Özel / Analiz Haber
1 Mayıs 1959'da Uşak'ta neler oldu?
Follow @dusuncemektebi2
Söylemesi bile fazla: Türkiye Cumhuriyeti'nde, 1925'ten 1937'ye kadar başbakanlık; 1938'den 1950'ye kadar cumhurbaşkanlığı yapmış İsmet İnönü'nün, başına taş atılmadığı halde, sanki atılmış da yaralanmış süsü verilmişcesine bandlanmayı kabul edecek bir kimlik olmadığında herhalde bir tereddüt olmasa gerektir.
Orası öyledir de, Ä°nönü'nün 1 Mayıs 1959 günü UÅŸak'ta başına taÅŸ atılmış olmayabileceÄŸinin imâ edilmesi bile bana fevkalade ayıp görünüyor. Dahası, 1 Mayıs 1959 günü UÅŸak'ta olup bitenlerin, Ä°nönü'nün o gezisini takip eden gazeteciler tarafından verilen haberlere bakılarak, bir komplo varmış iması biçiminde yorumlanması da, bana göre elbet, aynı ölçüde, yani fevkalade ayıptır.
Bütün bunları, Ä°nönü'nün o gezisine 'Vatan' gazetesi adına katılmış bir genç muhabir olarak yaÅŸadıklarım ve tanık olduklarımla hiçbir ilgisi olmadığını belirtmek için yazıyorum. Evet, Ä°nönü'nün başına taÅŸ atılmıştır, başının kanadığını da, eski deyiÅŸle, ayn'el yakîyn görmüÅŸümdür. Hemen söyleyeyim: TaÅŸ atılması sırasında, iddia edildiÄŸi gibi, CHP'lilerden veya gazetecilerden herhangi bir 'tahrik', asla sözkonusu olmamıştır. DediÄŸim gibi: Oradaydım çünkü;- Ä°nönü'nün hemen arkasında! Yine iddia edildiÄŸi gibi, trenin penceresinden istasyondaki DP'lilere 'çirkin bir el hareketi' yapılmış olsa bile (varsayalım ki, yapılmıştır!) bu, Ä°smet PaÅŸa trene binip kompartmanına yerleÅŸtikten sonra olmuÅŸ olmalıdır. Kısaca eÄŸer yapıldıysa o 'tahrik'in, Ä°smet PaÅŸa'nın başına taÅŸ atılması olayıyla hiçbir ilgisi yoktur!
Demokrat Parti'nin 27 Mayıs darbesi öncesindeki konumunun ele alınıp irdelendiÄŸi bir televizyon programında, konuÅŸmacılardan birinin, Ä°nönü'nün başına UÅŸak'ta taÅŸ atılması konusunda 2 Mayıs 1959 tarihli gazetelerde çıkan haberlerin, birbirinin tıpatıp aynı olmasından yola çıkarak, bu haberin muhtemelen bir gazeteci tarafından yazılıp bütün gazetelere 'servis edilmiÅŸ' olabileceÄŸini iddia etmesi de, yine fevkalade ayıptır. Fevkalade ayıptır, zira, o haberin hangi koÅŸullarda yazılıp Ä°stanbul'daki gazete merkezlerine hangi koÅŸullarda gönderilmek durumunda kalındığından, o arkadaşımızın, maalesef bilgisi olmadığı anlaşılıyor...
Önce ÅŸu: Bu geziye, o dönemin önde gelen muhabirleri katılmıştı;- haydi adlarını vereyim: 'Dünya' gazetesinden Bekir Çiftçi, 'Milliyet' gazetesinden Nedret Selçuker, 'Yenisabah' gazetesinden Åžemsi Kuseyri, 'AkÅŸam' gazetesinden Güngör YerdeÅŸ ve 'Vatan' gazetesinden de Hilmi Yavuz... 'Hürriyet'ten kim takip ediyordu o geziyi, hatırlamıyorum ÅŸimdi. Ama sanki Ä°lhan Engin'di galiba. Tesadüf: bu ya: 1 Mayıs 1959'da UÅŸak valisinin adı da Ä°lhan Engin'di!]
1959 yılında Türkiye'de muhabirlerin, Ä°stanbul ya da Ankara dışındayken, iÅŸte mesela, Ä°nönü'nün UÅŸak'tan baÅŸlayan Ege gezisi gibi seyahatlerde, haberlerini merkeze iletebilmeleri, gerçekten zor ve alabildiÄŸine zahmetli bir meseleydi: Önce postaneye giderek ya da telefonla [03] 'Åžehirlerarası Servisi'ne, iletiÅŸim kurulması istenen telefon numarası yazdırılıyor ve sıra bekleniyordu. Sıranın size gelebilmesi bazen iki saat bile sürebiliyor; baÄŸlandıktan sonra hatlarda ikidebir kesintiler oluyor; muhabir haber izlemenin yorgunluÄŸunun üstüne bir de haberi iletmenin azabını yaşıyordu.
Bugünün gazetecileri bu bakımdan kendilerini fevkalade talihli saymaları gerekir. Bundan yarım yüzyıl önce, bugünkü telekomünikasyon imkânlarının hayal bile edilebilmesi sözkonusu deÄŸildi elbet...
UÅŸak tren istasyonunda yaÅŸanan o olaydan sonra, Ä°nönü Manisa'ya oradan da Ä°zmir'e gidecekti. Haber çok önemliydi ve gazeteciler, birbirlerini 'atlatacak' ve uzun uzun sıra bekleyecek konumda deÄŸillerdi. Sıra ne zaman gelirse, uzun uzun ve rahatça haber yazdıracak zaman yoktu! Haber, âcilen iletilmeliydi. Haberin geziye katılan bütün muhabirlerin gazetelerine zamanında ulaÅŸabilmesi, ancak hepsinin üzerinde anlaÅŸtığı ortak bir metnin gönderilmesi ile saÄŸlanabilirdi! Nitekim öyle de oldu: Haber bir gazeteye gönderildi, oradan öteki gazetelere iletildi. Haberin bütün gazetelerde aynı metinle yayımlanmış olmasının nedeni buydu! DeyiÅŸ yerindeyse, teknik bir masumiyetin, alicengiz bir komplo teorisiyle izaha kalkışılması, fevkalade ayıptı!
Ä°nönü'nün baÅŸbakanlığı ve cumhurbaÅŸkanlığı döneminde hataları olmamış mıdır;- elbette olmuÅŸtur! Ama tenkidin muhalefete, muhalefetin de adavete dönüÅŸmemesi gerekir. Ayıptır çünkü...
Hilmi Yavuz - Time Türk (ArÅŸiv)
Henüz yorum yapılmamış.