Kürsü
Kapitalizmin modern insana dayattığı serap: Sürekli mutluluk
Zygmunt Bauman: “Emniyetli mutluluk durumu erişebilir olmadığı için arayışta olanları mutlu tutabilen tek şey, elden sürekli kayıp giden bu zor hedefin takibidir. Mutluluğa giden bu yolda bitiş çizgisi yoktur. Görünüşte araçlar amaçlara dönüşür.”
Zygmunt Bauman, 1980’li yıllardan itibaren, modernizm ile totaliterizm arasındaki bağlantılar üzerine hem kuramsal hem de sosyolojik incelemeleriyle öne çıkmıştır. Almanya’daki nasyonal sosyalizm üzerinden Holocaust hakkındaki çözümlemeleri bu bağlamda önemli bir etki oluşturdu. Böylelikle, modernizme ilişkin kavram ve kategorilerin totaliterlikle doğrudan ya da dolaylı ilişkileri derinlikli olarak ve disiplinler arası bir yöntemle ortaya konulmuş olundu.
Bauman, aynı zamanda postmodernizm hakkındaki çalışmalarıyla da sahada önemli bir yer tutmaktadır. Siyasal, etik ya da genel olarak kuramsal düzlemde postmodernizmin değerlendirilmesini yapmış; açık anlaşılır fakat derinlikli de olan metinleriyle postmodernizmin ne olup/olmadığını ne tür olanaklar sağladığını göstermeye ve netleştirmeye çalışmıştır.
Emeğe biçilen fiyat
İnsanların bedensel ya da zihinsel emekleriyle var ettiği çeşitli ürünlerin tek ortak paydası, piyasada onlara biçilen fiyattır. Bu ürünlerin piyasada bulunabilirliğinin artışı ya da düşüşüyle ilgilenen ‘Gayri Safi Milli Hâsıla’ istatistikleri, alım-satım işlemleri esnasında el değiştiren para miktarını kayıt altına alır.
Yazara göre, GSMH göstergeleri, bariz görevlerini iyi bir şekilde yerine getirsin ya da getirmesin, mutluluğun artışı ya da azalışının göstergeleri olarak görülüp görülmeyeceklerine ilişkin soru halen ortadadır:
"İnsanlar daha çok para harcadıkça bunun harcayanların mutluluğundaki benzer bir artışla çakışması gerektiği varsayılır; fakat bu muallaktır. Örneğin; heyecan verici, enerji tüketen, risk dolu ve sinir bozucu bir faaliyet olarak bilinen mutluluk arayışı daha sık zihinsel depresyon vakalarına yol açarsa, antidepresanlara daha fazla para harcanması muhtemeldir. Eğer araba mülkiyetindeki artış yüzünden, araba kazalarının sıklığı ve kaza kurbanlarının sayısı artarsa, araba tamirleri ve tıbbi tedavi giderleri de o kadar artacaktır.”
Mutluluğun şekli değişti
Modern dünyada insanlar mutluluğu meta alışverişinde arıyor. Tükettikçe mutlu olacağını sanan insanlar, aslında tüketim toplumunun bir parçası haline geliyor. Kitaba göre, insanların mutluluk arayışları asla sona ermeyecektir. Emniyetli mutluluk durumu erişebilir olmadığı için arayışta olanları mutlu tutabilen tek şey, elden sürekli kayıp giden bu zor hedefin takibidir. Mutluluğa giden bu yolda bitiş çizgisi yoktur. Görünüşte araçlar amaçlara dönüşür.
“Düşlenen ve gıpta edilen mutluluk durumunun belirsizliği için tek teselli, amaçlanan yolda ilerlemektir; bitkinlikten yere yığılmayıp ya da kırmızı kart görmeyip yarışta kalındığı müddetçe nihai zafer umudu canlı kalır. Piyasalar mutluluk düşünü, yaşamın büsbütün tatmin edilmesi görüşünden bu yaşama ulaşmakta gerekli olduğuna inanılan zenginlik arayışına çevirerek, mutluluk arayışının asla bitemeyeceğini varsayar. Arayışın hedeflerini inanılmaz bir hızla birbirinin yerini aldı.”
Yazar, bu kitabında bireyin kendi öz gücüne dayanarak hayatını sürdürme çabasını “Yaşama sanatı” olarak adlandırır. Akışkan modern toplumlarda yaşamak zorunda olan bireyin, yaşam sanatı performansının ne anlama geldiği tartışmalı da olsa mutlulukla, mutlu olmak istediğiyle doğrudan bağlantısı vardır.
“Mutlu Olmanın Nesi Kötü?”, Kitabın Ortası dergisi, Kasım 2018, sayı 20.
Henüz yorum yapılmamış.