Kur’anın Mahiyeti Değil, Cihad Ayetlerinin İptali Tartışması
Öncelikle bir Müslüman Kur’an’ı hayatı için rehber, ibadetleri için kıstas, bir dua ve Yeryüzü Halifeliğinde kendisine bir yardımcı ve Zalim mazlum mücadelesinde rehber olarak ele alır. Onun için Kitap’tan önce bir hitap’tır emir ve yasaklarını anlamak, uygulamak önceliklidir. Mahiyeti, Gayb aleminden Dünya’ya gelişi, Resullere inzali teşbih ve temsillerle anlatılmış tam mahiyeti ancak kadri mutlak Allah indinde olan bir Kitap’tır.
Öncelikle bir Müslüman Kur’an’ı hayatı için rehber, ibadetleri için kıstas, bir dua ve Yeryüzü HalifeliÄŸinde kendisine bir yardımcı ve Zalim mazlum mücadelesinde rehber olarak ele alır. Onun için Kitap’tan önce bir hitap’tır emir ve yasaklarını anlamak, uygulamak önceliklidir. Mahiyeti, Gayb aleminden Dünya’ya geliÅŸi, Resullere inzali teÅŸbih ve temsillerle anlatılmış tam mahiyeti ancak kadri mutlak Allah indinde olan bir Kitap’tır.
Tarih boyunca birçok Müslüman ilim erbabı mahiyeti ile ilgili te’villere (yorumlara) girmiÅŸ, ana istikametleri tevhid akidesini bozmayacak, ve Allah’ı yaratılmışlara benzetmekten kaçınmak ÅŸekilde olmuÅŸtur. Bir kısım selef alimi ise mahiyetini tam bilemeyeceÄŸimiz kabulü ile, te’vilden kaçınmış beyanın zahiri üzerinde karar kılmıştır.
ÇoÄŸunluÄŸun Kur’an mahiyeti üzerinde “hem lafzının hem de mana’sının Ä°lahi vahiy” olduÄŸu görüÅŸüne karşı bazı müfessir ve alimler Kur’an lafzı üzerinde farklı hassasiyetlerle yorum yaparlar. Maturidi ve EÅŸari’lerin çoÄŸunda vahyin mana olarak asıl olduÄŸu, Mu’tezile ve Åžia ise mana yanında ses ve harflerden oluÅŸtuÄŸu kanaati hakimdir. Ama Batıni’ler ve Gulat (aşırı) kabul edilenlerin haricinde Usuli ya da Ahbari hiçbir görüÅŸ Mana ile lafız arasında bir çeliÅŸki olduÄŸunu iddia etmez.
Kadim bir tartışma da Kur’anın mahluk (yaratılmış) olup olmadığı üzerinedir. Bu tartışma’da yine lafız ve mana arasında bir aykırılık, noksanlık atfetmekten çok uzak bir tartışmadır. Gazzali Kur’anın Allah kelamı ile kadim (yaratılmamış) ilahi mahiyette olduÄŸu bizim okumamız olan kıraat’in ise muhdes (yaratılmış) olduÄŸunu söyleyerek kelam ile kıraat arasında bir ayrıma giderek hem mana hem lafzi kelam’ı ilahi niteleyerek insan telaffuzunu bundan ayırır. Gazzali “Allah kelamı Mushaflarda yazılmış, kalplerde korunmuÅŸ, dillerde okunmuÅŸtur. Kâğıt, mürekkep, yazı ise hadis’tir” demektedir. Ebu Hanife de “Allah Elçisine indirilen Ä°lahi Kelam olan Kur’an Mushaflarda yazılı, kalplerde ezberlenmiÅŸ, lisanlarda okunmuÅŸ, onu yazıp okumamız mahluk ancak Kur’anın mahluk deÄŸildir” derken yakın bir görüÅŸ arz etmektedir.
Bütün bunlar yanında lafzın ve mananın, batının ve zahirin çeliÅŸkili olacağını, birbirine dönüÅŸürken deÄŸiÅŸime uÄŸrayacağını, dönemsel ve hatalara matuf olacağını söylemek batıni ve ÅŸaz (güvenilmez, kabul edilemez, istisnai, aşırı yorumsal) bir görüÅŸtür. Ä°ster bunu tarih içerisindeki batıni ekoller isterse günümüzde bir takım hermenötik yorumsal/izafiyetçi dilciler, tarihselci modernistler yapsın böyledir.
Bu tarihte yeni bir ÅŸey de deÄŸil. En aşırı haliyle daha fazlaları bile gerçekleÅŸti.
"Hiç ÅŸüphe yok ki, cennet, cehennem ve emsali ÅŸeylerin herkesce malum anlamlarından baÅŸka manaları da vardır. Ve onları ancak Hakka ermiÅŸ olanlar bilirler. Gerçi Kuranı Kerim'de ölülerin dirileceÄŸi hakkında bazı iÅŸaretler geçer. Fakat onlardaki mana baÅŸkadır. YokluÄŸa karışan öÄŸelerin birleÅŸmesi ve evvelki halini bulması deÄŸildir, bu imkansızdır.
Yine Kuran'da bahsi geçen huriler, köÅŸkler, ırmaklar ve emsali ÅŸeylerin kaffesi cisim aleminde deÄŸil, hayal alemimde gerçekleÅŸir.
Çirkin ve iÄŸrenç her ÅŸeye ateÅŸ ve cehennem denildiÄŸi gibi, yüksek ve ÅŸerefli her mertebeye de cennet ismi verilir.
…
Peygamberler doÄŸruya ulaÅŸtırmak için evlatlarına yalan söyleyen babalar gibidir." Varidat, Åžeyh Bedrettin Simavi
Ve görünen o ki, Osmanlı gibi geleneksel ve modernistlerin fikri, içtihadi anlamda atıl kabul ettiÄŸi bir dönemde, açık bir isyan ve çatışma olmadıkça da kolay kolay tekfir edilmeyen bir Rejim Kadısından bahsediyoruz.
KeÅŸke saygıyı elden bırakmadan istediÄŸiniz gibi yorumlasaydınız. Zira Ä°slam kültürü somut hukuku çiÄŸnemeyen en ÅŸaz görüÅŸleri bile Kur’an’a dayandıranları, açıkça “Ben Kur’anı inkâr ediyorum” demedikçe tekfir etmeyen, ÅŸer’i hukuku çiÄŸnemedikçe katline hüküm verilmeyen damara sahiptir.
Önemli bir nokta Kur’anı anlama çalışması ötesinde yargılayarak yaklaÅŸmak hadsizliktir. Yorumsal yaklaşımların ötesinde gayb hakkında hükümler ihdas etmekte klasik anlamda refomizmdir (din tahripçiliÄŸi ya da Din ‘in asılları üzerinde oynamak ta diyebilirsiniz).
Yine bu tartışmalar Kuranın daha iyi tefekkür edilmesi için, mahiyeti hakkında düÅŸünüp emirlerinin arka planlarının daha iyi anlaşılması için belki yararlı iken, bunu muhkem, ÅŸer’i ve cihat ayetleri gibi somut emirler çerçevesinde ele alıp emirlerin zahirini saptırmak vahye saygısızlıktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Görünen o ki, tartışılan kelami bir tartışmanın ötesinde cihat adı altındaki mücadelenin asli damarının kesilmesi, tahfifidir. İŞİD ya da bir takım gulat, tekfirci ve asli zararı Müslümanlara olan yapıları göstererek kendilerini temize çıkarmak da kompedanlıktır. Bir takım aşırı ve tutucu çevrelerin aşırı ifrat eylemlerini öne sürüp tefrite yönelmeniz de sizi “Vasat Ümmet” olmaktan uzaklaÅŸtır. Taa ki sizin ifratınıza karşı Müslümanlar da tefrite dalıp tekfirci, içtidaha, tefekküre arşı despotik eÄŸilimlere de sapmasınlar, bu da yanlıştır.
Sıkıntı; Din ’in Allah Elçisi zamanındaki ÅŸartlarda algılanması iddiası ile yola çıkıp modern paradigma altında yorumlanmasına kaymasıdır. Bu modern paradigmadan etkilenmiÅŸ birtakım Müslümanların tereddütlerini aÅŸmak gayesi ile dahi yapılsa asli sorunu çözmek yerine modern hastalığın kabulünden baÅŸka bir ÅŸey de deÄŸildir.
Merhum Seyyid Kutub Yoldaki Ä°ÅŸaretler eserinde cihat kısmında bunu ÅŸöyle dile getirir: “Ä°slam’da Cihat" konusunda aklen ve ruhen bozguna uÄŸrayanlar, bu ithamdan Ä°slam'ı kurtarmaya çalışırken, akideyi zorla kabul etmeyi reddeden nasla ilgili bu dinin yöntemleriyle; insanlarla bu dinin arasına giren, kulu kula ibadet ettiren, Allah'a ibadet etmekten alıkoyan maddi, siyasal güçlerin yok edilmesi ile ilgili yöntemleri birbirine karıştırmaktadır. Bunlar farklı ÅŸeylerdir ve buna mahal yoktur. Bu karıştırmadan dolayı, "savunma savaşı" adı verilen ÅŸeye hasretmeye çalışıyorlar. Ä°slam’daki cihat kavramı ne insanların bugün yaptıkları savaÅŸla ne etkileriyle ne de özellikleriyle ilgisi olan bir ÅŸeydir. Cihat’ın etkenleri "Ä°slam'ın" yapısıyla, ÅŸu dünyadaki rolüyle ve Allah'ın belirlediÄŸi hedefleri ile baÄŸlantılıdır.”
Siyakını, sibakını, merhalelerini, özel durumlarını, durumlar karşısında nasih mensuhunu tespit etmek ayrıdır, Cihat ayetlerini iptal etmek ayrıdır. Kompleksif (ezik) bir ÅŸekilde bunu yaparsanız Ä°slam’ın elin/kudretini kesip atıl, edilgen bir hale çevirirsiniz. Ve artık zulme karşı, küfre karşı, gaspa karşı hiçbir argümanınız kalmaz.
Bizim gördüÄŸümüzde; Ä°slam’ı bir dava, hayat nizamı olarak görmeyen, pratikleri ile zalim mazlum kavgası ile görmekten uzaklaÅŸmış kiÅŸilerin kolaylıkla savrulacağı ve “cehaletle mücadele ediyorum” derken despotlara firavunlara minnet edecek seviyelere gelenlerin ibretlik halidir.
Kaynak: Kur’anın Mahiyeti DeÄŸil, Cihad Ayetlerinin Ä°ptali Tartışması - MURAT AYDOÄžDU
Henüz yorum yapılmamış.