Özel / Analiz Haber
Beşir Ayvazoğlu: Türk edebiyatının unutulmaz ismi Peyami Safa, Hitlerci miydi?
Kürşat Bumin, Yeni Şafak'ta "Hitler Severlik Konusunda Arşiv Gerçekten Kabarık" başlıklı yazısında, benim bir sözüme de atıfta bulunarak bugün "muhafazakâr", "İslâmcı muhafazakâr" yahut "milliyetçi muhafazakâr" diye nitelenen bazı yazarların bir zamanlar Hitler hakkında çok iyi duygular beslediklerini yazmıştı.
Örnek olarak gösterdiÄŸi isimler Peyami Safa ve Nurettin Topçu...
Kapsamlı bir biyografisini yazdığım Peyami Safa'nın 1937 yılında yaklaşık bir ay süren Avrupa seyahatinden dönerken uÄŸradığı Almanya'da, "bir ideal etrafında birleÅŸip birbirine kenetlenerek tek irade ile hareket etme ihtiyacı"ndan doÄŸan disipline hayran olduÄŸu bir gerçektir. O tarihte, toplumların "uzviyet gibi bütünü ve parçaları aynı zamanda teÅŸekkül eden, parçaları bütünün emrinde ve istikametinde geliÅŸen tabii varlıklar" olduÄŸunun anlaşıldığını, bu sebeple Birinci Dünya Savaşı'ndan beri yapılan bütün inkılâpların tek ÅŸefli, tek partili ve totaliter bir cemiyet bünyesi doÄŸurduÄŸunu düÅŸünüyordu. Böylece kendi düÅŸünce çerçevesinde Milli Åžef rejimini meÅŸrulaÅŸtıran Peyami Safa, Almanya'ya sempati duysa da, asıl mânasında bir "faÅŸist" deÄŸildi; Türkiye'nin kendi millî, ekonomik ve jeopolitik bünyesinin Hitlerizm'in prensiplerine çok yabancı olduÄŸunu ve yabancı kalması gerektiÄŸini açıkça yazmıştı.
Åžurası bir gerçektir ki, 1940'larda antikomünist aydınların çoÄŸu ve baÅŸta Cumhuriyet olmak üzere hemen bütün antikomünist basın, sıcak denizlere inme hayalinden vazgeçmeyen Sovyetler BirliÄŸi'nin tehdidi yüzünden Almanya'nın yanında yer almıştı. Perde Aralığından adlı hatıratında başından beri Hitler muhalifiymiÅŸ gibi bir izlenim uyandırmaya çalışan Nadir Nadi'nin baÅŸmakalelerinde Alman taraftarlığı çok belirgindir. Hatta bu makalelerden birinde Alman taraftarı basın "hakiki Türk matbuatı", aydınlar da "hakiki münevverler" diye nitelendirilir.
KürÅŸat Bey, delil olarak, Nadir Nadi'nin adı geçen hatıratında Peyami Safa'nın radyodan Hitler'in ünlü Danzig nutkunu dinlerken heyecana kapılarak bayıldığına dair anlattıklarını nakletmiÅŸ. Nadir Nadi diyor ki:
"Sıkıldığım için radyo başından ayrıldım. Odama gitmek üzere kapıyı açarken tek kelime Almanca bilmeyen Peyami'yi bir köÅŸeye büzülmüÅŸ, heyecandan yüzü sapsarı, kendini kaybetmiÅŸçesine, parazitlerin daha da bozduÄŸu o histerik sesi dinler gördüm. Biraz sonra arkadaÅŸlar onu ispazmoza tutulmuÅŸ bir hâlde, bütün kasları gerilmiÅŸ olarak yarı baygın odama getirecekler ve telefonla acele bir sinir doktoru çağıracaklardı. Bir kelimesini anlamadığı Danzig nutku ile Peyami mest olmuÅŸtu."
Nadir Nadi'nin anlattığı bu hadise, o yıllarda yeni unsurlar ilave edilip süslenerek ağızdan aÄŸza yayılır. Mesela 1943 yılında En Büyük Tehlike adlı broÅŸürüyle ÅŸiddetli bir tartışmaya yol açan Faris Erkman, Peyami Safa'nın Hitler'i dinlerken "Bu ne ses, bu ne ses Yarabbim!" diyerek heyecan ve sevinçten düÅŸüp bayıldığını yazmıştır. Niyazi Berkes de Unutulan Yıllar adlı hatıratında aynı rivayeti Nadir Nadi'ye atıfta bulunarak kitap boyunca beÅŸ altı defa zikreder.
O gün Peyami Safa'nın yanında olan Vecdi Bürün, Peyami Safa ile 25 Yıl adlı kitabında hadiseyi çok farklı anlatmıştır: 1939 Haziranı'nda Merve'ye hamile olan Nebahat Hanım'ın durumu ağırlaşır ve hastahaneye kaldırılır. Doktorlar doÄŸumun an meselesi olduÄŸunu söyledikleri için Peyami Safa geceleri geç saatlere kadar hastahanede kalmaktadır. Vecdi Bürün, dostunu hiç yalnız bırakmadığını, üç gece arka arkaya hastahanede sabahladıklarını, nihayet Merve'nin dünyaya geldiÄŸini ve bu sevinç verici hadiseden sonra gazeteye gidebildiklerini anlatır ve ÅŸöyle devam eder:
"Ä°kimiz de yorgunduk (...) Yazı iÅŸleri müdürü Feridun Osman'ın odasındaki radyodan sesler geliyordu. Peyami Safa, sinirleri son derece gergin bir halde radyoyu dinlemek istedi. Odada Ahmet Hidayet Reel'den baÅŸka Fikret Adil de vardı. Fikret Adil dedikoduculuÄŸu ile ün yapmış bir edebiyat meraklısıydı. Radyo Adolf Hitler'in konuÅŸacağını bildirdi. Almanya'nın Führer'i dehÅŸet verici bir sesle konuÅŸmaya baÅŸladı. Hitler'in konuÅŸmasından bir dakika kadar sonra, Peyami Safa'nın oturduÄŸu koltuktan yana doÄŸru kaykıldığı görüldü. Bayılmıştı. Hemen sular, kolonyalar koÅŸturuldu. GömleÄŸinin yakası açıldı, ÅŸakakları ve bilekleri kolonya ile ovuldu. Ä°ki üç dakika sonra üstadın gözleri açıldı. Durumun ne olduÄŸunu hemen anlamıştı (...) Bu bayılmanın sebebi besbelliydi. Zaten zayıf bünyeli olan Peyami Safa hastahanede uzun geceler beklemekten gelen yorgunluÄŸa dayanamamıştı. Fikret Adil bu olayı etrafa ÅŸöyle yayacaktı: Hitler konuÅŸurken Peyami Safa öyle heyecanlandı, öyle heyecanlandı ki, sonunda koltuÄŸa yığılıp kaldı!"
Dikkat edilirse, Vecdi Bürün'ün anlatımında Peyami Safa'nın baygın halde Nadir Nadi'nin odasına taşındığına dair bir ifade yok. Bayılmış bir adamı kucaklayıp niçin onun odasına götürsünler? Belli ki hadiseyi Nadir Nadi de baÅŸkasından dinlemiÅŸ, hatıratında bizzat görmüÅŸ gibi anlatmıştır. Kendi Alman taraftarlığını gizleyen bir yazarın Peyami Safa'nın bilmediÄŸi bir dilde yapılan bir konuÅŸmayı dinlerken bayıldığına dair söylediklerine niçin inanalım?
Unutmamak gerekir ki, Peyami Safa o tarihte Cumhuriyet'in yazarlarındandı. Nadir Nadi, Hitler muhalifi idiyse, Hitlerci bir yazarı gazetesinde niçin tutuyordu?
ARŞİV
Henüz yorum yapılmamış.