Özel / Analiz Haber
Turan Kışlakçı'nın kaleminden: Muhafazakârlar, yıldızları neden sevmez?
Follow @dusuncemektebi2
Yıldızlar… Târih boyunca insanlığa yön gösteren yoldaki işaretler. İnsanoğlunun tek tek hazinelerinin gizli olduğu söylenen gökteki parlak cisimler. Zifiri karanlıkta göğü temâşa ederken, insanı hayretler içinde bırakan semâdaki milyonlarca ışıltı. Falcıların, müneccimlerin her beşerin hayat çizgisini aradıkları galaksiler silsilesi. Arapça ’da necm (nucum), kevkeb (kevakib) olarak adlandırılan felekteki yanıp sönen kandiller…
Sınırsız fezada, akla gelemeyecek kadar sayıdaki bu gök cisimlerinin hepsinin birer adı ve hikâyesi var. Dü-peyker, Pervin, Kâse-i ÅŸikeste, Åžada, Ustarid, Zühal, Satürn, Jüpiter, Mars, Merkür, Neptün vb. dünyânın farklı dillerinde farklı ÅŸekillerde ifade edilen gök küredeki kılavuzlar. Kimilerinin ünü çok meÅŸhurdur. GüzelliÄŸin ve zarâfetin simgesi, kadim hikâyelerin, mitolojilerin ve gazellerin ana konusu olmuÅŸlardır. Tıpkı Zühre yıldızı gibi…
Ä°ran mitolojisinden adı Nahid, Yunan mitolojisinde adı Afrodit, Roma mitolojisinde adı Venüs, Babil’deki adı ise Lilit. Halk dilinde ise adı Çobanyıldızı ya da Kervankıran. Zühre yıldızına gazellerinde sık sık atıfta bulunan Hafız-ı Åžirazi bir gazelde ÅŸöyle diyordu:
Talih yıldızımın zulmünden seher vakti gözüm,
Öylesine aÄŸladı ki Nahid gördüÄŸünde ay sandı.
Yeryüzüne yükseklerden ve binlerce ışık yılı uzaklıktan karanlıklarda göz kırpan sevgililer. Bazen kayıp giderler. Kimisi de kuyrukludur: Halley kuyruklu yıldızı gibi… Gökyüzünde elips ve parabol ÅŸeklinde yörüngeler çizerler… 21. Yüzyılda insanoÄŸlunun keÅŸfinde halen âciz olduÄŸu fezada akıp giden gemicikler…
Ä°lk insandan bugüne insanoÄŸlunun evrende izlemeye doyamadığı küçük küçük pırlantalar… Üzerlerine ÅŸarkılar ve türküler bestelenen, destanlar ve ÅŸiirler yazılan fezadaki deÄŸerli hazineler…
Kadim Latin atasözlerinin birinde, yeryüzünden yıldızlara giden yolun, öyle kolay bir yol olmadığını anlatmak için “Ad astra per aspera” yani “Yıldızlara sarp yollardan çıkılır” derlerdi. Yine baÅŸka bir Latin atasözünde, “Yıldızlar insanları yönetir, ama yıldızları da Tanrı yönetir” denirdi.
Ä°slam Peygamberi Hz. Muhammed (sav): “Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız sizi doÄŸru yola iletir” buyurmuÅŸtu. Ebubekir bir yıldızdı. Ömer bir yıldızdı. Osman bir yıldızdı. Ali bir yıldızdı. Abuzer bir yıldızdı. Hatice bir yıldızdı. Halime bir yıldızdı. Fatıma bir yıldızdı. Hasan, Hüseyin birer yıldızlardı. Hepsi de farklı farklı özellikleri, karakterleri ve bilgileri ile birer nucumdu.
Aysız ve yıldızsız geceler, beÅŸerin içinde ürperti, korku, keder ve sıkıntıyı deniz dalgaları gibi kabartır. Onun için ay ve yıldızlar küçüÄŸünden büyüÄŸüne her insan için neÅŸedir, sevinçtir. Onların varlıkları ve aydınlıkları insanoÄŸluna huzur verir. Yoklukları ve karanlığa bürünmeleri insanoÄŸlu için sıkıntıdır.
Ä°limde, bilimde, sanatta, edebiyatta, siyasette, medyada, felsefede, fikirde ve kısacası hayatın her alanında yıldızların varlığı insana huzur ve güven verir. Yıldızların kayışı insanı hüzne gark eder. Yeri boÅŸalan yıldızların doÄŸması için çaba sarf eder. Dualar eder. Çünkü yıldızsız bir gökyüzünün ve hayatın nâ-mümkün olacağını bilir. EÄŸer gökyüzünde yıldızlar kalmamış ise bu dünyanın kıyametidir. EÄŸer yeryüzünde yıldızlar kalmamış ise bu da beÅŸerin kıyametidir.
Ä°slâm’ın geçmiÅŸ çaÄŸlarda her kıtada ve her alanda yıldızları vardı. Alman Felsefeci Sigrid Hunke’nin tabiriyle hemen her yıldız “Avrupa’nın üzerine doÄŸan Ä°slam güneÅŸiydi.”
Bugün ilim ve bilim bir tarafa, medyada bile yıldızları yok muhafazakârların. Çünkü yıldızlardan çok çok korkuyorlar. Her yeni yıldızın doÄŸuÅŸunu bir ÅŸirk addederler. Kendini yıldız gören ama hakikatte UFO’lar gibi tanımlanamayan cisimlerle dolu ortalık. Gazetelerimizin, televizyonlarımızın hal-i pür melali her ÅŸeyi göstermiyormu?
Tezvirat, teÅŸviÅŸin baÅŸ aktörleri. Ruhsuz hayaletler ve korkuluklar. Dostlarının sırtından geçinen üçkâğıtçılar. Sahte ve sahtekâr yıldızlar. MüÅŸevveÅŸ ve mülevves beyinler. Işık yerine is ve kir yayan lağım fareleri.
Bunlar mı meydan okuyacak batının yalan makinalarına ve dinozorlarına?
Bunlar mı savunacak batının tahrif ve tedlislerine karşı şarkın hakikatlerini?
Bunlar mı sanat, sinema ve edebiyattan dem vurup, yeni bir kültür inÅŸa edecekler?
Heyhat… Heyhat…
Henüz yorum yapılmamış.