Güncel
Ümmetin ortak değeri Süleyman Hilmi Tunahan
Ebul Faruk Süleyman Hilmi Tunahan 16 Eylül'de rahmet-i Rahman’a kavuşmuştu. Süleyman Efendi’nin (ks) Kur’an-ı Kerim öğretme mücadelesi özelinde kendilerini hayır ve rahmet niyazıyla yâd ediyoruz..
DeÄŸerli kâri, 16 Eylül, hayatı, Ümmet-i Muhammed’in evlatlarına iman ve Kur’an hakikatlerini öÄŸretmekle geçen bir ömrün sahibi olan Süleyman Hilmi TunahanHazretleri’nin vefat yıldönümü.
Ebul Faruk Süleyman Hilmi Tunahan (ks) bundan 54 yıl önce bir Eylül günü rahmet-i Rahman’a kavuÅŸmuÅŸtu. Bu haber, Süleyman Efendi’nin (ks) Kur’an-ı Kerim öÄŸretme mücadelesi özelinde kendilerini hayır ve rahmet niyazıyla yâd etmek için kaleme alındı.
Zor yıllar
Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri’nin, Ümmet-i Muhammed’in evlatlarına Kur’an-ı Kerim ve Kur’an-ı Kerim’e müteallik ilimleri öÄŸrettiÄŸi yılları “zor yıllar” olarak vasıflandırmak gerekir. Åžimdiki zamanda her taraf Kur’an-ı Kerim tedrisatı için güllük gülistanlık. Camilerde, Kur’an kurslarında, imam hatip okullarında, vakıflarda, derneklerde, tekkelerde, mescitlerde isteyen herkes Kur’an-ı Kerim ilimlerini huzur içinde öÄŸrenebiliyor. Süleyman Efendi (ks) mezkûr gülistanlığa ilk fideleri ekerek can suyunu veren birkaç Osmanlı âliminden biridir.
Süleyman Efendi’nin (ks) irÅŸad hizmetine baÅŸladığı Cumhuriyet’in ilk yıllarında bırakın tedrisatı, evlerde Kur’an-ı Kerim bulundurmak dahi mahpus damını boylamak için yeter sebepti. Ä°stanbul’da jandarma korkusundan bir kısım vatandaÅŸlar matbular bir tarafa, ecdad yadigârı yazma Kur’an-ı Kerimleri bile kapı önlerine bırakmak durumunda kalıyordu.
Ahıskalı Ali Haydar Efendi Hazretleri’nin Fatih ÇarÅŸamba’da ikamet ettiÄŸi yıllarda zülüm ve baskı yüzünden 10 yıl boyunca hanımını ve kız çocuklarını çarşıya çıkaramadığı bilinir. Neden mi? Çarşı pazarda jandarma, kadınların feracelerini üzerlerinden almaktadır çünkü. “Efendi Baba”, çocuklarının ihtiyaçlarını çarşıdan bizzat kendisi karşılar, çocuklarını ayakkabı almak gibi bir zaruret için bile çarşıya çıkaramayınca kunduracı dükkânını evine taşırdı! Ä°ÅŸte böylesi bir zulmün ve korkunun payidar olduÄŸu yıllarda baskılar özellikle ulema sınıfına yönelmiÅŸtir.
6 tarikattan mücaz Abdurrahman Sami Niyazi El-UÅŸÅŸaki Hazretleri gibi pek çok Osmanlı âliminin ve Süleyman Efendi Hazretleri’nin Ümmet-i Muhammed’in evlatlarına din-i mübîn-i Ä°slâm’ı öÄŸretmek için hayat boyu sahip oldukları vaizlik görevleri elinden alınmıştır. Bir gecede medeniyet mirasını reddetmek zorunda bırakılan Anadolu insanını modern zamanların nisyanından kurtarmak için sayıları parmakla iÅŸaret edilebilecek kadar olan Osmanlı müderrisleri kendilerini vazifeli kılar: Çamura düÅŸmüÅŸ Ümmet-i Muhammed’in evladı oradan kurtarılacaktır.
Malum olduÄŸu üzere malın zekâtı kırkta birdir. Ä°lmin zekâtı ise yüzde yüzdür. Süleyman Efendi Hazretleri, ilminin zekâtını vermek için kapı kapı dolaÅŸarak hak ve hakikate dair bildiÄŸi ne varsa öÄŸretmek için talebe aramıştır.
Ä°lk talebelerle “Rabbi yessir”e cami köÅŸelerinde, medreselerin derviÅŸ odalarında, hayırsever iÅŸadamlarının konaklarında baÅŸlanır. Talebelerin iaÅŸe ve ibateleriyle de bizzat kendileri alakadar olur. Yerin kulağı vardır. Süleyman Efendi’nin yaptığı bu “gizli” tedrisat, kolluk görevlilerine ulaÅŸtırılır. Çok geçmeden ders halkası basılır, talebeleriyle birlikte kesif bir sorgu sualden geçirildikten sonra “Sizi bir daha Kur’an öÄŸretirken yakalarsak baÅŸka türlü davranırız” tehdidiyle birkaç gün süren nezarethane günleri nihayet bulur.
Gaye, çamura düÅŸmüÅŸ Ümmet-i Muhammed’in evladını kurtarmaktı
Efendi Hazretleri, “Allah var, keder yok” fehvasıyla hafiyelerin, birinci ÅŸube polislerinin, jandarma komutanlarının Kur’an-ı Kerim’i okuyan ve okutan ulemanın peÅŸine düÅŸtüÄŸü bir dönemde zor bir göreve talip olmuÅŸtur. Onun, az önce de arz ettiÄŸimiz üzere “Çamura düÅŸmüÅŸ Ümmet-i Muhammed’in evladını çamurdan kurtarmak” gibi bir derdi bulunmaktadır.
Gün, Anadolu’da minbere çıkacak imamların olmadığı, meyyiti yıkayacak gassalin bulunmadığı günlerdir. Süleyman Efendi “Gün bugündür” diyerek hizmetlerini kesintisiz olarak sürdürür. Ders, müzakere halkaları deÅŸifre olunca trenlere yönelir. HaydarpaÅŸa’dan Adapazarı’na, oradan tekrar Ä°stanbul’a tren kompartımanları kiralayarak öÄŸrencilerini 5-6 saatliÄŸine de olsa Hakk’a ve hakikate dair güzelliklerden haberdar etmeye devam eder.
Ä°stanbul’da ÅŸehir merkezlerinde talebe okutma imkânı kalmayınca civara; Çatalca’ya yönelerek çiftlik kiralar. Burada çiftlikte çalışan “iÅŸçi” öÄŸrencilerine Kur’an-ı Kerim öÄŸretir. Böylelikle maddi ve manevi ziraat yapılır! Talebelere evvel emirde zarurat-ı dîniyye olan ilmihal bilgileri öÄŸretilir. Akabinde Süleyman Efendi’nin tertip ettiÄŸi usulle birkaç günde Kur’an-ı Kerim’e geçilir ve böylelikle sarf ve nahiv ilimleri okunmaya baÅŸlanır. Günler haftaları, haftalar ayları kovalayıp talebeler yavaÅŸ yavaÅŸ yetiÅŸmeye baÅŸlar. Su uyur, hafiye uyumaz! Bir müddet sonra sivil polisler çiftliÄŸi de keÅŸfedince “düz ovada” Kur’an-ı Kerim tedrisatı yapma imkânı kalmaz! DaÄŸlara yol görünür. DaÄŸlar kimlere kucak açmamıştır ki?
DaÄŸ, bir inziva makamıdır; bir ihtiÅŸamdır, bir sığınaktır, ana kucağı gibi kendine geleni muhafaza eden bir sığınma sahnesidir... Sessiz, sedasız, yerli yerinde olanca haÅŸmetiyle duran “dünyanın çivileri” kucağına gelene hakikat namelerini fısıldar. Süleyman Efendi Hazretleri (ks), Üstadı, Salâhuddin Ä°bn-i Mevlânâ Sirâcüddin (k.s.) ile birlikte erbaîn çıkarmıştır daÄŸlarda.
En son çiçek, bir daÄŸ başında açar. Ä°lk kardelen bir daÄŸ kuytusunda filizlenir. Bir Resul, orada nâlınlarını ayağından çıkarır, En Kutlu Ä°nsan (sav) “Uhud bizi sever; biz de Uhud’u…” buyurur. DaÄŸ bir ihtiÅŸamdır; güftügûdan uzaklaÅŸma yeridir. Bazen de daÄŸ mescit olur, medrese olur…
Bu mülahazalarla Süleyman Efendi Hazretleri (ks) Çatalca ovasında yarım kalan tedrisat vazifesini Istranca DaÄŸları’na taşır. Birkaç zaman sonra jandarma komutanları Efendi Hazretleri’ni ve talebelerini burada da bulur. Hakk’tan baÅŸkasından korkusu olmayan Süleyman Hilmi Tunahan Efendi (ks) komutana ÅŸöyle der: “Evladım, Allah seni tazı olarak yaratmış olsaydı ovada tavÅŸan bırakmazdın!”
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’nin dava mücadelesinde karşısında mütemadiyen duran bir müessese bulunmaktadır: CHP. CHP, kolluk güçlerinden aynı zamanda örgütün il baÅŸkanlığını yapmakta olan valilerine, kaymakamlarından jandarma komutanlarına kadar tüm “teÅŸkilat”ıyla Süleyman Efendi’nin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nde “alternatif” eÄŸitim, dinî öÄŸretim vermesine mani olmak için elinden gelen her ÅŸeyi yapar.
Ä°stanbul’da bir Kur’an kursunda birkaç talebe ile baÅŸlayan Kur’an-ı Kerim öÄŸretim hizmetleri Asitane’de yetiÅŸen talebelerin Anadolu coÄŸrafyasına vazifelendirilmesiyle bu topraklarda yeni filizler vermiÅŸ; Kur’an kurslarının sayıları yüzlerle, vefatının ardından geçen 50 yılda yurtiçinde binlerle, Güney Afrika’dan Bosna Hersek’e, Ukrayna’dan Filipinler’e kadar onlarca ülkede yüzlerle ifade edilebilecek sayıya ulaÅŸmıştır. Bu noktada kemmiyet de bir nevi keyfiyet alameti olsa gerektir.
Siyasetten uzak durmuÅŸtu
Süleyman Efendi hiçbir zaman siyaset yapmamış, siyasetin içinde olmadığı gibi siyaset yapılan mekânlardan da özellikle uzak durmuÅŸtur. Ebul Faruk Süleyman Hilmi Tunahan (ks) Hazretleri bu hususta “Bizim para, pul, mevki, makam, siyaset, politika, kavga ve gürültüyle iÅŸimiz yok. Ä°stisnasız, her Müslümanın çocuÄŸunu da okuturuz. Bir tek fert geri
dönmüÅŸse haber versinler.” buyurmaktadır.
Rıza-i bari için çalışma, veren el olma, karşılıksız hizmet, mücadele, azim, zulme karşı direnme, mazlumun yanında olma, zorluklar karşısında pes etmeme onun vasıflarından bazıları olarak karşımızda durmaktadır.
Åžefkat ve merhamet örneÄŸi
Süleyman Efendi Hazretleri, talebelerine ÅŸefkatle yaklaÅŸmış, hiç bir talebesini yanından uzaklaÅŸtırmamış ve ufak tefek yaramazlıklarına ÅŸahit olduÄŸu öÄŸrencileri için af yolunu tutmuÅŸtur. “Bir çoban daÄŸdaki otlaÄŸa götürdüÄŸü sürü içerisindeki kuzularından birkaçı yaramazlık yapsa, yardan düÅŸse, ayağını kırsa çoban onu sırtına alarak ovaya getirerek tedavi mi eder, yoksa daÄŸda, kurda kuÅŸa yem olarak mı bırakır?” sualinin sırrı mezkur soruya verdiÄŸi cevapta saklıdır.
Hakiki tevazu sahibi
Tevazuu hiçbir zaman elden bırakmayarak “Hakiki tevazu sahibi nasıl olunur?” sorusunun cevabı mahiyetinde hareketler serdetmiÅŸtir. Süleyman Efendi (ks), “Ä°z nefsike sümme izin nâs/Önce kendi nefsine sonra insanlara nasihat et” fehvasınca hareket ederek önce kendi nefsine, sonra da Ümmet-i Muhammed’e vaaz etmiÅŸtir. Süleyman Efendi’nin sözünün tesirli olması, muhatapları nezdinde kıymet ifade etmesi, hakikati ve anlattıklarını bizzat yaÅŸamış olmasıyla alakalıdır.
Süleyman Efendi Hazretleri (ks) ömrü boyunca “Ä°nnema yahÅŸallahe min ibadihil ulema/Allah’tan ancak âlim kulları korkar” ayet-i kerimesin canlı örneÄŸi olmuÅŸtur.
"Yolumuz, hüvesi hüvesine Rasulullah’ın (sav) yoludur"
Åžah-ı NakÅŸibend Hazretleri’nin “Tarikuna fe tarikussohbeti/ Bizim yolumuz sohbet yoludur” der. Efendi Hazretleri de bir zaman Rasullullah’ın ukaz panayırına giderek Mekkelileri Ä°slam’a davetini örnek alarak Ä°stanbul’da çarşı, pazar, kahvehane, dükkân dükkân dolaÅŸarak ihlas ve samimiyetle irÅŸad ve tebliÄŸ vazifesine devam etmiÅŸtir.
“Bizim yolumuz hüvesi hüvesine milimi milimine Rasulullah’ın yoludur” diyerek Ehl-i Sünnet vel Cemaat tariki ve ruhundan hiçbir zaman ayrılmamıştır.
Zalimin karşısında, mazlumun yanında bir ömür
Kürsülerden, minberlerden, rahlelerden zalimin zulmünü eleÅŸtirerek gördüÄŸü kötülüÄŸe diliyle mani olmaya gayret etmiÅŸ; mazlum Müslümanların yanında yer almıştır. Cezayir’deki Fransız katliamını kürsüden lanetleyerek, Müslümanlara birlik ve dayanışma çaÄŸrısı yapmıştır.
Medresetül Kuzat (Hukuk Fakültesi) ve Medresetül Mütehassısîn, Süleyman Efendi’nin icazet aldığı mektepler arasındadır. Medrese tahsili esnasında astronomi ilmi de öÄŸrenen Süleyman Efendi (ks), talebelerinin dinî ilimlerin yanında fen ilimleriyle de mücehhez olmalarını tavsiye ederek arzu edenlerin Fen Fakültesi’ne gitmesini teÅŸvik etmiÅŸtir.
"Dava muzaffer olsun da varsın bizim yerimiz caminin pabuçluÄŸu olsun"
Süleyman Efendi Hazretleri (ks) gerçek tevazu sahibi bir zattı. Åžairin “Mazhar-ı feyz olamaz düÅŸmeyicek hâke nebât/ Mütevazı olanı rahmet-i Rahman büyüdür” dediÄŸi tarzda hareket etmiÅŸtir. Günümüzde bir takım kanaat/cemaat önderlerini bir araya getirdiÄŸinizde masanın baÅŸköÅŸesini kapma meselesi yaÅŸanıyor. Bunun için de ekseriyetle yuvarlak masaların etrafında bir araya gelinmektedir. Süleyman Efendi (ks) davanın muzaffer olmasını önceleyerek, “Dava muzaffer olsun da varsın bizim yerimiz camiinin pabuçluÄŸu olsun” düstûruna itibar etmiÅŸtir.
Veren el
Talebelerine her daim veren el olmayı öÄŸütlemiÅŸtir. VermiÅŸtir, bu noktada da örneklik teÅŸkil etmiÅŸtir. Zekâtın dışında mali cihat kabilinden de Ä°slami hizmetlere destek olunmasını salık vermiÅŸtir.
Allah’ın memurusunuz!
Süleyman Efendi Hazretleri’nin (ks) talebelerine gösterdiÄŸi hizmet ve dava adamlığı misyonu “Evlatlarım, Sizler Allah’ın memuru, Rasülullah’ın memuru, Kitâbullah’ın memuru, Füyûzât-ı ilâhiye’nin tevzî memurlarısınız. Yegâne vazifeniz bataÄŸa düÅŸmüÅŸ olan ümmet Muhammed’in evladını bataklıktan kurtarmak, gaye, Rızâ-i Ä°lâhî’dir.” vasiyetiyle açıklanabilir.
Gece namazına râm olmuÅŸtu
Çok çalışmakla da talebelerine örneklik teÅŸkil etmiÅŸ; Efendi Hazretleri (ks) özellikle de gece namazına iÅŸtiyakla râm olmuÅŸtur. Geceleri yaptığı ibadetlerde uykusunun kaçması için omuz baÅŸlarına kar koyduÄŸu bilinmektedir.
Âlimin ölümü cahillerin gözünde kaybolmaktan ibarettir denilmiÅŸ. El Hakk doÄŸrdur. Ä°nsanların gönüllerinde yaÅŸamaktadır. Ebul Faruk Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri (ks), Kur’an-ı Kerim’e hizmetle geçen 71 yıllık çileli hayatını 54 yıl önce bugün tamamlayarak “Irciî” emrine ittisal ederek Cenab-ı Hakk’ın rahmetine mazhar olmuÅŸtur.
Hayatında olduÄŸu gibi vefatının ardından da talebeleri, sevenleri Süleyman Efendi’yi yalnız bırakmamıştır. Günün hemen her saatinde Karacaahmet’teki kabri ziyaretçilerle dolup taÅŸmaktadır. Pek çok talebesi, seveni ve nurlu yolundan gidenler imkân dâhilinde ahiret âleminde de yakınında bulunmak arzusuyla Karacaahmet Sultan’daki kabristanının yakınlarında kendileri için mezar yeri almıştır.
Gönüllere hitap etti
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Ümmet-i Muhammed'in gönül evlerinin mâmûr olması için gayret sarf ederek, gönüllere hitap etmiÅŸtir. Vücudun salim olmasında kalbin salih olması gereÄŸinin altını çizerek, kalplerin ıslah edilmesinin önemine vurgu yapmıştır. Cemiyetin içerisindeki huzursuzlukların ancak fert fert nefislerin ıslah edilmesiyle ortadan kalkabileceÄŸini ifade ederek, içtimâî erozyonu önleyebilmek için yoÄŸun bir mesai sarf etmiÅŸtir. Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri gönüllere hitap ederek, talebelerine maddi ilimlerin yanında manevi ilimlerin de altın anahtarlarını vererek, nefis tezkiyesi ve nefis muhasebesinin gereÄŸi üzerinde durmuÅŸtur.
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Seyyidler Zinciri'nin otuzüçüncü halkasını teÅŸkil etmiÅŸtir. Batınî cepheden feyz-i ilâhi ile nasipyâr olarak, Selahuddin Ä°bn-i Mevlânâ Sirâcüddîn (K.S.) Hazretleri'ne intisab ederek, seyr-i sülüklerini tamamlamışlardır. Bir müddet sonra kendilerine isabet eden tecelliyatın büyüklüÄŸünden, Üstadı Selahuddin Ä°bn-i Mevlânâ Sirâcüddîn (K.S.) Hazretleri eliyle, Ä°mam-ı Rabbanî Müceddid-i Elf-i Sani Ahmed-i Farûk-ı Serhendî Hazretleri'nin ruhani nisbetlerine baÄŸlanmışlardır. Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) Hazretleri bu suretle Seyyidler Zinciri'nin otuz üçüncü halkasını teÅŸkil etmektedirler.
Ebul Faruk Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri’ni (ks) rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. “Pak ervahına binler Fatiha hediye ederek” haberimizi nihayete erdiriyoruz.
Ä°brahim Ethem Gören
Henüz yorum yapılmamış.