Sosyal Medya

Kürsü

Hakan Albayrak- Helmut Schmidt ve İslam dünyası

Hakan Albayrak- Karar



10 Kasım 2015’te 96 yaşında bu dünyadan göçen eski ÅŸansölye (1974-82) Helmut Schmidt’in ölümü, Alman yüreklerini derinden sarsmıştı. Acıdan ziyade ÅŸaÅŸkınlık vardı aslında. 90’lı yaÅŸlarında bile zihin açıklığından hiçbir ÅŸey kaybetmeyip Almanya ve Avrupa’ya yol göstermek babında esaslı konuÅŸmalar yapan, demeçler veren, makale ve kitaplar yazan siyaset bilgesi Schmidt’in eli hep üzerlerinde olacakmış gibi bir hisleri vardı da o hissi ancak Schmidt’i kaybedince hissedebilmiÅŸtiler sanki.
 
Dün, Schmidt’in 100’üncü doÄŸum günüydü. Alman basınında müthiÅŸ bir Schmidt nostaljisi…
 
***
 
Peki, Schmidt’e hayran olan Almanlar, onun dediklerine ne kadar itibar ediyorlar(dı)? AÄŸzından çıkan her cümleyi bilgelik pınarından bir yudum gibi gördüklerini biliyoruz, ama pratikte gerçekten itibar ediyorlar (mıydı) Schmidt’in dediklerine? Meselâ Ä°slam ve Müslümanlar konusunda?
 
Haftalık Die Zeit gazetesinde Ä°slam ve Müslümanlara dair çok geniÅŸ kapsamlı bir yazı dizisinin koordinatörlüÄŸünü yaptığı 1980’li yılların ortalarından beri Schmidt’in kamuoyu önünde tartıştığı temel meselelerden bir tanesi daima Ä°slam dünyasıyla iliÅŸkiler olmuÅŸtur (DiÄŸerleri: Avrupa entegrasyonu, Asya-Pasifik perspektifi, günümüz Almanya’sının Alman tarihindeki müstesna yeri). Türkiye’de “Avrupa BirliÄŸi’ne üye olmamızı istemeyen eski Almanya BaÅŸbakan” olarak tanınan ve gerçekten de öyle olan Schmidt’in bu pozisyonu belki Haçlı zihniyetinin bir tezahürü gibi algılandı, fakat Schmidt aslında o zihniyeti deÄŸiÅŸtirmeye yönelik bir çabanın içinde oldu hep (Belirtmeden geçmeyelim: Schmidt, Yunanistan’ı da AB’de görmek istemiyordu).
 
Enver Sedat’tan duyduÄŸunda kendisinin de ÅŸaşırdığını söylediÄŸi “Ehl-i Kitap” konusundan bahisle Batı’nın Ä°slam konusundaki bilgisizliÄŸine dikkat çekti mesela. 2008’de ABD’deki baÅŸkanlık seçimiyle ilgili bir televizyon programında, diÄŸer katılımcılar Cumhuriyetçi aday John McCain’in “Irak’tan asker çekmek ancak kesin zaferden sonra gündeme gelmeli” görüÅŸünün mü yoksa Obama’nın Amerikan askerlerinin canlarını önceleyen retoriÄŸinin mi kamuoyunda daha fazla karşılık bulduÄŸunu veya ABD’nin siyah bir baÅŸkana hazır olup olmadığını uzun uzun tartışırken, “Ben bir tek ÅŸeye bakıyorum: Adaylar, Ä°slam’ı Hıristiyanlık yahut Yahudilik gibi meÅŸru (legitim) görüp görmediklerine dair bir ÅŸey söylüyorlar mı? En önemli mesele budur ve ne yazık ki bu konuda söyledikleri hiçbir ÅŸey yok” diye kestirip attı. Her fırsatta demografik gerçeklere (Ä°slam dünyasındaki hızlı nüfus artışına ve Avrupa’nın bununla baÅŸ etmesinin imkânsızlığına) dikkat çekip, hiç deÄŸilse demografinin hatırı için Ä°slam dünyasıyla iyi geçinmek gerektiÄŸini, aksi halde Avrupa’nın istikbalinin tehlikeye gireceÄŸini söyledi. Müslümanların oldukları gibi kabul edilmeleri, özgün hallerine saygı gösterilmesi, Batılı ölçülerle yargılanmamaları ve ‘terbiye’ edilmeye kalkışılmamaları, katiyen kışkırtılmamaları gerektiÄŸini vurguladı.
 
Hülasa, Almanya ve Avrupa’yı Ä°slam dünyasının nazarında makul ve muteber kılmanın Almanya ve Avrupa için ‘varoluÅŸsal’ bir mecburiyet olduÄŸunu vazetti Schmidt.
 
***
 
Schmidt’in bu bakış açısının Almanlar –devlet ve kamuoyu- tarafından sahiplenilmesi ÅŸöyle dursun doÄŸru dürüst anlamlandırılabildiÄŸini söylemek bile mümkün deÄŸil maalesef. Belki algılanmadı bile.
 
100’üncü doÄŸum günü münasebetiyle ÅŸu günlerde Alman basınında Schmidt’in bıraktığı siyasi ve entelektüel mirasla ilgili yazılardan geçilmiyor, ama hayati önem atfettiÄŸi Ä°slam dünyasıyla iliÅŸkiler meselesindeki duruÅŸu hakkında -görebildiÄŸim kadarıyla- tek satır yok. Çok ilginç.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.