir huzur), Mûsâ ve Hârûn ehlinin bıraktıklarından geriye kalan bir takım ÅŸeyler vardır; onu melekler taşıyacaktır. EÄŸer mü’min kimseler iseniz ÅŸüphesiz bunda sizin için gerçekten bir delil vardır!” (el-Bakara, 248)
 
Sahi, biz aday belirlerken hangi akılla, kimin aklı ile hareket ettik / ediyoruz. Allah’ın razı olmadığı bir tercihte bulunanlar Allah’ın yardımından mahrum olurlar. O zaman da kaybedenlerden olurlar. Kazandıklarını sandıkları ÅŸey helaklarının sebebi olacaktır.
 
Tanrıyı kıyamete zorlayanlar gibi olmayalım. Birileri sanki haÅŸa Allah’ı iktidara zorlama gayretinde. Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek bizi imtihan edecektir. EÄŸer O’nun rızasını gözetmez ve sadece kazanmaya odaklanırsanız, kazandığınız ÅŸey sizin için hayır getirmeyecek.
 
Bu konu burada bitmeyecek gibi. En iyisi biz yarın da devam edelim. Selam ve dua ile.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.