Güncel
Patolojiye dönen yaklaşımların gölgesinde evlilik
Sağlam bir evliliğin temeli güvene dayanır. Şartlar ne olursa olsun sırtımızı güvenle yasladığımız bir hayat arkadaşımız varsa yaşanması muhtemel her zorluğu aşmak daha kolaydır. İki omuz yerine dört omuzla hayatı yüklenmek güveni beslemektedir. Tuba Kılıç yazdı.
Büyüklerimizin dizinin dibine oturduÄŸumuzda hemen hemen hepimiz, titreyen bir ses tonunun “Huzurlu bir hayat istiyorsan evlat, esini ve isini iyi seç” diye nasihat ettiÄŸine ÅŸahit olmuÅŸuzdur. Evet, eÅŸimiz ve iÅŸimiz konusunda iyi bir seçim yapmışsak, hayat gemimizin dümenine geçtiÄŸimizde yolumuza güven ve huzur içinde devam ederiz. Her insan mutlu olmak için dünya evine girer. Peki, bu dünya evi her zaman günlük güneÅŸlik midir? Tabii ki hayır. Ä°ki farklı bireyin bir araya gelerek kurduÄŸu bu dünya evinde bazen güneÅŸ, gülümseyen yüzüyle içimizi ısıtırken bazen de fırtınalar içimizi titretir. Belki de evlilikniyetiyle yola çıkarken bilinmesi gereken gerçek, evlilikte mutlak bir iyiliÄŸin olmayacağı, fakat bunun karsısında mutlak bir kötülüÄŸün de olmaması için yapılması gerekenler olduÄŸudur. Peki, ne oluyor da birbirine sevgi dolu gözlerle bakan ve birbirine kıyamayan eÅŸler birden kendisini patolojiye dönüÅŸen bir evliliÄŸin içinde buluyor.
Aslında bir evlilikte sorunlar birden patlak vermiyor, araÅŸtırmalar evliliÄŸin ilk yıllarının zor geçeceÄŸini, fakat bu sürecin de eÅŸlerin birbirlerine alışma dönemi olduÄŸunu ifade ediyor. Bu alışma döneminde samimi bir niyet ve yapılan her bir olumlu davranış zorlu geçebilecek yılların yükünü hafifletmeye yardımcı oluyor. Ä°yi bir evlilik imkânsız deÄŸildir fakat kusursuz bir evlilik beklentisi içerisine girmek bir ütopyadır. Ä°yi bir evlilik öncelikli olarak geçinmeye gönlü olmakla baÅŸlar. “Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz.” (Bakara, 187) ayetine baktığımızda, kiÅŸiyi koruyacak ve güven içinde tutacak eÅŸ ile girdiÄŸi dünya evinin imarını yapmamak ve o imarın bakımını ihmal etmek dünya evini zindana çevirebilir. EvliliÄŸin devam etmesi emek gerektirmektedir. O halde o emeÄŸi verirken nelerden vazgeçmek gerektiÄŸini de bilmek atılacak en önemli adımdır. Farkında olarak ya da olmayarak yapılan bazı davranışlar, düÅŸünceler ve yaklaşımlar evliliÄŸi patolojiye götürmektedir. Patolojik evliliklere yol açan psikolojik ve sosyolojik etmenleri incelediÄŸimizde karşımıza ilk olarak makul ve gerçekçi olmayan beklentiler çıkmaktadır. Evlenirken her iki taraf birbirlerini az biraz tartar ve neleri yapabileceÄŸini, neleri yapamayacağını tahlil eder. EvliliÄŸin her sorunu çözecek bir sihirli deÄŸnek olmadığını bilmek, beklentileri dizginlemeye yardımcı olabilir. EÅŸler birbirini zor durumda bırakacak beklentiler için mutlu olma ihtimalini zayıflatmamalıdır.
Her an mutlu olma çabası
Patolojik evliliÄŸin belirtileri bilimsel bir araÅŸtırmaya tâbi tutulsa ve bir liste hâline getirilmeye çalışılsa büyük bir ihtimalle kaynana “krizi” listenin ilk sıralarında yerini alır. Türkiye’de kadınların yaklaşık %70’e yakını kayınvalide “sorunu” yüzünden terapiste baÅŸvuruyor. Bunun sebebi toplumdaki yargıların oluÅŸturduÄŸu önyargıdır. Kayınvalideyle kavga etme, tartışma ve esine ÅŸikâyet etme… Peki, bunlar evliliÄŸe bir katkı saÄŸlıyor mu? Hayır! O hâlde kayınvalideyi tanımak, onun iletiÅŸim dilini keÅŸfetmek, bu konuda iyi niyetli olmak ve bunun esi tarafından fark edilmesi eÅŸler arasına girebilecek sorunların önüne geçebiliyor. Her an mutlu olma çabası da evlilikleri uçurumun kenarına getiren bir sorun olarak eÅŸlerin karsısına çıkmaktadır. Hepimizin malumudur ki hayatta mutlak bir mutluluk yoktur ve bunun bir sonucu olarak da hiç bir evlilikte süreklilik arz eden bir mutluluk yoktur. Dolayısıyla evliliÄŸin her günü mutlu olmayı beklemek, o an için hissedilen duyguya kör kalmaya neden olur. Farkında olmadan bastırılan o duygular baÅŸka zamanlarda patlak verir. Evlilikte mutlu zamanların olması gibi hüzünlü ya da üzgün zamanların olması da evliliÄŸin doÄŸasından kaynaklanmaktadır. Her insan kendi dünyasında yaÅŸar. Nikâh defterine imza atan eÅŸler ise aynı dünyayı yaÅŸar ve o dünyada birbirlerinin hayatlarını imar eder. Evlilik, duygu birlikteliÄŸi olduÄŸu kadar zaman birlikteliÄŸidir. EÅŸlerin birbirlerinin duygularından habersiz olması empati yeteneklerini köreltebilir ve birbirinden uzaklaÅŸmasına neden olur. Bu durumda ortak bir zaman dilimi tespit ederek eÅŸini aktif olarak dinlemek ve kendisini anladığını hissettirmek eÅŸleri birbirlerine yakınlaÅŸtırır. EÅŸler arasındaki iletiÅŸim bağının zayıflamasına ve daha sonra kopacak noktaya gelmesine neden olan unsurlardan bir diÄŸeri de inatlaÅŸmaktır. Evlilikte yaÅŸanan inatlaÅŸma eslerin birbirlerinden soÄŸumasına ve birbirlerine gard almasına neden olur. Ä°natlaÅŸma, sözünü geçirme ve üstün gelme amacını içinde barındırdığı için iki tarafın da psikolojik olarak yorulmasına sebep olur. Bir ipin iki taraftan da çekilmesi, o ipi önünde sonunda koparır. Ä°letiÅŸimi koparan faktör olan inatlaÅŸma eyleminden uzak durmak evliliÄŸin saÄŸlığı açısından önemlidir. Böyle zamanlarda iletiÅŸimi dengede tutmak için inatlaÅŸma eyleminden çekilen taraf kim olursa olsun galibi olmayan bir savaÅŸ bitmiÅŸ olur.
Kıskançlık ve ÅŸüphe
SaÄŸlam bir evliliÄŸin temeli güvene dayanır. Åžartlar ne olursa olsun sırtımızı güvenle yasladığımız bir hayat arkadaşımız varsa yaÅŸanması muhtemel her zorluÄŸu aÅŸmak daha kolaydır. Ä°ki omuz yerine dört omuzla hayatı yüklenmek güveni beslemektedir. Evlilikte kendimizi hastalıklı bir ÅŸüpheye kaptırırsak o ÅŸüpheden kendimizi bir daha kurtarmakta zorlanabiliriz. Çünkü ÅŸüphe bir virüs gibidir eÄŸer bu virüsü zamanında temizlemezsek içimizi yer, bitirir. EÅŸlerin birbirinden ÅŸüphelenmesinin nedeni ya kendisine ya da eÅŸine güvenmemesinden kaynaklanır. “Nereye gitti? Nerden geldi? Kimle görüÅŸtü? Ailesiyle ne konuÅŸtu? Telefonuna kim mesaj attı?” gibi ve daha birçok soru beynimizi kemirir. Bu soruların ardı arkası kesilmez, kesilmediÄŸi gibi davranışlarımıza da yansır. Kendisine güvenilmediÄŸini hisseden eÅŸ, zamanla “Zaten bana güvenmiyor!” düÅŸüncesiyle iletiÅŸimden uzaklaÅŸabilir. Bugünün vehmi yarına gölge düÅŸürmesin diye zanlardan ve eÅŸimizi zanna götürecek davranışlardan kaçınmak gerekir.
Kıskançlık ise tadında olursa güzel. EvliliÄŸin tadını kaçıran kıskançlık bir süre sonra sabrı zorlar hale gelebilir. Kıskançlığa mahal verecek tutum ve davranışlardan kaçınmalı kıskanma duygusuna karsı eslerin açık, net, sakin ve sabırlı olmaları gerekmektedir. EvliliÄŸi kıskançlığa feda etmemek için karşılıklı sevgi ve güven duygusunu beslemek önemlidir. Evlilik bir satranç tahtası deÄŸildir. Kadın ve erkeÄŸin birbirlerinin bireysel alanlarını sınırlandırmak için yaptığı stratejik hamleler bir süre sonra evliliÄŸi ÅŸah-mat noktasına getirebilir. Evlilik iki bireyin “bir” olması demektir elbette, fakat bu birlik iki farklı bireyden oluÅŸtuÄŸuna göre kendilerine ait arka bahçelerinin olmasına da engel olmamalıdır. Kendiyle barışık olarak iç dengesini kurmuÅŸ insanlar, birlikte yaÅŸadıkları insanlarla daha saÄŸlıklı iletiÅŸim kurar. Aksi hâlde eslerin 7 gün 24 saat bir arada olma isteÄŸi bir süre sonra kendilerini baskı altında hissetmelerine neden olur. EÅŸlerin bireysel zaman ve alanlarının olması evliliÄŸi besler ve birlikte geçirilen zamanın kalitesine yansır.
Duygu dili
Kelimeler patolojik evliliklerde de soÄŸuk yüzlerini göstermektedir. EÅŸler arasında yaÅŸanan her tartışmada sarf edilen “Artık bitti! Ayrılıyoruz! BoÅŸanalım!” gibi ifadelerin kullanılması çiftlerin bilinçdışına yerleÅŸen bir düÅŸünce kalıbı olarak yerini alır. Bir süre sonra her tartışmanın ardından tekrar edilen bu kelimeler zaten anlaÅŸamıyoruz ve ayrılmayı düÅŸünüyoruz fikrini doÄŸurabilir. EvliliÄŸin enerjisini alacak ifadeler yerine yapıcı kelimeler kullanmak daha doÄŸru olur. EÅŸlerin olumlu kelimelerin yanı sıra birbirlerine “Ben Dil”i yerine “Sen Dil”i yöntemini seçmeleri yaÅŸanan iletiÅŸim krizlerinin önüne geçecektir. Herhangi biriyle bile iletiÅŸimde rahatsız olduÄŸumuz durumlar karsısında “Sen!” yaklaşımı yargılayıcı ve suçlayıcı bir enerji taşırken hayatımızı paylaÅŸtığımız yol arkadaşımıza karsı bu ifade, iletiÅŸimin tıkanmasına neden olur. Duygu dilinde “Ben” bu durumda söyle hissediyorum ya da böyle düÅŸünüyorum seklinde yaklaÅŸmak, çiftlerin karşılıklı empati yapmasını saÄŸlar. Sen dili, çoÄŸunlukla aÅŸağılama ve yargılama hissettirmektedir. Bunlardan kaçınmak evliliÄŸimizde saÄŸlıklı bir iletiÅŸim kurmamıza yardımcı olur. EÅŸlerin evliliklerinde birbirlerine ihanet etmesi ve ÅŸiddet uygulaması evliliÄŸin artık kırmızı alarm verdiÄŸinin göstergesidir. Åžiddet denilince akla ilk gelen fiziksel ÅŸiddet oluyor, hâlbuki günümüzde evlilikte psikolojik ÅŸiddet görme oranı da gittikçe artıyor. Psikolojik ve fiziksel ÅŸiddet gören eÅŸ bir süre sonra kendini deÄŸersiz ve yetersiz görmeye baÅŸlıyor. Bu durumda evlilik, kâğıt üzerinde devam eden bir birliktelik hâlini alıyor. Aldatılan veya ÅŸiddete uÄŸrayan tarafın bilmesi gereken husus, bu durumun kendisinin kusuru olmadığı gerçeÄŸidir. Aldatmak ve ihanet eylemi, yapan kiÅŸinin yanlısıdır. EvliliÄŸin sürdürülmesi veya sonlandırılması durumunda patolojiye dönen sorunların çözümü ve bireylerin saÄŸlıklı bir ruh halinde olması için bir uzman desteÄŸi almak gerekmektedir.
Tuba Kılıç, “Patolojiye dönen yaklaşımların gölgesinde evlilik”, MAKAS dergisi, Ekim-Kasım 2018, sayı 4.
Henüz yorum yapılmamış.