Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Anadolu'ya yapılan göçlerin tarihi

Anadolu, dünya tarihinde farklı dinlere ve milletlere ev sahipliği yaparak genel itibariyle yerleşim amaçlı olsa da, kıtalar arasında köprü vazifesi de görmüştür. Anadolu ve misafirperver ev sahipleri, hem dini yükümlülük hem de insanlık vazifesi ahdederek yüreğini her zaman mazluma, çaresize ve yurtsuza açmıştır. Evini, toprağını ve aşını hiç sakınmadan paylaşmıştır.



Günümüz Türkiye’sinin biçimlenmesine ve yapı taÅŸlarının oluÅŸmasına, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaÅŸanan ve büyük çapta Anadolu’nun etnik deÄŸiÅŸimine neden olan göç dalgaları önemli rol oynamıştır.

CUMHURÄ°YET ÖNCESÄ°

Tarih boyunca Anadolu, baÅŸta iklim ve jeopolitik konumu olmak üzere, limanlar, otlaklar ve stratejik savunma güzergâhlarına sahip olmuÅŸtur. Bu özellikleri itibariyle ekonomik, sosyal, kültürel kimliÄŸinden dolayı çekim merkezi haline gelmiÅŸtir. Gelen kitlesel göç dalgaları, Osmanlı Devleti’nin ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal, etnik ve kültürel yapısını büyük ölçüde etkilemiÅŸtir.

1850’li yıllarda Kırım Tatarlarıyla baÅŸlayan göç dalgalarını, sonrasında Gürcü ve Çerkezler baÅŸta olmak üzere Dağıstanlılar, Çeçenler, Lazlar gibi Kafkaslar’ da yaÅŸayan halklarla birlikte göç hareketleri devam etmiÅŸtir.[1]

Kuzeyden alınan bu göçlerin yanı sıra diÄŸer bir önemli göç dalgasını ise bu topraklara yüzlerce yıl önce yerleÅŸmiÅŸ Türklerle beraber, bu bölgede yaÅŸayan Arnavut, BoÅŸnak, Pomak vb. diÄŸer halklar oluÅŸturmuÅŸtur.                                                                                                  

Bu bölgeler arasında Kırım Tatar Göçleri, Osmanlı topraklarına gerçekleÅŸen ilk büyük çaplı Müslüman göç dalgasıdır. 1783 öncesi dönem de Kırım Tatarlarının Osmanlı topraklarına küçük gruplar halinde göçleri bulunmaktaydı. Ancak, dalga boyutundaki ilk büyük göç, 1783 yılında Çarlık Rusya’sının Kırım’ı ele geçirmesiyle gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bundan sonraki Tatar göçlerinde 1890 yılına kadar Osmanlı – Rus savaÅŸları belirleyici olmuÅŸtur.

Çerkez göçü en az Kırım Tatarlarının göçü kadar dramatik sonuçları olan ve Anadolu’nun demografik yapısını etkileyen kitlesel göç olarak karşımıza çıkmaktadır. Aralıklı olarak Birinci Dünya Savaşına kadar 2,5 milyon civarında Çerkez göç etmek zorunda kalmıştır. Ancak bu göçmenlerin büyük bir kısmı (yaklaşık 1 milyon civarı) göç sırasında hayatını kaybetmiÅŸtir.

19. Yüzyılın baÅŸlarından itibaren Azerbaycan’dan da çok sayıda göçmen gelmiÅŸtir. Özellikle 1877-1878 yılları arasında göçlerin yoÄŸunlaÅŸtığı görülmektedir. Ayrıca, sadece Birinci Dünya Savaşı sırasında da yaklaşık 10.000 kiÅŸi daha Anadolu’ya göç etmiÅŸtir.[2]

Bir milyonun üzerindeki diÄŸer bir göç dalgası ise “Gürcü” göçleridir. Ä°lk olarak 1828 – 1829 yıllarındaki Osmanlı – Rus savaşı sonrasında baÅŸlayan Gürcü göçleri 1921 yılına kadar devam etmiÅŸtir.

Ä°lk defa Türkiye'ye Fatih Sultan Mehmet zamanında getirilen Arnavutlar, 1468 senesinde Ä°stanbul’un Arnavutköy semtine yerleÅŸtirilmiÅŸlerdir. Arnavutköy, 1468 yılında Arnavut göçmenler tarafından oluÅŸturulmuÅŸtur. Kültürümüzün temel taÅŸlarından olan, semtlere (Arnavutköy, Arnavutkaldırımı), yemeklerimize (Arnavut ciÄŸeri), kiÅŸilik özelliklerine (Arnavut inadı) adını verdiÄŸimiz Arnavutların, Anadolu’ya ilk göçleri, yaÅŸadıkları Arnavutluk toprağının Osmanlı Devleti yönetimine geçmesiyle baÅŸlamıştır. Arnavutlar, Osmanlı Devleti idari makamlarında en fazla görev almış etnik grubu oluÅŸtururlar. Osmanlı Devleti’nde sadrazamlık görevine getirilen 215 kiÅŸiden 35'i Arnavut’tur.Günümüzde ise, Türkiye’de beÅŸ milyon kadar Arnavut olduÄŸu sanılmaktadır. [3]

Anadolu’ya göçler incelenirken, özellikle 19. yüzyılda Polonyalıların Osmanlı topraklarına yaptıkları göç ve bunun sonucunda ortaya çıkan Polonez köy (Adampol) olgusu dikkat çekici özelliktedir. Polonya Krallığı’nın 1830 yılında Rus topraklarına katılması sonrasında, 1831 yılı baÅŸlarında ülkenin entelektüel kesimini teÅŸkil eden 10,000 kiÅŸi Polonya’dan göç etmiÅŸ, göç eden insanların bir kısmı da Osmanlı topraklarına gelmiÅŸlerdir.

Ä°lk Arap kökenli göçlerde savaÅŸların önemli payı olmuÅŸtur. Gerek Ä°slam’ın yayılma dönemlerinde ve gerekse daha sonra Osmanlı ile yapılan savaÅŸlarda Anadolu’ya yapılan seferler sonrasında pek çok Arap, ülkelerine dönmeyerek  Anadolu’da kalmışlardır. Tarsus, Adana bölgelerindeki Arap Alevilerinin Anadolu’ya geliÅŸ sebebi ise ülkelerinde baskıya maruz kalmalarıdır. Bu sebeplerin dışındaki Arap ailelerinin Anadolu’ya yerleÅŸmelerinin temel nedeni ise genelde ticarettir. Arap göçünün en son dalgası ise Osmanlının son döneminde yaÅŸanmıştır. I. Dünya Savaşı öncesinde Suriye bölgesinde batı destekli Arap milliyetçiliÄŸi hareketinin giderek radikal bir boyut kazanması üzerine, 1916 yılında Åžerif Hüseyin önderliÄŸindeki Arap isyanı bastırılmıştır. Suriye, Hicaz ve Mezopotamya bölgelerindeki 5 bin civarındaki aileye yaklaÅŸan Arap nüfusu, Ä°ç ve Batı Anadolu bölgelerine nakledilmiÅŸlerdir.[4]

Avusturya-Macaristan Ä°mparatorluÄŸu Bosna’yı iÅŸgal ettikten sonra 1918’e kadar Bosna’dan Türkiye’ye dört büyük göç dalgası olmuÅŸtur. Ä°lk büyük göç, 1878 yılında Avusturya-Macaristan Ä°mparatorluÄŸu’nun Bosna’yı iÅŸgalinden hemen sonradır. Ä°kinci göç, 1882 yılında gerçekleÅŸmiÅŸtir. Üçüncü göç dalgası  ‘Dzabic hareketiyle’ 1900 yılında olmuÅŸtur. Dördüncü dalga ise 1908 yılında gerçekleÅŸmiÅŸtir.

Osmanlı’ya gelen göçler arasında çok sayıda Yahudi de bulunmaktadır. Kırım’dan gelen Yahudiler arasında Kırımçaklar (Türki dilde konuÅŸan Rabbinik Yahudileri) ve Karaylar vardı. Kafkaslardan DaÄŸlı Yahudiler (Tatlar) ve Gürcistan Yahudileri geldiler. Balkan Yahudi göçmenleri büyük ölçüde Sefarad Yahudilerinden oluÅŸmaktaydı. (Sefarad Yahudileri olarak bilinen kuzey akdeniz Yahudileri 15. yüzyılın sonlarında Ä°spanya ve Portekizden kovulmuÅŸlardır.) Ama aralarında Romaniyotlar ve Eskenaziler de bulunuyordu. Göçmenler arasında çareyi Osmanlı topraklarına gitmekte bulan Yemenli, Buharalı ve Hindistanlı Yahudiler de vardı. [5]
 
 CUMHURÄ°YET SONRASI

Anadolu’ya göçler, Osmanlının son dönemindeki göçler kadar yoÄŸun olmasa da, Cumhuriyet döneminde de devam etmiÅŸtir.  Anadolu’ya göç eden bu insanların diÄŸer bir ortak özelliÄŸi ise, son derece trajik kayıplar, acılar yaÅŸadıktan sonra Anadolu’ya gelmiÅŸ olmalarıdır.

Türkiye önemli uygarlıkların yaÅŸandığı bir coÄŸrafya olarak kabul edilmektedir.  Böylesine bir göçmenler kazanı ve uygarlıklar sentezi üzerinde kurulmuÅŸ olan devletlerin göçlerle gelen toplumsal, siyasal ve yönetsel sorunlar için çeÅŸitli önlemler aldığı ve çözümler ürettiÄŸi bilinmektedir. Göç dalgalanmaları Cumhuriyet dönemi sonrasında da devam etmiÅŸtir. Cumhuriyet döneminin en önemli ve ilk göç hareketi, 1923 yılında esasları belirlenen Türk – Yunan mübadelesi ile gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu göç hareketiyle, anlaÅŸma isminden de anlaşılacağı üzere karşılıklı gerçekleÅŸmiÅŸtir. 1922-1938 yılları arasında Yunanistan’dan 384 bin kiÅŸinin geldiÄŸi bilinmektedir.

Yugoslavya – Makedonya’dan gelen Türkiye’ye kitlesel göçler diÄŸer bir önemli göç hareketidir. Makedonya'da yaÅŸayan Türklerin, Türkiye Cumhuriyeti'ne ilk göç akını 1924 yılında gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bunu, 1936 yılındaki ikinci göç dalgası izlemiÅŸtir. Tüm bu göç dalgalarında, bu topraklardaki yönetimlerin izlemiÅŸ oldukları politikalar ve Türklere uygulanan baskılar etken olmuÅŸtur. Tito'nun Türkiye'yi ziyaret ettiÄŸi 1953 yılında imzalanan "Serbest Göç AnlaÅŸması" ile birlikte, Makedonya'dan Türkiye'ye üçüncü göç furyası baÅŸlamıştır.[6]

Yugoslavya’dan Türkiye’ye Cumhuriyet döneminde toplam77.431 aileye mensup 305.158 kiÅŸi göç etmiÅŸtir.  Bu ailelerden 1950 yılına kadar gelenlerden 14.494 kiÅŸi devlet tarafından iskan edilmiÅŸtir.  Ailelerin diÄŸer bölümü serbest göçmen olarak Türkiye’ye yerleÅŸmiÅŸlerdir.[7]

Bulgaristan’dan gelen göçler, aynı zamanda kitlesel göç hareketini de içermesi açısından önemlidir. Cumhuriyet döneminde Anadolu’ya gerçekleÅŸen büyük göç dalgalarından bir diÄŸeri de Bulgaristan’dan gelen göç hareketleridir. Bulgaristan’dan göçler aralıklarla 1989 yılına kadar sürmüÅŸtür.  Bu süre içinde yaklaşık 800 bin kiÅŸiye ulaÅŸan Bulgaristan’dan göçler, dört aÅŸamada gerçekleÅŸmiÅŸtir:[8]

1925 yılındaki Türk - Bulgar ikamet sözleÅŸmesi ile 1949 yılına kadar 218.998 kiÅŸi Türkiye’ye göç etmiÅŸtir.
1946 yılında Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin ilanından sonra, 1949–1951 döneminde Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen toplam göçmen sayısı 156.063’tür.
1968 - 1979 yılları arasında da “Türkiye-Bulgaristan Yakın Akraba Göçü AnlaÅŸması” çerçevesinde 116.521 kiÅŸi Türkiye’ye göç etmiÅŸtir.
Bulgaristan’dan son göç hareketi 1989 yılında Türk kökenli Müslüman Bulgar vatandaÅŸlarının, Bulgar hükümeti tarafından Türkiye’ye göçe zorlanmaları ile baÅŸlatılmıştır.
Romanya’dan 19.865 aileye mensup 79.287 kiÅŸi 1923 - 49 yılları arasında iskânlı göçmen olarak Türkiye’ye gelmiÅŸtir. Ayrıca 11.280 aileye mensup 43.271 kiÅŸide serbest göçmen olarak gelmiÅŸ ve daha önce  gelen yakınlarının yerleÅŸtiÄŸi yerlere yerleÅŸmiÅŸlerdir.
1923-1945 yılları arasında Balkanlar’dan 800 bin kiÅŸinin göç ettirilmiÅŸtir.
1950’de kurulan DoÄŸu Türkistan Cumhuriyeti’nin Çin tarafından iÅŸgali, DoÄŸu Türkistan’dan Türkiye’ye göçün nedeni olmuÅŸtur.

II. Dünya Savaşı ile birlikte DoÄŸu Lejyonlarındaki bazı kiÅŸilerin de yeni vatanı Türkiye olmuÅŸtur. DoÄŸu lejyonları, II. Dünya Savaşı sırasında, Nazi Almanya’sı saflarında savaÅŸan ve doÄŸu halklarından oluÅŸan lejyonlardır. Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar, Türkmenler, Karakalpaklar, Balkarlar, Karaçaylar, Azeriler, Dağıstanlılar, Ä°nguÅŸlar, Çeçenler olmak üzere Müslüman halklardan oluÅŸturulmuÅŸtur.

1979’da yaÅŸanan Ä°ran Ä°slam Devrimi sonrasında, Ä°ran’dan Türkiye’ye bir milyona yakın insan göç etmiÅŸtir. Etnik kökenler bakımından çoÄŸunluk Azeri olmak üzere Fars ve Kürt kökenliler yer almaktadır.

1980’li yılların başında gerçekleÅŸen Afgan göçünün oluÅŸumunda Sovyet – Afgan savaşı önemli bir role sahiptir. 1982 yılında Sovyetler BirliÄŸi’nin Afganistan’ı iÅŸgal etmesi sonrası baÅŸlayan savaÅŸ nedeniyle, o bölgedeki birçok Türk kökenli Türkiye’ye gelmiÅŸlerdir. Gelenler arasında Özbekler kadar, Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızlar da bulunmaktadır.

Tarihte Suriye'den, ferdi kaçışların dışında, 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında Türkiye'ye toplu göç gerçekleÅŸmiÅŸtir. Sayıları kesin bilinmeyen bu göçmenler, Kırıkhan, Ä°skenderun ve Adana'ya yerleÅŸtirilmiÅŸtir.

Irak tan gelen göçlerin büyük bir kısmı 1988 yılında Kuzey Irak'ta yaÅŸanan Halepçe katliamı sonrası gerçekleÅŸmiÅŸ, 51.542 kiÅŸiyi bulmuÅŸtur. 1991 yılındaki Körfez Savaşı sonrasında da 467.489 kiÅŸi kaçarak Türkiye'ye gelmiÅŸtir.
1992-1998 yılları arasında Bosna’dan 20 bin kiÅŸi,
1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonrasında 17.746 kiÅŸi,
2001 yılında Makedonya’dan 10.500 kiÅŸi,

Nisan 2011- Mayıs 2014 arasında Suriye’de yaÅŸanan iç karışıklıklar nedeniyle bir milyon civarında kiÅŸinin Türkiye’ye geldiÄŸi tahmin edilmektedir..
Cumhuriyet döneminde Anadolu’ya Balkan ülkeleri dışında özellikle, Müslüman olan veya Türk Dil grubuna baÄŸlı olan ülkelerden iskânlı ve serbest göçmen olarak göç eden ailelerde olmuÅŸtur. ÖrneÄŸin Türkistan’dan toplam 695 ailede 2.194 nüfus iskânlı, 214 ailede 684 nüfus serbest göçmen olarak, Afganistan’dan 1.006 ailede 4.163 nüfus iskânlı göçmen olarak gelmiÅŸler ve özellikle Ä°ç Anadolu, DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu’da kırsal ve kentsel kesimde yerleÅŸtirilmiÅŸlerdir.[9]

Anadolu tarihinin son iki yüz yılında yaklaşık 6 milyona yakın göçmen, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine yerleÅŸmiÅŸtir.  Göçmenlerin yaklaşık yarısı devlet imkânları ile yerleÅŸtirilmiÅŸler ve istihdam saÄŸlanmıştır.  DiÄŸer yarısı genelde daha önce gelen eÅŸ-dost ve akrabaların yakınına yerleÅŸmiÅŸlerdir.  Göçmenler ve yerli halk arasında etkileÅŸim ve göçmenlerin uyumu konularında ve hatta yerleÅŸim yerleri ve ÅŸekilleri konularında da sınırlı imkânlarla Türkiye de gerek iç politikada gerekse dış politikada yıllar yılı önemli gündem konusu olmuÅŸtur.
 
Kaynak: goc.gov.tr
 

[1] http://www.yazipciziyoruz.biz/index.php?option=com_content&view=article&id=3&Itemid=30
[2]  Bilgin, “Türk Romanında SavaÅŸ Sonrası Anadolu’ya Zorunlu Göçler” Doktora Tezi, T.C. Marmara Üniversitesi Türkiyat AraÅŸtırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı, Ä°stanbul, 2006.
[3] Bakay, Gönül,  “Ä°çimizden Biri: Arnavutlar”, IV. Kültür AraÅŸtırmaları Sempozyumu, Ä°ç/ Dış/ Göç ve Kültür, Işık Üniversitesi Åžile, Ä°stanbul, 15 – 17 Eylül 2007.
[4] Özdemir, Mustafa, “I. Dünya Savaşı Sırasında Osmanlı Ülkesinde YaÅŸanan Göç Hareketleri”, Doktora Tezi, T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk Ä°lkeleri ve Ä°nkilap Tarihi Enstitüsü, Ä°zmir.
[5] Karpat, Kemal H., Osmanlıdan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, TimaÅŸ Yayınları, Ä°stanbul, 2010.
[6] Bozkurt, Giray Saynur, Tito Sonrası Dönemde Eski Yugoslavya Bölgesindeki Türkler ve Müslümanlar”, Türk Dünyası Ä°ncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, X/2 (Kıs 2010), s.51-95,2010.
[7] Köy Hizmetleri Genel MüdürlüÄŸü: Hizmet Uygulamaları Genel Envanteri, Uygulama Raporları ve Notları, Ankara-1996.
[8] DoÄŸanay, Filiz, “Türkiye’ye Göçmen Olarak Gelenlerin YerleÅŸimi” DPT.YBM 1997, ftp://ftp.dpt.gov.tr/pub/ekutup96, Ankara, Kasım 1996.
[9] Köy Hizm.Env. s. 140.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.