Özel / Analiz Haber
Dücane Cündioğlu: Endişelenmeyiniz, unutmadım, korkaklar aynı zamanda yüreksizdir de
Normal çocuklar tabiatıyla 'normal' olurlar, yani mutlu. Sıradan. Ortalama karakterlerin gidişatı hemen hemen aynıdır: vasatta seyretmek.
Ä°tidalin meyvesidir vasat. Uçlardan uzaklık. Uçlardan, yani tehlikeden.
Kabiliyetleri de ortalamadır kaçınılmaz olarak. Yüksekten düÅŸmezler. En çok ayakları burkulur. Ä°ki zıplarlar, bir silkinirler, sonra da hiçbir ÅŸey olmamış gibi yola devam ederler. Tehlikesizce.
Ne feryad ederler, ne de nârâ atarlar.
Hiçbir ÅŸey olmamıştır. Her ÅŸey normaldir. Normal seviyededir. Kan, damarlarında sakince akar. Tebessüm ÅŸiarlarıdır. BaÅŸlarını öne eÄŸerler. Hafifçe ve sakince. Ortanın keyfini çıkarırlar. Ortada olmanın. Ortalama olmanın.
Kısa ve tombulca parmaklar... Boğumsuz.
Aynen öyle: dümdüz, kemiksiz, besili, ÅŸiÅŸman parmaklar...
GümüÅŸ yüzüklerle hâlelenmiÅŸ... parmaÄŸa gömülmüÅŸ... kolayca... taÅŸsız.
Büyükçe bir burnun gölgelediÄŸi ağızlar nedense hep büzülüdür.
Dudakların büzgüsü, gözlerin telâşını gizleyebilir mi, o çipil çipil bakan gözlerin?
Nadiren.
Çünkü sözler aÄŸzın tam ortasından çıkar; kırmızı küçük bir dilin araladığı dudakların tam da ortasından. TükürecekmiÅŸ gibi.
Yalanır çaresiz. Kibarca. Belli etmeden.
Öte yandan göz kapakları da riyakârca titremeyi sürdürür. Biteviye. ÜÅŸürmüÅŸ gibi.
* * *
Klasik tıp, mizacı ikiye ayırırdı, 'mutedil' ve 'gayr-ı mutedil' olmak üzere.
Mutedil mizac bir taneydi; gayr-ı mutedilse sekiz.
Mutedil mizac, olan/varolan bir vasat değildi. Bir idealdi; ulaşılmak istenendi. Kendisine nisbetle hastalıkların teşhis edilebildiği, edilmek istendiği bir nirengi noktası gibiydi.
Karaciğer, ah canım karaciğer!
Niçin 'kara' sözcüÄŸüyle tanımlanır? Acep, diÄŸeri 'ak' olduÄŸu için mi?
Türkçe'de 'karaciÄŸer' tabirinin kullanıma girme tarihi çok eskilere gitmez. Ä°ki asır önce 'kızıl ciÄŸer' deniyordu. AkciÄŸerin yerine daha ilginç bir sözcük, 'öygen' kullanılırdı.
Karaciğer'in karalığı esasen 'kara sevda'nın karalığıyla aynı sebeptendi. Melancolie'nin melan'ı gibi.
Melan, 'kara' demektir.
Ne garip deÄŸil mi, 'sevda' da 'kara' demektir. Kara sevda aÅŸkın kapkaralığını anlatır. BaÅŸka bir deyiÅŸle bütün bir tıp ve psikoloji tarihini... pıhtılaÅŸmış kanın yanmışlığını, kararmışlığını...
'Kara sevda' melankolik karaktere özgü bir aşırılıktı. Hüzün gibi. Hüzünden fazlası vardı. Fazla, yani anormal. Normalin dışına çıkış, vasattan, itidalden ayrılış. Ä°frat.
* * *
Daha erken tarihlerde, Türkçe'de, kara ve/veya kızıl ciÄŸerin yerini tutan iki sözcük vardı. Biri 'ciÄŸer', diÄŸeriyse 'bağır'.
Åžimdiki ukalâlar, 'baÄŸrı açık' tabirini, 'göÄŸsü açık' diye anlıyorlar. Böyleleri, 'baÄŸrı yanık' tabirine ne anlam verecekler, hep merak ederim, 'göÄŸsü yanık' mı?
'Bağrım yanıyor' diyen adamın başı karaciğeriyle dertte demektir. Tıpkı 'ciğerim yanıyor' diyen adam gibi.
CiÄŸerimiz Türkçe'de yanar, kebap olur...
Yanmakla 'ciğer' ve 'bağır' kelimeleri arasındaki irtibat boşuna değildir. Anlamı vardır ve anlamsız değildir.
Korkaklar ciÄŸersizdir âdeta. CiÄŸerleri beÅŸ para etmez böylelerinin.
'Ödlek' kelimesindeki öd'ü görebiliyor musun ey talib? Bir düÅŸün bakalım nedir öd?
* * *
EndiÅŸelenmeyiniz, unutmadım, korkaklar aynı zamanda yüreksizdir de.
Niçin?
Öfke gücünün kaynağını arayınız, tıpkı ÅŸehvetin kaynağı gibi, pekâlâ tıbb-ı kadimin vereceÄŸi zengin cevaplarla karşılaşırsınız.
Cinnete giden yol, bir zamanlar ciÄŸer ve bağırdan geçerdi; kanı deli deli akanların, 'deli'kanlıların ciÄŸer ve baÄŸrından...
Delikanlıların bağrı yanardı. Ciğerlerinden vurulanlar hep delikanlılar olurdu.
Karasevdanın vurduÄŸu ciÄŸerlerin sahipleri, itidalden de, vasattan da uzaktılar. Uçlardaydılar. En uçlarda. Tehlikede.
AÅŸk bir hastalıktı. Aşırılıktı çünkü.
Tehlikeydi. Tehlikeliydi.
* * *
Aşk olgunlaştırır. Her aşırılık gibi. Her tehlike gibi.
Anormaldir. Sıra dışıdır. Yakışıksızdır.
Hiçbir zaman aranıp bulunamaz; baygın gözlerin, büzülmüÅŸ dudakların, tombul ve boÄŸumsuz parmakların sahiplerince.
Namus ister. Haysiyet ister. Kara sevdaların peşinde bağrı yanmış adam ister.
Unutma ey talib, aşk, her şeyden evvel, Leyla'ya 'evet' değil, 'hayır' demiş olmayı ister.
Yeni Åžafak - ArÅŸiv
Henüz yorum yapılmamış.