Güncel
Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan, M. Emin Saraç Hocayı anlatıyor
FSM İslâmi İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan, Mehmet Emin Saraç Anadolu İmam Hatip Lisesi tarafından çıkarılan İnşirâh dergisinde hocası, M. Emin Saraç’ı anlatıyor.
DeÄŸerli hocam; Siz, muhterem Emin Saraç Hocamızın önde gelen talebelerindensiniz. Sizin, Emin Saraç Hocamız hakkında anlatacaklarınız; ÅŸüphesiz, bizim için çok kıymetli. Hocamız adına bu sayımızın güzel bir hatıra olmasını istiyoruz. Hocamızın talebeleriyle röportaj yapıyoruz. Ä°lk röportajımıza da sizinle baÅŸladık. Ä°nÅŸallah bereketli olur hocam. Emin Saraç Hocamızla tanışmanız nasıl oldu?
Evet, bu sayınız hayırlara vesile olur inÅŸallah. Emin Saraç Hocamızla (Allah saÄŸlık afiyet versin, kendilerine uzun ömürler versin. Daha fazla istifade edelim hepimiz hocamızdan inÅŸallah.) tanışmamız, Ä°smailaÄŸa Camii’nin avlusunda bulunan medresede faaliyet gösteren Kur’an kursunda 1965 yılında oldu. Hocamız orada ders veriyordu. Daha doÄŸrusu Daru’l Kur’an diye anılan bir Kur’an kursu vardı. Daru’l-Kur’an ÅŸimdiki Sultan Fatih Özel Lisesinin olduÄŸu yer. Orada kalıyorduk. Emin Saraç Hocamız Ä°smailaÄŸa Medresesinde ders okutuyordu. Orada Arapça ve Ä°slâmî ilimler dersleri alıyorduk. Hocamızı da orada tanıdım. Daha gençti o zaman tabii. Hocamın, o günlerdeki halini hatırlıyorum. Allah razı olsun. Medrese avlusunda yüksek bir yer vardı, kapından girince solda. Hacca gidiyormuÅŸ. Veda konuÅŸması yaptı. O zaman daha sakal bırakmamıştı, gençti. Tabii saçları siyahtı o zaman. Bir de medreseye girince soldaki köÅŸede kalan odada bize ders okutuyordu. Åžerhu’l-Akaid okuttu bize.Kaside-i Bürde’den de okutuyordu.
Hatta bana bir gün, “Git Muzaffer Özak Hoca’dan Kaside-i Bürde’yi al, parası benden” dedi. O zaman Kaside-i Bürde’yi hocamın parasıyla almıştım. Riyazu’s Salihîn kitabını da hocamda okuduÄŸumuzu hatırlıyorum. Ondan sonra hocamızla derslerimiz devam etti. 1968’e kadar oradaydım. Ondan sonra imam hatip lisesine gittim. Hocam, Fatih Camii’nde derslerinin devam ettiÄŸini söyleyerek beni derslerine davet etti. O derslere yaz-kış devam ettik tabii… Sonunda muhterem hocam bizi icazete layık gördü. Ä°cazetnamede tarihi yazılı: “22 Ramazan 1399 Hicri ÇarÅŸamba”. O gün sabah namazından sonra Fatih Sultan Mehmet Camii’nin saÄŸ tarafında pencerenin önüne oturduk. Bize icazetini kendi eliyle verdi. Muhammed Zahid el-Kevseri Hocamızdan aldığı icazetnamenin bir suretini bize verdi. Kendi, notlar tutmuÅŸtu. “Biz” dediÄŸim kim? Ä°lk defa veriyormuÅŸ diye biliyorum daha doÄŸrusu. Ama biz, Hamdi Arslan ile beraberdik. Ä°lk defa Hamdi hocayla bize orada icazet verdi. Ä°lk defa diye biliyorum daha doÄŸrusu. Ben, kendisine bir saygısızlık olur diye “Daha önce kimseye icazet verdiniz mi?” diye soramadım. Ama ilk defa orada icazetimizi vermiÅŸti. Allah kendilerine saÄŸlık, selamet versin. Önceki bayramda hocamızın evine gittiÄŸim zamanki o mecliste bulunanlardan biri de, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Genel Sekreteri Âlim Türkyılmaz idi. Hocamız bana: “Sen icazet verdin mi hiç?” dedi. Ben de kendilerinden aldığım icazeti Malezya’da 3 kiÅŸiye verdiÄŸimi söyledim. Malezya’da ders okutmuÅŸtum. Sonrasında da isteyenler oldu. Bir de Mekke’de özel bir kütüphane kurmuÅŸ olan “Seyyid Emin-el Attas”, dedem yaşında adam belki, ya da babam yaşında diyelim. O duymuÅŸ ki Emin Saraç Hocamdan Zahid-el Kevseri yoluyla icazetim var. Ä°lla bana icazet göndereceksin, dedi. Ona da yazmıştım. Orada Dr. Necati Öztürk vasıtasıyla ziyaret etmiÅŸtik kendilerini. Allah rahmet eylesin, vefat etti. Ayrıca Dr. Necati Öztürk’e de icazet verdim. Bunları hocama nakletmiÅŸtim. Hocam o mecliste birkaç kere ısrarla, icazet vermeye devam etmemi istedi.
Hocam, hangi yıllar arasında okudunuz Emin Saraç Hocamızda?
Hocamla ilk derslerimizi, Ä°smailaÄŸa Camii’nde 1965’ten 1975’e kadar okuduk. Derslerine aralıksız devam ettim. Ondan sonrasını soracak olursan, sonraki derslerde hâlâ hocamın derslerinde hazır bulunmaya çalışıyorum. Ben daha hocamızın dersinden ayrılmadım yani. Fırsat buldukça gidiyorum yanına.
Hocamızın şu anda aktif dersi var mı?
Aktif dersleri var hocamızın. Fatih’te yapıyordu yakın zamana kadar, bir iki ay öncesine kadar Fatih Camii’nde vardı. Ondan sonra evinde, evinin altındaki dairede ders yapıyordu.
Hocam, Emin Saraç Hocamızdan lise yıllarından önce mi okudunuz sonra mı?
Lise yılları derken, tabii 1968’e kadar dediÄŸim, lise yıllarından önceydi. Ben imam hatip orta kısmının imtihanlarını dışarıdan verdim. Ä°smailaÄŸa’da Kur’an kursunda okuyorken, imam hatip derslerini de dışarıdan veriyorduk. Ä°mam hatip orta kısmı dört senelikti o zaman. Biz dışarıdan iki senede verdik. Ä°stediÄŸimiz kadar dersten imtihana girebiliyorduk. Arapçayı ve Ä°slâmî ilimleri biz okumuÅŸ olduÄŸumuz için rahatça geçiyorduk. Ondan sonra da hep devam etti hocamızla derslerimiz. Hocamız kış mevsiminde de yatsıdan sonra belli yerlerde ders veriyordu. Ona da devam ediyorduk. Gece yarısı 01:00’e kadar ders yaptığımız oluyordu.
DeÄŸerli hocam hocamızın hocalık vasfından bahseder misiniz? Emin Saraç Hocamız, nasıl bir hocaydı?
Emin Saraç Hocamız, eski hocalarından aldığı terbiyeyle hem hoca hem de baba gibi davranıyordu bize. Başımız aÄŸrısa gider kendisine rahatlıkla sorabilirdik, konuÅŸabilirdik, derdimizi söyleyebilirdik. Ben evine çokça gidip gelen talebelerinden biriyim. Ä°stediÄŸim zaman evine giderim. Ama son günlerde doÄŸrusu pek de gidemiyorum. Bilerek gitmiyorum. Çünkü kendisi yaÅŸlandı rahat kalkıp oturamıyor. Teyzemizin de rahatsızlıkları var - Allah ÅŸifalar versin! - kapıyı açmakta zorlanıyor. Son bayramda ziyaretine gittim. Baktım ki istirahat ediyormuÅŸ. Torunu Selman kapıyı açtı. “Dedem biraz istirahat ediyor” dedi. Ä°çeriye buyur etti ama girmedim. “Hayır” dedim. “Ä°stirahat ediyorsa hiç uyandırma”. Çünkü son zamanlarda özellikle bayramda gidip gelenler çok olunca hocamızın buna tahammül etmesi zor oluyordu. Ara ara istirahat etmesi gerekiyordu. Hâsıl-ı kelam, hocamın derslerinde zâhirî ilimleri öÄŸrenirdik. Ama bunun yanında onun merhum Åžeyh Ahıskalı Ali Haydar Efendi’den itibaren hocalarından alarak adeta depo ettiÄŸi ilim mücevherleriyle süslü dersleri bizi ahlak-ı Ä°slâmîyeye sevk ederdi. Ä°lm u irfan ırmakları halinde geliÅŸen o dersler Allah ve Resulünün sevgisiyle çaÄŸlayanlaşır, adeta marifet deryasına dönüÅŸürdü. O derslerde gönüllerimiz huzurla dolardı…
Hocamızla yaÅŸadığınız ilginç anılarınızdan birkaçını bizimle paylaÅŸabilir misiniz?
Ä°lim yoluna çıkmış olan talebe kardeÅŸlerime bir tembihim olsun. Bazı tecrübelerin aktarılması faydalıdır. O yüzden geçmiÅŸ âlimlerimizin biyografilerini okumalarını kardeÅŸlerime tavsiye ederim. Bir misal söyleyeyim: Bir gün hocamızla Åžerhu’l-Akaid’i okurken bir yere geldik. Bir kelimeyi anlayamadım, sormam gerekti. Ama sonra sorarım diye sormadım. O kelime, hala kitabımda iÅŸaretli olarak duruyordur, düzgün anlayamadım manasını. Hocamıza da soramadım, ya ayıp olur falan diye veyahut da iÅŸte bilmiyorum ÅŸimdi hangi sebeple söyleyemedim, soramadım. ArkadaÅŸlar “yahu anlamıyor musun ki soruyorsun” derler filan diye sormadım. Sonra sorarım dedim güya kendimce. Hala soracağım. Kaç sene geçmiÅŸ, bunu niye söylüyorum? Ä°lim yolundaki öÄŸrenci arkadaÅŸlar, dersleri dikkatle dinlemeli, akıllarına takılan soruları hocalarına muhakkak sormalılar. Hocamız mesela hiç kızmazdı soru sorulmasından. Buna raÄŸmen ben o gün sormadım. Hiçbir hocanın aslında talebesine kızmaması gerekir. Soru sordu diye kızılmaz. Olur ki yersiz sorudur falan diye kızabilir bazıları ama doÄŸru deÄŸil, kızması doÄŸru deÄŸil. Onun için hocalara bazı öÄŸrenciler sormazlar. Ben bazen diyorum ki sınıflarda ben soran talebeyi severim. Talebeler niye sorar? Soran talebe ya dikkatle dinliyordur, dikkat ettiÄŸi için öÄŸrenmek istediÄŸi için soruyor yahut da hakikaten kafasına bir ÅŸey takılmıştır yine dikkatlidir. Yahut da çalışkandır okumuÅŸtur bir ÅŸeyler. Kafasında bir ÅŸeyler vardır. Daha fazla bilgi almak istiyordur, onun için sorar. O bakımdan soru soran öÄŸrenci daima makbul öÄŸrencidir. Tâlip diyoruz, talebe diyoruz. Talebe ilmi öÄŸrenmek isteyen kimsedir. O bakımdan öÄŸrenci arkadaÅŸların sorması lazım.
Bir diÄŸer hatıram da ÅŸudur: Bir gün beni üzen bir ÅŸey olmuÅŸtu. Çok sıkıntılıydım belki basit bir ÅŸeydi. Hocama gidip sorayım dedim. Gittim sordum hocama. Çok basit bir ÅŸey söyledi sadece. O söylediÄŸi ÅŸey neydi unuttum ben doÄŸrusu ÅŸimdi ama hocamızın yanından çıkarken yaÅŸadığım sevincimi, duyduÄŸum huzuru unutamıyorum. Hocamızın yanından çıkarken, gönlüm rahatlamış olarak çıktım. Allah, Allah! yani bu kadar basit bir ÅŸey, ne söyledi ki hocam bana? Åžunu ÅŸöyle yap, ÅŸöyle yapma dedi. Bundan daha kolay ne var? Herkes düÅŸünebilir. Ama insanın öyle bir sıkıntılı zamanı oluyor ki o basit gibi görünen cümleyi düÅŸünemiyor; danışacağı, istiÅŸare edeceÄŸi bir hocaya ihtiyacı oluyor. Hulâsa ne zaman ne iÅŸimiz olsa sıkıntımız olsa ona gider söylerdik hiç çekinmeden. O da elinden geleni bizim için esirgemezdi. Mesela bazı tanıdıklarına söylerdi, bize kitaplar aldırırdı. Unutmuyorum: Hadis kitaplarından “Tac” kitabını bana alması için birine söylemiÅŸ, Zeki Arslantürk’ün babasına söylemiÅŸ galiba, o da benim paramı vermiÅŸ ve o kitabı benim için almıştı mesela. Öyle, Allah razı olsun. Böyle hatıralarımız çoktur tabi.
Peki, hocam, Emin Saraç Hocamız, günümüz anlayışında olduÄŸu gibi, bir ÅŸey öÄŸrenmeleri için öÄŸrencilerinin peÅŸlerinden koÅŸturur muydu; yoksa öÄŸrencileri mi Emin Saraç Hocamızın peÅŸinden koÅŸtururdu?
Yani öÄŸrencinin peÅŸinden koÅŸturmak derken zaten onun koÅŸturması camiyeydi, yani kimse onu mecbur etmedi. BaÅŸka resmi yerlerde vazife almamayı tercih etmiÅŸtir. Çok imkânlar çıkmış önüne, hiçbirini kabul etmemiÅŸtir. Fatih Camii’nde oturup ders okutmayı tercih etmiÅŸtir. Onları anlatırdı hep. Tabii azizim, her hoca günümüzde de aynı olamaz. Kolay deÄŸil. Hocam adeta kendini bu iÅŸe vakfetmiÅŸti. Günümüzde her hoca onun yaptığı gibi yapamaz, yapması zordur doÄŸrusu. Hocamız, dediÄŸim gibi iÅŸte yani derslerini okutur. Hatta kendi çocuklarına bile vakit ayıramadığı olmuÅŸtur.
Emin Saraç Hocamızın hocalarından, Zahid-El Kevseri’den bahsetmiÅŸtiniz hocam, baÅŸka var mı bildiÄŸiniz?
Emin Saraç Hocamızın hatırlayabildiÄŸim hocaları ÅŸunlardır: Zahid Efendi’den bahsediyor hocamız. Tabii o Mısır’daki Mustafa Sabri Efendi’nin sohbetlerinde bulunmuÅŸ. Orada Abdulhalim Efendi diye bir zat varmış, Mısırlı. Orada hadis hocasıymış, Buhari okumuÅŸ ondan. Mısır’daki hocalarından biri de Ä°mam Gazaliüzerindeki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Süleyman Dünya da hocamızın hocalarındanmış. Ä°stanbul Fatih Camii’nde Hüsrev Efendi’den bahsediyor. Arnavut Hüsrev Aydınlar Efendi’de de okumuÅŸ. Hatta Süleyman Efendi var ya, Süleyman Hilmi Tunahan, Ondan da on beÅŸ gün kadar ders gördüm, demiÅŸti. Ondan sonra Gümülcineli Mustafa Efendi vardı. Ben de gördüm, Allah rahmet eylesin. Fatih Camii’nde yukarıda köÅŸede okurlarmış mahfilin orada. Bunları hatırlıyorum. Ayrıca Mısır’a gitmeden Fatih Camii Kayyumu Süleyman Efendi’den ve Ä°mam Ömer Efendi’den okumuÅŸ.
Peki, hocam Emin Saraç Hocamız öÄŸrencileriyle ilgilenirken aynı zamanda kendi de ilim tahsiline devam ediyor muydu?
Zaten hocamın eli boÅŸ durmazdı ki. Hep kitap okurdu, hatta sayfiyeye gider, orada bile okurdu. Mesela kayınpederinin evi vardı TeÅŸvikiye köyündeydi galiba. Oraya bile giderken kitap okurdu. Bak ÅŸunu okudum, bunu okudum derdi bize, okuduÄŸu kitapları tanıtırdı. Hem okurdu hem de okuduklarını okuturdu. Bize Tirmizi’yi veSünen Ebu Davud’u okutuyordu. BoÅŸ kaldığı zamanlarda da halktan soru gelir, talebeden soru gelir. Onlarla meÅŸgul olurdu.
DeÄŸerli Hocam, kıymetli vaktinizi bizlere ayırdınız. Çok teÅŸekkür ediyoruz, Allah razı olsun. Mevla’mız, ömrünüze bereket versin.
Amin, ben de sizlere teÅŸekkür ediyorum. Benim sevgili imam hatipli kardeÅŸlerime üstün baÅŸarılar diliyorum; Allah’a emanet olunuz.
M. Emin Saraç Anadolu Ä°mam Hatip Lisesi, Edebiyat dergisi “M. Emin Saraç Özel Sayısı”, Nisan 2018, sayı 4.
Henüz yorum yapılmamış.