Sosyal Medya

Güncel

Hâfız, Sûdi-i Bosnevi ile anlaşılmış!

Zekeriya Sofrası bölümümüzde Devr-i Kadim’in müthiş isimlerini tanımaya devam ediyoruz.



“Allah’ın nasıl misal getirdiÄŸini görmüyor musun? Güzel ve doÄŸru kelam, iyi bir aÄŸaç gibidir ki, kökü yerde saÄŸlamdır, dalı ise göÄŸe doÄŸrudur. Her vakit Rabbinin izniyle meyvesini verir. Ä°ÅŸte Allah nasihat kabul etsinler diye insanlara böyle misaller getirir.” (Ä°brahim Suresi 14/24-25) Kur’an-ı Kerim, bu ayet-i kerime ile bizlere, güzel ve doÄŸru kelamın tesirinin, zaman ve mekan ile sınırlanmadığını öÄŸretiyor. Dolayısıyla, modern çaÄŸ aydınlarının iddia ettiÄŸi gibi, bizim âlimlerimizin kadim eserlerinin devri kapanmamıştır. Ä°lhamını Kur’an’dan, feyzini Muhabbet-i Resulullah’tan (SAV) alan âlimlerimizin eserleri, her daim diridir ve tazedir. Medeniyet aÄŸacımızın gövdesi kesilip atılmış olsa bile, kökleri topraklarımızda sabittir ve toprak hepimizin aslıdır. Tıpkı su gibi, hayat veren ve temizleyendir. Bu yüzden de o köklerin kurumadığını, her baharda yeniden filizlendiÄŸini müÅŸahede ediyoruz.

Devr-i Kadim zahirde sona erdi. Ancak her devirde diriliÄŸini ve tazeliÄŸini koruyan eserler bırakan medeniyetimiz, zaman ile mukayyet deÄŸildir. Kıyamete kadar devir bize aittir. Medeniyetimizin temelleri olan bu eserler, tıpkı inancımız ve medeniyetimizin ruhu gibi, halen gönül ve idrak birliÄŸimizi saÄŸlayan yapı taÅŸlarımızdır. Bu hakikatin en güzel misali, bu topraklarda kaleme alınmakla beraber, inkılaplardan sonra, deÄŸil okumak, evde bulundurmanın bile yasaklandığı, ancak yazma eser kütüphanelerinde korunabilen nüshalarının günümüze ulaÅŸabildiÄŸi birçok eserin, bizden habersiz, medeniyet coÄŸrafyamızın her köÅŸesinde yankılanmaya devam etmesidir.

Günümüz üniversitelerinde ders kitabı 

Günümüzde Sadreddin Konevi’nin eserleri, Ä°ran’daki üniversiteler ve medreselerde ders kitabı olarak okunmaktadır. Konevi’nin Ä°caz’ul Beyan’ı Defter-i Tebligat-ı Ä°slami tarafından, Kitab-ı Fükuk, Nefahat’ul Ä°lahiye, Mir’at’ul Arifin gibi eserleri ise Muhammed Hocevi’nin neÅŸriyle Ä°ntiÅŸarat-ı Mevla tarafından basılmaktadır. Âl-i Osman devrinin ilk Åžeyh’ül Ä°slam’ı olan Molla Åžemseddin Fenari’nin Konevi’nin Miftah’ul Gayb’ı üzerine yazdığı Misbah’ul Üns adlı ÅŸerh ise, hem Tahran’da hem de Beyrut’ta düzenli olarak basılıyor. Ä°mam Humeyni’nin çok deÄŸer verdiÄŸi ve üzerine bir talikat kaleme aldığı bu eser, Ä°ran’da tasavvuf hakkında yazılmış en yüksek eser olarak kabul edilmektedir. Konevi’nin, Åžerh’ul Åžeceret’ul Numaniye adlı eseri, hem Suriye’nin Hama kentinde, hem de Beyrut’ta neÅŸredilmektedir.

Orhan Gazi döneminde, ilmiye teÅŸkilatının tesisinde, medreselerin kuruluÅŸunda ve müfredatının oluÅŸumunda Davud Kayseri’nin büyük katkısı olmuÅŸtur. Bu yüzden Davud Kayseri, Kutbuddin Ä°zniki ile birlikte Osmanlı medreselerinin kurucusu olarak kabul edilir. Bizim için bu kadar deÄŸerli bir âlim olan Kayseri’nin Füsus’ul Hikem ÅŸerhi ve bu ÅŸerhten bağımsız bir deÄŸere sahip olan Mukaddemat’ı, günümüzde hem Tahran, hem de Beyrut’ta düzenli olarak basılmakta ve bu ülkelerde okunmaktadır. Lübnan’ın baÅŸkenti Beyrut’ta faaliyet gösteren Dar’ul Kütub-ul Ä°lmiyye, Davud Kayseri’nin Kaside-i Taiyye Åžerhi’ni, Ä°smail Hakkı Bursevi’nin Ruh’ul Beyan tefsirini, Sofyalı Bâli Efendi’nin FüsusÅŸerhini, TaÅŸköprüzade Ahmed Efendi’nin Mevzuat’ul Ulum’unu, Katip Çelebi’nin KeÅŸf’uz Zunun’unu, Abdullah Bosnevi’nin Arapça eserlerini düzenli olarak basmakta. Gelibolulu Åžeyhizade Abdurrahman Efendi’nin Fıkıh ilmine dair “Mecma’ul Enhur fi Åžerhi Mülteka’l Ebhur” adlı 4 ciltlik Mülteka ÅŸerhi de aynı yayınevi tarafından neÅŸrediliyor.

Anadolu’da yetiÅŸen büyük âlimlerimizden olan Ä°bn Melek er Rumi el Hanefi’nin Hadis ve Fıkıh ilimlerine dair kaleme aldığı, “Mecma’ul Fevaid, Münyet’üs Seyyadin, Åžerh’ul Menar, Åžerh’u Kitab-ı Tuhfet’ul Muluk” gibi eserler Kahire ve Beyrut’ta basılıyor ve okunuyor. Yine sırlı âlimlerimizden Bergama doÄŸumlu Kafiyeci Muhyiddin Efendi’nin “Et Teysir fi Kavaid-i Ä°lm’it Tefsir”i Tanta’da, “Seyf’ül Kadat ale’l Bugat”ı Beyrut’ta, “Åžerh’ul Ä°rab fi Kavaid’il Ä°rab”ı BaÄŸdat’ta neÅŸrediliyor. Burada bir parantez açalım. Molla Fenari’nin talebelerinden olan Kafiyeci Muhyiddin Efendi’nin Celaleddin Suyuti ve Ebu’l Yahya Zekeriyya Ensari gibi iki dev âlim yetiÅŸtirdiÄŸini hatırlatmamız icap eder. Molla Fenari’nin bir diÄŸer talebesi olan Ä°bn Hacer Askalani ile birlikte Suyuti ve Ensari, bariz bir ÅŸekilde Anadolu medrese geleneÄŸinden gelmektedirler.

Müslüman alimlerin olduÄŸu her yerde

Alaaddin Ali Çelebi’nin Tabakat’ul Hanefiyye’si BaÄŸdat ve Amman’da, Hasan b. Turhan Akhisari’nin Nur’ul Yakin’i Riyad’ta basılıyor. Birgivi Muhammed Efendi’nin Tarikat-ı Muhammediyye’si Halep’te, Ä°nkaz’ül HalikinMuaddil’üs Salat ve Zuhr’ul Müteehhilin’i DımeÅŸk’te, Ä°zhar’ul Esrar fi’n Nahv’i ise Cidde’de neÅŸrediliyor. Muhammed Zahid El Kevseri’nin 30’a yakın telif eseri ve yaptığı tahkikli neÅŸirler Mısır, Lübnan, Suriye ve Ürdün’de okunuyor. Åžeyh’ul Ä°slam Mustafa Sabri Efendi’nin eserleri de Mısır ve Lübnan’da basılıyor.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin Mısır, Sudan ve HabeÅŸistan bölümü, Kahire’de Hüseyin Mucib el Mısri riyasetindeki bir heyet tarafından Arapça’ya tercüme edilmek suretiyle Dar’ul Afak’il Arabiye kitabevince 2 cilt halinde neÅŸredildi. Seyahatnamenin Mısır bölümü, yine Kahire’de Muhammed Ali Avni tarafından Dar’ul Kütüb ve’l Vesaik’ul Kamiyye kitabevince basıldı, basılıyor.

Hafız, onunla anlaşılmış

Hilafet merkezi olan Dersaadet, yüzyıllar boyunca en fasih Arapça ve Farsça’nın konuÅŸulduÄŸu, bu dillerde en deÄŸerli ilmi ve edebi eserlerin kaleme alındığı ÅŸehir olmuÅŸtur. Öyle ki Ä°stanbul medreselerinden hiç çıkmamış, Ä°stanbul’daki âlimlerden baÅŸka hiç kimseden ders almamış bir âlimin, Acem diyarında eÅŸine rastlanılmayacak kadar fasih bir Farsça’ya, belagat sahibi bir Arap ÅŸairin bile önünde hürmet ve tazimde bulunacağı bir Arapça’ya hakim olması, mutad ve olaÄŸan bir hadise idi. Sudi-i Bosnevi, bu tarz âlimlerimizdendir. Farsça’ya vukufiyeti tarifsiz derecededir. Osmanlı Türkçesi ile kaleme aldığı Hafız Divanı Åžerhi, Ä°smet Settarzade tarafından Farsça’ya tercüme edilerek 4 cilt halinde neÅŸredildi. Ä°ran’da milli ÅŸair kabul edilen Hafız Åžirazi’nin Divan’ı çok iyi bilinmesine ve üzerinde birçok çalışma yapılmasına raÄŸmen, Sudi-i Bosnevi’nin ÅŸerhinin tercümesi ilmi muhitlerde büyük bir dalgalanmaya sebep oldu. Öyle ki birçok Ä°ranlı âlim, Hafız Åžirazi Divan’ının, ancak Sudi Bosnevi ÅŸerhi Farsça’ya tercüme edildikten sonra layıkıyla anlaşılabildiÄŸini ifade ettiler. Dikkat buyurun, anadili Farsça olan ilim adamları, kendi lisanlarının belki de en önemli eserinin anlamlarını, ancak Osmanlı Türkçesi ile yazılmış bir ÅŸerhin tercümesiyle çözebiliyorlar. Elbette ki ilimde böyle bir derinliÄŸe ulaÅŸmak, Hakk’ın lütfu ve bereketidir.

Çok az bir kısmını nakledebildiÄŸimiz bu neÅŸirler göstermektedir ki, Anadolu coÄŸrafyasında kaleme alınan bu eserler, Kahire’den Tahran’a, Riyat’tan Åžam’a, BaÄŸdat’tan Beyrut’a kadar ilim havzalarında basılmakta ve okunmaktadır. Bu kadim eserler, kapatılmış medreselerimizin, el konulmuÅŸ zaviyelerimizin, yok edilmeye çalışılmış ilim geleneÄŸimizin zafer sancaklarıdır. Bir diriliÅŸ habercisi olarak ülkemizin her köÅŸesinde dalgalanmaktalar. Allah’a sonsuz hamd olsun ki, artık Ä°stanbul’da da, hummalı bir faaliyet içinde kadim eserlerimiz tercüme ve neÅŸrediliyor. Tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf ilimlerine ait kaynaklar birer birer gün yüzüne çıkıyor. Artık Gazali ile Ä°bn Sina’yı, Ä°bn Arabi ile Ä°bn Teymiyye’yi, Taftazani ile Cürcani’yi, Razi ile Tusi’yi birlikte okumak mümkün. Toprağı tutan kökler filiz veriyor, inanıyoruz ki bir gövde yükselecek, dallar yine gökyüzüne ulaÅŸacak. Ä°ÅŸte o zaman, bizim gerçek baharımız, bu aÄŸacın altında kutlanacaktır.

Abdülhamid Ahdar iÅŸaret etti

kaynak: Dünya Bizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.