Sosyal Medya

Kürsü

Yasin Aktay: Esasen müminlik de öyle kazanılmış bir hak veya derece değildir

Yasin Aktay- Yeni Åžafak



''Asım’ın Nesli Berlin’de ne arar?” diye sormuÅŸtuk son yazımızda.
 
Tabii ki hikmeti, yitik malını arayacaktır. Bu yitik malı Çin’de bulacaksa oraya, Berlin, Londra veya Cape Town’da bulacaksa oraya gidecektir almaya.
 
Bilimin batılı niteliÄŸi Müslüman entelektüeller arasında bolca tartışma yapılmıştır. Bu tartışmanın en önemli vurgularından birisi bizim kendimize yetiyor olduÄŸumuz, kendi uhdemizdeki hikmet deryasına daldığımız takdirde baÅŸka hiç kimseye ihtiyacımız olmayacağıdır.
 
Hatta baÅŸka millet ve medeniyetlerden bir ÅŸeyler almaya dair ortaya konulan ÅŸaşırtıcı derecedeki reddiyeci tutum nihayetinde sürdürülemeyen ve eylemle söylem arasında bir uçurumla tezahür eden çeliÅŸkili bir muhafazakârlığa dönüÅŸür.
 
Sürdürülemez çünkü hikmete yanlış ve sabit bir adres atfetmektedir. Hikmet yitebiliyor. Öyle buyuruyor Rasul-i ZîÅŸân. Sürekli müminin uhdesinde kalacağının hiçbir garantisi yoktur. Çünkü gaflet ve dalalet mümin kalbe veya bedene sökün ettiÄŸinde hikmet de öbür kapıdan uçup gider.
 
Mümin kiÅŸi hayatı boyunca atalarından tevarüs edilmiÅŸ gibi hikmete zilyetlik iddia eder de hikmet dediÄŸiniz öylesine tapulanacak bir mal deÄŸildir.
 
Esasen müminlik de öyle kazanılmış bir hak veya derece deÄŸildir. Sürekli teyakkuz içinde sahip çıkmayı, ona ayarlı ve duyarlı olmayı gerektiren, sürekli manevi idmanla elde tutulabilen bir kalitedir.
 
Bu arada bu reddiyeci tutum, çeliÅŸkili bir muhafazakârlıktır, çünkü söylemsel olarak muhafaza ettiÄŸini iddia ettiÄŸi ÅŸeyi aslında pratikte hiçbir ÅŸekilde muhafaza edememektedir. O yüzden itikatta muhafazakâr amelde alabildiÄŸine devrimci modernler olarak ortaya çıkar bu tür insanlar.
 
Yıllarca Mehmet Akif’e gelenekselcilik adına veya Ehl-i Sünnetçilik adına karşı çıkanların söylem ve pratiÄŸi arasında bu çeliÅŸkinin komik tezahürlerini isterseniz eÄŸlenerek isterseniz de düÅŸünerek, ibretle seyredebilirsiniz. Bu çeliÅŸkinin her zaman tekerrür etmek gibi bir istidadı da var tabi. Akif’in dediÄŸi gibi “ibret alınmadığı için.”
 
2018 yılının son günlerinde Mehmet Akif’in vefat yıldönümünü bir güne (27 Aralık) hasretmeden düÅŸünmeye vesile kılmaya devam etmekte fayda var.
 
Safahat’ın birçok veçhesi var. Orada hayatın, edebiyatın, manevi tecrübenin, milletin varlığının, tarihinin ve beka mücadelesinin, ölüÅŸünün ve yeniden diriliÅŸinin türlü türlü safhalarını seyretmeye çağırır Akif. Farklı dönemlerde bu safahatın farklı veçheleri öne çıkabilir. Kanaatimce bugün öne çıkması gereken, üzerinde durmamız lazım gelen en önemli safha Asım’ın Nesli oluyor.
 
Mevcut bir nesli olduÄŸu gibi kabul edip ona güzellemeler yapmak deÄŸil Akif’in mesajı. Bunu önce teslim edelim. Akif elbette mevcut gençliÄŸin içinde çok samimi, çok temiz, çok saÄŸlam bir damar olduÄŸunu biliyor, görüyor, ama bu neslin gözleri önünde eriyip giden koca bir Ä°slam medeniyetini de görüyor. Asım’ın Nesli ne kadar kahraman, ne kadar yiÄŸit, ne kadar atak olursa olsun, bu mevcut haliyle Ä°slâm medeniyetini kurtaracak, onu yeniden diriltecek donanıma sahip deÄŸildir. Oysa bu medeniyeti kurmak için, mazlumlara umu, dertlilere çare olmak için, üzerine ölü toprağı serilmiÅŸ bir medeniyeti canlandırmak için Asım’ın Neslinden baÅŸka da kimse de yok.
 
Asım’ın Nesli nasıl yetiÅŸecek? Donanımı ne olacak? Muhtaç olduÄŸu hikmeti nasıl iktisap edecek? Hangi mekteplerde yetiÅŸip hangi kiÅŸiliÄŸe bürünecek?
 
AK Parti iktidarının 16 yılını geride bıraktık. Bu süre içinde en çok önem verilen konu eÄŸitim oldu. Elhak, eÄŸitim bütçesinin, artan bütçe hacmine raÄŸmen bütün diÄŸer alanların önüne geçirilmiÅŸ olması, bu alanda gerçekleÅŸen altyapı yatırımları, zorunlu eÄŸitim süresinin 12 yıla çıkarılması, üniversite sayısının 77’den 206’ya çıkarılmış olması vs. Bütün bunlar eÄŸitime verilen samimi önemin açık rakamsal göstergeleri.
 
Buna mukabil eÄŸitimimizin hala felsefesini arıyor olduÄŸu da ve hala bulamamış olduÄŸu da ayrı bir gerçek. Bunda elbette maarif davasının her zaman ideolojik çekiÅŸmenin, çatışmanın ve gerilimlerin bir alanı olmasının bir payı var. Ancak bu durum Türkiye’nin her zaman önemli bir sorunu. Bu gerilimi de kuÅŸatacak, onu da hesaba katıp takdir edecek kuÅŸatıcı bir felsefeye dayanmamız yine de mümkün ve buna henüz ulaÅŸmış deÄŸiliz.
 
Asım’ın neslini tam da babası Köse Ä°mam’ın ÅŸikayetçi olduÄŸu haliyle sevenler var. Korkarım bugün mustarip olduÄŸumuz bir seviye var ki, o seviye Akif’in tasvir ettiÄŸi ve Köse Ä°mam’ın ÅŸikâyetine konu olan seviyeden de çok uzak.
 
Siyaset meydanında teÅŸvik gören, hatta kışkırtılan bir tür lümpen muhafazakârlık veya vatanseverlik Asım’ın Neslinden göz göre göre rol çalabiliyor. Hiçbir tartışmaya tahammül etmeyen, baÅŸlıklara bakıp insanları yargılayan, kitap okumayan ama kitaplar hakkında yargıları hazır ve ağır olan, kötü ve zararlı yazar ve kitapları hemen tanıyıp onlara gereken raconu kesebilen, bununla da politik duruÅŸunun farzlarını hatta nafilelerini yerine getirdiÄŸini düÅŸünen bir nesil. Asım’ın Nesli bu deÄŸil elbet.
 
Son zamanlarda özellikle entelektüel alanda yaÅŸanan birçok tartışma ne yazık ki, bu tür bir vandalizmin baskısı ve yargısı altında cereyan ediyor. Tabi vandal yargı gelince tartışma cereyan etmez, zail olur. Bilenlere, karşı çıksalar da seviyeli bir biçimde cevap verme mecali bırakmayan bu yargı her ÅŸeyi kestirip atıyor ve her geçen gün neslimizin tefekkür havasını tüketiyor, seviyeyi aÅŸağılara çekiyor.
 
Birçok fikrine veya fikirlerini ifade biçimine katılmadığım, çokça itiraz ettiÄŸim Prof. Mustafa Öztürk’le, onun fikirleriyle tartışmak her ÅŸeye raÄŸmen güzeldir, Ä°slâm düÅŸüncesini geliÅŸtirir, her ne söylerse, hatta her nasıl söylerse. Asım’ın Neslini muhtaç olduÄŸu ufuklara ve derinliklere taşır, ona daha fazla özgüven kazandırır. O da olmasa ben kendi fikirlerimi kiminle tartışacağım? Hikmeti yakalamış Asım’ın Neslini hangi düÅŸünce korkutabilir? Hikmetten uzak kimseyi hangi muhafazakârlık kurtarır?
 
Niyeyse bugün Mustafa Öztürk’ün maruz kaldığı muameleyle ilgili hissettiklerimle Akif’i Asım’ın Nesli baÄŸlamında anmak isterken kapıldığım hislerim üst üste bindi.
 
Bunda da bir hikmet olmalı.
 
YitirdiÄŸimiz hikmeti, Berlin’e kadar gitmeden, aramaya buradan mı baÅŸlamalı acep?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.