Sosyal Medya

Güncel

İslam hakkında herkes konuşuyor diyorlar.. Konuşulsun.. Ölümle korkutmak da nereden çıktı?

Bugün sizlere iki sorum olacak.



Ä°lki ÅŸu: Ä°slam hakkında konuÅŸma ve hüküm verme hakkı kimindir?
 
DiÄŸer sorum da ÅŸu: BeÄŸenilmeyen, kulaÄŸa hoÅŸ gelmeyen, kabullerimize aykırı, bildiklerimize ters düÅŸen görüÅŸler ortaya atıldığında aklımıza ilk gelen neden o sesleri susturmak, söyleyeni cezalandırmak, ölümle tehdit etmek, hatta öldürülmesini istemek oluyor?
 
Aslında bu iki soru birbirinin tamamlayıcısı: Ters görüÅŸ sahiplerinin cezalandırılmalarını arzulayan, onları ölümle tehdit eden ve öldürülmelerini isteyen kiÅŸi/ler, bunu, Ä°slam hakkında konuÅŸma ve hüküm verme selahiyetine sahip oldukları varsayımıyla yapıyorlar.
 
Oysa biliyoruz: Ä°slam’da ruhban sınıfı olmadığı için kendini sanki varmış gibi ortaya atarak baÅŸkaları hakkında hüküm vermeye kalkanlar en Ä°slam-karşıtı iÅŸi yapmış oluyorlar.
 
Müftüler yargıç deÄŸildirler ve kalkıp da birisi hakkında ‘‘Öldürülmeli’’ diye hüküm veremezler.
 
Nereden çıktı bu konu?
Konu güncel. Ä°lgi alanı tefsir olan ve ÅŸu yakınlarda kapsamlı bir eseri de yayınlanan bir ilahiyat profesörünün yazdıkları ve söyledikleri baÅŸka bazılarının tepkisini çekti; öldürülmesini caiz görenler çıktığı sosyal medyayı izleyenler tarafından ifade ediliyor. Ä°lahiyat konusunda yazılara ve haberlere de yer veren bir internet sitesinin sahip ve yöneticileri de yine benzer bir saldırıya muhatap edilmiÅŸ, öldürülmeleri istenmiÅŸ…
 
Ä°slam adına konuÅŸtuklarını ileri süren birileri tarafından…
 
Bilimler ile ilgili konularda tek görüÅŸün olması beklenemez; konu ilahiyat/din kapsamında olsa bile. Aksi olsaydı birden fazla mezhep ortaya çıkmazdı. Kur’an üzerine her dilde birbirinden farklı yüzlerce tefsir yazılması bile din konusunda anlayış zenginliÄŸinin varlığına iÅŸaret eder.
 
Kaldı ki, Kur’an-ı Kerim’in kendisi de (Zümer Suresi, ayet 18) her görüÅŸün özgürce ifade edilebildiÄŸi bir ortamın gerekliliÄŸine iÅŸaret ediyor. Kur’an müslümanlardan ‘‘Her görüÅŸü dinleyen ve onlar içerisinden en makul olanı kabul eden kimseler’’ olarak söz ettiÄŸi gibi, yüzlerce ayette de akıl yürütmek, akletmek, geniÅŸ ve kapsamlı düÅŸünmek bir gereklilik olarak belirtiliyor.
 
Ä°slamiyet, bu yüzden, düÅŸünme yeteneÄŸinden mahrum kiÅŸilere sorumluluk yüklemiyor.
 
Her aksi söz sahibini hapislere atacak, çok ters gelen fikirler söylenmesin diye onları ifade edenleri öldürecek bir ortamı Ä°slam’a nispet etmek de nereden çıktı?
 
‘‘Cezalandırılsınlar, öldürülsünler’’ diyenler bu hakkı kendilerinde nasıl bulabiliyorlar?
 
‘Din mazlumları’ ÅŸimdi ‘din zalimleri’ mi olacak?
 
Bu defa birileri, ortam kendilerine uygun hale geldiÄŸinde, ÅŸimdilerde baÅŸkalarının söz hakkını almak için cezalandırılmalarını, hatta varlıklarının ortadan kaldırılmasını isteyenler hakkında benzer bir talepte bulunurlarsa ne olacak?
 
Nitekim geçmiÅŸte bu tür talepler de olmadı mı? Hapislerde çürütülenler, hatta üç ayaklıya götürülenler?
 
’Din mazlumları’ diye bildiklerimiz?
 
Åžimdi yapılmak istenen ‘din zalimleri’ kitlesinin ortaya çıkması mı?
 
Aslında Ä°slam tarihinde öyle anılanlar da var ve tarih kitapları onlar hakkında hiç de olumlu hükümler vermiyorlar.
 
Yapılması gerekenin ne olduÄŸu belli: Ortaya atılan görüÅŸlerden farklı görüÅŸlere sahip olanlar, beÄŸenmedikleri görüÅŸlerin yanlışlığını, yazılanları ve söylenenleri izleyen kamuoyuyla paylaÅŸmalılar ve ülkemiz fikir ortamını canlı tutacak bu faaliyetlerini kendilerini dinlemeye hazır insanlar buldukları her zaman ve zeminde sürdürmeliler.
 
Müslüman haksız ve adaletsiz davranamaz.
 
Bugünün insanları, görüÅŸler arasındaki farklılıkları dinlediÄŸinde hangisinin daha geçerli olduÄŸunu bilebilecek, bilmediÄŸi takdirde araÅŸtırıp öÄŸrenebilecek durumda. Bunu becermek için din alimi olmak da gerekmiyor.
 
Nitekim, görüÅŸleri tartışılan ilahiyat profesörünü onun kullandığı zeminleri kullanarak eleÅŸtirenler var. Ancak iÅŸin içine ‘fetva’ hüviyeti verilmiÅŸ ölümle tehditler girince tartışma ortamı yerini baÅŸka bir ÅŸeye bıraktı.
 
Ortalıkta, öyle anlaşılıyor ki, fırsat bulunca başını çıkarmaya hazır ‘kaba softa – ham yobaz’ tipler de var.
 
Tehdit -hele ölümlü bir tehdit ise- görüÅŸlerinden emin olmayan, söylenenlere verilecek cevabı bulunmayan, karşısındakini ancak bu yolla susturabileceÄŸini bilen zayıf ve aciz insanların iÅŸidir.
 
Ä°slamiyetin de, onların sandıkları gibi, onlar tarafından korunmaya ihtiyacı yoktur. Onun koruyucusu var çünkü.
 
Ä°ÅŸin özü ÅŸudur:
Latifeyi, mizahı da kaldırmayı bilmeli, birileri o alanda biraz ileriye gitti diye derhal ‘‘Cezalandırılsınlar’’ diye ayaÄŸa kalkmaktan da vazgeçilmeli.
 
Eskiler ‘‘Latife latif gerek’’ demiÅŸler, ama bundan ileriye de gitmemiÅŸler.
 
Galiba en başta sorduğum iki soruya kendi adıma cevap vermiş oldum.
 
Cevaplarımın özü ÅŸu: Ä°slam hakkında konuÅŸmak ve hüküm vermek hakkı kimsede yoktur, Ä°slam hakkında herkes konuÅŸabilir, görüÅŸ açıklayabilir. Her görüÅŸü dinler, kendi aklımız ve bilgimizle deÄŸerlendiririz. Ters gelen, hoÅŸumuza gitmeyen görüÅŸlere de karşı görüÅŸle mukabele etmek dışında bir yöntem söz konusu deÄŸildir.
 
‘‘Vardır’’ diyenler yanlıştalar.
 
Fehmi Koru - Ocak Medya

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.