Sosyal Medya

Kürsü

Yusuf Kaplan- Nizamülmülk bin yaşında...

Yusuf Kaplan- Yeni Åžafak



Ä°slâm medeniyetinin ilk büyük kriz zamanları... Hem yıkılış hem de yeniden kuruluÅŸ sancıları...
 
Bir yanda, taÅŸ üstünde taÅŸ, baÅŸ üstünde baÅŸ bırakmayan, Ä°slâm dünyasını harabeye çeviren MoÄŸol saldırıları...

Öte yanda, Haçlıların, girdikleri her yeri yaÄŸmaladıkları, Ä°slâm dünyasını kana boyadıkları, sadece Müslümanları deÄŸil Yahudileri ve lokal dinlerin, kültürlerin müntesiplerini de kitleler hâlinde kılıçtan geçirdikleri, katliam üstüne katliam yaptıkları, hiç bitmeyen, hiç bitmeyecekmiÅŸ gibi gözüken, Ä°slâm âlemini kan gölüne çeviren büyük felâketler silsilesi...
 
Bütün bunlar yetmiyormuÅŸ gibi, bir de içerde kaynayan, kaynatılan fitne kazanları, emirlikler, sultanlıklar, beylikler arasındaki iktidar ve güç savaÅŸları...
 
MahÅŸer provası gibi... Yeryüzü cehennemi sanki...
 
Ve Müslümanların ölüm-kalım mücadelesi...
 
YERYÜZÜ CEHENNEMÄ°NÄ° ANDIRAN BÄ°RÄ°NCÄ° BÜYÜK MEDENÄ°YET BUHRANINI NASIL AÅžTIK?
 
1258’de BaÄŸdat düÅŸüyor... Ä°slâm medeniyetinin kalbi, her ÅŸeyi BaÄŸdat.
 
1326’da Kurtuba düÅŸüyor... Endülüs’ün gözbebeÄŸi, hür düÅŸüncenin yurdu, insanlığın düÅŸünce ufku, barbarlığın her çeÅŸidini yaÅŸayan Avrupalılara evrensel Müslüman kozmopolis’in numûne-i imtisalini sunan Kurtuba.
 
Endülüs, zamanla, 1492’de Ä°ÅŸbiliye’nin düÅŸüÅŸüyle tarihten silinecektir...
 
Ama BaÄŸdat’ın düÅŸüÅŸüyle sonuçlanan Abbâsî hanedanlığının çatırdamasıyla, Selçukluların tarih sahnesine çıkmasıyla ve nihayet Osmanlı’nın geliÅŸiyle birlikte Ä°slâm medeniyeti, hem eksen deÄŸiÅŸtirecek hem taze kan devÅŸirecek hem de toparlanacak, bütün dünya tarihini tam sekiz asır Müslümanların yapmalarını mümkün kılacak büyük bir medeniyet atılımına imza atacaktır...
 
BaÄŸdat’ın düÅŸüÅŸü, Kurtuba’nın tarihten siliniÅŸi, Horasan ve Türkistan havzasının yeni Müslüman olan ÅŸehirlerinin, Merv’in, Tûs’un, NiÅŸabur’un, Semerkand’ın ve Buhara’nın yerle bir ediliÅŸi, cehenneme çevriliÅŸi, Müslümanların dünyevî her ÅŸeylerini yitirmelerine yol açtı. Ama Müslümanların Selçuk ve Eyyûbî çocuklarının birbirlerine omuz vermeleriyle toparlanmalarını, yangın yerine dönen âlem-i Ä°slâm’ı toparlamalarını, bütün belâları birer birer defetmelerini, yürekleri fethedecek bütün insanlığı diriltici, bütün insanlığa hayat sunucu muazzam ve muazzez bir medeniyet yürüyüÅŸü gerçekleÅŸtirmelerini önleyemedi.
 
Zahmetsiz rahmet olmazdı. Fikir ve oluÅŸ çilesi çekilmeden hakikat lûtfedilmezdi.
 
Müslümanlar yılmadılar, yıkılmadılar, özellikle Selçuk çocuklarının önderliÄŸinde ayaÄŸa kalktılar, hakikatin bayrağını Asya’nın içlerinden Avrupa’nın içlerine kadar dalgalandıracak uzun bir yolculuÄŸa çıktılar...
 
Emperyalist Roma gibi, emperyalist Avrupa gibi, güce deÄŸil, hakikate dayalı evrensel bir medeniyet geliÅŸtirdiler; Medine’den süt emen, herkese hayat hakkı tanıyan, insanlığa hakkaniyetin, silmin, selametin, adaletin ve sulhün ne demek olduÄŸunu öÄŸreten aşılamamış evrensel bir kosmopolis inÅŸa ettiler.
 
MAHÅžERÄ°N ÜÇ ATLISI: MELÄ°KÅžAH, NÄ°ZAMÜLMÜLK VE GAZÂLÎ
 
Bu diriliÅŸ yolculuÄŸunun, tarihin akışını deÄŸiÅŸtiren baÅŸlangıç noktası ve kilometre taşı, mahÅŸerin üç atlısının tarih sahnesine çıkmasıydı: Kurucu MelikÅŸah, uygulayıcı Nizamülmülk, temelleri koyucu Gazâlî.
 
Gazâlî’nin fikrî önderliÄŸinde, Nizamülmülk’ün çelik dirayeti ve MelikÅŸah’ın güçlü liderliÄŸiyle çeyrek asırda bin yılın tohumlarını ekecek, hem Ä°slâm medeniyetinin, daha önceki tarihinde görülmemiÅŸ ölçekte uzun soluklu ve köklü bir medeniyet atılımının gerçekleÅŸtirilmesini saÄŸlayacak hem de bundan sonraki bu tür büyük ölçekli krizlerin nasıl aşılabileceÄŸini gösterecek tarih açılımı, ruh atılımı gerçekleÅŸtirildi.
 
Bu atılımın gerisinde bu atılımı hayata geçiren öncü kiÅŸi olarak Nizamülmülk vardı.
 
Nizamülmülk sadece tarihi kuran bir kiÅŸinin adı deÄŸildi; insanlığa sunulan bir Dünya Nizamı’nın da adıydı.
 
Bugün iki asırdır yaÅŸadığımız ikinci büyük medeniyet krizinde de benzer büyük sorunlarla boÄŸuÅŸuyoruz: Müslüman Zihni, Müslümanca YaÅŸama Zemini ve Müslüman Zamanı çöktü.
 
Ä°ÅŸte bize hem bu krizi aÅŸmamızı saÄŸlayacak donanıma, dirayete ve inanca sahip yeni bir Nizamülmülk gerek, hem de dünyada hakkaniyeti, sulhu, selameti ve adaleti yeniden yeÅŸertecek bir dünya nizamı.
 
Nizamülmülk bunu nasıl baÅŸarmıştı, peki?
 
“GECE ORDULARI” OLMADAN ASLÂ!
 
Oxford’dan Marburg’a, Palermo’dan Bologna’ya, Padua’dan Paris’e kadar Batı üniversitelerinin temelini de oluÅŸturan medrese devrimiyle gerçekleÅŸtirmiÅŸti.
 
Bir önceki yazımda da dikkat çektiÄŸim gibi, öylesine köklü ve uzun soluklu, bin yılı inÅŸa eden bir devrimdi ki bu, devlet bütçesi su gibi eÄŸitime akıyordu.
 
Bazı kiÅŸiler, Nizamülmülk’ü, MelikÅŸah’a ÅŸikayet ettiler. Åžöyle dediler: “Sultanım! Nizamülmülk’ün eÄŸitime yaptığı bu devâsâ yatırımla, Ä°stanbul’u fethedebiliriz!”
 
MelikÅŸah, vezirini çağırdı, hesap sormaya kalkıştı.
 
Nizamülmülk’ün MelikÅŸah’a verdiÄŸi cevap, bizi de silkeleyip kendimize getirmeye yetecek niteliktedir:
 
“Sultanım! Ben, gece orduları yetiÅŸtiriyorum. Ä°lim, fikir, zikir ve ruh orduları. Maddî ordularının ulaÅŸamayacağı yerlere onlarla ulaÅŸabilirsin. Ä°nançlarımızı, ruhköklerimizi her dâim diri tutacak, biz yok olsak bile inançlarımızın yaÅŸamasını saÄŸlayacak tohumları ekiyorum.”
 
Sözün özü: Maddî ordularınız ne kadar güçlü olursa olsun, gece ordularınız, manevî ordularınız, ilim, fikir, zikir, sanat ve ahlâk ordularınız yoksa, çürümekten ve yok olmaktan kurtulamazsınız.
 
*
 
Not: Bugün Ä°stanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde Ä°pekyolu Medeniyet AraÅŸtırmaları Merkezi olarak Nizamülmülk’ün bininci doÄŸum yılı vesilesiyle “Nizamülmülk Bin Yaşında” baÅŸlıklı, iki gün sürecek bir sempozyum yapılacak. Sempozyumda güzel tebliÄŸler var. Kaçırılmayacak bir sempozyum.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.