Güncel
Yalnızlık neye yarar?
Yalnızlık tefekkürle birlikte ele alındığında ve insanı yönelttiği arayışla değerlendirildiğinde hakikatin algılanmasına ön ayak olabilir. Zira yalnızlık her şeyden daha çok bir yüzleşmedir; insanın kendisiyle kalması, kendi aciz ve muhtaç gerçekliğini derinden hissetmesidir. Münire Daniş yazdı.
KuÅŸkusuz, insanın “tek”liÄŸi, giderilemez olan gerçekliÄŸidir. Nihayet her insan yalnız ölür ve yaÅŸamından tek başına sorumludur. Ä°nsanın, varlığının bilincine varması aynı zamanda (tek’liÄŸini) yalnızlığını fark etmesidir. Ä°nsan doÄŸasının yapı taÅŸlarından olanyalnızlık, insanı zayıflığı ve savunmasızlığıyla karşı karşıya bırakan bir unsurdur ve insan bu gerçekliÄŸin sürekliliÄŸini taşımakta; baÅŸkası olmadan, aidiyet duymadan, yalnızlığın (ben kimim, nereye aitim vs.) sorularına cevap bulmadan yaÅŸamakta zorlanır. Yalnızlığı en çok yabancılık hissi besler, dünyaya ya da baÅŸkalarına yönelik kuÅŸkuyu ise derinleÅŸtirir ve insan anlamlandıramadığı bir yabancılaÅŸma, birlikten kopma durumunun üzüntüsüyle baÅŸa çıkamaz.
Hakeza insanın yalnızlıktan kurtulma isteÄŸi; kaygı ve güçsüzlük durumunu, aidiyetsizliÄŸi, belirsizliÄŸi aÅŸma kararlılığına dayanır. Ä°nsan, yaÅŸama ait olduÄŸunu hissetmekle, baÅŸkalarıyla beraberlikle, anlamak ve anlaşılmakla yalnızlığı gidermek, kendi zayıflığından kurtulup yaÅŸamın kuvvetine, bütünlüÄŸün saÄŸlamlığına, benzerliÄŸin güvenliÄŸine sığınmak ister. Tam burada insanın anlama, beraberliÄŸe, bir tekâmüle ihtiyaç duymasını saÄŸlayan yalnızlık, insanı hakikate hazırlayan birtefekkür zemini oluÅŸturabilir. Yalnızlık tefekkürle birlikte ele alındığında ve insanı yönelttiÄŸi arayışla deÄŸerlendirildiÄŸinde hakikatin algılanmasına ön ayak olabilir. Zira yalnızlık her ÅŸeyden daha çok bir yüzleÅŸmedir; insanın kendisiyle kalması, kendi aciz ve muhtaç gerçekliÄŸini derinden hissetmesidir.
İnsan yalnız bir yolcudur
Nihayet insan yalnız olmadığı duygusunun tatminini ebedî yurt olan cennetten çıkarılmakla kaybetti. Cennetin dışında kalmak bir dağılma hâliydi aynı zamanda. Ä°nsanın bir sürgün olarak yer aldığı dünyada geri dönmek için duyduÄŸu derin hissiyat (yalnızlık) bu dağılma, kopma serüveninin izidir. Bu manada kaybettiÄŸimiz cenneti yeniden kazanma eÄŸiliminin bir göstergesi olan yalnızlık duygusu, oraya varmadığımız sürece tam olarak yok edilemeyecektir.
Peygamber Efendimizin (sas), “Ä°nsan garip (yalnız) bir yolcudur; bir süre bir aÄŸacın gölgesinde dinlenir ve geçip gider.” hadisi de bu duygunun bir ifadesidir. Ä°nsanın asıl meselesi ise yalnızlığı deÄŸerlendirme, arayışını anlamlandırma çabasını neye baÄŸladığıdır. Bu noktada Tolstoy’u hatırlamakta fayda var. Her nevi dünyalığa sahip olmasına raÄŸmen kendini yaÅŸadığı hayata, çevreye “yabancı” hissetmesi onu yalnızlıkla yüzleÅŸtirmiÅŸti.
Ruhunun bu dünyaya yabancılığı asıl yurdu, ruhunu huzura kavuÅŸturacak aidiyeti aramaya yönelik sorular doÄŸurmuÅŸtu. Yalnızlığı bir dağılma, bir anlama baÄŸlı olmama hâli olarak duyumsamasaydı arayış için yola çıkar mıydı? DuyduÄŸu yabancılık ve yalnızlık hissidir ki hakikati arama hamlesini getirdi. Tolstoy’un tecrübesi; kalıcı ve asıl olmayan dünyada sonsuz olan ruhun yurtsuzluÄŸunun, kalıcı ve asıl olan hakikati engelleyen ÅŸeylere karşı duyulan yabancılığın bir tezahürü olan yalnızlığa çarpıcı bir misaldir. Bu minvalde yalnızlık; insanı, ebedî yurdunu bilmeye, zayıflığını sonsuz kudrete yöneltmeye, varlığını anlamlandıracak hakikate eklenmeye hazırlayan bir uyarı, bir eÅŸiktir denebilir.
Modern pratikte yalnızlık
Oysa modern yaÅŸam pratiÄŸinde yalnızlık gittikçe daha az mümkün olduÄŸu için hakikate zemin olacak sebebi ortaya çıkaramıyor. Bizi içine alan modern dünya insanın yalnızlık baÄŸlamından kurtarılması çabalarını çeÅŸitli eylemlere, araçlara baÄŸladı. Ä°nsan neden kendini yalnız hisseder? Neden dünyaya duyduÄŸu yabancılık (gelip geçicilik) aşılamazdır… Ä°nsanı salt dünyevileÅŸmeye indirgeyen modern mekanizmalar-meÅŸguliyetler yalnızlığı ortadan kaldırırken bu soruları engellemeyi de baÅŸardı. Yalnızlığın sorularını, gelip geçiciliÄŸin üzüntüsünü giderilmesi gereken can sıkıntısına, iyileÅŸtirilmesi gereken yetersizliÄŸe baÄŸladı. Modern yaÅŸamın yalnızlığa bulduÄŸu en geçerli çözüm eylemi “tek tipleÅŸme,” en kuÅŸatıcı kurtarıcı araç ise teknoloji destekli iletiÅŸim-etkileÅŸim aÄŸları oldu. Bu eylem ve araçların meÅŸgul ettiÄŸi insan; yalnızlığın uyandırdığı sorulardan, hakikate yönelik merak ve arayışı yüklenmekten kolaylıkla alıkonabiliyor
Ä°nsanı meÅŸgul ettiÄŸi hâlde onu hakikate yöneltmeyen bütün oyalanmalar, insanın yalnızlığının sonlandırabilir olduÄŸunu iddia eden maddi eylemler; insanın varoluÅŸunu anlamlandırmaya matuf bir temele, birliÄŸe dayanmadığı için insana yalnızlığını hissettiren ÅŸeylerin gittikçe azaldığı ama aslında insanın olabildiÄŸince yalnızlaÅŸtığı bir sonuca baÄŸlıdır.
Modern insan hem bütün zamanlardan daha yalnız, hem hiç olmadığı kadar yalnızlığa uzak… Ä°nsanı kendinden uzaklaÅŸtıran meÅŸguliyetleri benimseme kolaylığı; kendine rastlamak, kendini bilmek çabasını lüzumsuzlaÅŸtırdı. Belki de insanın kendiyle baÅŸ baÅŸa kalması, kendiyle yüzleÅŸmesi, yalnızlıkla baÅŸa çıkması hiç bu kadar zor olmamıştır. Bu yüzden modern insan, kendinden daha çok guruplara, eylemlere, taklid düzeneklerine, boÅŸ zaman zevklerine vs. aittir. Tek başınalığıyla ne yapacağını, kendi kendine olmayı nasıl anlamlandırabileceÄŸini bilmez. Yalnızlık onun için mücadele edilmesi gereken bir hastalıktır. Bu mücadeleyi vermenin en kolay yolu da onun için cazipleÅŸtirilen kopyalamayı-taklidi benimsemek, genel geçer kalıplara girmek, kim olduÄŸunu, aidiyetini bu tek tipleÅŸmeyle cevaplamaktır.
Yalnızlığı aşmak
Ä°slam’ın insanı kaynaÅŸma, ülfet, birlik ruhuyla var olur. Müslüman, cemaat insanıdır ve Ä°slâm cemaatin çözülüp dağılmasını istemez. Yeryüzüne indirilen insanın yaÅŸadığı dağılmayı; bir imanda, bir bilinçte, bir amaçta, muhabbette birleÅŸtiren cemaat yapısıyla toparlar, parçalanmayı kardeÅŸlik bağıyla giderir. Mümin yalnızlık hissinde de ortaktır (birdir); onun için dünya, Peygamber Efendimizin (sas) ifadesiyle, “hiç yurdu olmayanların yurdudur” ve o bu yurttan “garip bir yolcu”nun hissiyatıyla geçer. Mümin’in yalnızlığı onu Allah’tan alıkoyan her ÅŸeye karşı duyduÄŸu yabancılıktandır. Bu yabancılığa, bu yalnızlığa karşı, müminlerin “bir vücudun azaları gibi” birleÅŸmeleri onlara bağışlanmış tesellidir aynı zamanda. Bu yüzden Ä°slam, beraberlikten soyutlanmayı tavsiye etmez; kiÅŸinin arkadaÅŸları arasında ayrıcalıkla tebarüz etmesini dahi dağılma emaresi olarak görür. Ä°nsanın yalnızlığını beraberlik mayasıyla, kaynaÅŸma muhabbetiyle eritir.
Peygamber Efendimizin (sas) “Bir kediyle dahi olsa ülfet ediniz.” tavsiyesi tek olmanın benimsenmemesine göstergedir. Tek olan “ülfet eden ve ülfet edilen” olamaz. Ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyen dağılan, kaybolandır; imandaki, kardeÅŸlik zeminindeki birleÅŸmeye uzak düÅŸendir. Ä°slâm, insanı yalnızlığın başıboÅŸluÄŸundan, sahipsizliÄŸinden, kimsesizliÄŸinden kurtarmak, insanın ve dünyanın anlaşılmasına kaynaklık eden hakikate kavuÅŸturmak ister. Yalnızlık ve onun içinde hissedilen yabancılık hakikate giden bir yol açmadığı sürece karamsarlık, belirsizlik ve parçalanmadan baÅŸka bir sonuç doÄŸurmazken; iman edenlerin yalnızlığı-yabancılığı gelip geçiciliÄŸe hakikatle direnmeyi saÄŸlar. Zira iman edenler zayıf ve muhtaç olduklarını Rabblerinin kudretine teslim ederler. Yalnızlıklarına çare, Allah’a iltica ve O’nun ümmetiyle kaynaÅŸmadır. Allah’tan uzak olan herkesle olsa da yalnızlığın belirsizliÄŸine mahkûm iken, Allah ile olan herkesten uzak olsa da yalnızlığı teselli edilendir.
Münire DaniÅŸ, “Yalnızlık neye yarar?”, Bilimevi Kadın dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2018, sayı 7.
Kaynak: Dünya Bizim
Henüz yorum yapılmamış.