Özel / Analiz Haber
Hayrettin Karaman: Aşırı uçlardan biri mealciliktir
Follow @dusuncemektebi2
Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da iki aşırı uç bir de olması gereken orta yol var.
Aşırı uçlardan biri mealciliktir.
Ben mealciliÄŸi ÅŸöyle tanımlıyorum
Arapça bilmeden, usul bilmeden, onbeÅŸ asırlık birikimden yararlanmadan Kur’an-ı Kerim’in, asıl dilinden baÅŸka bir dile yapılmış tercümesini/mealini okuyup bundan hüküm çıkarmak; inanç, ibadet ve davranış kurallarının bilgisine ulaÅŸmayı hedef edinmek.
Bunun saÄŸlıklı, mümini amacına ulaÅŸtıracak bir yöntem olmadığı güçlü delillerle sabittir.
Bir köÅŸe yazısı bu delillerin tamamını sırlamaya müsait olmadığından yalnızca yine aziz kitabımızdan hareketle ÅŸunları zikretmekle yetineceÄŸim:
—Kitabımız, doÄŸru anlaşılabilmesi, anlama ve uygulamada yanlışa düÅŸmemesi için Peygamberimiz’e (s.a.) uyulmasını emrediyor. (Bu konuda birçok ayet var.)
—Yine kitabımız, hem onu anlama hem de anlama ve uygulamada ihtilafa düÅŸüldüÄŸünde doÄŸruya yönelme için âlimlere (ilmî birikime) baÅŸvurmayı tavsiye ediyor.
—Tercüme ve meal, birçok kelime ve cümlenin muhtemel manalarından birini tercih ederek yapılır; diÄŸer muhtemel manalar metinde kalır, meale geçmez.
Bu sebeple meal ve tefsir okunur, bunun sayılmayacak kadar çok faydası ve bereketi vardır; ancak, hüküm çıkarmak için Arapça ve usul bilgisine, nazm-ı Kur’an’a müracaata ihtiyaç vardır.
DiÄŸer aşırı ucun temsilcileri, meal ve tefsir okumayı yasaklıyor, bunların Müslümanları böleceÄŸini, ortaya Ä°slam diye birçok farklı dinin çıkacağını, bu sebeple tefsir ve meal okumayı bırakıp dini ilmihallerden öÄŸrenmek gerektiÄŸini iddia ediyorlar.
Orta yol ise hem meal ve tefsir hem de, baÅŸta ilmihaller olmak üzere, güvenilir âlimlerin yazdıkları diÄŸer eserleri okuyarak doÄŸru, seviyeye göre derin ve ÅŸuurlu, beÅŸeri olan ile ilâhî olanı birbirinden ayırmaya dayalı din bilgisi edinmektir. Tarih boyunca bu usul uygulanmış, böyle okuyan ve dinleyenler doÄŸrudan sapmamış ve ümmetin kahir çoÄŸunluÄŸu (1.7’de 1.5’i) Ehl-i Sünnet itikadında müminler olmuÅŸlardır.
Bunu kaydettikten sonra, bu yazıyı yazmaya da sebep teÅŸkil eden bir yazıdan söz edeceÄŸim.
Bir ay kadar önce idi, sosyal medya denilen “doÄŸru ve yalan, iyi ve kötü haber-bilgi deposunda” bir yazı dolaÅŸtı. Uzunca yazının özeti ÅŸudur:
Müslümanlar asırlarca Kur’an’ı anlamadan okudukları için ona büyük bir saygı ile baÄŸlanmışlar, baÅŸta Ä°ngilizler olmak üzere Ä°slam düÅŸmanları ümmeti çözmek için Kur’an baÄŸlılığını bozmak gerektiÄŸini düÅŸünmüÅŸler, 1870’li yıllarda sözde bir Müslüman onlara ÅŸu tavsiyede bulunmuÅŸ: “Kur’an’a uyalım.” Yani Kur’an’ı tercüme ettirelim, herkes kendi dilinde okusun, o zaman ortaya birden fazla din ÅŸeklinde Ä°slam çıkacak, ümmet Kur’an’a saygısını kaybedecek, bölünecek, Ä°slam düÅŸmanları da maksatlarına ulaÅŸmış olacaklar.
Bu tavsiye üzerine Kur’an Arapça bilen iki Hristiyana tercüme ettirilip yayılmış…
Hem olayın vukuu (karar verilmesi) tarihi ile bir seminerde olaya ÅŸahit olanın anlattığı tarihler arasında, uydurma olduÄŸunu gösteren tutarsızlıklar var hem de Kur’an-ı Kerim’in ilk tercüme ediliÅŸ tarihinde hatalar var.
Küçük bir bilgi notu sunayım:
“Kur’ân-ı Kerîm’in tercüme edildiÄŸi en eski dillerden biri de Türkçe’dir. 950’li yıllardan itibaren toplu olarak Ä°slâmiyet’i kabul eden Türklerin Kur’an’ın bazı küçük sûrelerini kendi dillerine çevirmiÅŸ olmaları muhtemeldir. Zira Türkler, daha önce intisap ettikleri dinlerin kutsal metinlerini kendi dillerine tercüme etmiÅŸlerdi. Ä°lk Türkçe Kur’an tercümesinin tarihi ve mütercimi bilinmemekle beraber, bu çalışmanın IV-V. (X-XI.) yüzyıllarda gerçekleÅŸtiÄŸi tesbit edilmiÅŸtir.” (Ä°nan, Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Tercemeleri, s. 4, 8)
Kur’an-ı Kerim kendini, “Åžüphesiz kitap, Allah’ın saygılı kulları olmak isteyenler için doÄŸru yol rehberi, en doÄŸru ve saÄŸlam bilgiye götüren…” ÅŸeklinde tanımlarken, Kur’an’ı anlamanın, bunun için meal ve tefsir okumanın insanları doÄŸru Ä°slam’dan saptıracağını, Kur’an’a saygıyı kaldıracağını ve ümmeti böleceÄŸini iddia etmek çok vahim bir sapmadır.
Bu sosyal medyada herkes yazar-çizer oldu; kim hain, kim iyi niyetli cahil-cesur, kim ehliyetli ve ıslahatçı.. belli olmaz hale geldi. Buralarda dolaÅŸan bilgileri, baÅŸta Diyanet olmak üzere, güven kazanmış din ilmi adamlarına sormadan benimsemek ve yaymak asla doÄŸru deÄŸildir, vahim sonuçlar doÄŸurabilir, vesselam.
Henüz yorum yapılmamış.