Sosyal Medya

Güncel

Yıldıray Oğur / Kartlar bu kez sahiden yeniden dağıtılırken...

Yıldıray Oğur - Karar



“Günümüz OrtadoÄŸu’sunda gericiliÄŸi kendi kanatları arasında yeniden örgütlemek ve kendi egemenliÄŸi altında sözde bir barış statüsü yaratmak amacında olan ABD emperyalizmi, tüm OrtadoÄŸu halklarının düÅŸmanıdır. BaÅŸta ABD olmak üzere tüm emperyalistlerin ve iÅŸbirlikçilerinin bölgedeki düzeni devrilmeden, OrtadoÄŸu ulusları artasında eÅŸitlik ve özgürlük temelinde bir barış ve iÅŸbirliÄŸi ortamı geliÅŸtirilemez.”
 
Paragraf Trump’ın Suriye’den çekilme kararı üzerine heyecanla yazılmış bir köÅŸe yazısından deÄŸil.
 
27 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesi Fis köyünde resmen kurulan PKK’nın kuruluÅŸ bildirisinden.
 
Bildiride en çok geçen kelimeler sırayla ÅŸöyleydi; 54 kez emperyalist, 49 kez feodal, 34 kez Kürt ve hepsi eleÅŸtirel cümlelerde olmak üzere 24 kez ABD..
 
PKK’yı kuran kadroların içinden yetiÅŸtiÄŸi 70’lerin anti-emperyalist solu için beklenemedik bir tercih deÄŸildi bu.
 
Fakat PKK’nın anti-Amerikancılığı demagojik bildirilerin de ilerisine geçmiÅŸti.
 
Öcalan’ın 12 Eylül darbesinden bir yıl önce 1979 yılının Mayıs ayında sınırdan kaçakçı kılığında kaçıp, Kobani’den giriÅŸ yaptığı Suriye, KGB’den habersiz kuÅŸ uçmayan bir Sovyetler müttefikiydi. Baba Esad 1971’deki darbesinden sonra sırtını Moskova’ya dayamış, Tartus’da Sovyetler’e üs kurdurmuÅŸtu.
 
Öcalan Suriye’ye geçer geçmez Åžam’da ve Beyrut’ta daha sonra ona Bekaa’daki kamplarını açacak Filistinli Marxistlerin yanına gitti. El Fetih’ten ayrılıp Filistin Halk KurtuluÅŸ Cephesi’ni kuran George HabbaÅŸ ve Vadie Haddad ve onların yetiÅŸtirdiÄŸi, daha sonra ayrılıp Filistin Demokratik Halk KurtuluÅŸ Cephesi’ni kuran Nayef Havetme sadece Filistinli Marxistler de deÄŸildi.
 
1991’de açılan KGB ajanı Mitrokhin’in arÅŸivi, ASALA’nın da fikir babası olan Haddad’ın KGB ajanı olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtu. Havetme ise Suriye istihbaratıyla çalışıyordu.
 
Henüz tam olarak tarihi yazılmamış olsa da 1997’ye kadar 19 yıl Åžam’da Öcalan’a Suriye’nin ev sahipliÄŸinin ve Türkiye’ye karşı uzun yıllar yürüttüÄŸü silahlı savaşının  arkasında sadece Suriye devleti deÄŸil, soÄŸuk savaÅŸta bir NATO ülkesine karşı faaliyet olarak PKK’yı destekleyen Sovyetlerin ve KGB’nin aklının olduÄŸu yolunda çok güçlü iÅŸaretler mevcut.
 
Ama tuhaf olanı, PKK esas büyük hamlelerini ise ABD’nin OrtadoÄŸu müdahalelerinden sonra yaptı.
 
Ä°lk örnek 1991’deki Birinci  Körfez Savaşı.
 
Saddam karşıtı Kürt cephesinden uzak durup, Barzani’yi “emperyalist uÅŸaklığı”yla suçlayan PKK, ABD’nin 36. paralelden yukarısını uçuÅŸa yasak bölge ilan etmesiyle kavuÅŸtuÄŸu hareket sahası ve Saddam’ın ordusunun ortada kalan silahlarına el koymasıyla Körfez Krizi’nin en büyük kazananlarından biri oldu.
 
Murat Karayılan Bir Savaşın Anatomisi kitabında Körfez Savaşı’nın PKK’yı nasıl heyecanlandırdığını ÅŸöyle anlatıyor:
 
“Uluslararası güçlerin BM öncülüÄŸünde kurdukları Çekiç Güç ile 36. paralelin kuzeyinde güvenli bölgenin oluÅŸturulması sonucu Saddam güçleri çekilmek zorunda bırakıldı. Güney Kürdistan halkı BM denetiminde tekrar yerlerine getirilerek yerleÅŸtirildiler. Bu dönemde PKK gerilla güçleri hem Güney’de, hem Kuzey’de güçlü bir konuma ulaÅŸmışlardı. KoÅŸullar birçok açıdan müsaitti. Yeni bir çıkışın yapılmasının zemini fazlasıyla vardı. Güney’de halk ayaklanması, Kuzey’de Cizre ve Nusaybin’le baÅŸlayan serhildanlar Kürdistan’ın her tarafına hızla yayılmaktaydı...”
 
PKK elde ettiÄŸi cephanelik ve hareket alanının verdiÄŸi özgüvenle, ilk kez siyasallaÅŸma adımı atarak Meclis’e soktuÄŸu partisi HEP’in kazanımlarını, “Kürt realitesini tanıyorum” diyen BaÅŸbakan Demirel’in, Kürt meselesinin çözümü için temaslar yürüten CumhurbaÅŸkanı Özal’ın giriÅŸimlerini bir tarafa attı.
 
Türkiye’deki ilk devrimci halk savaşını baÅŸlattı. Şırnak’ta hendek olaylarına benzeyen bir ayaklanmayla savaÅŸ hükümeti ilan etti. 1992’nin Ekim’inde Talabani ve Barzani güçlerine karşı Irak’ta alan savaşına dahi giriÅŸti.
 
Bu özgüvenli maceraların sonu ise hem Türkiye’de hem de Irak’ta büyük bir hezimetti. Tarihinin en büyük yenilgisini alan PKK, 1993’de Özal’ın giriÅŸimleri sonucunda ateÅŸkes kararı verdi.
 
Ama bu ateÅŸkesi de yine uluslararası konjonktürle elde ettiÄŸi avantajlar uÄŸruna bozdu. ABD’nin Saddam’ı devirmeden bölgeden çekilmesi üzerine o yıllarda Rusya’nın Dış istihbaratının başında olan Yevgeny Primakov’un yakın müttefiki Saddam Hüseyin’e tavsiyeleriyle, PKK kendisine Irak’ta faaliyet alanı bulmuÅŸtu.
 
ABD, PKK’yı 10 AÄŸustos 1997 günü terör örgütü listesine aldı.
 
15 Åžubat 1999’da Öcalan’ı Kenya’da sıkıştırıp, Türkiye’ye teslim eden de ABD’ydi. PKK, Öcalan’ın yakalanmasına “uluslararası komplo” adını verdi ve ABD’yi suçladı. 
 
Ama ABD’nin 2003’de Irak iÅŸgaliyle bölgeye ikinci müdahalesinden de en karlı çıkan yine PKK oldu.
 
Halbuki, 2003 yılına gelindiÄŸinde PKK ateÅŸkes ilan etmiÅŸ, güçlerini Türkiye’den çekmiÅŸ, adını KADEK olarak deÄŸiÅŸtirerek silahlı mücadeleye son verdiÄŸini açıklamış bir örgüttü. Türkiye’de de iktidarda artık AK Parti vardı. OHAL’i kaldıran AK Parti, AB reformları çerçevesinde demokratikleÅŸme adımları atıyor ve Kürt sorununu çözüm için giriÅŸimlerde bulunuyordu. Ä°ÅŸte bu sırada 20 Mart 2003’te ABD’nin Irak’ın iÅŸgali baÅŸladı.
 
ABD Saddam’ı bu kez devirdi. PKK ise Kandil DaÄŸları’na yerleÅŸti. Yine bolca silaha ve Türkiye sınırına çok yakın bir karargaha sahip oldu. Yine büyük bir özgüvenle AK Parti’nin Leyla Zana ve arkadaÅŸlarını serbest bırakmasından bir hafta önce yeniden savaÅŸ kararı aldı.
 
Üçüncü kırılma ise 2011 Arap Baharı ve Suriye Krizi ile yaÅŸandı. Aslında Türkiye, PKK ile Oslo görüÅŸmeleri olarak bilinen görüÅŸmeler sonucunda Demokratik Açılım ve Habur’la biten bir çözüm sürecinin içindeydi. Arap Baharı ve Suriye krizi hemen ardından patlak verdi.
 
PKK, Suriye iç savaşında önce Esad ve Ä°ran cephesine yaklaÅŸtı. Muhalefet saflarında yer almadı. 2011’de Öcalan’ın 'Barış Konseyi’nde anlaÅŸtık' açıklamasından kısa bir süre sonra PKK’nın yeniden Devrimci Halk Savaşı baÅŸlatması da Suriye ve Ä°ran cephesiyle yaptığı bu ittifaktan bağımsız deÄŸildi. Sonra yeniden çatışmalar baÅŸladı.
 
2013’de ise Türkiye  bu kez Çözüm Süreci olarak bilinen Öcalan’la görüÅŸmeleri baÅŸlattı. Artık Esad’ın da Suriye’de kontrolü kaybettiÄŸine inanılan zamanlardı. Rusya henüz sahaya inmemiÅŸti. Öcalan da PKK’ya silah bırakma çaÄŸrısı yaparken, örgütünü “Yeni OrtadoÄŸu” dediÄŸi Türkiye ve ABD’nin de içinde olduÄŸu Esad karşıtı cepheye davet etti. PYD liderinin Ankara’ya gelip gittiÄŸi günlerdi.
 
Fakat bu sırada da IŞİD ortaya çıktı. IŞİD’le mücadeleyi birinci hedef yapan Obama, OrtadoÄŸu’ya ABD askerinin botunu deÄŸdirmeme politikası gereÄŸi Suriye’de silahlı güç olarak kendine en uygun PKK’nın kurduÄŸu YPG’yi seçti.
 
Tam da Türkiye’nin PKK’yı silah bırakmaya ikna etmeye çalıştığı günlerde, OrtadoÄŸu’da silahın deÄŸeri bir kere daha artmıştı. 40 yıl boyunca daÄŸlar dışında bir alan hakimiyeti kuramamış bir örgüt, tarihinde ilk defa ÅŸehirlerde hakimiyet kurarak, Rojava Devrimi dediÄŸi “ütopya” sını gerçekleÅŸtirme fırsatı yakalamıştı.
 
Suriye’deki bu kazanımlarının yanında Çözüm Süreci’nde Türkiye’de elde edebilecekleri onlara deÄŸersiz geldi. Barajlar gibi tuhaf bir gerekçeyle yeniden devrimci halk savaşı kararı aldılar. Suriye’de elde ettiklerini, aynı yöntemlerle Türkiye’de de elde edebileceklerini düÅŸünüp, hendek terörünü baÅŸlattılar.
 
Türkiye’de bu kanlı macera büyük bir yenilgiyle ve yıkımla sonuçlandı.
 
Ama Suriye’deki iktidarları sürüyordu, artık ABD ve Rusya ile iÅŸ gören meÅŸru bir muhatap haline gelmiÅŸlerdi.
 
Öcalan’ın yetiÅŸtirdiÄŸi, PKK yöneticisi Åžahin Cilo, ABD’nin ve Rusya’nın bölgedeki muhatabıydı.
 
PYD Rusya’da, Avrupa’da temsilcilikler açmış, YPG’nin IÅžID’e karşı savaÅŸan kadın militanları kadın dergilerinin kapaklarına çıkmıştı.
 
Fakat, Rakka’nın ele geçirilmesi ve IŞİD’in yenilmesinden sonra iÅŸin harareti geçmeye baÅŸladı. Türkiye’nin Suriye’de PKK’nın kantonlarına yönelik baÅŸarılı askeri operasyonları, PKK’nın hayallerini bozdu. Özellikle Afrin gibi bir Kürt ÅŸehrini çekilerek kaybetmek “Rojava Devrimi” rüyasını bitirdi.
 
Ve nihayet Türkiye’nin baÅŸarılı askeri diplomasisinin de etkisiyle Trump’ın Washington’da tek başına kaldığı Suriye’den ABD askerlerini çekme kararı geldi.
 
Yeni ve tarihi bir kırılma anı bu. Hem fırsatlar hem de riskler vaad ediyor.
 
Bu uzun kronoloji, günlük heyecanlar, kısa vadeli kazanımlar yerine, orta ve uzun vadede yaÅŸanabilecekler hakkında epey ÅŸey söylüyor.
 
ABD’nin Suriye’den çekilmesinin kısa vadede Türkiye’nin PKK/YPG’nin alan hakimiyetini sınırlamasına yardım edeceÄŸi açık.
 
Ama varoluÅŸunu uluslararası ittifaklarını rahatça deÄŸiÅŸtirebilmesine borçlu bir örgütle karşı karşıyayız.
 
Unutmamak gerekir ki PKK/YPG Suriye’de sadece ABD’yle ortak iÅŸ yapmıyor. Fırat’ın doÄŸusunda, Dey ez-Zor’da Rus generaller, YPG ile birlikte operasyon yürütüyor.
 
Hala Kamışlı’da maaÅŸları Suriye rejimi ödüyor. Ve Ä°ran’ın YPG ile diyaloÄŸu hala sürüyor.
 
PKK/YPG Suriye’de yeniden savaşın ilk zamanlarındaki gibi Esad rejimi ile kurduÄŸu ittifaka geri dönebilir.
 
Savaşı kazanan Åžam yönetimi, ülkede kontrolü dışında kalmış son büyük parça olan YPG’nin hakim olduÄŸu, petrol kaynaklarını da kapsayan alanda yeniden egemenlik kurma fırsatını kaçırmak istemeyecektir.
 
PKK/YPG de daha fazla kayıp vermeden kazanan tarafla anlaÅŸmayı tercih edebilir.  Bunun sinyallerini vermeye baÅŸladılar bile.
 
Bundan sonra ABD’nin hamiliÄŸindeki bir PKK/YPG yerine, Suriye’nin  hamiliÄŸinde bir PKK/YPG ile karşılaÅŸabiliriz.
 
Bu Suriye masasında yaÅŸanacak krizlerde PKK’nın Türkiye’ye karşı kullanılması sonucunu doÄŸurabilir. Suriye’nin bu konudaki sicili de malum.
 
Ayrıca IŞİD’e karşı savaÅŸta verdiÄŸi mücadeleyle artık Suriye Kürtleri için YPG ulusal ordu ve meÅŸru temsilci haline gelmiÅŸ durumda. DiÄŸer Kürt grupların bölgede ağırlığı azalmış durumda. Bu sosyolojik faktörü kimse ihmal etmek istemez.
 
Türkiye’nin ittifak içinde olduÄŸu Rusya ve Ä°ran da yeni bir Suriye kurarken bunu görmezden gelmeyecektir. Hala Rusya’nın PKK’yı terörist örgüt listesine almadığı da unutulmamalı.
 
Trump’ın Washington’da neredeyse hiç taraftarı olmayan bu kararı, YPG’yi bazı Batılı ülkeler gözünde, hatta ABD yönetimi için Suriye denkleminde korunması gereken maÄŸdur güç statüsüne de sokabilir. Suriyeli Kürt liderlerin hemen Macron tarafından ağırlanması bunun iÅŸareti.
 
Bütün bu denklemde YPG’nin kendisine karşı bir koz haline gelmemesi için Türkiye de askeri diplomasi dışında bölgedeki aktörleri çok yakından tanıyan istihbaratı kanalıyla müzakereler de yürütebilir. ABD’nin kararı, askeri olarak zayıf düÅŸen PKK/YPG’yi Türkiye ile iyi iliÅŸkiler aramak zorunda bırakabilir.
 
Muhakkak bütün bunlar Ankara’da masaların üstündedir. Çünkü bu kez sahiden “OrtadoÄŸu’da kartlar yeniden karılıyor” kliÅŸesini kullanabileceÄŸimiz bir kritik eÅŸikteyiz...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.