Özel / Analiz Haber
İnönü gazilerimize değil, Yunan harp malullerine 300 lira yardım etmiş!
Halktan korkmasıyla tarihe geçen CHP Anayasa değişiklikleri sırasında 'Tek adamlığa gidiliyor' söylemine sarılınca Cumhurbaşkanı Erdoğan da haklı olarak Tek Parti dönemi günahlarını hatırlatıp lafı gediğine tıkadı:
“Ne tek adamcılığı ya, eÄŸer oraya buraya götürmek istiyorsanız kendi geçmiÅŸinize bakın. Bu ülkede CHP Ä°l BaÅŸkanlarının valilik yaptığı, belediye bakanlığı dönemleri biliriz. EÄŸer tek adamcılıksa tek adamcılık budur. Daha da gerilere giderseniz asıl tek adamcılığı orada görürsünüz. Ben bu defterleri açmak istemiyorum ama zamanı gelince gerekirse açarız.”
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın kastettiÄŸi ÅŸey, 1936 ortalarında BaÅŸbakan Ä°nönü'nün genelgesiyle partinin genel sekreterliÄŸinin Ä°çiÅŸleri Bakanlığı'na (Mason Åžükrü Kaya'ya) baÄŸlanması ve bütün illerde valilere CHP il baÅŸkanlığı görevinin verilmesidir. Aynı genelgeyle umumi (genel) müfettiÅŸler ise devlet iÅŸleri yanında parti faaliyet ve teÅŸkilatlarını da denetleyeceklerdi. Böylece Atatürk'ün ölümüne kadar sürecek olan parti-devlet bütünleÅŸmesinin ilk adımı atılıyordu.
Ä°kinci adım 5 Åžubat 1937'de gerçekleÅŸtirilecek olan Altı Ok'un Anayasanın ilkeleri haline getirilmesiydi. Böylece tek partinin ilkeleri devletin ilkeleri yapılıyordu. Bu parti-devlet bütünleÅŸmesinin faziletlerini Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Nadir Nadi destekleyecekti:
“CHP millet ve memleketin genel hayatını kaplamak iddia ve özleminde olan bir parti olduÄŸu gibi (…) devlet anlayışının kuvvetler birliÄŸine dayandığını, bu anlayışın bütün kuvvetleri milletin aslına döndüren yekpare vatan düÅŸüncesinden kuvvet alır. MECLÄ°S, HÜKÜMET, PARTÄ° ESASEN BÄ°R TEK ASLIN NETÄ°CESÄ° OLDUKLARI halde, teÅŸkilat itibariyla ayrılık zaman zaman ortadaki birliÄŸi ihlal eder gibi görünen bazı tezahürlerine rastlanmaktadır, yeni düzenlemelerle bu ortadan kaldırılmıştır” (Cumhuriyet, 20 Haziran 1936).
“Tek Adamlık”a gidiliyor” diyen CHP'nin önce aynaya bakması ve tarihinde gerçek tek adamcılığı nasıl yaptığını ortaya koyması gerekir.
Yalnız Sayın ErdoÄŸan'ın altını çizdiÄŸim ifadelerine tekrar dikkat çekmek isterim:
“Daha da gerilere giderseniz asıl tek adamcılığı orada görürsünüz. Ben bu defterleri açmak istemiyorum ama zamanı gelince gerekirse açarız.”
Maalesef bu defterleri açmaya kalktığımız için kovalandığımız köylerin sayısını unuttuk. Bu millet o “defterler”in açılmasını istiyor, nokta. Yalnız Ä°nönü'nün Tek dönemine deÄŸil, Mustafa Kemal'in Tek Adamlığı dönemine de dokunulsun istiyor.
Tek Parti deyince
Tek Parti döneminin muhasebesi henüz yapılmadı. Ne Mustafa Kemal'in mal varlığı ortaya çıkarılabildi, ne de 'huzuru mutad zevat'ın, yani yakınlarının götürdükleri…
Ä°sterseniz kısaca Atatürk'ün kızkardeÅŸi Makbule Hanım'la ilgili gazete haberlerine bir göz atalım:
Atatürk'ün kız kardeÅŸi hazine aleyhine dava açtı (Cumhuriyet, 26 Aralık 1954).
Makbule Atadan'ın miras bıraktığı 2 evin tapusu yok (Milliyet, 4 Mayıs 1956).
Atatürk'e armaÄŸan edilen adayı Makbule Hanım Belediyeye satmış (Cumhuriyet, 16 Kasım 1971).
Makbule hanımın yalısının önünden kazıklı yol geçiyor (Cumhuriyet, 10 Ekim 1987).
Makbule hanım Meclisten vergi muafiyeti istemiş (Cumhuriyet, 3 Ekim 2005).
Bu haberleri alt alta koyduÄŸunuzda Atatürk'ün bütün mal varlığını millete bıraktığı söylemi de çöküyor. Nasıl yani, Makbule Hanım'ın adası mı varmış, diyorsunuz belki de. Varmış, hem de EÄŸridir gölünün ortasındaki Can Ada'yı Atatürk kız kardeÅŸine bırakmış, o da paraya sıkışınca belediyeye satmış!
Öte yandan meÄŸer Atatürk, Orman ÇiftliÄŸi'nden bir arazinin tapusunu da vermiÅŸ Makbule Hanım'a, 1954'te açtığı dava, kendi hissesinin parasını almak içinmiÅŸ!!!
Aklı duruyor insanın ama ne yazık ki böyle.
Åžimdi 2. Dünya Savaşı yıllarında yaÅŸanan bir faciayı gündeme getireceÄŸim. Murat Metinsoy'un emek mahsulü çalışması Ä°kinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'deki yüzlerce misalden biri bu:
“Ä°ÅŸsiz olan ya da başını sokacak bir evi olmayan fakir insanlar barınma sorununu halletmek ve geçim güçlüÄŸünden kurtulmak için küçük suçlar iÅŸleyerek hapishaneye girmeye çalışıyorlardı. ÖrneÄŸin tramvayda hırsızlık yaparken yakalanan fakir ve iÅŸsiz Çopar Ahmet, çıkarıldığı mahkemede, kış gelince fakirlikten, odun sıkıntısından, yiyecek darlığından dolayı hapishaneye girip rahatlamak için tramvayda hırsızlık yaptığını söylüyordu (Vatan, 2 Aralık 1943).” (Ä°ÅŸ Bankası: 2016, s. 241)
Karnını doyurmak ve kışı geçirmek için hapse girmeyi göze alanlara rastlanan o yıllarda fakir ailelerin yetiÅŸkin çocukları yaÅŸlarını büyüterek askere gidiyorlardı. Sebep basit: Karınlarını doyurabilmek ve adam gibi yaÅŸayabilmek için!
Birilerinin altın çaÄŸ ilan ettikleri Tek Parti döneminden bir sayfa bu… Ha, millet açlıktan hapse girmeye can atarken Taksim Meydanı'na dikilecek Roma generali pozundaki Ä°nönü heykeli için Avusturyalı heykeltıraÅŸ Belling'e 1 milyon 300 bin lira ödendiÄŸini de bir yere yazalım.
Bebek katillerine ödül!
Åžimdi ilk kez açıklayacağım acı bir olay var sırada.
Hatırlayacaksınız, birkaç hafta önce Atatürk döneminde Yunanistan'a ÅŸirin görünmek için hangi tavizlerin verildiÄŸini yazmıştım. Yunan BaÅŸbakanı Venizelos'un Ankara'daki bir düÄŸünde Afet Ä°nan'la, Atatürk'ün de Bayan Venizelos'la dans ettikleri fotoÄŸraf 7 sene evvel can düÅŸmanımız olan Yunan BaÅŸbakanı'nın nasıl şımartıldığını göstermeye kâfidir. Hatta Ä°nönü'nün, 1931 yılındaki geliÅŸlerinde eÅŸi Mevhibe Hanımı bebek katilinin koluna takıp sokaklarda gezdirdiÄŸi fotoÄŸrafı da unutmuyoruz. Aziz ÅŸehitlerimizin kemiklerini sızlatan bu rahatsız edici görüntülere bugün yeni bir skandalı ekliyorum.
Cumhuriyet gazetesinin 6 Mart 1933 tarihli nüshasında çıkan haberi okuyalım:
“Atina- Türkiye sefiri Enis (Tulça) Bey bugün Yunan Hariciye Nazırı Mihalokopulos'u ziyaret ederek Ä°smet PaÅŸa'nın Yunan harp malulleri sandığına 300 Türk lirası hediye ettiÄŸini bildirmiÅŸtir. Mihalokopulos Ä°smet PaÅŸa Hazretlerinin bu nezaketine hararetle teÅŸekkür etmiÅŸ…”
Peki bu harp malulleri acaba hangi savaÅŸta yaralanmış? MehmetçiÄŸe karşı kalleÅŸçe kurÅŸun sıkarken! Anadolu'yu yakıp yıkarken! Genç kızlarımızı kirletirken! 30 bin kadını dul bırakırken! Anasının karnındaki bebeÄŸi dahi gözünü kırpmadan süngülerken! Sayalım mı?
Yani Ä°nönü, 10 yıl önce bize karşı savaÅŸan eli kanlı Yunan askerlerini ödüllendirmiÅŸ ey milletim! Hem de dedenin, ninenin yeni yetme çocukken boÄŸazından kesilen paralarla!
Ve altında bir baÅŸka baÅŸlık: Ä°smet PaÅŸa Çocuk Esirgeme Kurumu'nu ziyaret etmiÅŸ. EtmiÅŸ de 300 lira da oraya mı bağışlamış? Ne gezer efendim! Çocukların baÅŸlarını okÅŸamış ve 'takdir etmiÅŸ'…
Yamalı elbiselerini anca 23 Nisanlarda deÄŸiÅŸtirebilen zavallı çocuklara takdir ama memleketimizin iÅŸgalcilerine para ödülü. Ä°nönü zihniyeti tastamam buydu.
“Bu defterleri açmak istemiyorum ama zamanı gelince gerekirse açarız.”
Oldu mu?
Mustafa Armağan'ın bu yazısı Yeni Şafak'tan iktibas edilmiştir.
Henüz yorum yapılmamış.