Güncel
Avrupa mucizesi efsanesi mi, gerçek mi?
Avrupa-merkezcilik anlayışına eleştiri getirenlerden birisi de James Morris Blaut’tur. J. M. Blaut, Sömürgeciliğin Dünya Modeli Coğrafi Yayılmacılık ve Avrupa-merkezci Tarih isimli kitabında, Avrupa-merkezci yayılmacılık olarak da nitelediği bu düşünceleri çözümleyip eleştiriyor. Kitabı Metin Uygun değerlendirdi.
Avrupa-merkezci anlayış; ilerleme, yenileÅŸme, geliÅŸme ve modernleÅŸmenin daima Avrupa’da meydana geldiÄŸi ve bütün dünyaya buradan yayıldığı inancı esasına dayanır. Bu anlayışa göre Avrupa, Batı merkezdir, dünyanın geri kalanı çevredir. GeliÅŸme, yenileÅŸme merkezden çevreye doÄŸru yayılır. Çevre taklitçidir, alıcıdır. Batı, Avrupa daima ilerler, geliÅŸir, modernleÅŸir, Dışarı olarak tabir edilen çevre ise daima taklit eder. Avrupalılar, ilerlemelerinde ve geliÅŸmelerinde sömürü düzeninin oynadığı hayati rolle ilgili düÅŸünce ve eleÅŸtirilere karşı bu kuramı ileri sürerler. GeliÅŸmelerinin kendi iç güçlerinden kaynaklandığını savunurlar. Ä°lerleme ve modernleÅŸmelerinin temelinde bu kuramın varlığına dikkat çekerler.
Avrupa-merkezcilik anlayışını eleÅŸtiren ilim adamları da var. Bu kurama eleÅŸtiri getirenlerden birisi de James Morris Blaut’tur. J. M. Blaut, SömürgeciliÄŸin Dünya Modeli CoÄŸrafi Yayılmacılık ve Avrupa-merkezci Tarih isimli kitabında, Avrupa-merkezci yayılmacılık olarak da nitelediÄŸi bu düÅŸünceleri çözümleyip eleÅŸtiriyor. Dergâh Yayınları tarafından yayınlanan ve Serbun Behçet’in çevirdiÄŸi eserde Blaut, bu anlayışın bir “efsane”den ibaret olduÄŸunu söylüyor ve bu anlayışı “sömürgecinin dünya modeli” olarak nitelendiriyor. Kitabı yazmaktaki amacını, “Dünya tarihi ve dünya coÄŸrafyasına iliÅŸkin, günümüzün en güçlü inançlarından birini yıkmak” sözleriyle açıklıyor. Bu inancın hem tarihi ve hem de coÄŸrafi olduÄŸuna deÄŸinen yazar, bu inanca göre Avrupalıların tarihi yapanlar olduÄŸunu belirtir. Bu anlayış aynı zamanda Avrupa-merkezci yayılmacılıktır. Bir kuramdır. Bu kurama göre insan nedenselliÄŸi Avrupa’dan Avrupa dışına doÄŸru, doÄŸal, normal, mantıksal ve ahlaki olarak akar.
Avrupa dışından Avrupa’ya aktarılan zenginlik
Kitapta belirtildiÄŸine göre AntikçaÄŸ ve OrtaçaÄŸ’da Asya, Afrika ve Avrupa geliÅŸme yönünden birbirleriyle neredeyse aynı seviyededirler. Aralarında bariz bir üstünlük yoktur. Durum 1492 yılında Amerika’nın Avrupa tarafından keÅŸfedilmesiyle deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Özellikle 16. yüzyılda Amerika’dan ve dünyanın diÄŸer bölgelerinden sömürge yoluyla elde edilen zenginlik, kaynaklar, madenler, deÄŸerli metaller, iÅŸgücü gibi sömürüye konu olan her ÅŸey Avrupa’da muazzam bir kaynak bolluÄŸu meydana getirmiÅŸtir. Bunun avantajlarıyla Avrupa hızlı bir ÅŸekilde geliÅŸmiÅŸ, modernleÅŸmiÅŸ, yenileÅŸmiÅŸ ve ilerlemiÅŸtir. Sömürü nedeniyle de dünyanın geri kalanında geliÅŸme, ilerleme ve yenileÅŸme ya çok yavaÅŸlamış ya da durmuÅŸtur.
Avrupalıların gelişmelerinin kaynağı ne?
Blaut’un “Avrupa Mucizesi Efsanesi” olarak nitelediÄŸi Avrupa-merkezcilik anlayışına göre Avrupa’nın modernleÅŸmesi 1492’den önce baÅŸlamış, 1492’den sonraki modernleÅŸmesi de, Avrupa dışından servet ve yeniliklerin akışıyla deÄŸil, kendi iç güçlerinin iÅŸlevleriyle olmuÅŸtur. 1492 sonrasında da tarihte modernleÅŸme Avrupa’dan dışarıya, çevreye doÄŸru olmuÅŸtur. Yazar, bu öÄŸretinin veya bu efsanenin AntikçaÄŸ ve OrtaçaÄŸ Avrupa’sındaki iddialara dayandığını belirtir. Bu iddialar kısaca, AntikçaÄŸ ve OrtaçaÄŸ’da da Avrupa dünyanın geri kalanından maddi ve kültür olarak her yönden daha ileri ve daha geliÅŸkin olduÄŸu yönündedir. Yazara göre bu kurama inanmak 1492 Avrupa’sının dünyanın diÄŸer tarafından daha modern olduÄŸu veya daha hızlı modernleÅŸmekte olduÄŸu iddialarına doÄŸruluk kazandırır. Blaut, bunun bir efsane olduÄŸunu söyler. Bir kültürün yükseliÅŸi ile ilgili, o kültürün üyelerinin benimseyip kabul ettikleri bir hikaye, aynı zamanda ‘kelimenin doÄŸru olmayan ÅŸey’ anlamını içeren bir hikaye olduÄŸunu belirtir.
Sömürgelerdeki talep artışı
Yazarın, talebin önemi ve üretim kapasitesini artırmaya yönelik ilave malların üretiminin Sanayi Devrimi’nin önünü açtığına dair açıklamaları konuya daha bir açıklık getiriyor. Blaut’a göre talep artışı ve buna baÄŸlı olarak gerçekleÅŸtirilen üretim kapasitesinin artması, ilave malların üretilmesi, bunların satılacağına dair yargı ve kararlar Sanayi Devrimi’nin önünü açmıştır. Avrupa-merkezciliÄŸi savunan geleneksel tarihçiler talepteki artışı Avrupa’nın modernleÅŸmesinin doÄŸal bir sonucu olarak görürler. Karşı görüÅŸte olan eleÅŸtirel tarihçiler ise talebi artırmak için sömürgeciliÄŸin gerektiÄŸi yönünde konuya yaklaşırlar. Blaut ise bu durumu, Avrupalıların sömürgelerde üretebildikleri muazzam talep olmasaydı Sanayi Devrimi diye bir ÅŸey olmayacağı ÅŸeklinde deÄŸerlendirir. Ona göre Sanayi Devrimi’nin baÅŸarılı olması her ÅŸeyden önce bu olgu sayesinde olmuÅŸtur.
Sömürgecilik Avrupa dışındakilerin önünü kesti
Yazarın belirttiÄŸi hususlardan birisi de, Avrupa’nın ilerlemesinde önemli bir faktör olan Kapitalizmdir. Kapitalizm bir dünya sistemidir ve bu sistemin Avrupa’da yoÄŸunlaÅŸması kıtanın ilerlemesinde büyük bir iÅŸleve sahiptir. Burada yine 1492 tarihi önümüze çıkıyor. Eserde verilen bilgiye göre 1492’den önce Afrika ve Asya kapitalizmin doÄŸuÅŸunda eÅŸit paya sahiptiler. Avrupa bu tarihten sonra öne geçer. Amerika’nın keÅŸfi, Avrupalıların ileri olmasından deÄŸil, tamamen Amerika’ya yakın olmalarındandır. Avrupalıların ilerleme konusunda öne geçmeleri Amerika kıtasından ve daha sonra Asya ve Afrika’dan elde ettikleri büyük zenginlik sayesinde opa-mucizesi-efsanesi-mi-gercek-mi-h32380.htmllmuÅŸtur. Kapitalizmin Avrupa’da yoÄŸunlaÅŸma sebebi de, sömürgeciliÄŸin Avrupalılara hem kendi toplumlarını geliÅŸtirmelerini ve hem de baÅŸka yerlerdeki geliÅŸmelerin önünü kesmelerini saÄŸlayacak gücü vermiÅŸ olması olarak açıklanır. Yazar, “Avrupalıların Avrupalı olmayanlardan daha parlak, daha cesur, daha modern, daha ileri, daha ilerlemeci, daha akılcı olmalarından dolayı deÄŸildir. Bunlar Avrupa-merkezci yayılmacılığın mitleridir ve iyisi mi unutulmalıdırlar” sözleriyle konuya yaklaşır.
Avrupa-merkezciliÄŸin Avrupa’nın ilerlemesinde oynadığı rolün temelsiz olduÄŸunu ilmi olarak ortaya koyan bir eser. Bu anlayışı Avrupalıların sömürü ve yayılma siyasetlerine meÅŸru bir dayanak olarak kullandıklarını öÄŸreniyoruz.
Metin Uygun
Henüz yorum yapılmamış.